12 Haziran 2022 Pazar

SA9706/SD2436: Latin Amerika Yeni Bir Soğuk Savaş İstemiyor

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Johns Hopkins İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu uluslararası ilişkiler alanında doktora derecesine sahip olan Arjantin-Buenos Aires Universidad Torcuato Di Tella rektörü Juan Gabriel Tokatlian'a aittir ve ABD-Çin arasındaki küresel rekabette, tıpkı 1947-1991 yılları arasında ABD-Rusya arasındaki Soğuk Savaş'ta olduğu gibi, Latin Amerika ülkelerinin bir savaş alanı olmaması gerektiğine odaklanmaktadır. Analistin, dikkatle telif ettiği metne rağmen resmetmekten kaçınamadığı gerçek nettir: "20. yüzyıl rekabeti sırasında olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri bir kez daha büyüyen iç ve uluslararası zorluklarını çevreye yansıtmak, böyle bir rekabetin maliyetlerini ve yüklerini diğer ülkelere dayatmak istiyor gibi görünüyor. Sonuç olarak, Latin Amerika da dahil olmak üzere dünyanın çoğu yerinde, söylemler giderek Pax'tan değil, büyük bir Bellum'dan (Savaş ilan edilmeden yaşanan büyük savaş) kaçınmaya çalışıyor." Türkiye'nin ABD-Kanada dışındaki Amerika kıtasının özellikle geri bırakılmış ve Latin Amerika olarak bilinen ülkelerine yönelik temel 'kazan-kazan yaklaşımı' ile ürettiği politikaların birer parçası olarak, (ABD'ye karşı Venezuela'ya verilen desteğin iç ayaklanmalar ya da suikastle devrilmek istenen Devlet Başkanı Maduro'nun ayakta kalmasını sağladığı gerçeği ile ve Türk dizi sektörünün büyük etkisi düşünüldüğünde) Latin Amerika'ya yönelik girişimlerini arttırması, analistin yeni Soğuk Savaş korkusuna iyi gelebilecek bir çözüm olabilir. Latin Amerika ile ilişkilerin nasıl ve hangi alanlarda geliştirilebileceğinin tespit edilmesi amacıyla 1998'de uygulamaya konulan 'Latin Amerika ve Karayipler Eylem Planı'nın güncellendiği 2006 yılının aynı zamanda Türkiye'de 'Latin Amerika ve Karayipler Yılı' ilan edilmesi sonrası, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 2017'de Arjantin, Paraguay, Dominik Cumhuriyeti ve Meksika'yı kapsayan Latin Amerika turundan beş yıl sonra ikinci Latin Amerika turu çerçevesinde, 23-29 Nisan 2022 tarihleri arasında Uruguay, Brezilya, Ekvador, Kolombiya, Panama ve Venezuela’ya ziyaretlerde bulunması, çok sayıda ikili anlaşmalar yapması Latin Amerika ülkelerine ABD-Çin rekabeti dışında yeni ve kazançlı bir alternatif sunuyor. Bölgede 2002 yılında 6 olan temsilcilik sayısını 17'ye yükselten Türkiye'nin sunduğu bu fırsat Latin Amerika'nın  medyasında da olduğu gibi siyasi ve akademik çevrelerinde de büyük ilgi görmüştür.
Seçkin Deniz, 12.06.2022, Sonsuz Ark 


Latin America Doesn’t Want a New Cold War
"Arjantinli bilim adamı, bölgesel hükümetlerin “bir kez daha büyük güçlerin savaş alanı olmamalarını” sağlamak için adımlar atması gerektiğini yazıyor."

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çok sayıda politikacı ve bilim adamı, dünyanın bu kez ülkeleri ile Çin arasında yeni bir Soğuk Savaş'a girme olasılığına kafayı takmış durumdalar ve belki de bundan memnun görünüyorlar. Bunlardan bazıları, böyle bir çatışmanın yeni bir Pax Americana'nın, bir kez daha Washington'ın önderlik ettiği hayırsever bir dünya düzeninin yolunu açabileceğine inanabilirler. Ancak Latin Amerika'nın bakış açısına göre, böyle yeni bir yüzleşme çağından kaçınılmalı ve ülkelerimiz tarihin bu kritik anında sadece pasif gözlemciler olmamalıdırlar.

Getty Images, Frederic J. Brown/AFP

Her şeyden önce, yeni bir Soğuk Savaş'ı kaçınılmaz olarak ele almak için hiçbir neden yok: Washington ile Pekin arasındaki rekabet hâlâ ılımlı ve yönetilebilir bir rekabet. ABD-Çin ticaretinin yoğunluğu ve kapsamı, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki nükleer parite eksikliği, kültürel ve eğitimsel bağlantıların derecesi, iklim değişikliği gibi kilit konularda daha iyi bir dünya yönetimini yönetme ihtiyacı ve diğer gerçekler, 1947'den 1991'e kadar Moskova ile yaşanan çatışmadan tamamen farklı.

Evet, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında büyüyen ve karmaşık bir rekabet var: bu, düşük rekabetçi, finansın egemen olduğu bir Amerikan kapitalizmi ile son derece rekabetçi bir devlet liderliğindeki Çin kapitalist sistemi arasındaki, azalan bir hegemonik güç ile hegemonik olmayan bir güç arasındaki bir rekabet. Kutuplaşmış ve aşındırıcı bir demokrasi ile demografik zorluklar, çevresel sorunlar, daha yavaş büyüme ve siyasi reformlar gibi ortaya çıkan ve kritik sınavlarla karşı karşıya kalan otoriter bir rejim arasındaki güç rekabeti. Ancak bunlar, dünyanın ikiye bölüneceğini bir kez daha varsaymak için yeterli nedenler değil.

Ancak bu farklılıklara rağmen, tarih yine de belirli şekillerde kendini tekrar edebilir. 20. yüzyıl rekabeti sırasında olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri bir kez daha büyüyen iç ve uluslararası zorluklarını çevreye yansıtmak, böyle bir rekabetin maliyetlerini ve yüklerini diğer ülkelere dayatmak istiyor gibi görünüyor. Sonuç olarak, Latin Amerika da dahil olmak üzere dünyanın çoğu yerinde, söylemler giderek Pax'tan değil, büyük bir Bellum'dan (Savaş ilan edilmeden yaşanan büyük savaş) kaçınmaya çalışıyor.

Latin Amerika'daki orijinal Soğuk Savaş'ın etkilerini ele alalım. Elbette, bu on yıllar boyunca sorunlarımızın, hatalarımızın ve hayal kırıklıklarımızın çoğu, yurt dışından dayatılmak yerine yurt içinden kaynaklanıyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nin o dönemde Amerika'da çok güçlü bir konumda olduğu da doğrudur, kesinlikle bugün olduğundan daha güçlüydü. Washington'un hegemonyası fazlaydı ve maddi etkisi oldukça baskındı, Moskova, özellikle Küba füze krizinden sonra, önemli maddi kaynaklardan ziyade ideoloji sunuyordu. Latin Amerika ve Karayipler, ABD için hiçbir zaman büyük bir güvenlik tehdidi oluşturmadı. Aynı zamanda, Soğuk Savaş'a rağmen, bölgenin, uluslar arasında çoğunlukla çatışma olmayan bir alan olarak kendi iradesiyle birçok yönden ilerlemeyi başardığı da doğrudur; bu muhtemelen küresel Güney'de bu tür tek örnektir.

Bütün bunlara rağmen Soğuk Savaş, bölgedeki birçok olumsuz eğilimi alevlendirdi ve birçok yeni sorun üretti. Birincisi, sınırlı egemenliği zorunlu kıldı: Küba Devrimi'nden önce ve sonra bölgedeki ülkeler, ABD çıkarlarını bir şekilde etkileyebilseler veya ABD ulusal güvenlik yöneticileri bu politikaları Sovyetler Birliği'nin müdahalesi için olası fırsatlar olarak algılasaydılar, kendi iç ve dış politikalarının önemli boyutlarını özerk bir şekilde yürütemezlerdi. 

İkincisi, rejim değişikliği kartını içeriyordu: Eğer reformist, merkez sol veya ilerici bir hükümet seçme veya bu hükümete sahip olma olasılığı varsa, Washington genellikle askeri darbeleri teşvik eden veya destekleyen zorlayıcı bir politika yoluyla bu olasılığı baltalamaya çalışıyordu. Üçüncüsü, disipline edici bir diplomasi uyguladı: Küba (1961), Dominik Cumhuriyeti (1965), Grenada (1983) ve Panama'da (1989) olduğu gibi bazen ABD tarafından doğrudan güç kullanılan yaptırımlarla (örn. Onlarca yıllık Küba ambargosu), 80'ler boyunca Orta Amerika'da düşük yoğunluklu savaşların başlatılması ve "Uyuşturucuyla Savaş" gibi uzun süreli ve nihayetinde başarısız olan haçlı seferlerinin dayatılması.

Özetle, Latin Amerika ve Karayipler'in Soğuk Savaş deneyimi felaket oldu: daha fazla otoriterlik, kitlesel insan hakları ihlalleri ve nihayetinde düşük yoğunluklu demokrasilere geçiş; refah, kalkınma ve çeşitlendirme açısından kaçırılan fırsatlar; dengesiz sivil-asker ilişkileri; diğer birçok sonucun yanı sıra kuzeye doğru artan göç.

Bugün -toplumsal istikrarsızlıktan, siyasi kutuplaşmadan, ekonomik bozulmadan ve diplomatik parçalanmadan ciddi şekilde etkilenen- Latin Amerika yeni bir Soğuk Savaş için bir savaş alanı olmak istemiyor. Bölge genelinde, Washington'un bir kez daha geleneksel manipülatif tarzı olan “bizimle ya da bize karşı”, “demokrasi ya da otokrasi” doğrultusunda hareket ettiği, Latin Amerika'daki ülkeleri çeşitli yollarla "bir taraf seç"meye ikna etmeye çalıştığı aşikardır. 

Pekin, Amerika Birleşik Devletleri'ne ciddi bir şekilde meydan okuyor, çünkü Latin Amerika'daki güç projeksiyonu siyasi dogmalarla değil maddi araçlarla yapılırken, Washington yaptırımlar uygulayarak, göç gibi soruları güvenlikle ilişkilendirerek, beyhude uyuşturucu karşıtı yardımda ısrar ederek ve Inter-Amerikan Kalkınma Bankası'nda tartışmalı bir Amerikalı başkanı görevlendirip çok taraflı finans örgütünü kontrol ederek geçmişin tutumlarına, tarzlarına ve taktiklerine dönüyor gibi görünüyor. ABD'nin elini kolunu bağlı tutamayacağı açıktır. Ancak bu, temel ve tek alternatifin Latin Amerika'da Soğuk Savaş'ı küçümseyici bir ahlaki tavırla yeniden canlandırmak olduğu anlamına gelmez.

Bu bağlamda, dokuzuncu Amerika Kıtası Zirvesi yaklaşırken, hükümet yetkilileri ve Latin Amerika'daki ABD merkezli uzmanlar ciddiyetle bölge ile kalıcı bir ortaklıktan bahsediyorlar. Ne yazık ki, bu retorik çok yeni değil. Biz Latin Amerikalılar bu paternalist dili çok iyi biliyoruz. Temel olarak, bu söylem “Uyum sağlamalısınız” ve “Sizin için en iyisini biliyoruz” anlamına geliyor. Fikirlerimizi ve önerilerimizi duymak, bölgenin çeşitliliğini, ihtiyaçlarını ve süregelen dönüşümlerini kavramak için ortaya konan ciddi bir girişim görmüyoruz. Ne yazık ki Washington, bazıları Amerika Birleşik Devletleri'nde olanlara benzeyen  demokrasi, insan hakları, iklim değişikliği, eşitsizlik, yenilikçilik ve teknoloji, işler, üretken çeşitlendirme gibi Latin Amerika ve Karayipler'in gerçekleri ile ilgili gerçek bir diyalogla ilgilenmiyor. Belki de ABD sivil toplumundaki sektörler (akademisyenler, düşünce kuruluşları, STK'lar, işçiler, kadınlar ve çevre hareketleri, medya) daha az önyargılı ve daha olgun bir sohbet başlatmaya daha açık olabilir, ancak bu görülecektir.

Bu bağlamda, Latin Amerika'nın Washington'la ittifak kurma veya ABD'li politika yapıcıların gazabıyla yüzleşme konumuna getirilemeyeceğini ve getirilmemesi gerektiğini anlamak önemlidir. Bu, daha fazla bölgesel istikrarsızlık getirecektir. Bunun yerine, daha gerçekçi bir mercekten bakıldığında, Latin Amerika ülkelerinin büyük çoğunluğunun zaten daha dengeli bir dış politika arayışında olduğu fark edilebilir: çok zor uluslararası koşullarda karmaşık bir denge. Washington ve Pekin arasında eşit mesafede bir konum arayan bir diplomasi bir seçenek değildir; bir zorunluluktur. Pek çok Amerikalı'nın yeni bir Soğuk Savaş'ın ABD'nin ulusal çıkarlarına zarar verdiğini ve ters teptiğini anlayacağını umuyoruz. Bu arada, Latin Amerika'daki bizler, bir kez daha daha büyük güçlerin savaş alanı olmamamızı sağlamak için adımlar atabiliriz ve atmalıyız.

Juan Gabriel Tokatlian, Buenos Aires, 28 Nisan 2022, Americas Guarterly

(Juan Gabriel Tokatlian, Buenos Aires'teki Universidad Torcuato Di Tella'da rektördür ve Johns Hopkins İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu uluslararası ilişkiler alanında doktora derecesine sahiptir.)


Seçkin Deniz, 12.06.2022, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı