22 Mayıs 2014 Perşembe

SA687/AS58: Devlet Ağa ile Kamuoyu Önünde Hasbihâl

"Benim özel hayatım toplumu ilgilendirmez, toplumu düşüncelerimin ilgilendirmesi lazım. Benim hayatım dümdüz bir ülkücü cizgidir, zigzag yoktur ki renkli olsun."
                                                Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanı


Bugün güzel bir cumartesi. Ama ben şaşkınım. Şaşkınım, çünkü; gözlerim açık, bugün Devlet Bahçeli’nin ‘gerilim ve çatışma yüklü yeni dönemin baş aktörü‘ dediği AK Parti’nin eseri olan 17. Anayasa Değişiklikleri ile ilgili yaptığı yazılı açıklamayı okuyorum MHP’nin resmi internet sitesinden. Gerçeküstü bir dünyadayım ve muhteşem bir imitasyon filmi izliyorum, (ajitasyon değil, lütfen). İnönü, Demirel, Erbakan, Baykal, Cindoruk, Yılmaz ve benzeri bir yığın orijinal ağızdan sonra bu imitasyonu izlemek gerçekten hârika. Bu imitasyon muhteşem bir karma, maksikarma.

***
Ama ben onu 2002’de genel seçim kararı aldırmasındaki ısrarı ve 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi meselesindeki tutumu ile ayrı tutmuştum diğerlerinden. Bu ülkeyi iki kez berbat kilitlenmelerden çıkarıp almıştı, ferâsetli tutumuyla. Ne yapacağım şimdi?
***
Neyse… Miras, müsrif tarafından tüketilir zaten. Muhteşem bir yazı zamanı tasarladıysam bu vakitte, demek ki; Devlet Ağa muhabbet mirasını günbegün tüketmişti. Bizde ona, müsrif hâline hürmeten eskimiş bir muhabbetle bakmaya devam edeceğiz. Eski muhabbetler ekşi koksa da nitekim…
***
Yazılı açıklamanın tamamını merak edenler bu kusursuz imitasyon söylevine aşağıdaki linkten ulaşabilirler. Yeryüzünün gelmiş geçmiş en gârezkâr, en olmaz açıklamasına müdahil olmadan önce Devlet Ağa’nın (Bu hitap kendisine, mülklü ağalığı ve ülkücü camia içerisindeki konumu yüzünden kendi müntesipleri tarafından 70’li yıllarda tevdi edilmiştir.) AK Parti’li siyaset dönemine, birlikte girdikleri genel seçimlerde aldıkları oy oranlarını mukayese edelim.
***
2002 genel seçimlerinde bu Halk’ın kendisinden olup oy kullanan 31,510,018 seçmenin 12 de 1’i yani 2,629,808 tanesi %8.35 oy oranı ile MHP’ye 0 vekil, 3’de 1’ine yakını yani 10,848,704 tanesi %34.29 oy oranı ile AK Parti’ye 365 vekil vermiştir.
***
Yine aynı bu Halk’ın 2007 genel seçimlerinde kendisinden olup oy kullanan 35,049,682 seçmenin 7 de 1’i yani 5,001,869 tanesi %14.27 oy oranı ile MHP’ye 71 vekil, 2’de 1’ine yakını yani 16,327,291 tanesi %46.58 341oy oranı ile AK Parti’ye 341 vekil vermiştir.
***
Şimdi 2007 seçimlerinde seçmen sayısını 2.372.061 arttırmış görünen MHP’nin derin ve istatistiksel laboratuar tahlillerini yapalım. Meclis’e giren Devlet Ağa’nın siyasi kariyerindeki seçmen desteğini kıyıdan köşeden ve tam ortasından hatta tepesinden görüp işitelim. Yukarıdaki 2002 ve 2007 seçimlerine ait mukayeseli oy oranlarını ve seçmen sayılarını kısaca izah ve dağınık düşünceleri ise icma’ edelim. Cem Uzan’ın dolandırıcılık davaları yüzünden partisini bırakıp kaçtığı hesap edilir; sahipsiz kalan seçmenin MHP’ye oy verdiği kabul edilir; dolayısıyla MHP’nin Genç Parti’nin 2002’deki % 7.25’i yani 2.284.644 seçmenini tekrar kazandığı düşünülür; aradaki 87.417 kişilik fark da Kızıl Elma Koalisyonu ile CHP’ye oy vermeyi kendisine yediremeyen sağ tandanslı kişiler de eklenerek açıklanırsa, Devlet Ağa’nın bir siyaset adamı olarak yerinde saydığını bilimsel ve su götürmez bir açık hakîkat olarak ilan edebiliriz.
***
Yani aslında Devlet Ağa, bir siyaset kurdu olarak yukarıdaki tabloyu analiz edip 2002’de bırakıp gittiği Genel Başkanlığı’nı, 2007 seçimlerinden sonra da tahlil edip tekrardan ve ısrarla bırakıp gitmeliydi. Fakat ne fayda ki; bu kez 71 kişi ile meclisteydi ve meclisi bırakıp gitmek hiçbir dürüst lidere nasip olmadığı gibi, diğer liderlere de nasip olmayacaktı. Çünkü; dürüstlük ve sözünde durma karın doyurmuyordu, ilke intisap ettirmiyordu. Israrlar, geçmiş zamanda, İmralı canavarının idam kararı meclis başkanlığınca bekletilmesinde ve idam cezasının kaldırılmasında Devlet Ağa’nın iradesini yumuşatmışlardı. Devlet Ağa yurtdışından bakan ithaline de ikna edilmiş idi. Her bir şeye ‘Devlet’in Âli Menfaati’ deyip de susan ve bu pasif duruma muhalif olan partilileri ‘dışarı atan’ tarafına da asla bakmayalım. Biz şimdi sadece 8 Mayıs 2010 günü yapılan resmi yazılı açıklamaya bakalım.
***
62 yaşındaki Sayın Bahçeli, aşağıda tek tek tahlil edeceğimiz siyaseten hiçbir şey ifade etmeyen söylevinin atardamarlarına çok büyük hakaretler ve çarpıtmalar yerleştirmişti. Eski bir iktisatçı ve öğretim üyesi olan, tabandan gelen bir siyaset adamı için büyük hatalar ve çarpıtmalar yapma gibi lüksler yoktur. Gün olur hesaplar evrilir ve tarih bu kadar sert ve kin dolu gerçekdışı şeyler/iftiralar içeren söylemi toparlar, getirir adamın önüne kor.
***
Devlet Bahçeli dürüstlüğünden kuşkulanmadığımız, ancak önyargılarla son yargıları yönetmek gibi bir hata ile hemhal olduğunu düşündüğümüz bir siyaset adamıdır. Bu yüzden kendisini yargıladığımız bu yazı ile başta danışmanlarını yargıladığımızın bilinmesini isterim. İkincil olarak da Kızıl Elma elçiliği yapanların kurduğu tuzaklara Devlet Ağa’nın nasıl kapıldığını anlayamayan özgün MHP’li stratejistler hedef aralığımızdadır. Fakat kendi imzası ile yayınlanan mesajı doğrultusunda kendisi temsili olarak muhatap alınacaktır. Kamuoyuna duyurduğu mesajını, kamuoyundan biri olarak değerlendirmeye çalışacağım.
***
Buyurun; Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "TBMM'de görüşülen Anayasa değişikliklerine" ilişkin yaptığı 8 Mayıs 2010 tarihli yazılı basın açıklamasından alıntılar ve içi dışı boş eleştirilere karşı sıcak ve hakkâniyetli eleştirilerim.
***
“Bu aşamadan sonra AKP çoğunluğunun onay verdiği “AKP Anayasası” hakkındaki hükmü milletin doğrudan iradesi verecektir.”

Bir kere bu değişiklikle elde edilen Anayasa değildir, Anayasa değişikliğidir; değiştirilen anayasanın adı da hala 82 Anayasası'dır. Cümlenizin hükmü gerekçelerini ortadan kaldırıyor. Meclis’e girip hayır oyu verdiniz mi Sayın Bahçeli? Evet. Katkınız vardır. O zaman bu AKP anayasası değil, TBMM Anayasası değişikliğidir.

***
“Türkiye’nin önündeki bu gerilim ve çatışma yüklü yeni dönemin baş aktörü de ve sorunların kaynağı da geride kalan yıllarda olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisi ile teslimiyetçi kadroları olacaktır.”

Gerilim ve çatışma yüklü yeni bir dönemden bahsediyorsunuz. O halde 2002’den önceki gerilim ve çatışma yüklü geçmişiniz, yeni dönemle mukayese edilebilir mi? Gerilim ve çatışmanın üreteçlerini kuran, koruyan ve kullanan 2002’den beri iktidar olan AK Parti mi, siz misiniz?

***
“Türkiye çok ciddi iç ve dış sorunlar ile karşı karşıya olup kritik bir dönemden geçmektedir.”“Bu sancılı süreçte; terörle mücadele, etnik bölücülük, uluslararası çalkantılar, yoksulluk ve işsizlik ülkemiz için son derece önem taşımaktadır.”

Bu süreci sancılı olmaya sürükleyenlerden biri siz değil misiniz? Sancıları azaltmayı ve yok etmeyi 2007’de başarılı bir şekilde gerçekleştirebildiğinizi bildiğiniz halde, neden toplumu rahatlatıcı söylemlerden titizlikle kaçıyor ve gerginlik üreten bir siyasi duruş sergiliyorsunuz?

***
“Hayatın her alanını yakından ilgilendiren siyasal, sosyal, ahlaki, ekonomik ve güvenlik gibi sayısız sorunlar çözüm beklerken ülkemizin Anayasa değişiklikleri süreci ile oyalanması en büyük talihsizlik olmuştur.”

Malumunuzdur ki; Anayasa değişiklikleri hayatın her alanını ilgilendiren siyasal, ahlâkî, ekonomik ve güvenlik gibi sayısız sorunların çözümüne ek olarak, Yüksek Yargı Kurumları’nın siyasallaşmasının da önüne geçmek için yapılmıştır. Sizce daha başka ne yapılmalıydı ki; bu yapılan şeyler oyalanma sayılmasın? Saydığınız sorunların başka çözüm yolu var mıdır? Mevcut anayasa söz ettiğiniz sayısız sorunun kaynağı değil midir? Kendiniz bilfiil Anayasa Mahkemesi’nin icat ettiği 367 garabetinin baskısından siyaseti çekip almadınız mı?

***
“Başbakan Erdoğan’ın demokrasi, hukuk, özgürlük, değişim ve milli irade gibi sahte ambalajlar arkasına saklamaya çalıştığı gerçek niyetleri ve gizli gündemi ise Anayasa değişiklik süreci içinde açığa çıkmıştır.”

Ambalaj uzmanlığının ne olduğunu, hangi stratejik çalışmaların alışılageldik bir şablonu olduğunu izah eder misiniz? Söz ettiğiniz gizli gündem nedir? Elinizde gerçek veya sahte niyetlerin yazılı olduğu bir itirafnâme veya Mahkeme belgesi var mıdır? Bir siyâsî parti genel başkanı olarak ikna edici olmak zorunda değil misiniz? Anayasa değişiklik sürecinde açığa çıkan şeyler iddia ettiğiniz üzere aşağıdaki gibi midir?

***
“Bunlardan birincisi, çok ağır şartlarda geçim mücadelesi veren Türk milletinin acı gerçeği olan açlık, işsizlik, yoksulluk gibi temel sorunlarının tartışılmasını önlemek, bunlar üzerine örtü çekerek AKP’nin bu alanlardaki karanlık sicilini gözlerden kaçırmaya çalışmaktır. Tek başına iktidar imkânlarını geride kalan yıllarda birer birer israf eden hükümet Anayasa değişiklikleri ile kafa karıştırmak istemektedir.”

Deşifre ettiğinizi iddia ettiğiniz niyetlerden birincisi için yeni bir açıklama ihtiyacınız var, Sayın Bahçeli. 2007 seçimlerinden sonra siyasi parti olarak veya belli bir kesimin fikir önderi olarak açlık, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarla ilgili hangi tartışmayı başlattınız? İktidar bu türden tartışmalardan kaç tanesini örtmüştür?


Tek başına iktidar olmadığınız, ancak iktidar ortağı olarak bulunduğunuz dönemdeki siyasi çıkar kavgalarını, elinizde bulunmasını istediğiniz kamu bankası için verdiğiniz mücadeleyi, yaşanan ekonomik yıkımda bu bankanın zararlarının bu millete kaça mal olduğunu, yüce divanda yargılanan MHP‘li Eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın, Yüce Divan`da 2.5 yıl süren ve 216 yıl 6 ay hapis cezası istemiyle yargılandığı davada tüm suçlamalardan beraat etmesi sürecinin hangi tür işbirlikleri ile yönetildiğini örtmeden izah eder misiniz?

***
“Başbakanın ikinci amacı, yedi buçuk yıllık vurgun, soygun, yolsuzluk ve talan döneminin hesabından kurtulmak için AKP’nin lekeli geçmişine uyarlanmış güdümlü bir yargı yapılanmasını oluşturmaktır.”

Sayın Bahçeli, Anayasa değişikliklerini açıkça çarpıtıyor ve gerçek dışı söylemlerde bulunuyorsunuz. 2002’de halk tarafından tasfiye edildiniz, bakanınız Anayasa Mahkemesi’nde aklandı, kimse Anayasa Mahkemesi’nin sizin güdümünüzde olduğundan bahsetmedi. Aynı Anayasa mahkemesi, bugün söylev birliği yaptığınız Ana Muhalefet Partisi CHP’nin hukuk dışı her türlü iptal başvurusunu kabul ederken de Anayasa Mahkemesi’nin güdümlü olduğundan bahsetmediniz. SHP’li Adalet bakanı Mehmet Moğoltay, “MHP’lileri mi Adalet Bakanlığına alacaktık?” derken de güdümü hatırlamadınız. Aynı yargıçlar, savcılar şu anda adalet sisteminin tüm mekanizmalarında görev yapıyorlar.


Lütfen mevcut Hukukî gerçekliği değerlendirip cevap verir misiniz? Şu anda CHP kökenli güdümlü yargı yapılanması olduğu, ilgili bakan tarafından açıkça itiraf edildiği halde sizce gerçek dışı mıdır? Belli bir grubun elinde ahbap-çavuş ilişkileri ile yönetilen yargı mekanizmasının ferahlaması nasıl bir güdümlü yargı oluşturacaktır. İçler acısı olduğunu bildiğiniz hukuk sistemini dengelemek adına yapılan değişiklikleri hangi ölçülere göre değerlendiriyorsunuz?


Uzun ömürlü partilerinizin mazisi açıkça ortada iken, her seçimde halktan onay alan 9 yaşındaki bir partinin kirli geçmişini neden tek tek belgelemiyorsunuz da, kirli deyip geçiyorsunuz? Eğer lekeli geçmişse, halktan sürekli onay alan bir lekeli geçmiş, halkın da lekeli geçmişi olmuyor mu? Eğer öyleyse, sizin ve CHP’nin lekesiz bir geçmişinizin olması gerekmez mi?

***
“Üçüncü amaç, etnik bölücülüğü Anayasal suç olmaktan çıkararak önünü açmak, PKK açılımının ilerletilmesinin Anayasal alt yapısını ve kılıfını hazırlamaktır. Bu kapsamda, Başbakan Erdoğan’ın hayali olan otuz altıya bölünmüş Türkiye’yi gerçekleştirmek için kendisini önleyecek hukuki engellerin “birinci Anayasa paketiyle” ortadan kaldırılmasıdır.”

Etnik bölücülük mevcut anayasa ile serpilip geliştiği halde, 40 bin kişinin katili dediğiniz örgüt liderinin mahkeme ile kesinleşmiş ölüm cezasını meclis’e göndermeyerek, yapılan Anayasa değişikliği ile idam cezasını kaldıran siz değil misiniz? Siz etnik bölücülük yapan bir suç örgütü liderinin ölüm cezasını affederek onun önünü açmadınız mı? Şu anda sizin sağladığınız hayat alanında, terör örgütünü o yönetmeye devam etmiyor mu? Anayasa değişikliklerinde etnik bölücülükle siyaset yapan parti ile aynı safta bulunmuş olmadınız mı?


Eğer iddia ettiğiniz gibi etnik bölücülüğü suç olmaktan çıkararak önünü açmayı hedefleyen bir anayasa değişikliğinden söz edilecekse BDP neden bu değişikliğe onay vermemiştir? Neden sizinle aynı cephede bulunmuştur? Başbakan Erdoğan’ın 36’ya bölünmüş bir Türkiye ile ilgili hayali olduğu konusunda herhangi bir kanıta sahip misiniz?

***
“Başbakanın dördüncü amacı, önceki uygulamaları tecrübeyle sabit bir oyunu tekrarlamak suretiyle gerilimler üzerinden toplumu cephelere ayırmak, çatışma ile oluşacak kamplaşmadan siyasi yığınak oluşturarak seçime kadar gidebilmektir.”

Sayın Bahçeli toplumu cephelere ayırmak, çatışma ile kamplaşma oluşturmaktan bahsediyorsunuz. 2002’den önce Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine kaç kez gittiğinizi öğrenmemiz mümkün müdür? Söz konusu bölgelerde, parti binalarınızın bulunup bulunmadığı ve aldığınız oy oranı ile ilgili istatistiklerle ilgili sorulara cevap verdiğinizde, acaba ülkenin 2002’den önce, yani sizin siyaset yaptığınız dönemlerde cephelere ayrıldığı, çatışmalarda 40 bin kişinin öldüğü gerçeği ortaya çıkmayacak mı?


Bütün bunlar ortada iken hangi yeni cepheleşmeden veya çatışmadan bahsettiğinizi öğrenmemiz mümkün müdür? Toplumu ve müntesiplerinizi sağduyuya davet ettiğiniz başka olaylar mı vardır?


Eğer kamplaşma endişeleriniz var idiyse, '411 El Kaos’a Kalktı' manşetiyle verilen Anayasa değişikliği için neden iktidar partisi ile işbirliği yaptınız?

***
“Beşinci amacı ise Anayasa değişiklik tekliflerinin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını müteakiben işleyen süreçte gidilecek referandumun sonuçlarına göre seçim kararı verebilmektir. Kendi siyasi varlığının devamı açısından son derece hayati olan bu konular üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmelerde AKP sahte demokratlık ve mili irade savunuculuğu maskesi altında her türlü çirkinliği sergilemiştir.”

Referandum sonuçları henüz ortada yokken, bu sonuçların İktidar Partisi lehine çıkmasından endişeleniyor musunuz? Bu sonuçlara göre, yeni bir strateji belirlemek hangi siyâsî manevraya veya siyâsî ahlâka aykırıdır? Halk ayırt etme gücünden yoksun mudur? Bu konuda siz de diğer elitistler gibi mi düşünüyorsunuz?


Demokratlığın sahicisi, sizin de geçmişinizi olumsuz etkileyen ve sizden ayrılan bazı ülküdaşlarınızın da sahip çıktığı ve meclisin yaptığı değişiklikler değil midir? Değilse sahici olan nedir?

***
“Milletvekilleri üzerinde baskı oluşturarak hür iradelerin tecellisini önlemeye çalışmış, muradına erebilmek için 12 Eylül istismarı dâhil olmak üzere siyasi ve ahlaki açıdan utanç verici bütün istismar yollarına başvurmaktan kaçınmamıştır.”

12 Eylül, 2002’den önce tüm siyâsî partiler tarafından seçimlerde ve muktedir olamamakla ilgili tüm özel-genel söylevlerde istismar edildiği, tek partili iktidarlar veya bir kaç partili koalisyonlar döneminde de anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşıldığı ve 12 Eylül’den en çok sizin ülküdaşlarınız ve siz oy devşirdiğiniz hâlde 12 Eylül’den parti ve vekil olarak etkilenmeyen bir parti 12 Eylül’ü nasıl istismar edebilir? Siz şu anki söyleminizle 12 Eylül’ü istismar etmiyor musunuz?


Milletvekillerinizin hür iradeleri ile Anayasa değişikliğine karşı çıktıklarını söyleyebilir misiniz? Eğer vekilleriniz üzerinde baskı kurmasaydınız, tabanınızın taleplerini dinleyen birçok vekiliniz değişikliklere onay vermeyecek miydi? Anayasa değişiklikleri özel de AK Parti’ye ne gibi kazanımlar sağlamaktadır? Değişikliklerin gerçekleşmesi size ve vekillerinize ya da partinize nasıl bir zarar verecektir? Ahlakî açıdan utanç verici olan nedir? TBMM en doğal hakkı olan yasal değişiklikleri yaparken utanç verici hangi istismarları görüşme zabıtlarına kaydetmiştir?

***
“AKP zihniyetinin ve işbirlikçi medyanın ağız birliği ederek daha fazla demokrasi geleceğine, özgürlük alanının giderek genişleyeceğine, hukukun üstünlüğünün sağlanacağına ve darbecilerden hesap sorulacağına dair yalanları da bu gerçeği örtemeye yetmemiştir.”

İşbirlikçi medya hangi medyadır? Eğer, böyle bir ayrımı yapıyorsanız, işbirlikçi olmayan medya, sizin iktidar partisi ile işbirliği yaparak yaptığınız anayasa değişikliğine ‘Kaos’ nitelemesinde bulunan medya zihniyeti midir? O da değilse, hangi medya? Yalanlar ve gerçekler nelerdir? Bir boşluğa oturttuğunuz söyleminizde hangi yalan isnadı somut bir haldedir?

***
“Yaşanan süreçte aziz milletimiz, AKP’nin samimi ve dürüst değil içten pazarlıklı; demokrat değil dayatmacı olduğuna; sözde siyaset üzerindeki vesayeti kaldırmak isterken kendi vesayetini yerleştirmeyi hedeflediğine yakından şahit olmuştur.”

Osmanlı’dan beri siyaset üzerinde süregelen masonik vesayetin farkında olduğunuz halde, halkın seçeceği liderlere ülkeyi yönetme hakkı verebilecek değişiklikleri yapmak nasıl bir vesayet suçlamasını gerektirebilir? Yapılacak bir seçimde siz de Başbakan olabilirsiniz, o zaman sizin vesayetinize yaramayacak mı bu değişiklikler? Siz, ülkeyi yönetme vesayetini kendinize, seçilmiş bir lider olarak layık görmüyor musunuz? Bu anayasa değişikliği AK Parti’ye ve liderine sonsuza dek hükmetme gücü mü bahşetmektedir?

***
“Görüşmeler ve oylamalar aynı zamanda partilerin demokrasiye inancını, demokratik kültüre ve ahlaka bağlıklarını, TBMM’ne ve üyelerine saygı seviyelerini göstermesi bakımından ibret verici olaylara da sahne olmuştur.”

Serdedilen hakaretlerin, iftiraların ve ileri sürülen engelleme girişimlerinin kaynağı hangi partilerin vekilleridirler? Şekvâcısı olduğunuz davranışlar, sıralarınıza belli bir mesafeye kadar yaklaşılmasına verdiğiniz izin, bu toplumun her türlü saygı ölçeğini ihlal ederek, ağzınıza geleni söylemeniz, size mecliste bazen izleyicisi olmayı tercih ettiğiniz, bazen de sessiz kalıp onay verdiğiniz seviyeleri eleştirme hakkı vermemektedir. Halk her şeyi canlı bir şekilde izlemektedir.

***
“Anayasa değişikliklerinin müellifi olan İktidar partisi oylamada fire vermemek için her türlü baskı ve tesir imkânlarını kullanmış, bağlılıklarında tereddüt ettiği partisine mensup vekillerin tercihlerine ipotek koymuştur. Gizli olması gereken oylamalar, dayatma, şantaj ve tehditle kararların refakatçiler eşliğinde önceden ihsas edildiği bir oyuna dönüşmüş; demokrasi adına getirdiği iddia edilen değişikliklerin anlamının hilafına, AKP zihniyetinin demokrasiden ne anladığı da kendi milletvekillerine yönelik baskıcı tutumuyla ortaya çıkmıştır. Değişiklik maddelerinin geçemeyeceğine dair derin kaygılar yaşayan ve kendi milletvekillerinden her oylamada kuşku duyan AKP Grubunun, bazı maddelerin kabulünden sonraki taşkınlıkları ise tam bir ahlak zafiyeti ve siyasi çürümüşlük olarak sahiplerinin alnına kara bir leke olarak çalınmıştır.”

Sayın Bahçeli, kendi grubunuza hâkim oluşunuzu normal karşılarken ülkeyi yöneten bir partinin ortak turum ve söylem içerisindeki vekillerini baskı altında imiş gibi göstermeniz siyaset ilkelerine aykırıdır. Vekillerine güven duymayan ve onların oylarını kullanmalarına engel olan Deniz Baykal ve CHP için sadece bir cümle sarf ediyorsunuz ve diyorsunuz ki: ”Ana Muhalefet Partisi ise görüşmelere katılarak görüş bildirmesine rağmen oylamalara girmeyerek milletvekillerinin iradelerini göstermelerine imkân tanımamıştır.”


Sayın Bahçeli, kendinize yöneltmenizi beklemediğim demokrasi eleştirinizi siyâsî rakiplerinizden biri olan Deniz Baykal ve CHP için neden çok soft bir seviyede tutuyorsunuz? Sizi CHP ile aynı güzergâhta nezakete iten nedenleri kamuoyuna açıklamak ister misiniz?

***
Devlet Ağa’nın kendi olgunluğuna yakışmayan, danışmanlarınca hazırlandığı açıkça belli olan söylemi benzeri cümlelerle devam edip gidiyor ve duyurunun sonunda yapılan değerlendirme de kurum olarak MHP’nin yapılan Anayasa değişikliklerine sadece siyâsî rant malzemesi olarak baktığını kanıtlıyor. Fakat günlük, kısır siyâsî çekişmelerin bu ülkeyi daha iyiye götürmediğinin farkında olan Devlet Ağa, nedense kendi altyapısında ve tabanında ekili olan zehirli tohumların yumruklaştığını ve burun kırdığını fark edip de tedbir almıyor.
***
11 Mayıs 2010’da Anadolu Ajansı’nın verdiği habere göre kendisinin bilfiil, 8 Kasım 2009 tarihinde, MHP 9. Olağan Büyük Kurultayı açılışında yaptığı konuşmada, 'Siyasi bir eleştirinin ötesinde, AK Parti ve Erdoğan'ı ağır bir biçimde suçlayıcı ve aşağılayıcı ifadeler kullandığı' suçlamasıyla yargılandığı davayı kaybetmişti. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen, Başbakan Erdoğan ve AK Parti, 'Kişilik hakları ile parti tüzel kişiliğine saldırıda bulunulduğu' iddiasıyla Bahçeli aleyhinde açılan davada, her bir davacı için 10 bin TL olmak üzere toplam 20 bin TL manevi tazminat kazandı.
***
Geldiğimiz noktada gördük ki; Devlet Ağa, 2007’de giydiğine şahit olduğumuz devlet ve siyaset adamlığı gömleğini çıkarmış. Merak ve ilgiyle sormak istiyorum. MHP ve Bahçeli kendilerini böyle bir darboğaza sokmasalardı, gelecek seçimlerde muhtemelen meclis sadece iki partiden oluşmayacak mıydı? 12 Eylül Anayasasını değiştirmek gibi bir hızlandırıcı değişken MHP’nin oy oranını arttırmayacak, onu muhtemel bir iktidar gücüne ulaştırmayacak mıydı? Devlet Ağa, partisinin sürüklendiği kulvarda kendi ayağına kurşun sıktığını fark edemiyor mu? Danışmanları bu kadar mı etkili duruma geldiler? Ya da Devlet Ağa, ağalığı ile uyuşmayan tehditlere mecbur mu?
***
Devlet Ağa ne yaptığının farkında mı? Çizgisi dümdüz bir ülkücü cizgi midir, zigzag yok mudur?
***
Farkında ise halkın kendisini ve partisini çok kötü bir şekilde cezalandıracağını unutmamalıdır.



Alper Selçuk, 15.05.2010, Antiseptik Anafor 38


Alper Selçuk Yazıları



Not:  Devlet Bahçeli Mayıs 2014'te, 12. Cumhurbaşkanı'nın seçilmesi sürecinde 9. Cumhurbaşkanı Demirel ve 10. Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşmesinin ardından 11. Cumhurbaşkanı Gül ile de görüşmüştür. Görüşmelerinin içeriği hakkında basına bilgi vermemiştir.


Tam Metin:

http://www.mhp.org.tr/gbk.php?content=2811&cat=50 (Link boşaltılmıştır, Alper Selçuk, 22.05.2014)

Yeni Link: http://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/862/index.html 

Seçkin Deniz Twitter Akışı