24 Şubat 2020 Pazartesi

SA8382/TG280: ABD'nin Rejim Değiştirme Operasyonları'nın Başarısızlığı-I

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz Cato Entstitüsü analisti Benjamin Denison'a aittir ve ABD'nin ikinci dünya savaşı sonrası rejim değişikliği operasyonlarına duyulmakta olan güvenin yanlış olduğunu göstermek için akademik literatür incelenmesine odaklanmaktadır. Analiz'in hemen her cümlesi ABD'nin dünyanın hemen her ülkesi için kurduğu 'özel' komploların 'kesin birer gerçek' olarak tanımlanışını görmemizi sağlamaktadır. Analist, "Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, hemen hemen her (ABD) başkanlık yönetiminin, büyük ölçüde demokrasiyi genişletme ve yayma üzerine kurulu olan bir dış politikası bulunmaktadır." derken dünyanın bütün masum insanlarının çektiği acıların kaynağının ABD olduğunu göstermekte ve somut örnekler verirken, 15 Temmuz 2016'da terör örgütü FETÖ üyesi askerler eliyle yaptırmaya çalıştığı son askerî darbeden bahsetmekten 'başka yerlerde' diyerek bilinçli bir şekilde kaçınmaktadır: "ABD, Panama, Haiti, Sırbistan, Afganistan, Irak, Libya ve başka yerlerde yeni rejimler getirmek adına güç kullanmaya istekli olduğunu göstermiştir. Yerli rejimleri devirmek ve ülkelerin başına yeni liderler yerleştirmek amacıyla, silahlı kuvvetlerin ya da güç tehdidinin kullanımı da dâhil olmak üzere rejim değişikliği operasyonu savunuculuğu yapanlar, bu yöntemi, Amerikan güvenliğinin ve dış politika çıkarlarının artırılmasına yönelik hayati bir araç olarak görmektedir. Halkına karşı daha sorumlu olan demokratik rejimlerin Amerikan güvenliğine zarar verme ihtimali daha düşüktür." Türkiye ABD'nin rejim değişikliği operasyonlarının başarısız olabileceğini gösteren tek büyük örnek olarak Dünya tarihine geçerken, Venezüela da bu temel örnekle direnebilmiştir; ancak Sudan'daki askerî darbe geleneksel darbelere göre askıda kalsa da yapılmıştır. "Rejim değişikliği, Amerikan dış politikası tarafından kullanılan değerli bir araçsa, bu tür görevlerin spesifik ve olumlu hedeflere ulaşabileceğine dair daha fazla kanıt olmalıdır. Ne yazık ki, akademik literatürün gözden geçirilmesi bu hedeflere nadiren ulaşılabilindiğini göstermektedir" diyen Benjamin Denison başka halkların yaşama haklarına sahip çıkmaktan ziyade başarısız darbe girişimleri serisinin devam edebilme ihtimalinin yüksek oluşundan dolayı endişelenmektedir ve kendince izlenmesi gereken yolu şöyle tarif etmektedir: "Silah zoruyla rejim inşası, uygun bir strateji uygulanması ve yerel halkın yeni lideri Amerikan menfaatlerine hizmet eden biri olarak görmemesi durumunda; diğer bir deyişle ve paradoksal olarak- sadece, rejim değişikliği müdahalenin birincil hedefi olmadığında başarılı bir şekilde sonuçlanabilir." 17 Temmuz 2018 Salı günü yayınladığımız 'Distopya'dan Çıkış; 15 Temmuz'un Stratejik Değeri ve Tehditlerle Mücadele Etme Bilinci' başlıklı analizde, aşağıdaki analizde de itiraf edildiği gibi 2. Dünya Savaşı sonrası ABD-Rusya arasında sıkıştırılarak yönetilen ve her türlü terör, kaos, istikrarsızlık, iç savaş ve askerî darbelerle dizayn edilen Türkiye gerçeğinin değiştiği vurgulanmıştır: "Yeni Türkiye, yeni stratejilerle güçlenmedikçe herhangi bir tehdit geçmiş değildir ve gelecekteki tehditlere karşı hazırlanmış sayılmaz, bizim sorumluluğumuz da bu konuda herhangi bir gaflete karşı herkesi uyarmaktır. Tehditlerle mücadele bilincinin devlet eliyle eksiksiz bir şekilde tasarlanması ve hazırlanacak programların titizlikle uygulanması sağlanmalıdır."  Yine 5 Haziran 2018 Salı günü yayınladığımız 'Türkiye'nin Taarruz Stratejisi Amerika'yı Tutarlı Olmaya Zorluyor' başlıklı analizde, ABD'nin rejim değişikliği operasyonlarına karşı mücadele eden Türkiye'nin yeni pozisyonu değerlendirilmiştir: "Türkiye'nin saldırı-taarruz stratejisi, dünyanın geri kalan tüm ülkeleri tarafından dikkatle izlenmiş ve gelinen noktada bir cesaret örneği olarak, Avrupa Birliği gibi ABD'nin tüm stratejilerine koşulsuz uymak zorunda kalan ülkelerde ABD karşıtı söylemlere temel oluşturmuştur."  ABD'nin gücünü kaybetmekte olduğu günümüzde bu tür sorgulamalar da ayrıca bu dönemin birer belgeleri olarak tarihe geçecektir. (Lütfen, masonik-satanist çetelerin kontrolündeki ABD'nin ürettiği Küresel Distopya'dan çıkış için yayınlanmış olan Distopya'dan Çıkış etiketli yayınlarımıza bakınız.)
Seçkin Deniz, 24.02.2020


The More Things Change, the More They Stay the Same: The Failure of Regime‐Change Operations
Ne Kadar Fazla Değişim Olursa, O Kadar Fazla Şey Değişmez Kalır: Rejim Değiştirme Operasyonlarının Başarısızlığı

Amerika Birleşik Devletleri, tarihinin çeşitli zamanlarında, çıkarlarını gözetmek adına rejim değişikliğini teşvik etmek için, dünya çapında askeri güç kullandı. Bununla birlikte, son yıllarda, bu dış rejim değişikliği operasyonlarının genellikle etkisiz olduğu ve zararlı yan etkiler ürettiği konusunda giderek daha fazla bilimsel bir fikir birliği bulunuyor. 

Siyasi, güvenlikle ilgili, ekonomik ya da insani hedeflere ulaşmaya çalışılsa da, rejim değişikliği operasyonlarının öngörülen şekilde başarılı olmadığı akademisyenler tarafından tespit edilmiştir. Rejim değişikliğine yönelik bu teşebbüsler, bahsedilen hedefler yerine, iç savaşları ateşleyerek daha düşük seviyede bir demokrasiye yol açacak, baskıyı artıracak ve sonunda yabancı müdahaleyi uzun süreli ulus inşa projelerine çekecektir.

Irak, Afganistan ve Libya'daki büyük başarısızlıklardan sonra bile, politika topluluğundan bazıları hala liberal olmayan rejimleri devirme çağrıları yapmaktadır. Rejim değişikliği savunucuları bu şekilde, sürdürülebilir diplomatik baskı ve katılımdan daha ucuz ve hızlı bir biçimde hedeflere ulaşmanın mümkün olacağını ve bu operasyonlar sayesinde daha büyük askeri eylemlere gerek kalmayacağını iddia etmektedir. 

Ortaya koyulan bu tür iddialara karşı politika yapıcıların, bir rejim değişikliği operasyonunun başarılı olmaktan ziyade başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalinin daha yüksek olduğunu açık bir şekilde belirten deneysel kanıtları göz önünde bulundurması gereklidir. 

Dünyadaki farklı devletlerin farklı siyasi öncelikleri vardır ve sadece rejimi ortadan kaldırma yoluyla bu öncelikleri değiştirmeye çalışmak, tipik anlamda düşünüldüğünden daha zordur. Daha fazla demokrasiyi teşvik etmek ve Amerikan güvenliğini artırmak yerine rejim değişikliğinin aşırı kullanımı, özgürlüğün ve dünyadaki insan haklarının geliştirilmesinde daha başarılı olan diğer dış politika araçlarının etkinliğini baltalamakta ve dolayısıyla bu durum, Amerika’nın politik hedeflerine ulaşma kabiliyetine zarar vermektedir.

Giriş

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, hemen hemen her (ABD) başkanlık yönetiminin, büyük ölçüde demokrasiyi genişletme ve yayma üzerine kurulu olan bir dış politikası bulunmaktadır. (1) Soğuk Savaş sonrası başkanlarından her biri, her ne kadar çoğu güç kullanmaya yönelik açık çağrılardan kaçınmış olsa da, bunu Ulusal Güvenlik Stratejileri kapsamında dile getirmiştir. 

Örneğin Clinton yönetimine göre; “Demokrasi ve serbest piyasaya bağlı ülkeler topluluğun genişlemesi, ülkemizin refahını yükseltmekten, yurtdışı kaynaklı küresel tehditlerin bölgemizi tehdit etmeden önce kontrol altına alınmasına kadar Amerika’nın tüm stratejik çıkarlarına hizmet etmektedir.” (2)

George W. Bush yönetimi de bu anlayış doğrultusunda yoluna devam etmiş ve “Amerika Birleşik Devletleri’nin bu fırsat anını dünyanın dört bir yanında özgürlüğün avantajlarını artırmak için kullanacağını; Demokrasi, kalkınma, serbest piyasalar ve serbest ticaret umudunu dünyanın her köşesine getirmek için aktif olarak çalışacağını” ifade etmiştir. (3)

Obama’nın Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde ise şu ifadeler yer almaktadır: “Amerika Birleşik Devletleri, yurtdışında demokrasi ve insan haklarının genişlemesini desteklemektedir, çünkü bu değerlere saygı duyan hükümetler daha adil, barışçıl ve meşrudur. Bunu yapmamızın diğer bir sebebi de bu hükümetlerin yurtdışındaki başarılarının, Amerika'nın ulusal çıkarlarını destekleyen bir ortamı teşvik etmesidir.”(4)

Bu politikalardaki kilit nokta, Amerikan güvenliğini artırması bağlamında araç olarak demokrasinin genişlemesine odaklanmaktır. Bu politikaların yer aldığı belgeler genellikle; uluslararası kurumlar, sivil toplum örgütleri ve diplomasi yoluyla, Amerika’nın müdahale etmeme ve saldırmamaya yönelik liberal normlara olan bağlılığı ile tutarlı olacak şekilde demokrasinin yayılmasını vurgular. 

Uygulamaya bakıldığında ise ABD, Panama, Haiti, Sırbistan, Afganistan, Irak, Libya ve başka yerlerde yeni rejimler getirmek adına güç kullanmaya istekli olduğunu göstermiştir. (5) Yerli rejimleri devirmek ve ülkelerin başına yeni liderler yerleştirmek amacıyla, silahlı kuvvetlerin ya da güç tehdidinin kullanımı da dâhil olmak üzere rejim değişikliği operasyonu savunuculuğu yapanlar, bu yöntemi, Amerikan güvenliğinin ve dış politika çıkarlarının artırılmasına yönelik hayati bir araç olarak görmektedir. Halkına karşı daha sorumlu olan demokratik rejimlerin Amerikan güvenliğine zarar verme ihtimali daha düşüktür.

Başkan Trump, dış politikada demokrasiyi yaymaya yönelik çabayı azaltırken, yönetim içinde rejimlere müdahale ile ilgili tartışmalar devam etmiştir. Trump’ın görev süresi boyunca, dış politika ekibi Venezuela, İran ve Kuzey Kore rejimlerini hedeflemeyi değerlendirmiştir. (6) Bu hükümetleri ortadan kaldırmak için silahlı harekete geçilmemiş olsa da, yönetim içindeki yetkililerin konuyla ilgili üst düzey politik tartışmalar yapmış olması, bunun uygulanabilir bir seçenek olarak elde tutulduğunu göstermektedir.

Washington'daki geleneksel akıl, daha demokratik bir dünyanın Amerika'yı daha güvenli hale getirdiğini savunur. Grenada ve Panama'daki Amerikan operasyonlarının akabinde ve Almanya ve Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrası işgallerini takiben ortaya çıktığı gibi, dünyadaki demokratik rejimlerin sayısını güç kullanarak artırmanın ABD’nin menfaatine olduğu kanıtlanmıştır. 

Bazı önemli başarısızlıklardan sonra bile, nefret uyandıran rejimleri ortadan kaldırmak için askeri güç kullanma opsiyonu varlığını devam ettirmiştir. (7) Liderler genellikle, bu başarısızlıklara neden olarak öncelikle rejim değişikliğine yönelik kendi kararlarını dikkatlice değerlendirmek yerine, suçu operasyonların icrası sırasında yapılan beceriksizliklerin üzerine atmıştır. 

Rejim değiştirme görevi zorluklarla karşılaştığında veya başlangıçta öngörülen hızlı bir başarıyla sonuçlanmadığında, bazı liderler buna sebep olarak Amerikan halkının operasyona yönelik isteksizliğini gösterir. (8) Ayrıca hatalı bir kontrgerilla stratejisine işaret edebilirler. (9) Diğer durumlarda, yetersiz operasyonel sonuçlar için savaş sonrası zayıf planlama süreçlerini suçlarlar. (10) Bununla birlikte, rejim değişikliği savunucuları, doğru bir şekilde yürütülen operasyonların başarı sağlayabileceği konusunda ısrar etmektedir.

Bu geleneksel akılla ilgili temel sorun deneysel kayıttır. Akademik araştırmalar, rejim değişikliği misyonlarının istendiği gibi başarılı olduğu vak'aların azlığına işaret etmektedir. Bu kanıt, rejim değişikliğinin istenmeyen rejimleri alaşağı etmek, Amerikan güvenliğini artırmak ve insani çıkarları desteklemek için sağlam bir araç olduğu görüşünü desteklememektedir. Tersine tarihsel kayıt, silahlı rejim değişikliği misyonlarının kullanılan stratejiden bağımsız olarak nadiren başarılı olduğunu ve sıklıkla, hedeflenen ülkede insani krizlere ve iç güvenliğin daha da zayıflamasına sebep olduğunu göstermektedir. 

Dünyadaki demokratik kurumları teşvik etmek her ne kadar Amerikan yetkililerinin çıkarına olsa da, daha elverişli rejimleri desteklemek için silahlı kuvvet kullanmak bu amaca genellikle zarar vermektedir.

Bu zayıf sicile rağmen, birçok politika yapıcı zorla rejim değişikliğini desteklemeye devam ediyor. Bilişsel önyargılar, hedeflerin cazibesine odaklanmaya ve politikanın başarılı olması için gereken tüm kaynakları değerlendirmekten kaçınma eğilimine katkıda bulunur. Yetkililer, başarılı bir rejim değişikliği için neyin gerekli olduğu konusundaki belirsizliğin, uzun soluklu kurum geliştirme misyonlarından kaçınamayacakları anlamına geldiğini kabul etmelidir. 

Karar vericiler ancak, gerçekleştirilecek rejim değişikliğinin maliyetli ve genişletilmiş bir askeri harekâta dönüşmesi gerçeğiyle yüzleştikleri zaman, iddia edilen faydaların maliyetlere değip değmeyeceğini doğru bir şekilde değerlendirebilir.

Makalenin ilerleyen bölümlerinde, rejim değişikliği operasyonlarına duyulmakta olan güvenin yanlış olduğunu göstermek için akademik literatür incelenmektedir. Rejim değişikliği misyonlarının, yüksek başarısızlık olasılığını da içeren şarta bağlı doğasını ortaya koymak, ileriye dönük tartışmaların odak noktasını oluşturmalıdır. Eğer ABD liderleri, yurtdışında hümaniteryenizm (Çev: iyilik, iyilikseverlik) ve liberal demokrasiyi geliştirmeye kararlıysa, zorla rejim değişikliğine başvurmadan bu hedeflere ulaşmanın yollarını bulmalıdır.

Rejim Değişikliği İşe Yarayabilir mi?

Rejim değişikliği, Amerikan dış politikası tarafından kullanılan değerli bir araçsa, bu tür görevlerin spesifik ve olumlu hedeflere ulaşabileceğine dair daha fazla kanıt olmalıdır. Ne yazık ki, akademik literatürün gözden geçirilmesi bu hedeflere nadiren ulaşılabilindiğini göstermektedir. (11) Örneğin, yetkililerin rejim değişikliği yoluyla ulaşmaya çalıştıkları hedeflerden bir tanesi devletlerarası daha iyi ilişkilerdir. 

Ancak, siyaset bilimciler Alexander Downes ve Lindsey O’Rourke'nin gösterdiği gibi, rejim değiştirme operasyonunun ardından, müdahale eden ve hedef alınan ülke arasında gelecekte yaşanabilecek çatışmalarda nadiren anlamlı bir azalma söz konusu iken; ülkeler arası ilişkilerde de bir gelişme görülmemektedir. Dahası, ülkeler arası ilişkiler genellikle asil-vekil arası dinamikler nedeniyle daha da kötüleşir. 

Yeni kurulan rejim, sadece yabancı gücün bir kuklası değil meşru bir hükümet olduğunu kanıtlamak için, müdahalecinin çıkarlarına yönelik halkın duyduğu endişeleri yatıştırmaya zorlanır. (12) Yeni gelen liderler, kendi iç siyasi kitlelerine hizmet etmek zorundadır; bu politikalar çoğu zaman yabancı müdahalecilerinkinden farklı siyasi tercihlere sahiptir. 

Eğer yeni lider, müdahalecinin tercih ettiği politikalar ile aşırı derecede uyumluysa, yerli destekçiler yeni rejimin aleyhine dönebilirler. Downes ve O’Rourke konu hakkında, 1954'te ABD destekli bir darbeyle gelen Guatemala lideri Miguel Ydígoras Fuentes vakasını aktarır. Fuentes, “Amerika Birleşik Devletleri'nin Guatemala'daki Küba sürgünlerini Fidel Castro'yu devirmek için eğitmesine izin verdi” bu durum “ordudaki subayları aleyhine döndürerek….30 yıl sürecek bir aç savaşa neden olmuştu.” (13) Gelinen bu noktanın iki ülke arasında daha iyi ilişkilere yol açmadığını söylemeye gerek yok.

Yabancı müdahaleciler, hedef devletle ekonomik ilişkileri geliştirmek ve kendi firma ve işletmelerine fayda sağlamak için özellikle de hedef ülkenin rakipleri hesabına rejim değişikliğine girişebilirler. Ancak, dış kaynaklı rejim değişikliği, ikili ticaret akışını iyileştirmek yerine sıklıkla, müdahaleci ile yerel bölge arasında durgunlaşan veya daha kötüye giden ticari ilişkilere yol açar. (14) Rejim değiştirme operasyonunun yarattığı istikrarsızlık, firmaların bölgeye yatırım yapma ihtimalini düşürerek bizzat ticarette düşüşe neden olur. (15)

Örneğin, 1916'da Dominik Cumhuriyeti'nde ABD tarafından gerçekleştirilen rejim değişikliği, ülkenin şeker üretim bölgesinde bir ayaklanma ile sonuçlanmış ve bu durum, yabancı firmaların bölgedeki şeker üretim faaliyetlerini kısıtlamasına ve bazı durumlarda faaliyetlerini tamamen durdurmasına neden olmuştur. (16) Haiti'de 1994’de gerçekleşen rejim değiştirme operasyonu sonrasında ortaya çıkan benzer istikrarsızlık korkusu nedeniyle hiçbir Amerikalı firma, krizi takip eden sekiz yıl boyunca ülkeye yatırım yapmamıştır. (17)

Bu vak'alar pek de az rastlanır durumlar değildir. Rejim değişikliğinin ardından ticaret akışında artış görülse bile, bu yanıltıcı olabilir. Örneğin, CIA'nın Soğuk Savaş sırasında gizli rejim değiştirme operasyonlarının, Amerika Birleşik Devletleri'nin karşılaştırmalı bir dezavantaja sahip olduğu endüstrilerde, yerel bölgeye yönelik Amerikan ithalatında artışa neden olduğuna dair bazı kanıtlar bulunmaktadır.  (18) Bu durum, Amerikan firmalarının elde edilen yeni nüfuzu, piyasada rekabet gücü bulunmayan mallarını satmak için kullandığını göstermektedir. Yeni rejim açısından, sürdürülebilir büyüme veya gelişmiş bir yaşam standardına ulaşma adına bu durumun herhangi bir faydası ise bulunmamaktadır. 

Modern rejim değişikliği operasyonları için en yaygın gerekçe, daha barışçıl ikili ilişkiler ve bölgesel istikrar sağlayacağı iddiasıyla demokrasiyi yayma girişimidir. (19) George W. Bush yönetimi, Afganistan ve Irak'ta rejim değişikliği yapma kararını meşrulaştırmak için bu mantığa başvurmuş; akademisyenleri, yabancı rejim değişikliğinin demokratik devletler üretip üretmeyeceği noktasında değerlendirmeye teşvik etmiştir. (20) Bu çalışmaların çoğu, demokrasiyi “silah zoruyla” dayatmanın başarısız olduğunu ortaya koymaktadır. (21) Aslında, yabancı rejim değişikliği operasyonunun en yaygın sonucu, bölgede var olan demokraside yaşanacak düşüştür. (22)

Akademisyenler Bruce Bueno de Mesquita ve George Downs'un da belirttiği gibi; daha fazla demokrasi belirtilen hedef olsa bile, müdahaleciler daha itaatkâr liderleri tercih ederler.  (23) Demokratik liderler, yerel destekçilerine karşı, kendilerini başa geçiren yabancı güçlere olandan daha fazla sorumluluk duyarlar; bu durum, müdahalecilerin isteklerinin liderler tarafından gerçekleştirilme ihtimalini azaltır. 

Amerikalı politika yapıcılar ve Afganistan lideri Hamid Karzai arasındaki kopukluk bu dinamiğin simgesidir. Bush yönetimi tarafından Afganistan lideri olarak başa getirilen Karzai ve ABD arasında ortaya çıkan politik anlaşmazlıklar gerilimi o kadar artırmıştır ki Karzai şöyle demiştir: “Amerikan halkına, onlara en iyi dileklerimi ve minnettarlığımı sunarım. ABD hükümetine onlara öfkemi, aşırı öfkemi sunuyorum.” (24)

Demokrasiyi güç kullanarak dayatmanın zorluğu sürpriz olmamalı; silahlı müdahaleyi destekleyenlerin hedefleri politik olarak daha karmaşık hale geldikçe, görevin başarı olasılığı azalmaktadır. Rejim değişikliği misyonları veya silahlı müdahalelerin başarılı olduğu durumlarda, genellikle misyon için belirlenen dar hedefler söz konusudur. (25)

Örneğin, siyaset bilimciler Alexander Downes ve Jonathan Monten tarafından tespit edilen 28 Amerikan güdümlü rejim değişikliği vak'asından sadece üçünde kalıcı bir demokrasi oluşumu başarıya ulaşmıştır. (26) Demokrasi hakim olduğu ölçüde, başarılı olmak için belirli ekonomik ve politik önkoşullar gerektirmektedir. Özellikle, II. Dünya Savaşı'ndan sonra başarılı rejim değişikliklerinin gerçekleştiği Almanya ve Japonya gibi ülkelerde ekonomik ve kurumsal önkoşullar, konsolide demokratik yönetim için elverişli durumdaydı. (27) Almanya'da daha önce demokrasi deneyimi mevcuttu ve hem Almanya hem de Japonya’da savaş öncesi yüksek ekonomik modernizasyon seviyeleri, sağlam hükümet bürokrasileri ve devlet kurumları bulunmaktaydı. Kısacası, bu devletler “diğer faktörler nedeniyle demokratikleşecekti”. (28)

Bugün, aksine, çoğu potansiyel rejim değişikliği operasyonu, zayıf devletleri veya güçlü ekonomik kalkınma, yetenekli yerel bürokrasiler veya temsili hükümetle daha önceki deneyimlerden yoksun olmaları sebebiyle demokrasiye hızlı bir geçiş için uygun olmayan devletleri hedeflemektedir. (29)

Rejim Değişikliği için Alternatif Araçlar

RAND Corporation’dan James Dobbins ve diğerleri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra başarıya ulaşmış demokrasi dayatmalarının önceden var olan yerel koşulların sonucu olmadığını ileri sürmektedir. Bunun yerine, Dobbins ve meslektaşlarının yazdığı gibi, (başarı için) “en önemli belirleyici, zamana yayılan çaba, insan gücü ve para gibi görünüyor.” (30)

Örneğin Marshall Planı için geçerli olduğunu savundukları, güçlü-sürekli çaba ve büyük ekonomik yatırım, rejim değişikliği operasyonlarının başarılı olması için gerekli koşullar olabilir. (31) Bununla birlikte, bu geniş çaplı rejim değişikliği -devlet inşası- modelleri arasında bile kanıtlar, bu misyonların “zor, zahmetli, tehlikeli ve maalesef başarısızlığa eğilimli” olduğunu göstermektedir. (32)

Özellikle, yukarıda da belirtildiği gibi, dayatılan rejimin meşruiyeti ile yeni rejimin Amerikan hedeflerine ve çıkarlarına ne kadar duyarlı olacağı konusu arasında doğal bir gerilim bulunmaktadır. (33) Geniş çaplı misyonların, bu meşruiyet ve etkinlik dengesini çözüme kavuşturabilmesi için, yerel halkın kendi güvenliklerini desteklediği için müdahaleci güce minnettar olmasını sağlayan dış tehditlerin varlığı gerekir. 

Georgetown Üniversitesi’nden David Edelstein’ın da açıkladığı gibi; yerel halk, başka bir ülke tarafından güvenliğinin tehdit edildiği algısına sahip olduğunda, kendisini korumak için işgalci bir gücü memnuniyetle karşılamaya daha istekli olmaktadır. Aynı zamanda “dış tehdit de işgalci gücü kararlı bir şekilde varlığını sürdürmeye ikna eder.” (34)

Bu nedenle, Soğuk Savaş'ın başlarında, Amerika Birleşik Devletleri'nin Japonya ve Almanya'da demokratik kurumlar inşa etme çabaları, Sovyetler Birliği'nin her iki ülkeye yönelik olarak oluşturduğu tehdit tarafından desteklenmiştir. Bu durum ABD'ye, meşruiyet dengesizliği ortaya çıkmadan önce etkili kurumlar inşa etmek için normalden daha fazla zaman kazandırmıştır. 

Silah zoruyla rejim inşası, uygun bir strateji uygulanması ve yerel halkın yeni lideri Amerikan menfaatlerine hizmet eden biri olarak görmemesi durumunda; diğer bir deyişle ve paradoksal olarak- sadece, rejim değişikliği müdahalenin birincil hedefi olmadığında başarılı bir şekilde sonuçlanabilir. Genel olarak, yalnızca bu misyonlara daha fazla kaynak yatırımı yapılması, karşı karşıya oldukları yapısal zorlukların üstesinden gelinmesi için yeterli değildir. (35)

Benjamin Denison / 6 Ocak 2020, Cato Institute

Analizin tamamı için tıklayınız.





Tamer Güner, 24.02.2020, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri




Dipnotlar:

1. Patrick Porter, “Why America’s Grand Strategy Has Not Changed: Power, Habit, and the U.S. Foreign Policy Establishment,” International Security 42, no. 4 (2018): 9–46.
2. William J. Clinton, A National Security Strategy of Engagement and Enlargement (Washington: White House, 1994), pp. 18–19, http://nssarchive.us/NSSR/1994.pdf.
3. George W. Bush, The National Security Strategy of the United States of America (Washington: White House, 2002), http://nssarchive.us/NSSR/2002.pdf.
4. Barack Obama, National Security Strategy of the United States of America (Washington: White House, 2010), http://nssarchive.us/NSSR/2010.pdf.
5. Michael C. Desch, “America’s Liberal Illiberalism: The Ideological Origins of Overreaction in U.S. Foreign Policy,” International Security 32, no. 3 (2007): 7–43.
6. For instance, see Jessica Donati, Vivian Salama, and Ian Talley, “U.S. Push to Oust Venezuela’s Maduro Marks First Shot in Plan to Reshape Latin America,” Wall Street Journal, January 30, 2019;
Jason Rezaian, “Call Your Iran Policy by Its True Name,” Washington Post, July 30, 2019; and Megan Specia and David E. Sanger, “How the ‘Libya Model’ Became a Sticking Point in North Korea Nuclear Talks,” New York Times, May 16, 2018.
7. In other words, forceful democracy promotion’s goal is “to make the world safe for democracy.” See Tony Smith, America’s Mission: The United States and the Worldwide Struggle for Democracy (Princeton: Princeton University Press, 2012), p. 3. As political scientist Jonathan Monten explains it, “Democracy promotion is not just another foreign policy instrument or idealist diversion; it is central to U.S. political identity and sense of national purpose.” Jonathan Monten, “The Roots of the Bush
Doctrine: Power, Nationalism, and Democracy Promotion in U.S. Strategy,” International Security 29, no. 4 (2005): 112–56.
8. Examples of this argument related to Vietnam include Mark Moyar, “Was Vietnam Winnable?,” New York Times, May 19, 2017; and Lewis Sorley, A Better War: The Unexamined Victories and Final Tragedy of America’s Last Years in Vietnam (Orlando: Harvest, 1999).
9. Max Boot, The Road Not Taken: Edward Lansdale and the American Tragedy in Vietnam (New York: Liveright Publishing, 2018); and Seth G. Jones, “Averting Failure in Afghanistan,” Survival 48, no. 1 (2006): 111–28.
10. Larry Diamond, “What Went Wrong in Iraq,” Foreign Affairs 83, no. 5 (2004): 34–56; and Michael E. O’Hanlon, “Iraq Without a Plan,” Policy Review no. 128 (December 2004): 33–45.
11. To the extent that missions ever succeed, it often occurs when they aim for less expansive goals. Patricia L. Sullivan, “War Aims and War Outcomes: Why Powerful States Lose
Limited Wars,” Journal of Conflict Resolution 51, no. 3 (2007): 496–524.
12. Alexander B. Downes and Lindsey A. O’Rourke, “You Can’t Always Get What You Want: Why Foreign Imposed Regime Change Seldom Improves Interstate Relations,” International Security 41, no. 2 (2016): 43–89.
13. Downes and O’Rourke, “You Can’t Always Get What You Want,” p. 56. See also Stephen M. Streeter, Managing the 10 Counterrevolution: The United States and Guatemala, 1954–1961 (Athens: Ohio University Center for International Studies, 2000), pp. 223–24.
14. Paul Zachary, Kathleen Deloughery, and Alexander B. Downes, “No Business Like FIRC Business: Foreign-Imposed Regime Change and Bilateral Trade,” British Journal of Political Science 47, no. 4 (2017): 749–82.
15. Zachary, Deloughery, and Downes, “No Business Like FIRC Business,” p. 778.
16. Bruce J. Calder, The Impact of Intervention: The Dominican Republic During the U.S. Occupation of 1916–1924 (Austin: University of Texas Press, 1984), pp. 165–70.
17. Zachary, Deloughery, and Downes, “No Business Like FIRC Business,” pp. 757–59.
18. Daniel Berger, William Easterly, Nathan Nunn, and Shanker Satyanath, “Commercial Imperialism? Political Influence and Trade During the Cold War,” American Economic Review 103, no. 2 (2013): 863–96.
19. As Bush articulated it, “Freedom’s advance in the Middle East will have another very practical effect . . . The success of free and stable governments in Afghanistan and Iraq and elsewhere will shatter the myth and discredit the radicals.” George W. Bush, “Remarks by the President at the United States Air Force Academy Graduation Ceremony,” June 2, 2004.
20. For an explanation of this logic, see Robert Jervis, “Understanding the Bush Doctrine,” Political Science Quarterly 118, no. 3 (2003): 365–88.
21. Andrew J. Enterline and J. Michael Greig, “Perfect Storms? Political Instability in Imposed Polities and the Futures of Iraq and Afghanistan,” Journal of Conflict Resolution 52, no. 6 (2008): 880–915; Andrew J. Enterline and J. Michael Greig, “Beacons of Hope? The Impact of Imposed Democracy on Regional Peace, Democracy, and Prosperity,” Journal of Politics 67, no. 4 (2005): 1075–98; Jeffrey Pickering and Mark Peceny, “Forging Democracy at Gunpoint,” International Studies Quarterly 50, no. 3 (2006): 539– 60; and Christopher J. Coyne, After War: The
Political Economy of Exporting Democracy (Stanford: Stanford University Press, 2008).
22. Daniel Berger, Alejandro Corvalan, William Easterly, and Shanker Satyanath, “Do Superpower Interventions Have Short and Long Term Consequences for Democracy?,” Journal of Comparative Economics 41, no. 1 (2013): 22–34.
23. Bruce Bueno de Mesquita and George W. Downs, “Intervention and Democracy,” International Organization 60, no. 3 (2006): 627–49.
24. Kevin Sieff, “Interview: Karzai Says 12-year Afghanistan War Has Left Him Angry at U.S. Government,” Washington Post, March 2, 2014.
25. Sullivan, “War Aims and War Outcomes”; and Jennifer Kavanagh, Bryan Frederick, Alexandra Stark, Nathan Chandler, Meagan L. Smith, Matthew Povlock, Lynn E. Davis, and Edward Geist, Characteristics of Successful US Military Interventions (Santa Monica: RAND Corporation, 2019).
26. Alexander B. Downes and Jonathan Monten, “Forced to Be Free? Why Foreign-Imposed Regime Change Rarely Leads to Democratization,” International Security 37, no. 4 (2013): 129. Similarly, for other democracies engaging in regime change, they only succeeded between 5 and 15 percent of the time out of the 20 foreign-imposed regime change operations they undertook.
27. Downes and Monten, “Forced to Be Free?”; Jonathan Monten, “Intervention and State-Building: Comparative Lessons from Japan, Iraq, and Afghanistan,” Annals of the American Academy of Political and Social Science 656, no. 1 (2014): 173–91.
28. Downes and Monten, “Forced to Be Free?,” p. 121.
29. One example is the pursuit mentioned above of a possible regime change in Venezuela. Even though Venezuela was a functioning democratic state in previous decades, the breakdown of the state under Maduro has weakened institutions to the point where it is uncertain what institutions would look like under a new regime. Moisés Naím and Francisco Toro, “Venezuela’s Suicide: Lessons from a Failed State,” Foreign Affairs 97, no. 6 (2018): 126–38. On preconditions, see Benjamin Denison, “Strategies of Domination: Uncertainty, Local Institutional Strength, and the Politics of Foreign Rule” (PhD dissertation, University of Notre Dame, 2018); and Downes and Monten, “Forced to Be Free?”
30. James Dobbins, John G. McGinn, Keith Crane, Seth G. Jones, Rollie Lal, Andrew Rathmell, Rachel Swanger, and Anga 11 Timilsina, America’s Role in Nation-Building: From Germany to Iraq (Santa Monica: RAND Corporation, 2003), p. xxv.
31. Ironically for these arguments, however, the Special Inspector General for Afghan Reconstruction (SIGAR) reported that the United States had, as of 2014, already spent more money in Afghanistan than was spent on the entire Marshall Plan. John F. Sopko, “SIGAR Quarterly Report to the United States Congress,” July 30, 2014, p. 5, https://www.sigar.mil/pdf/quarterlyreports/2014-07-30qr.pdf.
32. David A Lake, The Statebuilder’s Dilemma: On the Limits of Foreign Intervention (Ithaca:Cornell University Press, 2016), p. 1.
33. Lake, The Statebuilder’s Dilemma; Michael Hechter, Alien Rule (New York: Cambridge University Press, 2013); David A. Lake and Christopher J. Fariss, “Why International Trusteeship Fails: The Politics of External Authority in Areas of Limited Statehood,” Governance 27, no. 4 (October 2014): 569–87; and Jörn Grävingholt, Julia Leininger, and Christian von Haldenwang, Effective Statebuilding? A Review of Evaluations of International Statebuilding Support in Fragile Contexts (Copenhagen: Ministry of Foreign Affairs of Denmark, 2012).
34. David. M. Edelstein, Occupational Hazards: Success and Failure in Military Occupation (Ithaca: Cornell University Press, 2008), pp. 23–24.
35. Paul D. Miller, Armed State Building: Confronting State Failure, 1898–2012 (Ithaca: Cornell University Press, 2013).
36. Lindsey A. O’Rourke, Covert Regime Change: America’s Secret Cold War (Ithaca: Cornell University Press, 2018), p. 73. Ironically, O’Rourke further notes that the regime change mission
failed to remain covert more than 70 percent of the time.
37. O’Rourke, Covert Regime Change.
38. Albert Lulushi, Operation Valuable Fiend: The CIA’s First Paramilitary Strike against the Iron Curtain (New York: Arcade, 2014), p. 66. For more, see O’Rourke, Covert Regime Change, pp. 137–45.
39. Dov H. Levin, “When the Great Power Gets a Vote: The Effects of Great Power Electoral Interventions on Election Results,” International Studies Quarterly 60, no. 2 (2016): 189–202.
40. Dov H. Levin, “A Vote for Freedom? The Effects of Partisan Electoral Interventions on Regime Type,” Journal of Conflict Resolution 63, no. 4 (2018): 839–68.
41. Levin, “A Vote for Freedom?,” p. 846.
42. Goran Peic and Dan Reiter, “Foreign-Imposed Regime Change, State Power and Civil War Onset, 1920–2004,” British Journal of Political Science 41, no. 3 (2011): 453–75.
43. Alexander Downes, “Catastrophic Success: Foreign Imposed Regime Change and Civil War,” paper presented at the Annual Meeting of the International Studies Association, New Orleans, 2010.
44. Hechter, Alien Rule; and Jeremy Ferwerda and Nicholas L. Miller, “Political Devolution and Resistance to Foreign Rule: A Natural Experiment,” American Political Science Review 108,
no. 3 (2014): 642–60.
45. O’Rourke, Covert Regime Change, p. 92.
46. Stephen R. Weissman, “What Really Happened in Congo: The CIA, the Murder of Lumumba, and the Rise of Mobutu,” Foreign Affairs 93, no. 4 (2014): 14–24; and Lise Namikas, Battleground Africa: Cold War in the Congo, 1960–1965 (Stanford: Stanford University Press, 2015).
47. Bethany Lacina and Nils Petter Gleditsch, “Monitoring Trends in Global Combat: A New Dataset of Battle Deaths,” European Journal of Population 21, no. 2–3 (2005): 145–66.
48. Reed M. Wood, Jacob D. Kathman, and Stephen E. Gent, “Armed Intervention and Civilian Victimization in Intrastate Conflicts,” Journal of Peace Research 49, no. 5 (2012): 647–60; and
Dursun Peksen, “Does Foreign Military Intervention Help Human Rights?,” Political Research Quarterly 65, no. 3 (2012): 558–71.
49. O’Rourke, Covert Regime Change, p. 95.
50. Dov H. Levin, “Voting for Trouble? Partisan Electoral Interventions and Domestic Terrorism,” Terrorism and Political Violence (2018): 1–17, https://doi.org/10.1080/09546553.2017.1383243.
51. Neta C. Crawford, “United States Budgetary Costs of the Post-9/11 Wars through FY2019: $5.9 Trillion Spent and Obligated,” Costs of War Project, November 14, 2018.
52. Denison, “Strategies of Domination.” 12 The views expressed in this paper are those of the author(s) and should not be attributed to the Cato Institute, its trustees, its Sponsors, or any other person or organization. Nothing in this paper should be construed as an attempt to aid or hinder the passage of any bill before Congress. Copyright © 2020 Cato Institute. This work by Cato Institute is
licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License.
53. Leslie H. Gelb and Richard K. Betts, The Irony of Vietnam: The System Worked (Washington: Brookings Institution Press, 1979), pp. 86–92.
54. Andrew J. Gawthorpe, To Build as Well as Destroy: American Nation Building in South Vietnam (Ithaca: Cornell University Press, 2018), pp. 50–55.
55. Specia and Sanger, “How the ‘Libya Model’ Became a Sticking Point in North Korea Nuclear Talks.”
56. As O’Rourke states, “unlike most foreign policy strategies, regime change offers the possibility of altering the underlying preferences of a foreign government” so as to not rely on constant renegotiation or disputes over foreign policy goals. O’Rourke, Covert Regime Change, p. 5.
57. Aaron Rapport, Waging War, Planning Peace: U.S. Noncombat Operations and Major Wars (Ithaca: Cornell University Press, 2015).
58. Dominic D. P. Johnson, Overconfidence and War: The Havoc and Glory of Positive Illusions (Cambridge: Harvard University Press, 2004).
59. Dominic D. P. Johnson and Dominic Tierney, “The Rubicon Theory of War: How the Path to Conflict Reaches the Point of No Return,” International Security 36, no. 1 (2011): 20.
60. Jennifer Mitzen and Randall L. Schweller, “Knowing the Unknown Unknowns: Misplaced Certainty and the Onset of War,” Security Studies 20, no. 1 (2011): 2–35.
61. John Esterbrook, “Rumsfeld: It Would Be A Short War,” CBS News, November 15, 2002, https://www.cbsnews.com/news/rumsfeld-it-would-be-a-short-war/.
62. Melissa Willard-Foster, Toppling Foreign Governments: The Logic of Regime Change (Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 2018), p. 39.
63. O’Rourke, Covert Regime Change, p. 6.
64. Joel D. Rayburn and Frank K. Sobchak, eds., The U.S. Army in the Iraq War, Volume 1: Invasion, Insurgency, Civil War, 2003–2006 (Carlisle Barracks, PA: Strategic Studies Institute, United States Army War College Press, 2019), p. 35. For more on Chalabi and the “Future of Iraq” program, see Nora Bensahel et al., After Saddam: Prewar Planning and the Occupation of Iraq (Santa Monica: RAND Corporation, 2008), pp. 31–33; and Thomas E. Ricks, Fiasco: The American Military Adventure in Iraq (New York: Penguin, 2006), pp. 56–57.
65. For an articulation of how nonintervention and other tools of foreign policy could promote these same interests, see Coyne, After War, pp. 181–93




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı