8 Aralık 2016 Perşembe

SA3734/KY1-CÇ343: Gülhanım Nene

"Avını elinden kaçırmış bir kedi gibi meyus olur Gülhanım Nene.. belli etmez üzüntüsünü.. bahçede gürültüleri ayyuka çıkan çocuklarla uğraşma vaktidir."


“Bilirim kimseyi inandırmaya mecali yetmez sözlerimin.” Böyle başlardı söze Gülhanım Nine. Gerçi biz sadece “Nene” derdik. “Nine” biçiminde kimse söylemezdi. Büyük küçük, okur-yazar, okur-yazar olmayan.. anlatır, anlatır.. bitmez tükenmez bir madendir. Biz çocuklara bağırır, çağırır..peşimiz sıra toprak kesekleri fırlatırdı okkalı lanetler savurmayı ihmal etmeden. Sonra nasıl olurdu bilmem, elimize bir şeyler tutuşturur gönlümüzü alırdı. 

Gönül almak ifadesi olup-biteni anlatmaya yetmez.. hayır. Biz Ona darılmazdık ki.. O da bize gerçekten kızmazdı ki.. gerçekten kızsa daha gün geçmeden nasıl onun elimize tutuşturduğu yiyeceklerle olurduk.. nasıl ki yakaladığı büyüklere bıkmadan usanmadan bir şeyler anlatırdı biz çocuklarla da böyle çene çalardı. Hep canı sıkılırdı. Hep “Pek daraldı içim.. Allah iyiye tebdil ede!” derdi iç geçirerek. 

Yalnızdı Gülhanım Nene. Kendi deyimiyle evlatları hayırsız çıkmıştı. Onu ahir ömründe tek başına bırakıp büyük şehirlere göçmüştü her biri. Gerçi söz vermişti Mistafa – Mustafa diyemezdi- onu da alacaktı yanına.. Mistafa onu severdi. Hepsinden çok. Bir dediğini iki etmezdi. Mistafa evladın hasıydı Gülhanım nNne için. Kocası Şakir kaybolmuştu. Mahalle halkına sorulsa “Kadının dırdırından kaçtı zavallı!” derdi ya Gülhanım nene öyle düşünmezdi. 

Şakir gururuna yedirememişti. Gururuna yediremediği şeyin ne olduğunu sorma cesareti gösteren birinin kafasında çömlek bir tencere parçalandığından bir daha hiç kimse buna yeltenmemiştir. Şakir eninde sonunda çıkıp gelecekti. Şakir gelmeden Mistafa’sı onu yanına alırsa.. gidecekleri yerin adresini muhtara veri verirdi, diye akıl verenleri güleç bir bakışla sarar sarmalardı. Ve dalar giderdi unutkanlığın çukurunda debelenen hatıraları yakalamak için.. 

“Şakir gururuna yediremedi. Üç çocukla beni bırakıp gidecek kadar soysuz-sopsuz biri değildi ki.. sütü bozuğun biri değildi. Rahmetli kaynanam asla mahreme bakmazdı. Harama el uzatmazdı. Bir tek kötü söz çıkmamıştır ağzından. Onca yıl yanında durdum.. ölünceye kadar.. ama bir gün olsun gönlümü incitmedi. Kayınbabam da öyle. O da pek merhametli, haramı helali bilen biriydi..bir fiske vurmamıştır bir hayvana bile.. böyle bir ananın babanın sulbundan gelen biri çoluğunu-çocuğunu benim gibi bir biçareyle tek başlarına bırakıp gitsin.. hiç olur mu? Ahmet okuduğu memlekette iş buldu.. düzen kurdu.. oğlan oralarda hem okudu hem çalıştı.. buraya gelip ne yapsın? Tek göz odalarda yaşadı.. beni de götürüp sersefil mi etsin?”

“İyi ama hani hayırsız çıktılar demiştin Gülhanım Nene?”

“Kim hayırsız? Benim uşahlarım! Benim uşahlarım hayırsız çıktı ele mi? Onu da kim uydurmuş.. yalan.. ben mi demişem.. ben el alemin dediklerini demişem.. çekemeyenler öyle diyorlar.. öyle ya oğlum Ahmet makine mühendisi oldu? Değil mahallede aha bu şehirde kaç makine mühendisi var? Kem gözler.. Selim desen o da bir fabrika da şef oldu.. iyi bir kaynak ustasıydı. Allah razı olsun kaynım Fuat beg oğlanı dükkanına aldı.. kaynakçı yetiştirdi.. hem de ne kaynakçı.. aha git sor hoş Fuat beg ölmemiş yaşıyor.. bak ne diyecek.. ama çekemeyen cıfıt kalpliler der ki serserinin tekiydi.. kim bilsin hangi şehrin köprü altında şarap çekiyor. Güya gündüz dilenir topladığı paraları akşam şaraba yatırırmış.. yalan. Ben bilmem mi? İlk gittiği sene biraz zorlandı.. biliyorum. Biraz bunalmış. O galata köprüsü mü ne var.. işte orda rastlamış bizim mahalleden biri.. pejmürde filan.. oysa geldi. O rezil Naim bu yalanı anlattıktan bir hafta sonra çıkıp geldi. İş bulmuş. Sordum.. Naim aha bile söylir.. dedim. Südi bozuk ne olacak.. köprüde rastladığını kabul etti.. iş bulamadığı bir zamanmış.. simit falan satmış.. ayakkabı boyacılığı.. ona üzülmüş bir süre.. peki hadi Mistafa hakkında uydursunlar yalanı.. hadi.. ya Ahmed’im.. nasıl da hepsi eşekten düşmüş gibi aval aval bakarlar üzüne insanın. Yok Nermin hanım.. hiç biri çekemez.. bakma sen bu mahalleliye. Hem hama mahalleye yeni biri gelse başka bir şey yokmuş gibi Gülhanım nene ve çocukları.. kaçak bir herif.. oysa çoluk-çocuklarını daha sabahın köründe atarlar sokağa.. o çocuklar aç mı, susuz mu, canları bir şey çeker mi? Akıllarına bile getirmezler... nasılsa Gülhanım Nene var.. bakar uşahlarına.. yok anam sevaptır elbet.. bir bardak sudan ne çıkar.. ama bazılarının uşahları ele şer, ele çığız ki.. hiçbir şeyden memnun olmazlar. Bir de benim uşahları göreydin Nermin Hanım.. ağızları var dilleri yok.. aha bahçenin şu tarafına geçmeyeceksiz.. dedin mi.. bir daha ikaza gerek kalmaz.. ama şimdiki çocuklar ele mi? Nerden.. bahçenin duvarlarını yıkarlar.. eh.. ben tek başıma nasıl yapayım? Hadi biri de yardım etse! Yok anam yok.. bildiğin gibi değil. İt govarlar benim bahçeye.. akasya ağaçları daha açmadan, ideler bitmeden talana koşarlar.. etmeyin eylemeyin diye bağırırım.. duyan yok.” 

“Ben iznini istesem Gülhanım.. sonra yine gelirim..” 

Elinden tutar.. çeker.. dinleyicisini Gülhanım Nene:

“Gız Nermin Hanım.. abunu da diyim ile get.. anu senin zabit bey’e muska ne yaptır.. ne olur ne olmaz.. aslan gibi adam.. ama mahalleli gözleriyle eritecek vallah.. bak daha buraya taşınalı iki hafta olmadı herifin yüzünde renk kalmadı nerdeyse.. oysa nasıl da yanakları al aldı. Hiç fark etmedin mi?”

“Biraz yorulduk ondan..”

“Yok gızım yok.. bu yorgunluk değil.. bak aha buraya çiziyorum.. deme ki demedin.. hele o faytoncunun garısı Melahat yok mu? Anam onda bir göz vardır.. Allah seni inandırsın ile o saat etkiler.. inan.. bak aha kime sorsan abu anlatacağımı doğrular; belediye reisi otomobiliyle bizim abu sokaktan geçmişti.. çıkamamıştı.. sokağın başında istop etti. O sırada Melahat tırhıcı açmış dışarıyı sulirdi.. ben onu gördüm “selamünkavlen” dedim içimden.. anam araba ele sokağın başında bıçak keser gibi.. ele kaldı. Bir de dönüp bene bakıp demez mi; “ Görirsen nene neler icad etmişler.” Nermin Hanım bilirsen daha sözüni bitirmemişti..sen zabit beye bir muska yaptır.. hele o asker kıyafetiyle sokağın başında görünmir mi? Peh.. ele hemen ohir (okur) üflirem.. neme lazım.. evladım sayılır. Eğer istersen ben yazdırayım he!” 

Bahçeye üşüşen çocuklar zoraki dinleyicinin imdadına yetişir..

“Ben şu uşahlari..” demeden Nermin ayağa kalkar:

"Ben de gidiyim.. şimdi bey gelir.. vaktidir.. daha yemek hazırlayacağım.. " der ve fırlar.. avını elinden kaçırmış bir kedi gibi meyus olur Gülhanım Nene.. belli etmez üzüntüsünü.. bahçede gürültüleri ayyuka çıkan çocuklarla uğraşma vaktidir. 

Çocuklar kovulduktan bahçe hafif sulandıktan sonra ikindi sonrası çayı için hazırlıklar başlar ucun ucun.



Cemal Çalık, 08.12.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Cemal Çalık Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı