27 Mart 2013 Çarşamba

SA216/DT13: Teksas-Tommiks Nesli ve Bumerang

Görmek ve göstermek


Okuduğumuz kitaplar, dergiler, ansiklopediler, seyrettiğimiz filmler, diziler, dinlediğimiz müzik dâhil her şey dimağımızı yavaş yavaş dokur. Zihnimizin derinliklerine gömülür her şey. Keyifli, hüzünlü dakikalarımızda zihnimizin derinliklerine gönderdiğimiz veriler en sonunda büyürken bizi oluşturur. Düşüncelerimiz, biz farkında olmadan bizim sandığımız biçemlerle kuşatılır. Rüyâlarımızdaki gibi kahraman oluruz daima; kral olur, prens olur, şövalye olur, bilge olur içimizdeki acemi çaylak. Hatta Rodi ve Tommiks olur.

70’li yılların sonu, 80’li yılların başları çizgi romanlarla dopdolu geçirdiğimiz yıllardı. Okunmaktan yıpranmış, elden ele dolaşmaktan kirlenmiş çizgi roman peşinde koşardık. Teksas, Tommiks, Kaptan Swing, Superman, Örümcek Adam, Zagor,  Teks, Jeriko, Tom Braks, Conan, Kinowa, Flash Gordon, Mister No, Mandrake, Kızılmaske, Tarzan, Red Kit, Tenten, Asteriks, Alaska- Ken Parker, Bonanza, Zembla, Yüzbaşı Volkan, Tarkan, Tolga, Kara Murat, Karaoğlan, Malkoçoğlu ve Batman değiştirirdik arkadaşlarımızla mahalle mahalle gezerek. Hiçbir seriyi eksik bırakmamaktı amaç.


Bakkalları da değiş-tokuşa aracı yapmıştık uzunca bir süre. Değiştirme parası verirdik onlara. Sorardık mesela; Tommiks 247 var mı? Rahmetlik babamın bana aldığı tek oyuncak 8-9 yaşındayken belime taktığım çifte kovboy tabancası idi. Kardeşime bisiklet aldığında bana da kovboy tabancası almıştı, babam. Şerif yıldızı bile vardı.


Her bir seride ayrı dünyalara açılırdık. Amerika’ya gitmeden Amerika hakkında neredeyse her şeyi öğreniyorduk. Olayların hangi yüzyıllarda geçtiğinin hiç önemi yoktu. Biz, o masum ruhlarımızla okuduğumuz çizgi romanların içine girer, onlarla birlikte yaşardık. Türkiye’nin ‘Küçük Amerika’ hayali bizim zihnimizde inşa ediliyormuş, nereden bilebilirdik ki?

Yirminci yüzyıl sona ererken dünyaya baktığımda bizim neslin en çok Amerikalılar gibi düşündüğünü fark etmiştim. Başarılı olmuşlardı muhtemelen. Beni tutan koruyan, kollayan içinde yaşadığım ailemdi; ahlâk abidesi babam ve annem. Namaz kılan, oyun oynayan, Kur’an okuyan, babasından gizli Teksas-Tommiks maceraları takip eden ben, kendi yolumu çizerken, iyiyi ve kötüyü çok da sınamadan, kitaplardan öğrenerek tecrübe etmiştim.

 Adalet anlayışım çizgi romanların çizdiği yörüngelerden uzakta geliştiyse de ben hızla çektiğim tabancamla beni oklamak üzere olan bir kızılderiliyi öldürmek istemekten, diğer çizgi romanlardaki ‘Kızılderili Gerçeği’nin farkına vararak vazgeçmiştim. Oyunlarımızda kimse Kızılderili olmak istemezdi. Çünkü; Kızılderili olmak elinde bir baltayla saldırırken, göğsüne saplanan bir mermiyle geriye doğru savrularak haykırmak ve ölmek demekti.

Onların vatanlarını savunan kahramanlar olduğunu çok sonradan öğrenecektik. Ama iyi öğrenecektik ve o zaman fark edecektik, biz de kurbandık… Amerika’yı bizden daha iyi kimse tanıyamazdı; Amerika’dan daha güçlü olmayı kimse bizim kadar isteyemezdi. Yirmibirinci yüzyılın güç sahibi nesli olarak Türkiye’yi daha iyi yere taşımaya çalışan bizim nesildi. Teksas-Tommiks nesli, Amerika’ya ilk rest çeken nesildi. Bumerang Amerika’yı vurmuştu.

O zamanlarda bilmiyorduk bizim kovboy dediğimiz, medyanın western dediği çizgi romanların İtalyanların marifeti olduğunu. Amerikalılar çiziyor satıyor zannederdik. İtalyanlar, Fransızlar ve bazen de Belçikalılar… Amerikalıların çizdiği çizgi romanlar çoğunlukla fantastikti. Hayalciler ülkesiydi nasılsa Amerika.

Türk çizgi romanları da vardı. İtalyan, Fransız, Belçikalı ve Amerikalı zihinlerden üretilen çizgi romanlar Bizim çizgi romanlarımızdan daha namusluydu. Tommiks, Suzzy’yi bir kere bile öpmemiş olan bir gençti; bara gittiğinde süt istemekten çekinmezdi, Konyakçı’nin alkolik hâlinin neden olduğu aksaklıkları düzeltmekten bıkmazdı. Doktor Sallaso diyalektik mantık dehasıydı.  Ancak bize ait olan Yüzbaşı Volkan, Tolga, Tarkan, Kara Murat, Karaoğlan ve Malkoçoğlu’nu okurken utanırdım. 



Yarı çıplak kadınlarla şarap içerlerdi bazen. Baldırları, göğüsleri görünen yarı uzanmış kadınlar çizerlerdi yerli çizgi ustaları. Çok daha şeytânî idi bizim kahramanlarımız. Yerli çizgi roman okuyanları küçümserdik çocuk aklımızla, ayıplardık. O yüzden dünyamıza fazla giremediler yerli çizgi romanlar.

Ergenlik dönemine girerken okuduğum çizgi romanların arka planını incelemeye karar verdiğimde çizgi romanlardan etkilenmeyecek derecede ilerlemişti yaşım. Geçip gidiyorum bazen gazete bayilerinin önünden, kaliteli kâğıtlara basılmış kaliteli çizimler ve çok pahalı fiyatlar. Onları okuma isteğim oluşmuyor hiç; ama belki de bizimkilerin masraftan, teliften kaçarak kopya yapıp bastıkları o eski nüshalara rastlarsam kendimi tutamam, alır okurum gibi geliyor bana. Nostaljik bir akıntı bu…

Karar verdim bu kez; okuduğum çizgi romanları tek tek inceleyeceğim ve anlatacağım aklımda kalanları. Zihnimin derinliklerine yerleşen neler varsa görmek istiyorum. Görmek ve göstermek. İyi bir insan modeli ortaya koymak için neleri yapmamız, neleri yapmamamız gerektiğini anlayanlarımız olacaktır bir gün. İyiye, geçmişte fırlattığı herhangi bir bumerang çarpmasın diye.



Doğa Toprak, Sonsuz Ark, 27.03.2013

Doğa Toprak Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı