30 Ekim 2017 Pazartesi

SA5087/ÇY4-DB105: ABD Avrupa'da Savaş için Çalışıyor: "Avrupa’nın Sınır Sorunu"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz, uluslaşmayı ve parçalanmayı kışkırtan özelliği ile CIA-Stratfor yani, ABD'nin ya da ABD'de egemen olan 'Kirli-Şeytanî Akıl'ın kaos için kurban edemeyeceği bir kıta, ülke, din, mezhep olamayacağını göstermesi açısından önemlidir ve ABD'nin aslında işgal altında tuttuğu Avrupa'ya neden binlerce tank ve ağır savaş araçları gönderdiğini izah etmesi açısından zihin açıcıdır. Başlığa "ABD Avrupa'da Savaş için Çalışıyor" ifadesini eklememizin temel sebebi budur.
Seçkin Deniz, 30.10.2017


Europe’s Border Problem

Avrupa, yüzyıllar boyunca sınırlar yüzünden savaştı. 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın ilk yarısında, Avrupa sınırları çılgınca değişti, imparatorluklar parçalandıkça, yeni uluslar ortaya çıktı ve savaşlar devam etti. 1945'ten ve Soğuk Savaşın başlangıcından sonra Kıta'da yeni bir ilke ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda var olan sınırlar kutsal ve değiştirilemez kabul edildi. 

Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin Avrupa'da çatışması son derece tehlikeliydi. Sınır anlaşmazlıklarının iki dünya savaşının kökenlerinden biri olduğu anlaşılsa da savaş sonrası sınırların meşruluğunu yükseltmek, şiddete yol açan tutkuların ateşlenmesine yol açtı. 

Avrupalılar genellikle mantıksız veya adaletsiz sınırlarla yaşamanın onları doğru yoldan kazanmaya çalışmaktan daha iyi olduğunu kabul ettiler. Dolayısıyla, Soğuk Savaş döneminde, sınır sorunları nadiren gündeme getirildi ve gündemde oldukları zaman, çabucak örtbas edildi. ABD ve Sovyetler Birliği’nin sözü geçiyordu ve ikisi de Avrupa sınırları üzerinde bir dünya savaşı istemiyordu, özellikle de 20. yüzyılın ilk yarısında yapılan savaşlardan sonra Avrupalı politikacıların sağduyusuna güvenmiyorlardı. 

Kıta üzerindeki mevcut etki alanları benzer şekilde, dokunulmazdı. Doğu ve Batı vardı ve ikisi de diğeriyle karışmayacaktı. Bu nedenle, Sovyetler Macaristan ve Çekoslovakya'daki bağımsızlık hareketlerini ezince, Birleşik Devletler herhangi bir askeri hareketten kaçındı (pek fazla seçenek olmadığı için). 

Yugoslavya, Varşova Paktı üyeliği konusunda Batı yanlısı bir tarafsızlık seçtiğinde ve Sovyetler Yugoslavya üye ülkelerindeki bağımsızlık hareketlerini destekleyerek karşılık verebilirlerdi, sonuçta reddettiler. Sınırlar ve Avrupa'nın liderlerinin bu sınırlar üzerinde yürüttüğü pervasız davranış, on milyonlarca ölüme yol açtı. Amerikalılar ve Sovyetler daha tedbirliydi, çünkü kısmen kendi sınırları değildi.

1991-92'de iki şey oldu. Önce Sovyetler Birliği'nin çöküşü geldi; sonra Maastricht Antlaşması'nın imzalanması ve Avrupa Birliği'nin kurulması geldi. Sınır sorunları olayları yeniden sürdürmeye başladı. Sovyetler Birliği sınırı çöktü ve geçmişlerini geri kazanmak için birçok ülke olay çıkardı. 

Sınırlar hakkında mırıldanılan birçok soru vardı. 1945 yılında Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırı batıya kadar ilerlemişti. Kafkasya sınırları zayıf olarak tanımlandı. Orta Asya sınırları teorik idi. Ve Doğu Avrupa ülkeleri arasındaki sınırlar askıya alınmış bir münakaşa konusu oldu.

Doğu Avrupa ülkeleri için diğer sorunlar öncelik taşıyordu: ulusal egemenlik kurmak, katılmak için can attıkları Avrupa’da yer bulmak ve halkları için yeni bir yaşam inşa etmek. Sınır meselesinin konuşulmasına çoğunlukla izin vermiyorlardı.

Yugoslavya ve Kafkaslar evlerinde Avrupa sınırlarının dersini veren istisnalardı. Orada, AB çerçevesinin dışında ve başkalarına pek az önem verilmesi nedeniyle, 100 binden fazla kişi öldü. 

Bunu, gelecekteki Avrupa devletleri bağlamında gerçekleşen ve hiç kimseyi öldürmeden Çek ve Slovaklar'ın Velvet Ayrılığı’yla karşılaştırın. Bundan sonra ve Yugoslavya ve Kafkaslar göz önündeyken, Avrupa Birliği, sınırların kutsal olduğu ilkesini yeniden uygulamaya çalıştı. Sözünü tuttu - barış ve refah - ve sınırları anakronistik olarak işledi. Çizgilerin nerede çizildiğini kimse düşünmek zorunda değildi.

Ama burada bir sorun vardı. Avrupa Birliği, bir ulusun gerçekte ne olduğu konusundan kaçınırken, ulusal özgür irade ilkesini ileri sürmüştü. Bir ulus, bloğun tanımına göre, AB kurulduğunda yürürlüğe giren herhangi bir siyasi varlıktı. Bundan sonrası çok az düşünülmüştü.

Bu nedenle Katalonya ile İskoçya önemliydi. İskoçlar şaşırtıcı derecede az oyla bir ayrılmayı reddetti. Beklenen İskoçların yüzde 90'ının Birleşik Krallık'ta kalmasını istemeleriydi. Yüzde 55'ten biraz fazlası istedi -bu ayrılıkçıların ayrılma yönünde çarpıcı bir mesafeye gelmesi anlamına geliyor - bu da İskoçya'yı İngiltere'den bölmekle kalmayacak aynı zamanda İskoçlar arasındaki bölünmeyi de sağlayacaktı.

Buna başka bir kritik unsur ekleyin. Katalonya uzun bir süre İspanya'nın bir parçası olmuştur, ancak kendisini bundan daha uzun süre ayrı bir ülke olarak görüyordu. İspanya bağımsızlık oylarını yasallaştırmayacak. 

Temel sorular, Avrupalılar'ın gizlemeye çalıştıkları sorulardı, özellikle Yugoslavya'dan sonra: Bir ulus nedir ve hangi hakları vardır? İskoçya ve Katalonya, her ikisi de ulus. Bu nedenle, ulusal karar alma hakları var mı yoksa haklarını kaybettiler mi? Ve Katalanlar karşıt görüşteyse sonuç ne olur?

Avrupa'da dert edilen tek mesele bu değil. Macaristan, Romanya ve Slovakya arasında bölünmüştü. Bu toprakları geri alma hakları var mı? 

Belçika, Hollandalıları ve Fransızları mutsuz bir evlilikle bağlayan bir İngiliz icadıydı. Boşanabilirler mi? 

Lviv çok eskiden Polonyalı bir şehirdi ve şimdi de Ukrayna'nın bir parçası. Batı Ukrayna dağılabilir mi ve halkı 1945 öncesi vatandaş oldukları ülkelere yeniden katılabilir mi? 

Avrupa Birliği sınırlar konusundaki soruları askıya alıp kimliklerini ihmal ettiyse de herkes için evrensel bir refah sözü verdi. Bu iyi bir pazarlıktı. Ancak zaman değişti ve ekonomik sorunlar sınırları daha da önemli hale getirdi. Tabii ki, Avrupa’nın bu soruna hiçbir çözümü yoktur. 

2017'de bağımsız bir İskoçya ve Katalonya'dan bahsedeceğimizin akıl almaz görüneceği düşünülürdü. Hiçbir ekonomist bunu mantıklı bir tartışma olarak görmezdi.

Ekonomistler, AB tarafından öngörüldüğü gibi maalesef kim olduğumuz hakkında yetersiz bir açıklama yapıyor. Uluslar önemlidir çünkü Avrupa sadece bir kıta ve AB sadece bir anlaşmadır. Yararlı bir varlıktır ve yararlı olması onu haklı gösteren tek şeydir. Yararını kaybederse meşruiyetini kaybeder. Ve bu aynı zamanda, kabul edilebilir olan şey üzerine koyduğu sınırların kaybolacağı ve öleceği anlamına gelir. 

Katalonya ve İskoçya'nın ikisi de ciddi bağımsızlık hareketlerine sahiptir. Kendi geleceklerini belirlemek istiyorlar, çünkü kendilerini farklı olarak görüyorlar. Tek başına AB'ye üye olsalar bile, eski Avrupa ülkelerinin kendilerini yeniden gündeme getirmesi ve sınırların meşruiyetini 1945'te çizdikleri şekliyle sorgulamaları fikri AB'yi dehşete düşürür. Gerçekten de bundan Brexit'ten daha fazla korkması gerekir. 

Avrupa'daki hemen hemen tüm ulusların sınır sorunları ve bağımsız olmasını isteyen kurucu kısımları var. Çoğu şu an sessiz kalıyor. Ancak İskoçya ve Katalonya'yı izliyorlar. Ve Avrupa'da sınır meselelerinin nereden çıktığını biliyorlar.


George Friedman 23 Ekim 2017,  Real Clear World, Geopolitical Futures


Derya Beyaz, 30.10.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Çeviri 





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz

Seçkin Deniz Twitter Akışı