11 Aralık 2014 Perşembe

SA1034/ÇY3-BŞ20: Petrol Fiyatları'ndaki Düşüşün Anlatılmayan Hikâyesi

"'Düşen Petrol Fiyatları'ndan dolayı petrol ithalatçısı ülkeler tahminen 1-1,5 trilyon Dolar tasarruf edecekler. Bu para gidecek yer arayacak. ABD, petrolde düşen pompa fiyatlarından artan paranın kendi vatandaşlarında pozitif bir etki oluşturarak alım gücünü yükselteceğini ve bu paranın tüketime gideceğini biliyor."

Kazananlar&Kaybedenler

Bazı OPEC Üyelerinin üretimde kısıtlama konusunda geri adım atmaması ve  2015 yılına yönelik zayıf öngörülerini belirtmelerinin ardından Dünya'dan petrolle ilgili yorumlar gelmeye devam ederken düşüş yeniden ivme kazanmış durumda.

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi petrol piyasasında spekülatif komplo teorilerinin çok dolaştığı bir gerçek. Petrolde fiyatların aşağıya doğru çekilmesinin ABD ile Suudi Arabistan’ın ortak stratejisi olduğunu ve  Rusya, İran ve Venezuela gibi ülkeleri köşeye sıkıştırdığını belirtmiştim. Bu senaryoyu ütopik hatta sorunlu bulan birçok analiz de okudum üstelik...

Şimdi elimizdeki verilere bakalım.

Petrolün tarihte bir çok dönemde özellikle ekonomik ve siyasi bir ‘silah’ olarak kullanıldığını biliyoruz. 1967 savaşında İsrail'e karşı Filistin komandolarını kullandıkları gibi, 1973 Savaşı'nın sonunda da, "Petrol kartını " fiyat yükseltmek suretiyle sözde İsrail'e destek sağlayan ABD ve Avrupa'ya karşı silah olarak kullandılar. Yükselen petrol fiyatlarının sonucu olarak da tüm dünyada bir petrol krizi ortaya çıktı.

ABD ve Avrupa, petrol fiyatlarındaki artışa karşılık harekete geçerek OECD'yi  (Avrupa İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) kurdular ve gelişmiş sanayileriyle petrol krizinden doğan sarsıntıyı kısa sürede atlattılar. Halbuki sanayileşmiş Batı'ya karşı doğru hamle, fiyatı yükseltmek değil üretimin azaltılması idi. Nitekim kısa süren bir panik havasının ardından fiyat artışlarına kolay ayak uydurdular. Zira, artan fiyatların üretici ülkelere sağladığı gelir, yani petro-dolar, yine Batı bankalarına ve Batı'nın sermaye ve nakit piyasasına akmış oldu.

Dahası, Batı'nın sanayileşmiş ülkeleri, artan petrol fiyatlarını kolaylıkla kendi sanayi ürünlerine ve teknolojilerine yansıttılar. Özelliklede silah sanayi buna en isabetli örnek olarak verilebilir ki; o süreçte Batı'nın sanayisini, teknolojisini, silahını hatta tüketim maddelerini en fazla ithal edenler de bugün de üretimi kısmama kararı için bastıran aynı Petrol üreticisi Arap ülkeleriydi.

O dönemlerin sonuçları itibariyle Arap ülkeleri petrolü pahalı sattılar, ama aldıklarını da pahalı almaya başladılar. Elbette olan, gelişmekte olan fakir Müslüman ülkelere oldu. Türkiye de o dönemde artan petrol fiyatlarının bedelini çok ağır ödemiştir. Uzun vadede tamamen Amerikan firmaları güdümünde fiktif olarak oluşturulan petrol krizi sonrası petrol fiyatları % 400 oranında artmıştı. Akabinde de ABD, Amerikan dolarının sırtını nereye dayayacağını bulmuştu. Böylece Dünya  petro-dolar kavramı ile tanıştı.

Gelelim Riyad’ın ABD çıkarlarına paralel olarak 1980’lerde Afganistan savaşında Sovyetler Birliği’ne karşı yine petrol silahını kullandığı döneme.

Ronald Reagan,'ın SSCB'ye karşı kullandığı taktik Arap ülkeleri eliyle petrolü silah olarak kullanmaktı. O dönem stratejilerinin bugüne kadar uzanan sonuçlarını değerlendirdiğimizde, "Petrol Kartı"na rağmen Arap ülkelerinin, diplomatik alanda Batılı ülkeleri kendi saflarına çekmiş gibi görünseler de, ekonomik ve askeri olarak daha da Batı bağımlısı olduklarını söyleyebiliriz.

Ambargodan önce bölgedeki ABD-SSCB soğuk savaşı ve ucuz petrol fiyatı yüzünden aranamayan alternatif enerji kaynakları Körfez ülkeleri için finansal anlamda bir güvenceydi. Ambargoyu izleyen dönemde ise yüksek petrol fiyatları yeni petrol alanlarının araştırılmasına ve Alaska, Kuzey Denizi, Hazar Denizi ve Kafkaslarda petrol çıkartılmasına yol açtı.

Şimdiki küresel konjonktürü irdelediğimizde ise, ucuz petrolün ABD'de enflasyonu yine baskılayacağını görüyoruz. Petrol fiyatları durgunluk beklentisi yansıtırken bir de düşen enflasyon en çok Avrupa ve ABD ekonomilerini rahatlatıyor.

Nitekim önceki yazımda da ifade ettiğim üzere; petro-dolar sistemi sayesinde ABD enerji ithalatını, borçlarını dolar basarak finanse edebiliyorken diğer ülkelerin harcama yapabilmesi için önce dolar rezerv etmesi gerekiyor. Dolar kazanmaya mahkum olan ülkeler petrolü fiyatlarının dolar üzerinden değerlendirilmesiyle zaten sistematik olarak basılan Doların değer kaybetmemesi için gerekli talebi oluşturmuş oluyor.

Nitekim ABD'nin Irak işgali sadece petrol rezervleri değil,  petro-dolar sisteminin tehlikeye girdiği içindi. Petro-dolar döngüsünü kırmak için ilk ciddi adım Saddam Hüseyin tarafından atılmıştı. Saddam artık petrol ödemelerini Euro ile kabul edeceğini açıklamasının ardından Euro tarihi dip seviyesinden hareketlendi ve yukarı trende geçti. Sonrasında bilindiği üzere ABD Irak'ı çeşitli bahanelerle işgal etti.

Saddam'ın  Dolar yerine Euro ve Altın kullanmak için attığı bu adım ABD hegemonyasının sonu demekti. Çünkü  ABD'nin gücü petro-dolar dediğimiz sisteme dayalıdır.  Bu sistem sayesinde Dünya ticaretinin yüzde 60'ı  dolar ile yapılıyor.

Yineliyorum; ABD, Suudi Arabistan ve Körfez eliyle  petrol silahını bu kez ters fiyatla yine en etkili biçimde kullanıyor. Üretimi kısıtlama kartıysa bugünkü şartlarda tamamen etkisiz. OPEC'in son toplantısında bir kısıtlama kararı gelmeyeninin sebebi buydu. Çünkü kısıtlamaya gitme kararı petrol fiyatlarının yukarı çekmesi demekti  ve bu kez ABD kaya gazı üretimini arttıracaktı.

'Düşen Petrol Fiyatları'ndan dolayı petrol ithalatçısı ülkeler tahminen 1-1,5 trilyon Dolar tasarruf edecekler. Bu para gidecek yer arayacak. ABD, petrolde düşen pompa fiyatlarından artan paranın kendi vatandaşlarında pozitif bir etki oluşturarak alım gücünü yükselteceğini ve bu paranın tüketime gideceğini biliyor.

Gelelim kaybedenler Kulübü'ne...

Rusya'nın Petrol Fonu'nda biriktirdiği 470 milyar dolar hızla eriyor. Rusya'dan yapılan açıklamaya göre ise, petrol fiyatlarının düşmesi ve rublenin değer kaybı Rusya'nın 2015 bütçesine 6 milyar dolar kayıp olarak yansıyabilir.

Rus finans sektörü de oldukça fazla sorun yaşıyor. Rublenin değer kaybı dolayısıyla ülkede dolar talebi artmış durumda. Buna bağlı olarak da bankalar dolar cinsinden mevduat hesaplarındaki faizleri yükselttiler. Yarın Rusya'dan ciddi bir faiz artırımı gelmesi kuvvetle muhtemel.

Yine Afrika'nın en büyük petrol üreticisi Nijerya'nın para birimi Naira (NGN) da kaybeden para birimlerinden. Nijerya ekonomisinin döviz girdisinin %95'i petrol ihracatı kaynaklı. Ham petrol satışı ise Nijerya'da toplam ihracatın %85'ine tekabül ediyor. Petroldeki düşüşten sonra ülke gelirlerinin daha fazla gerilemesiyse  kamu finansmanı için felaket senaryosu  anlamına geliyor.

ABD, politik ve askeri olarak bir türlü uydusu haline getiremediği İran'ı ekonomik olarak zayıflatmakla kalmıyor, bir yandan da nükleer müzakerelerde “ödün vermeye zorlamaya” yönelik adımlar atmış oluyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran'daki kabine toplantısında petrol fiyatlarındaki düşüşü şöyle değerlendiriyor: "Petrol fiyatlarındaki düşüş, bölgedeki Müslümanlara karşı bir komplo. Bölge halkı bu komployu veya ihaneti unutmayacak" 

Avusturya'nın başkenti Viyana'da 27 Kasım'da yapılan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) toplantısında, İran'ın fiyatlardaki düşüşün durdurulması için petrol üretiminin azaltılması talebi kabul edilmemişti. Söz konusu kararda, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin muhalefeti etkili olmuştu.

Uzun zamandır süre müzakerelerde sonuca gitmeyi isteyen ABD, petrol fiyatlarının  bu seviyelere gelmesiyle birlikte  görüşmeleri yedi ay erteliyor. 

Ne tesadüftür ki; bu durumdan nasibini alan diğer bir ülke de petro-dolar döngüsü kırmaya çalışan Chavez'in Venezuela'sı...Deyim yerindeyse bir taşla bilmem kaç kuş...

Bugün haber bülteninden okuduğum üzere Bank of America enerji stratejisi bölümü başkanı Brent petrolünün 2015’in ilk altı ayında 60 doların da altına inebileceğini, ancak yılın ikinci yarısında toparlanma beklediklerini ifade etti.

Petrol fiyatları odaklı yeni savaşta, ABD ve Suudi Arabistan aynı cephede yer alıyor. ABD’nin en önemli kahramanlarından Henry Kissinger, “Enerjiyi kontrol eden bölgeyi, parayı kontrol eden dünyayı kontrol eder” demişti.

Sonuç olarak savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır. Bu savaş da her savaş gibi siyasi bir amaca hizmet ediyor. Enerjiyi  bir zamanlar dolaylı olarak sömüren ABD şimdi ise enerjiye dolaysız olarak da müdahale edebiliyor. Tüm dünya ise petrol fiyatı yükselirken değil düşerken hatırlanan "stabilitenin" önemini idrak ediyor.

ABD Petrol Üretimi

Bize gelince, 'Ucuz Petrol' Türkiye için olumlu olmasına rağmen, değer kazanan Dolar'ın olumsuz olduğu aşikar...

Fitch/Rawkins bugün yaptığı açıklamalarda , "Türkiye’nin ekonomik büyümesi ivme kazandı. Görünen o ki yılın son kısmındaki performans, düşük petrol fiyatıyla destekleniyor" diyor.

Lakin dolar endeksinin yükselmesinin ne boyutta bir tehlike olduğunu ve Rusya ve Ortadoğu pazarı daralmasıyla ihracatın azalacağını da hesaba katmak gerekiyor.

Türkiye'nin büyüme verisinin ardından yarın gelecek cari açıkta petrol sebepli düşüşe aldanmamak ve harekete geçmek lazım; nitekim geçmişte de gördük ki reel sektörsüz yol alınamıyor.

İşte Petrol fiyatlarındaki düşüşün kazananlar ve kaybedenler için bilançosu...




Berrak Şebnem, 10.12.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Analiz



Seçkin Deniz Twitter Akışı