Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Biz, insanlığın en doğru inanca sahip bilişsel yerindeliği ve bilişsel dengesiyiz, biz insanın varlığına yönelik tehditleri fark etmez, problemleri doğru algılamaz ve yorumlayarak bir hedef belirlemezsek kim yapacak bütün bunları?"
Düşünmek için bir hedefi olmalı insanın. Ve bu hedefin doğmasına neden olan problemin ya da problemlerin varlığının tespit edilmesi gerektiğini bilmesi.
İnsanlığın yaşadığı derin çöküşün birden çok problem içerdiğini görüyorum, ancak bana göre bunlardan en önemlisi yeryüzünde yaşanan bilişsel kriz.
İnsanlığın içinde bulunduğu bilişsel krizin farkında mı herkes?
Bilişsel kriz insanlığı kuşatmışsa, farkındalık da bilişsel denge gerektirdiğine göre herkesin içinde bulunduğu bilişsel krizin farkında olduğunu söylemek imkânsızdır diye düşünüyorum. Bu durumun doğal sonucu olarak da insanın düşünmek için doğru bir hedef belirlemesi de imkânsız.
Sizce de öyle değil mi?
En temel bilişsel farkındalık, insana, insanın bizatihi kendi varlığına yönelik tehditleri idrak etme imkânı verir. Bilinci yerinde olan bir insanın yırtıcı bir hayvanın kendisine yaklaşırken ürettiği tehdidi doğrudan ve anında idrak ettiğini hepimiz biliyoruz, ancak bilinci yerinde ve dengede olmayan herhangi birinin aynı tehdidi algılaması, doğru yorumlaması ve tedbir alması beklenemez.
Şimdi, şu ânda, yaşadığımız çağda, insan, fiziksel varlığının ve kendisini anlamlı kılan cinsel varlığının tehdit altında olduğunu bütünüyle idrak edemediği gibi, bilişsel dengesini kaybettiğinin de farkında değildir.
Buna istişârî bir teknikle ‘bilişsel kriz’ diyebiliriz.
Hayır; bütünüyle insanlığı kastediyorum, insanlığın kümülatif aklını ve bu akla bağlı olarak bilişsel farkındalığını sorguluyorum, bir veya iki insanın ya da birkaç bin insanın bunun farkında olması bir şeyi değiştirmiyor. Felsefî akımları, ideolojik kalıpları ya da herhangi bir dinin artık anlam zemini bulamayan hükümlerini yeniden elden geçirecek büyük ve sürükleyici bir bilişsel farkındalık gerekiyor.
Müslümanların, ‘en doğru inanca sahip olduğuna inanmak’ gibi bir rahatlığın ürettiği cehennemde Batı’ya milyonlarca kurban vermesine, aşağılanmasına rağmen, girdiği bilişsel krizi sorgulamaması insanlık için çok ciddi bir tehdittir. Evet ‘en doğru’ inanca sahibiz; değiştirilmemiş son ilahî kitap bizim dinimiz olan İslam’ın temel kaynağıdır, ama hangimiz bu ‘en doğru’ inanca bağlanarak, onunla yaşayarak Batı’ya karşı doğru bir bilişsel tutum alabiliyor ve organize olabiliyoruz?
Biz Müslümanlar bilişsel krizin derinliklerinde çırpınırken bütün insanlığın gittiği yolu nasıl sorgulayabiliriz?
Bütün insanlığın bilişsel krizde olduğunu nasıl fark edebiliriz?
Bizim bilişsel krizlerimizin bütün insanlığın ‘en doğru’ inanca olan güvenini sarstığını ve son umudunu da yitirmesine neden olduğunu nasıl idrak edebiliriz?
Yeniden düşünelim:
‘En temel bilişsel farkındalık, insana, insanın bizatihi kendi varlığına yönelik tehditleri idrak etme imkânı verir. Bilinci yerinde olan bir insanın yırtıcı bir hayvanın kendisine yaklaşırken ürettiği tehdidi doğrudan ve anında idrak ettiğini hepimiz biliyoruz, ancak bilinci yerinde ve dengede olmayan herhangi birinin aynı tehdidi algılaması, doğru yorumlaması ve tedbir alması beklenemez.’
Biz, insanlığın en doğru inanca sahip bilişsel yerindeliği ve bilişsel dengesiyiz, biz insanın varlığına yönelik tehditleri fark etmez, problemleri doğru algılamaz ve yorumlayarak bir hedef belirlemezsek kim yapacak bütün bunları?
Sapkın cinsel mirasıyla Katolik Vatikan mı?
Gazze’de bütün çocukları öldürerek Müslüman Araplara soykırım uygulayan Yahudi Baş Hahamları mı?
Kadınları birkaç saat kiralayıp kullanacak bir şekilde onlara mûta nikahı kıyılmasına izin veren ve Allah’ın açıkça haram kıldığı zinaya dinî kılıf hazırlayan Şii İran’ın Velayet-i Fâkih’i mi?
Ya da çıplak bir dansözü güzellik yarışmasına göndererek Kelime-i Tevhid yazılı yeşil bayrağı yanına diken Sünnî Suud hanedanı mı?
Bin yıl önce ölmüş bir Sufî şeyhini/gavsını imdada çağırmak sizin için kurtuluş umudu sağlıyor olabilir.
Belki bir Budist rahibini, Buddha’nın son reenkarnesini de düşünmek isteyebilirsiniz.
Marx’ı diriltmek veya onun üstatlarının ruhunu çağırmak isteyebilirsiniz, hatta aydınlanma dediğiniz dönemin bütün bilgelerini, antik çağdaki filozofları yeryüzünün her yerinden toplayıp yeniden ve hep birlikte okuyabilirsiniz.
Irkçılığı en son zirvesine taşıyanlara omuz vermeyi de deneyebilirsiniz yeniden.
Modern çağların dinsizliğini böbürlenerek yüceltmeye devam edebilirsiniz.
Ama bir şey değişmez.
Bugününüzü sağlayan herkesi ve her şeyi kurtarıcı olarak gördüğünüz dönemin artık bittiğini ve onların hepsinin sizi bilişsel krize soktuğunu anlayamazsınız; problemi veya problemleri görecek bir bilişsel dengeye sahip olamayacaksınız çünkü.
Yeniden soruyorum:
‘İnsanlığın içinde bulunduğu bilişsel krizin farkında mı herkes?’
Yeniden yorumluyorum:
‘Bilişsel kriz insanlığı kuşatmışsa, farkındalık da bilişsel denge gerektirdiğine göre herkesin içinde bulunduğu bilişsel krizin farkında olduğunu söylemek imkânsızdır diye düşünüyorum. Bu durumun doğal sonucu olarak da insanın düşünmek için doğru bir hedef belirlemesi de imkânsız.’
En önemli problemi tespit edecek kadar bilişsel farkındalığa ve bilişsel dengeye sahip olduğumu düşünebilir miyim izninizle?
Ve bütün insanlık için bir hedef belirleyebilir miyim elde ettiğim bu hakla?
Ne dersiniz?
Bilişsel krizin derinliklerinden söylediklerimi anlayabilecek misiniz?
Hedefimizin ‘en doğru’ inanca doğru tavizsiz bir yolculuk olduğunu söylesem, bana kızar mısınız?
Kızmayın, bana bu yolculukta kardeş olun, insanlık bizim, insan bizim.
Başkasının değil, şeytanın değil.
Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.