27 Ağustos 2014 Çarşamba

SA857/TG47: James Foley’in İntikamını Almak


Sonsuz Ark’ın Giriş Notu:

Graham E. Fuller'e ait olan bu analizi Sonsuz Ark’ın yayınladığı, Scott Creighton’un “James Foley Yaşıyor mu?” başlıklı 21.08.2014 tarihli analizi ile birlikte okumanızı öneririz. Şaşırtıcı bir şekilde her iki analiz ABD'nın IŞİD'e müdahalesini istemeyen bir temelde konumlanmıştır. Scott Creighton şöyle demişti: “IŞİD’in Foley videosu bir pazarlama ürünüdür. Sahne çalışmaları gerçekleştiren teknisyenler, prodüktörler ve metin yazarları tarafından icra edilmiştir. Bu, Irak’a yönelik yeniden gerçekleştirilecek operasyonlar için Amerikan halkının desteğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş özel bir “destek” operasyonudur. Video, Özel Operasyonlar kapsamında bu operasyonların bir parçası olarak oluşturulmuştur. Bu video ile istenilen onay üretilmektedir.”

Graham Fuller’in ,“James Foley tek kelimeyle bölgede yaşanmış sayısız kişisel trajedinin son üzücü kurbanıdır. Fakat o, bu ızdırapların sürmesine neden olacak “sadece bir saldırı daha” olgusuna bir mazeret olarak kullanılamaz.” ana fikri ile yaptığı bu analiz kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır. Fuller, Orta doğudaki vahşi kaosun asıl sorumlusu olan ABD’yi aklamakla birlikte ABD’nin Foley’i gerekçe göstererek IŞİD’e saldırmasını engellemeye çalışmakta ve böylelikle bir Pentagon ve ortakları yapımı olan IŞİD için gerekli olan psikolojik zemini hazırlamaktadır. Orta doğudaki kaosun sürmesi İsrail ve diğer ABD işbirlikçisi ülkelerin güven içinde çıkarlarını korumasını sağlayacaktır. Devrim ve giyotin ilişkisini hatırlatan Fuller'e göre, kafa kesen - kafa kesilmesi gibi sorunlar işin doğasında vardır- IŞİD rahat bırakılmalı ve CIA ortadoğudaki haritaları IŞİD ile çizmeye devam etmelidir.  Seçkin Deniz, Sonsuz Ark, 27.08.2014

***
Gazeteci James Foley’in korkunç bir şekilde öldürülüşü -vahşice olmanın ötesinde- terörü kışkırtması ve etkileri açısından oldukça iyi tasarlanmıştı. Ve böyle de oldu. Aslında bu noktada onun ölümünü daha geniş bir politik kapsamda tartışmak ölüye ve ailesine karşı nahoş, duygusuz ve saygısız bir davranış olarak görülebilir.

Ancak bu bölge onlarca yıldır ABD ordusunun merkezinde yer aldığı kahredici bir kan gölüne dönmüştür.

Korku, acı ve Foley trajedisinin yakın zamanda gerçekleşmiş olması bizim boyutları yüz binleri bulan ölümün şu anda Irak, Afganistan, Suriye, Filistin ve Somali’nin ve diğer bölgelerin etrafında kol gezdiği gerçeğini görmemize engel olmamalıdır.

Foley’in ölümü bizi etkiliyor çünkü o bir Amerikan, çünkü biz onu cesur ve etkileyici bir figür olarak tanıyoruz ve biz bu istisnai ölümün korkunç detaylarının her yönüne dolaysız bir şekilde muhatap edildik. Bölgede bulunan sonsuz sayıda aile, bu uzun savaşta acımasız bir şekilde -hava saldırıları, ağır silahlar, terörizm, insansız hava araçları, çığırından çıkmış mezhepçilik- dolayısıyla ölümle karşı karşıya gelmiş olsa da her ailenin kendine özel ve ortak acıları bulunmaktadır.

İronik bir şekilde oradaki ölü sayısındaki artış bizim bu tür ölümleri soyutlaştırmamıza sebep oluyor. Fakat bu ölümlerin her biri trajiktir. 

Evet, biz savaşın kendi başına acımasız, nadiren şerefli veya uzun vadeli sorunların çözümünde ister istemez gerekli bir şey olduğunu biliyoruz. Sorun, şu anda Orta Doğu’nun büyük bir bölümüne yayılmış olan bu sonsuz şiddet döngüsüne katılımımızı nasıl sonlandıracağımızdır. Durum iyiye değil kötüye doğru gitmektedir.
  
Şu anda güçleri gittikçe artıyor gözüken fanatiklerin vahşice eylemlerle intikam alma isteği tamamen anlaşılabilir bir şeydir. Geriye dönüp baktığımızda 1970’lerin Orta Doğusunda bulunan teröristlerin ne kadar kötü olduğunu düşünürken daha da kötülerinin ortaya çıkması ironik bir durumdur. Onlardan bir grubun kökünü kazıdığınızda bunların daha ılımlı olduğunu düşünmenize sebep olacak ve başınıza daha büyük dertler açacak başka bir grup çıkabilir.

Geçmiş dönemde FKÖ’den ve Mısır’da rejim karşıtı İslamcılardan nasıl Hamas, Hizbullah ve daha sonra El-Kaide gibi silahlı direniş/terörist gruplarının ortaya çıktığına dikkat edin. Irak ve Suriye İslam Devleti’nin (IŞİD) Bin Laden’den daha acımasız olması imkân dâhilindedir.   
 
İşin gerçeği, bölgede bulunan yabancı askeri güçler, ABD tarafından uygunluğuna bakılmaksızın desteklenen diktatörler, Filistin topraklarının İsrail tarafından yarım yüzyıldır işgali sorunun çözümündeki başarısızlık, diğer Müslümanlara yaklaşıma yönelik bir paradigma olarak Filistinlilere gösterilen yaklaşım, ABD’nin bölgeyi dolaylı savaşlar için sonsuz bir mücadele alanı olarak kullanması gibi temel sorunlar hala varlığını sürdürmektedir.

Bu sarsıcı terör eylemleri, olayların gidişatının son derece kötü olduğunun başlı başına bir belirtisidir. Bunları gerçekleştirenleri hapse atabilecek veya öldürebilecek olmamız, bu belirtilerin ortadan kalkacağını beklememiz için yeterli midir? Eski sorunlar çözülmemiş bir şekilde tekrar ve tekrar ortaya çıktığında şaşırmalı mıyız? ABD güçleri, İslam Devletinin (IS) nefret dolu eylemlerini gerçekleştiren üyelerini öldürebilse bile sorunlar ve bu sorunların ortaya çıkmasına neden olan şartlar ortadan kalkmış olacak mı? 

Can sıkıcı başka bir soru da, gelecek yeni nesil savaşçıların IS(IŞİD)’dan çok daha kötü bir oluşumu meydana getirip getiremeyeceğidir. İnanması zor fakat kanser çok daha uzağa yayılabilir, hâlihazırdaki Irak ve Suriye savaş cephelerinin ötesine, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelere. Şartlar tam da bunun için son derce olgun hale getiriliyor olabilir.  

Amerika’nın intikam çığlığının James Foley’in infazına yönelik şu anki aşırı öfkeden dolayı daha fazla silahlı cevaba neden olması anlaşılabilir bir şeydir. (Suudi Arabistan bu ay içerisinde 19 mahkûmun kafasını kesmiştir. Fransız uygarlaşması şüphesiz tüm kafa kesme prosesini Fransız Devrimi sırasında en az 40.000 kişinin öldürüldüğü “modern” giyotin teknolojisi ile endüstriyel hale getirmiştir. Şu anda uzaklarda, Orta Doğu’da gerçekleşen ölümler, Amerikalıların kafalarının kesilmesi haricinde, uzaktaki batılı bilgisayar ekranlarında beliren duygusal etkiden yoksun bir olgudur.)

Olayı bu perspektiften kavramamız, Foley’in akıbetine karşı duymuş olduğumuz özel öfkeyi ortadan kaldırmıyor. Fakat şimdi ABD, IS(IŞİD)’ın bu eylemine bir karşılık verecek mi? Ki bu eylem daha önceki öldürücü bir Amerikan askeri eylemine, o da Irak direnişinin bir eylemine, bu da başka bir eyleme yanıt olarak gerçekleşmiş olabilir. Sebep sonuç ilişkisinin oluşturduğu zincir asla bitmez. Fakat bu zincirin kırılması gereklidir.

Şu andan itibaren IS’ın ızdırap dolu Irak ve Suriye’de sahip olduğu askeri momentumu görmezden gelmek mümkün değildir. En önemli nokta, bu tür bir hareketin Bağdat veya Kürt başkenti Erbil’i askeri bir güç olarak ele geçirmesine izin verilemeyeceğidir. Muhtemelen IS hala bunu gerçekleştirme imkânına sahip değildir. Fakat karşılıklı olarak sürekli gerçekleştirilen misillemeler, devamlı artan kızgınlık ve olaylar zincirinin her aşamasında ortaya çıkan öfke patlamaları bir çözüm değildir. Yerel oyuncular kendi gerçeklikleri ile yüzleşmek zorundadır.

Şüphesiz bir katliamın ortasındayken sadece bu meselenin oldukça derinlerde bulunan “kökteki nedenleri” ile ilgilenmekten bahsetmek tatmin edici değildir. Gerçekten, İlk Günah nereden kaynaklanmaktadır?

Artık bir noktada Amerika’nın Orta Doğu’nun istikrarsız ve kanlı değirmenine düşünmeden tahıl taşıyamayacağını idrak etmesi gerekmektedir. IS Washington’la zıtlaşmaktan gerçekten zevk alıyor. Bölge insanları- saldırganlar, kurbanlar veya her iki taraf- mevcut koşullarda bir anlaşmaya varmalı ve kendi meseleleri ile kendi başlarına ilgilenmelidir.

Amerikan müdahalesinin devamı, durumun “Amerika’nın savaşı” olarak algılanmasının devamına– ki bölgenin çoğu her halükarda buna inanmaktadır- sebep olacaktır.

James Foley tek kelimeyle bölgede yaşanmış sayısız kişisel trajedinin son üzücü kurbanıdır. Fakat o, bu ızdırapların sürmesine neden olacak “sadece bir saldırı daha” olgusuna bir mazeret olarak kullanılamaz. Mitt Romney bile “bu kargaşadan savaşla çıkamayacağımızı”* anlayacak kadar yeterli farkındalığa sahiptir.

Graham E. Fuller, Huffington Post -World Post 25 Ağustos 2014


Tamer Güner, 27.08.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri



Çevirenin Notu:


Bu kargaşadan savaşarak çıkmayız* (We can’t kill our way out of this mass): Mitt Romney tarafından 22 Ekim 2012 tarihinde Irak meselesi üzerine konuşurken kullanılmıştır. Yazar ona atıf yapıyor.




Seçkin Deniz Twitter Akışı