22 Ocak 2013 Salı

SA160/IE8: Mücrim

"İnsan, kendisine yöneltilen güvenin sırtını sıvazlayarak diline sarı benizli bir ayrılık şarkısı doladığında, kendisi  için hazırlayacağı boşluklarla dolu bir dünyayı inşâ ettiğini bilemez!"


Toprak kımıldadığında… dağlar yürüdüğünde… ağaçlar, binalarla kol kola diz çöktüklerinde ve yer sıkıştığı bir yerden yarıldığında, insan dudaklarına sinmiş haykırışları tutamaz. Gözlerinde karanlık bir korkunun getirdiği bilinmezlikle şaşkınca kalakalır insan. Kaçacak yeri yoktur.

Ve kasırgalar, seller, göklerin öfkesini kuşanıp insanların tutundukları her şeyi yerle bir ettiğinde… ve lavlar, volkanların tepelerinden alevlerle fışkırıp yere inmek ve insana doğru akmak için yükseldiğinde… ve denizler, okyanuslara savrulup dağ dağ yükselen dalgalarla gemileri alabora ettiğinde… insanın muhtaç olduğu tek şey güvendir.

Güven, boşlukta sallanan bir belirsizlikle ömürden yaprakların arasından kayıp gittiğinde, insan bir tanrıya muhtaç olur. Çıkarcı insan, boşluğun karanlıklarında boğulmaktan korkar; kuşkusuz güveneceği bir tanrıya sahip olmak ister.

İnsan, kendisine güvenilemeyecek olandır… Her an ne yapacağı bilinemeyen insan, bir diğer insana verebileceği en büyük değerinin güven olduğunu bilir; ama vermez, veremez. İhanet, damarlarında yürüyen sarı benizli bir ayrılık şarkısıdır çünkü. O şarkı önce Tanrı’ya karşı sürükler kanını insanın; coşturur.

İnsan, çıkarları gereği bir Tanrı arar ve en küçük fırsatta ona güvenerek ihanet etme hakkını kullanmak ister. Tıpkı ihanete uğramış bütün insanların, hainlere güvenlerini verdiklerinde, onlara adı anılmamış bir ihanet hakkı bağışlamış olduklarını bildikleri gibi bilir Tanrı, insanın ihanet edeceğini.

Hangi Tanrı? İnsanlaştırılmış tüm tanrılardan bir Tanrı mı? Ya da tanrılaştırılmış insanlardan bir Tanrı mı? İnsan, Tanrı’nın tanımına ihanet etmiştir önce… Tanrı’nın özelliklerinin insansılaştırılamayacağını, yiyen, içen insanın özelliklerinin de tanrısallaştırılamayacağını bildiği halde tanrı kutusunun içine bütün güven duygularını hapsetmek için sürekli değiştirir Tanrı’dan kastettiği şeyi… Belirsiz bir Tanrı, güvenin hesabını soramayacaktır onlara göre…

Ötede çırılçıplak bırakılmış insan ihanetinin, Tanrı’ya verebileceği bir zarar yoktur. Tanrı zarar verilemeyecek olandır ve Allah, bu yüzden kendisinden başka tanrı olmayandır. Antik Yunan’ın ve Roma’nın tanrıları gibi şölenlerde şaraplar içmeyen, dilediği kadının ırzına geçip ondan yarıtanrılar  doğurtmayandır.

Bu yüzden güvenilir olan tek tanrı Allah’tır; çünkü belirsizleştirilmemiş olan bir tek Allah adı vardır. Hiç kimse buna cesaret edememiştir. Tasavvufun nefslerinin bendesi olan şeyhlerinin ‘fena-bekâ’ boşluğunda bile cesaret edemedikleri ve ‘Ben Hakk’ım’ diyerek kıvrılıverdikleri yerlerde Allah, benzersizdir ve güven vericidir.

İnsan, kendisine yöneltilen güvenin sırtını sıvazlayarak diline sarı benizli bir ayrılık şarkısı doladığında, kendisi  için hazırlayacağı boşluklarla dolu bir dünyayı inşâ ettiğini bilemez. Her ihanet onu kendisine biraz daha gömer. Huzursuz gecelerde çatışan düşüncelerin kaçırıp sakladığı masumiyet, çirkin yüzüne bakıp bakıp kararır saklandığı yerde.

Her şeye karşılık insan, sebep olduğu her bir güven krizinde af diler. Af diler, dilenmiş diğer tüm aflar gibi. Bazen kibrin, bencilliğin domuz kokulu figürlerinde sussa da, pişmanlığını ihanetinin sessizliğine saklar. Tanrı’sına ihanet ettiği zamanlardaki gibi, içindeki birikmiş ihanetin verdiği tecrübeyle, yeniden güven ister. Dağın, toprağın kızgın dudaklarından kaçıp göğe sığınmak istediğinde ne yaparsa insan, ihanet ettiği insana da öyle güvenmek ister, yeni ihanetlere doğru kanat çırpmak için.


Hiçbir ihanet unutulmaz, kıyıda bekletilir içine sıkıştırılmış kızgınlıklar ve kırgınlıklarla birlikte. Güven, mor bir menekşe gibi hüzünlü ve yazılmış bir yazı kadar terk edilmiş durur ihanete uğramış insanın zihninde.

İnsan, hor gördüğü güvene muhtaç olduğu her seferde kızarmış bir yalancıdan daha çok, sarı benizli bir ayrılık şarkısı çalan mücrimdir sonsuza dek. Her insan yaşamak için tek başına bir ölüm gibi gittiği her yere ölüm sürükler. Hiçbir yere bir hayat doğurmak için gitmez. 
Bunun bedelini de tüm insanlık öder.



Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 22.01.2013
Irmak Elmas Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı