23 Temmuz 2017 Pazar

SA4625/KY35-YTK202: Kıbrıs’tan Kudüs’e

"Belki de şu anda Mescid-i Aksa’nın da üzerinde kavurucu sıcağı bir nebze hafifleten küçük esinti geziniyor ta Akdeniz’in ortasındaki adadan beri uzun yoldan gelmiş."


İrlanda’nın sahil kasabası Drogheda’nın ambleminin hilal olması vesilesiyle Büyük Kıtlık’ta Osmanlı’nın iki gemi dolusu yiyecek göndermesine atıf yapılır sık sık.

İrlanda’da en önemli gıda maddesi olan patateste üst üste yaşanan hastalıklar nedeniyle meydana gelen kıtlık sonunda milyonlar ölmüş, kaçabilenler Amerika kıtasına kaçmıştı. Bu büyük insani drama yardım elini uzatan onca ülke arasında tek Müslüman ülke olan Osmanlı olduğu için ayrıca dikkat çekmişti. Hala da çekiyor; okullarda bu konuya değinilirken Osmanlı’nın yardımı da kısaca da olsa anlatılıyor. 

Kraliçe’nin kendi tebası İrlandalılara yaptığı şahsi yardımdan daha fazlasını teklif eden Abdülaziz’in bu cömert teklifinin reddedildiği, bunun üzerine maddi yardım yerine yiyecek yollanma kararı alındığı rivayet edilir. Bilmem başkente değil de neden bir liman kasabasına yanaşmıştı gemilerimiz, bu yardım miktarıyla ilgili gerilimden dolayı mı, coğrafi olarak öyle denk geldiği için mi… bilmiyorum.

İşte kasabanın simgesinin hilal olması genelde sanıldığı gibi bu yardımdan dolayı değil diyor uzmanlar.

O amblem bu yardım karşılığında bir teşekkürün değil, tersine muhtemelen Haçlı Seferleri’nden dönen Arslan Yürekli Richard’ın geçtiği yerler veya egemenliği altındaki yörelere gönderdiği hediyelerle ilgili deniyor. Dolayısıyla, İngiltere Kralı, Drogheda’ya hilal şeklinde bir ganimet yollamış olmalı.

Haçlı Seferleri’nin çok öyküsü vardır ve Richard’ın Selahaddin Eyyübi karşısındaki “stratejik” yenilgisini genelde biliriz ama tam o sıra Kıbrıs’ın da kendisinin başını epey ağrıttığını pek bilmeyiz. 

Seferin yolu üzerindedir Kıbrıs adası. Biraz mücadele sonunda ele geçirir ama sonra sefer ortağı Fransa Kralı Kıbrıs’ın yarısını istediğinde vermez ve Fransız askerleri bir bahaneyle ülkelerine dönmek için yola çıkar. 

Üçüncü Haçlı Seferleri daha baştan Alman Kayserinin Silifke’de neredeyse durup dururken boğulmasıyla zaten önemli bir askeri güç kaybetmişti. Avusturya Dükü Leopold de Akka’nın ele geçirilmesi sonrası geri dönünce sefere sadece İngiltere’den gelen ordu devam edebilecekti.

Bundan dokuz asır önce yine bir yaz günü Kıbrıs’ta ve Kudüs’te yaşananlarla bunların birbirine ne kadar bağlı olduğunu hatırlamamıza sebep Kıbrıs’ta 1974 yılında yapılan harekatın yıldönümündeki kutlamalarla şimdi Mescid-i Aksa’daki İsrail işgalinin yeni zulümleri.

Yine dağınık cepheler, yine karman çorman ilişkiler, yine kaderleri birbirinden bağımsızmış gibi dursa da birbirine çok bağlı Akdeniz ve onun ortasındaki güzelim hüzünlü ada ve tabii ki insanlığın en eski, en ortak mekanlarının bulunduğu Ortadoğu.

Tarih, belki çoğu yerde olduğundan daha fazla tam da bu civarlarda girilmemesi gereken savaşların acı sonuçlarını gösterip duruyor bize. Haçlı Seferleri de bu yazıda bahsi geçen üçüncüsü de o savaşa katılanların umdukları halde elde edemedikleri de kanıtı mesela… 

Bizim ünlü Hayrettin Paşa’nın kızıl sakallarından dolayı Barbaros adını alması gibi kızıl sakalları nedeniyle adı Barbarossa olan ve Silifke'de sığ bir nehirde (Göksu) boğulup giden Alman hükümdar ne kazandı? Fransız ve Avusturyalı yöneticiler ne kazandı? Sonuna kadar gitmeyi başaran Richard, “aslan yürekli” lakabı dışında ne kazandı?

Kıbrıs’ın elimizden çıkmasının en önemli nedeni olan 93 Harbi’ne girerek ne kazandık? Büyük kayıplar yanında yüzlerce yıl sonra Akdeniz’de egemenliğimizi de yarı yarıya kaybetmekten başka?

Neyse ki yanlış savaşa girme sırası adanın Rumlarına gelmişti de 74’te Türkiye’yi müdahaleye mecbur bıraktılar.

Hapiste cunta liderleri, savaşta ölmüş onca insan ve kabul etmeseler de gerçekte veda ettikleri Enosis hayallerinden başka ellerinde ne kaldı?

Ve şimdi koca bir Cihan Savaşı’nın hala sarsıntılarını dindiremediği Ortadoğu ve onun içinde Filistin…

Belki de şu anda Mescid-i Aksa’nın da üzerinde kavurucu sıcağı bir nebze hafifleten küçük esinti geziniyor ta Akdeniz’in ortasındaki adadan beri uzun yoldan gelmiş.

Henüz bir derde deva olmuyor. Kendince esiyor…



Yaşar Taşkın Koç, 23.07.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak




Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı