6 Mayıs 2024 Pazartesi

SA10731/SD3101: Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar 13: Irkınıza, Dilinize ve Alfabenize...

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Birbirinizden öğreneceğiniz ya da unutmuş olduğunuz binlerce güzel şey varken üstelik…"

Irklara, dillere, alfabelere bakıyorum ve düşünüyorum; bütün bunlar bir bütün olarak insanları birbirinden çok net bir şekilde ayırıyor. Hayır; coğrafya insanları birbirinden bu kadar keskin bir şekilde ayırmıyor, çünkü ayıramıyor, çünkü coğrafyanızı değiştirebilirsiniz, ama ırkınızı değiştiremezsiniz, dilinizi, alfabenizi, evet alfabenizi dilinize bağlı olduğu için değiştiremezsiniz.

Ancak dil ve alfabe ile ilgili iddiamızı zayıflatan gelişmeler var tarihte. Dilleri değiştirilen, ama ırkları değiştirilemeyen ve alfabeleri de olmayan, köle olarak topraklarından çalınan ya da köleleştirilerek dilleri ve alfabeleri çalındığı halde topraklarında yaşamaya devam eden milyonlarca Afrikalı var, başta biz olmak üzere çağların eğilmesi sonucu alfabesini değiştiren ırklar da var; İranlılar (Persler-Pehlevi), Afganlar (Peştun-Çivi), Pakistanlılar (Hintliler- Devanagari), Mısırlılar (Hiyeroglif). 

Türkler beş alfabe kullanmış: Köktürk, Uygur, Arap, Kiril, Latin Alfabesi. Şimdilik Latin Alfabesinin Türkçe’ye uyarlanmış -bu yazıda da kullanıldığı gibi- haline Türk Alfabesi diyoruz. Aynı şey Latin alfabesi kökenli İtalyanca, Fransızca, Almanca, İngilizce, İspanyolca, Portekizce, Felemenkçe, vb dillerde de geçerli. Tıpkı Arap alfabesinin doğurduğu Türkçe (Osmanlıca), Farsça, Peştunca, Urduca alfabeler gibi.

Dünyadaki değişmemiş alfabeleri bir kenara koyarak değişmiş bütün alfabeleri dikkate alarak soralım: 

‘Alfabeler değişince diller değişmiş mi? Alfabelerden bağımsız olarak diller komşu dillerle geçişken olduğuna göre dillerdeki çağ etkisiyle oluşan değişiklikler dilleri kökten değiştiriyor mu?’ 

Bütün Arapça, Farsça ve Fransızca baskısına, öz Türkçe’ye dönüş çabalarına ve günümüz İngilizce egemenliğine rağmen Türkçe her dilde olduğu kadardan fazla değişmiş sayılamaz, değil mi? 

Tamam geçmişimizin başka harflerle yazılmış belgelerini çok fazla anlayamayabiliyoruz, ama o zamanlarda da halkın büyük çoğunluğu Arapça, Farsça sözcüklere boğulmuş olan resmî dili anlamakta zorluk çekiyordu zaten.

Yüz yıllık bir Rus egemenliği, dili ve alfabesine rağmen Azerbaycan’da konuşulan Türkçe’yi anlıyoruz, onlar da bütün tahrif çabalarına rağmen Türkiye’de konuşulan Türkçe’yi anlıyorlar, ancak elbette Din’in dili olan Arap Harflerinin dillerde geçişkenliği azalttığı ve dili koruduğu iddia edilemez, aslında alfabeler sadece dili ifade etme araçlarıdır, dil kendini korur diyerek geçip gidebilirdik, ‘alfabenizi değiştiremezsiniz’ gibi büyük bir iddiada bulunmayabilirdik.

Ne var ki dilinizi değiştiremediğinizi artık biliyoruz. Çünkü bütün çabanıza rağmen yüzlerce yıl sonra bugün ne Arapça, ne Farsça, Ne Fransızca ne de İngilizce konuşmadığınızı siz de biliyorsunuz. Irkınızı değiştiremediğinizi de söylemiştik. 

Alfabenizi de değiştiremezsiniz demiştik, ama size ait bir alfabeniz yok zaten, kendilerine ait alfabeleri olanlar da o alfabeyi kullandıkları sürece onu değiştiremezler, ancak sizin gibi isterlerse terk edebilirler, ki bu da bir dönem siyah renkli insanların kendilerini beyazlatma girişimi gibi ‘yapay’ olur. 

Latin kökenli harflerle oluşturdukları alfabeleri kullanan Avrupalılar ve Amerikalılar siz Latin harflerini kullansanız bile sizin onlardan olmadığınızı biliyorlar. Onlar da Latin harflerini kullanmalarına rağmen birbirlerinden olmadıklarını biliyorlar. 

Binlerce yıldır yeryüzüne dağılmış İbranilerin dilleri ve harfleri ile ilişkileri nasıl, incelemeye değer mi?

‘Irkınızı değiştiremezsiniz, dilinizi, alfabenizi, evet alfabenizi dilinize bağlı olduğu için değiştiremezsiniz.’ demiştim; başlangıçta dil ve alfabe ile ilgili iddialarım zayıf görünmüştü gözünüze, peki ya şimdi? 

Birbirine benzeyen Çin, Japon, Kore alfabelerinden, her biri estetik harikası olan Gürcü, Ermeni ve Hint alfabelerinden bahsetmiyorum bile. Sümer çivi yazısı, sonra Fenikeliler falan… bütün bunları geçelim ve dosdoğru soralım. 

Bütün alfabeler için soralım: ‘Alfabeleri kim icat etti?’

Bir soru daha soralım: ‘Alfabeleri incelediniz mi hiç?’

Eğer alfabeleri incelemiş olsaydınız ‘Alfabeleri kim icat etti?’ diye soramazdınız, soracağınız soru açık ve net olurdu: ‘Alfabeleri kim yarattı?’

İnsan hiçbir zaman alfabe keşfedecek kadar ya da ‘yaratacak’ kadar üstün olmadı, olamayacak da. Çünkü ırk, dil gibi alfabe de sadece bir tanrının işi olabilir. 

‘Hangi Tanrı’nın?’ diye sormanız gerçekten garip olacak. 

Tanrı bir tane olabilir, eğer ikincisinden bahsedecekseniz bahsettiğiniz ilk şey ‘tanrı’ olmaz. Binlerce yıllık problemlerinizin tepesinde bu kafa karışıklığınız yatıyor. Bu korkunç derecede yüksek iletişim ve bilgi çağında bile ‘Tanrı yok’ diyenlerin size yazdığı tarihi sorgulamaktan kaçınıyor olmanız çok tuhaf.

Bu soru o kadar basit bir cevaba sahip iken, nasıl da maymun gibi, konuşmaktan aciz bir hayvandan dönüştüğü iddia edilen insana hem dil hem de alfabe keşfettirildi, hiç merak etmediniz mi? 

Hayvandan insana dönüşen, konuşmayı öğrenen -nasılsa dünyadaki binlerce dili de birileri icat etmiştir- çivi yazısını bulan insan binlerce yıllık medeniyetine rağmen neden bir tek alfabe icat edemiyor, söyler misiniz?

Irkları ve dilleri yaratan, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır; alfabeleri de Allah yarattı. Ve insanlardan seçtiği elçiler aracılığı ile size kalemle yazmayı da öğretti. 

"Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir." (Alak Suresi 1-5. Ayetler)

Eğer bir soru daha soracaksanız o soru şöyle olmalıdır:

‘Allah neden ırkları, dilleri ve alfabeleri farklı yarattı?’

Sadece siz birbirinizi tanıyabilesiniz diye.

 “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurât Suresi 13. Ayet)

Değiştiremediğiniz ırklarınız, dilleriniz ve o dillere özel olarak atanan alfabeleriniz bir bütünün parçaları olarak sizi birbirinizden çok net bir şekilde ayırıyor ve siz birbirinizi ırklarınız, dilleriniz ve alfabelerinizle tanıyorsunuz.

Babil Kulesini yapıp Tanrı’ya meydan okuyan insanlar zayıf düşsün, birlikleri bozulsun, anlaşamasın ve Tanrı’ya karşı çıkamasınlar diye bir gece de olmadı yani her şey; Tevrat’ı da bozan Samirîlerin uydurması bu yalana inanmak ancak insana maymun ata atayan cahillerin işi olabilir, akıllı insanların değil.

Allah’ın ‘birbirinizi tanıyasınız diye’ yaptığı açıklamayı şöyle de anlamak istiyorum çoğu kez: bütün insanlar olarak siz eş zamanlı ve doğru orantılı olarak Şeytan’a uymayasınız ve kendinize özgü inançlarınızı muhafaza edebilesiniz diye olabilir mi acaba?

Bin yıl önce Sanskritçe öğrenerek çevirdiği Patanjali'nin Yoga Sutraları’nın girişinde, "Doktrinlerini dinlediğinizde Eski Yunanlılar, Hıristiyan mezhepleri ve Sufi liderler arasında bulunan inançların bir kombinasyonunu hissedersiniz" diye yazan El-Bîrûnî'nin Allah’ın gönderdiği son kitap olan Kur’an’a aykırı bir İslam tanımlayan Sufizm'in köklerine de işaret ettiği gibi, inancınızdaki hastalıkları tespit edebilesiniz diye mesela?

Ya da birbirinize karşı davranışlarınızı ölçmek için? Sizi kendi insan çeşitlerinizle sınamak için?

Sarışın-mavi gözlü hayranlığınızın köklerinde yüzlerce yıl önce sarışın-mavi gözlü insanları hastalıklı olarak kabul edip uzak durduğunuz, dışladığınız geçmişinizin bir laneti olabilir mi? Siyah Afrikalıların çirkin olduğuna yönelik kültürel genlerinize yerleşen ve asla değişmeyen, atalarınızın onları köleleştirmesindeki bitmeyen zulmün lanetini neden sorgulamıyorsunuz?

Bir de son sorulardan biri olarak, kentliler bir yana ‘Çöl bedevilerinin Arapça’yı ve Arap Alfabesini icat edebileceğine inanan biri var mı aranızda?’ diye sorsam ve sorumu her ihtimale karşı şu ek soruyla güçlendirsem: 'Yörüklerin de Türkçe’yi ve Köktürk alfabesini icat ettiğini kanıtlamanız gerekmez mi?'

Her ırktan her insan bütün dilleri ve alfabeleri öğrenecek ve kullanacak şekilde yaratılmıştır, neden temelsiz gerekçeler üreterek birbirinizi aşağılamaya devam ediyorsunuz?

Birbirinizden öğreneceğiniz ya da unutmuş olduğunuz binlerce güzel şey varken üstelik…

Kendiniz kalmaktan neden çok korkuyorsunuz?

Yazık değil mi size?

Irkınıza, dilinize ve alfabenize...



<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 06.05.2024, Sonsuz Ark, Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar


Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı