9 Nisan 2018 Pazartesi

SA5927/ÇY11-HK1: Yola Çıkma Cesareti

"Ama önemli olan şu ki; neyi, nerede, nasıl yapmam ya da yapmamam gerektiğini anladım. Yazdığım cümleyi dönüp bir kez daha okumam gerektiğinin, korkmadan yazıda değişiklik yapabileceğimin farkına vardım. Yazarak zihnimi durgunlaştırdığımı ve düşüncelerimin akışına yön verebildiğimi gördüm."


Bana göre bir insanın yazıya başlamak için en az iki kelimelik bir derdi olmalı. Ve yazısını onun üzerine inşa etmeli. Ama ben önce başlığı koyar, özetimi yazar, daha sonra anlatacaklarımı yazarım. Başlığa, en üste iliştirilmiş nokta muamelesi yapmam. Çünkü nokta sonda olur ve ben onu yazacağım son cümlede ait olduğu yerde görmek isterim. Diğerlerine nazaran ben yazıyı özelden genele götürürüm.

Başlık bende, kafamdan geçen cümlelerden her birinin anında farklı şekillere bürünmesiyle ilişkili. Kafamdaki cümle akışını daha düzenli hale getirip asıl meseleden sapmamak adına ilk başlığı atarım. Eh, haliyle altını neyle dolduracağım meselesi en büyük endişem olur. Mesela bu yazıya bir başlık koymadığım için bu kadar uzun ve alakasız bir girişle karşıladım sizi. 


Yazmak, kendi kendime konuşurken beğendiğim ve önemsediğim cümleleri bir araya getirmek bana göre. Bir yandan okuyucuyla konuşma biçimim. Çünkü insan konuştuğu şekliyle yazmaktan keyif alır. O yüzden ne kadar düzgün, kısa ve netse yazıdaki anlatım, konuşmalarımda o doğrultuda kalitelidir diye düşünürüm. Şu zamana kadar okuduğum yazılarda hep hatalar buldum; o yazılara kızdım, düzelttim ama kendi yazı düzenimi bir türlü sağlayamadım. 


Yazmak içimde bitimsiz bir istek. Okura, bir şeyler anlatacağım bu yeni ve özgün olacak, çok şey anlatacağım belki… Yazmak benim için biraz da stres demek aslında. Bazen beyaz bir ekran ya da sayfada, onlarca harf heyecanla birbiri ardına gelir, kelimeler bir cümle olmak için zamanla yarışır. Bazen parmaklarınız kelimelerin o heyecanına ayak uyduramaz, bilekleriniz harflerin acelesine isyan eder. 


Yazı, uzaktan bakıldığında kolay ortaya çıkıyor gibi görünür ama sancılıdır. Bilginin olmadığı dolayısıyla fikrin de olmadığı zamanlarda yazmak ne demek bir düşünün... Ve sadece burada da bitmez. Yazarsın, bir çok kurala uymak zorunda kalırsın...


Hal böyleyken herkesin okuyacağı bir yazıyı yazmanın aslında ne kadar özen istediğini anladım. Sadece beni tanıyanların okuduğunu sandığım yazılarımın, tanımadığım onlarca insan tarafından da okunduğunu fark edince özensiz yazılarıma uzun bir ara verdim. Daha sonra bana gelen bir yazma eğitimi teklifiyle yazı üzerine tekrar yoğunlaştım. 


Yoğunlaştım dedim ama sıcak gündemin yanında bin nazla ve isteksizlikle yazdığım yazılardan bahsediyorum elbette. Açıkçası hevesle başladığım eğitimde bugüne kadar yazmadığım biçimde yazılar yazmam istenince “Yazı bu demek değil bana göre” diyerek sadece yazmak için yazdım. Meğer insanın yazısından özeni, isteği her şeyi anlaşılabilirmiş bunu da öğrendim. 


Yazıların biçimine takılmıştım. Niye bunları yazıyorum diye sorup durdum bir zaman... O zamanlar insanlara da şekil olarak bakıyor, içindekilerle pek ilgilenmiyordum. Ondan olsa gerek yazıyı yazıyorum, ama içerikle alakalı her şeyi göz ardı ediyorum. 


Sadece yazacaktım oysa. Konular hazır, kurallar belliydi. Görüntüye kafayı takınca istediğiniz keyfi almıyorsunuz yazıdan haliyle. İşte o heyecanla başladığım yazılar bana gün geçtikçe eziyet vermeye başladı. Ama bir yandan da bırakmak istemiyordum. Her fırsatta yazmak istiyordum, ama kendi zevk aldığım konularda, zaman kısıtlaması olmadan...  Sonunda şunu fark ettim, eğitim ya da yetenek olmadan ne yazarsan yaz, sıradan olmaya mahkum!


Yazar olabilmek istiyordum, herkesin okurken keyif aldığı bir yazar... O sebeple programı bırakmayı hiç istemiyordum. Ama ayıracak vaktim de çok azdı. Bir yanda da kafamdan yazıya geçiremeyecek hızda akan fikirler vardı..  


Neyi yazsam bir sonraki düşüncenin geliş hızı diğerini yarım bırakıyordu ve cümle akışları sürekli birbirinden farklı oluyordu. Cümleleri baştan yazıyor, ama ilk anlamı veren iyi bir cümle yazamıyordum. Bu konuda taktikler alıyordum ama işe yaramıyordu. En kolay yol olan pes etmeyi seçmek istedim. Ama buna izin yoktu. 


Pes edemezsem ara veririm dedim ve uzun bir ara verdim. İlk yazılara şimdi dönüp bakıyorum da yine olsa yine ayak direrdim. Çünkü duygularımı aktarma konusunda gerçekten başarısızım. Ama önemli olan şu ki; neyi, nerede, nasıl yapmam ya da yapmamam gerektiğini anladım. Yazdığım cümleyi dönüp bir kez daha okumam gerektiğinin, korkmadan yazıda değişiklik yapabileceğimin farkına vardım. Yazarak zihnimi durgunlaştırdığımı ve düşüncelerimin akışına yön verebildiğimi gördüm. 


Evet; eğitimle yeni bir yola çıkamadım belki, ama bana bir yol olduğunu gösterdi. Ve bu eğitim, bu yola çıkma cesareti verdi bana! 



Halime Kirazlı, 09.04.2018, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Serbest Yazılar


Serbest Yazılar

Halime Kirazlı Yazıları






Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı