5 Ocak 2014 Pazar

SA518/KY9-NK2: Vira Bismillah!

"En çok sevdiğim filmlerden biridir 'Tiffany'de Kahvaltı'"
Neşe Kutlutaş 
Audrey Hepburn (4 Mayıs 1929, Brüksel - 20 Ocak 1993, Tolochenaz)

Blogumun adını da hem bu filmden, hem de o filmin sevimli yüzü Audrey Hepburn'den ilhamla ‘Tiffany'de Kahvaltı’ koydum. Audrey Hepburn hayatı boyunca güzel filmler yapmıştı; kanser nedeniyle yatağa düşünceye kadar da o güzel kalbi Afrika'nın mazlum ve masum çocuklarına için çarpmıştı.

UNİCEF'in iyi niyet elçisi olduktan sonra yaptığı bir konuşmada şunları söylüyordu: "Kendi çocuklarımızı önemseriz. Yalnızca hastalıklarında değil,  iyi oldukları uzun yıllar boyunca da... Benim gördüğüm binlerce sessiz çocuk için de aynısını yapabiliriz."

Evet, tam da böyle işte; kendi çocuğumuz için dilediğimiz ve yaptığımız şeyleri başka çocuklar için de esirgememek...  yapmamız gereken şey bu bence de...

Kanser olduktan sonra yaşadıklarımı yazmam Atila'nın fikriydi. Neredeyse ilk günden beri "Yaşadıklarını yazmalısın, belki senin durumunda olan insanlara da yardımcı olursun." diyordu, ama bunu yapacak gücüm yoktu. Bunun için aradan zaman geçmesi gerekiyormuş demek ki. 14 ay sonra bana bu gücü veren Allah'a c.c sonsuz hamd olsun.

Şimdi yazmaya başlıyorum, ama yaşadıklarımın ne kadarını doğru bir şekilde aktarabilirim, ne kadarını hatırlayabilirim bilmiyorum.

Ne kadar süreyle yazmaya devam edebilirim, onu da bilmiyorum...

En büyük endişem yeni girdiğim bu yolda bana ilham veren, desteğini,  ilgisini ve şefkatini esirgemeyen dostlarım ve arkadaşlarımın yaptıklarını noksan aktarmak. Birinin bile adını atlarsam, birinin bile desteğini eksik anlatırsam hakikaten çok üzülürüm.

Ama şunu çok iyi biliyorum, ben yapılan iyiliklerin, o iyilikleri yapanların hepsini unutsam bile onlar için bunun Allah c.c katında bir önemi yok. Her şey, ama her şey iki omzumuzda her an bizimle olan Melekler vasıtasıyla kayıt altına alınıyor. Ben unutsam bile Allah'ın (c.c) indinde hiçbir iyilik zâyi edilmeyecek, hiçbir isim unutulmayacak.

Adını bir şekilde yazmadığım insanlardan ve tanıdığım bir şekilde kendisiyle temasta bulunduğum herkesten helallik istiyorum. Hepsinden Allah c.c razı olsun.

Şunu da baştan söylemek mecburiyetindeyim ki, yazacaklarım yalnızca benim şahsî tecrübelerimi ihtiva ediyor. Burada yazılanlardan yola çıkarak aynı şeyleri tatbik etmek isteyenlerin muhakkak doktoruna danışması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hastalığın adı aynı olsa da her hasta birbirinden farklıdır. Burası çok önemli, aynı ilacı kullanan on kişi düşünün o ilacın her bünyede tesir süresi, yan tesirlerinin görülme oranı, iyileşme oranı hepsi ama hepsi farklı olacaktır.

Bunun için şunu unutmamanızı rica ediyorum, ben doktor değilim, ben hastayım ve hastalık sürecinde yaşadıklarım da yalnızca benim tecrübelerim. Dolayısı ile bana iyi gelen, yaptığım veya yapmadığım herhangi bir şeyi denediğinizde sizin de aynı neticeleri almanız mümkün olmayabilir. Doğru olan şey doktorunuzla irtibat hâlinde olup, onunla kurduğunuz diyalog çerçevesinde kararlarınızı almanızdır.

Ben daha çok yaşadıklarımın hissi boyutunu ortaya koymak istiyorum. Çünkü kanser olduktan sonra internetten yaptığım araştırmalar sırasında bana çok yardımcı olacak hikâyeler okumadım. Okuduklarım ise çok kısa hikâyelerdi ve yeterli değildi.

Bugünden sonra yazdıklarımla bir kişiye, tek bir kişiye bile yardımcı olabilirsem, yani tek bir kanser hastası bile burada okuduklarından yola çıkarak yalnız olmadığını kendisi gibi başka insanların da olduğunu hissederse bu blog amacına ulaşmış demektir. Yazdıklarımdan muradım budur.


Vira Bismillah...


Neşe Kutlutaş,  05.01.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 29.01.2012)






Sonsuz Ark’ın Notu: Konuk yazarımız Neşe Kutlutaş’a şifalar diliyor ve ürettiği iyiliği bizlerle ve diğer insanlarla paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz. Hiçbir iyilik zâyi olmaz, diyor Neşe Hanım; bu da zâyi olmayacaktır. 05.01.2014








Seçkin Deniz Twitter Akışı