5 Aralık 2016 Pazartesi

SA3722/TG214: Bir Öğrenme Süreci Olarak Strateji: Yeni Yönetim İçin Bir İsrail Deneyimi

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki 'tavsiye mektubu' niteliğindeki analiz 'istenmeyen tüy' olarak lanse edilen 45. ABD Başkanı Trump'a, milyarder bir işadamına Strateji'nin önemini anlatmayı denemektedir, yani Trump'a öğretmen olmayı düşünen eski istihbarat araştırmaları merkezi sorumlusu İsrailli bir analizcinin en azından profesyonelce onu aşağıladığını düşündürtmektedir. Fakat bu analizin bize anlattığı çok önemli bir şey var; Dünya'nın geleceğine yön verecek olanların hem birey, hem stratejist, hem de devlet adamı olarak kaliteleri günümüzün olağandışı dev sorunlarını yönetecek bir kapasiteye sahip görünmemektedir. Bu, Stratejik Düşünme biçemleri geliştiren Türkiye için büyük bir fırsattır. Çünkü 15 Temmuz'da müttefiklerinin yapmaya çalıştığı askeri darbeyi durduran bir Türkiye için bu aktörlerin ABD dahil hepsi birer rakiptir. Onların yetersizliği, Türkiye'nin avantajı olacaktır.
Seçkin Deniz, 05.12.2016

Strategy as a learning process: An Israeli case study for the new administration

Uluslararası ortam, akış halindeki küresel bir ekosistemdir, dolayısıyla birçok küresel aktör, hâlihazırda Trump’ın dünyaya bakışını etkileme gayreti içine girmiş bulunuyor. Seçilmiş ABD Başkanı Trump, İlk Gün’den itibaren dünyanın birçok yerinden kendisine yönelik testlere ve sürprizlere maruz kalabilir.  

Bu ortamda, seçilmiş başkanın en başından hazırlıklı olması gerekiyor ancak bir hazırlık yapılmamış olması ve tutarlı bir ABD stratejisinin eksikliği durumunda, siyasi bazı sorunlarla hatta krizlerle karşılaşılması muhtemeldir. Şu an hiç kimse Trump’ın nasıl bir yol izleyeceğini gerçek anlamda bilmiyor ve seçilmiş başkanın yeni ekibi, onun şimdiye kadarki konuşmalarında yer alan tutarsız ve çelişkili ifadelerinden kaynaklanan sorunları çözümlemek zorundalar. Uzmanlar daha şimdiden seçilmiş başkan için hazırladıkları çeşitli tavsiyelerden ve yapılacak işlerden oluşan çok sayıdaki listeyi yayınlamış bulunmaktalar.  
İKİNCİ LÜBNAN SAVAŞI: GECİKMİŞ STRATEJİK DERSLER

Yeni başkanı, karşılaşacağı sorunlara hazırlamanın yollarını arayanlar için İsrail’den bir referans önerim olacak. İsrail İstihbarat Araştırma Bölümü’nün başındayken (2006-2011) diğer tecrübelerimin yanı sıra edinmiş olduğum geliştirici bir dersten bahsedeceğim. İsrail İstihbarat Araştırma Bölümü’ne başkanlık yaparken İsrail Savunma Kuvvetleri Genel Kurmayı, Savunma Bakanlığı, İsrail kabinesi ve başbakanlık ofisi için hazırlanan istihbarattan sorumluydum. Daha sonra yapmış olduğum İsrail Ulusal Savunma Koleji ve Askeri Akademiler Komutanlığı görevim sırasında (2011-2015), önceden edinmiş olduğum bu dersleri ulusal güvenlik biriminin başına geçecek liderlerimizin operasyonel ve stratejik düşünce yöntemlerini geliştirmek amacıyla kullandık.     



2006 yazında başa geçen yeni liderler bir sürprizle karşılaşmıştı. Bir İsrail devriyesi, uluslararası sınırda görevdeyken Hizbullah tarafından pusuya düşürüldü ve üç İsrail askeri öldürülürken iki tanesi de Lübnan’a kaçırıldı.  

Bu sürpriz olay, bizim şimdi İkinci Lübnan Savaşı olarak adlandırmış olduğumuz 34 gün sürecek bir çatışmaya dönüştü. Savaş sonrasında, hükümet tarafından olayı soruşturmakla görevlendirilen Winograd Komisyonu’nun hükümet ve orduda yer alan karar vericiler hakkında yapmış olduğu sert eleştirilerin ardından, bir istifa dalgası yaşandı.  

On yılda edinmiş olduğum tecrübe sonucunda, savaş sırasında İsrail’in hayal kırıklığı yaratan stratejik ve operasyonel performansının, ülkenin üst seviyedeki liderleri arasında görülen ön sistematik öğrenme sürecindeki eksiklikten kaynaklandığını fark ettim. Gerçekten de 2006’da gerçekleşen bu sürpriz olay, ülke liderlerindeki stratejik hazırlık eksikliğini gözler önüne sermiştir.

Hizbullah tarafından gerçekleştirilebilecek bir pusu olayı ihtimali gayet iyi anlaşılmış ve bu durum her seviyede tartışma konusu olmuş olsa da, karar vericiler öncelikle taktiksel önleme ve misilleme üzerine odaklanmış bulunmaktaydılar. Sorun ise, bu tür bir olaya ve muhtemel sonuçlarına karşı sergilenecek olan mantıklı bir strateji ve uygun stratejik ve operasyonel cevap opsiyonlarının bulunmamasıydı. 

Sistematik öğrenme süreci eksikliğinden kaynaklanan sorunlar, özel şartlar nedeniyle iyice yoğunlaşmıştı; o zamanlar hükümetin başında bulunanlar göreve yeni başlamıştı ve bu tür krizlere yönelik sınırlı bir tecrübeye sahiptiler. Dahası, bazı askeri yetkililer açık bir şekilde ifade etmedikleri ve diğerleri ile paylaşmadıkları gayet sabit önyargılı fikirlerle masaya oturmuş bulunuyorlardı. Daha öncesinde ifade edilmesi ve üzerinde durulması gerekmekte olan, kilit konumdaki karar vericiler arasındaki önemli yaklaşım farklılıkları, ancak savaş sırasında kendini belli etti.  

Sonuç olarak karar vericilerden oluşan bu ekip, ulusal liderlik için gerekli olan kolektif stratejik bilgiye sahip değildi.

Silahlar patlamaya başladığı zaman stratejik ve operasyonel opsiyonlara yönelik anlamlı bir bilgi geliştirme ve paylaşım sürecinin uygulanması neredeyse imkânsız hale geliyordu. Böyle bir ortamda en parlak uzman analizleri ve tavsiyeleri bile gerçek bir etki sağlamamaktaydı.  

İkinci Lübnan savaşından beri İsrail’de bu derslerin içselleştirilmesi ve bilgi üretimine yönelik talepkâr yaklaşımın kurumsallaştırılması çalışmaları devam etmektedir, bu noktadaki başarı ve başarısızlıkları bilmekteyiz. 

Bununla birlikte benim anlayışımla ve IDF‘de öğrettiğimiz şekliyle strateji, ruhani bir otorite tarafından belirlenmiş değiştirilemez bir şey değildir. Aksine, değişmekte olan ekosistem ve onun kökenleri ve temellerine yönelik eleştirisel sorgulamaya dayalı süregiden bir öğrenme sürecidir. 

Bu tür bir sistematik analizde, sistem içindeki “ötekilerin farklılıklarını” anlamlandırmak, temelden farklı olan gerçeklik yorumlamalarını keşfedebilmek için son derece önemlidir. Diğer yandan kendi rasyonalitemizi de anlamaya çalışmamız (yani diğerleri kadar kendimizi de anlamamız) gerekmektedir.  

Bu süreç ayrıca, eski paradigma ve politikalar ile yeni anlayışlar arasında oluşan boşlukların yorumlanması kadar önceki değerlendirmelere kıyasla ortaya çıkmış yeni gerçekliklerin yorumlanmasını da içermektedir. Bu analiz, realiteyi etkilemek ve ulusal menfaatleri teşvik etmek amacıyla, uygun bir müdahale ile uygulanması gereken yeni potansiyel tehditlerin, fırsatların ve sistemik etki merkezlerinin değerlendirilmesini de kapsamaktadır.  
  
Üretilmiş bilgi, soyut fikirlerin konu ile alakalı kampanya, operasyon ve taktiklerin planlamasına dönüşümüne imkân sağlar. Bu tür bir çıktıyı mümkün kılan öğrenme sistemi belli sayıda karar verici ve uzman sayesinde gerçekleşmektedir, dolayısıyla tartışmalar ve atmosfer, sadece diyalogdan ziyade müzakereler üzerine kurulmalıdır, hiyerarşik diyalog konsensüse yönelikken; müzakere, çeşitli katılımcılar tarafından ortaya konan görüşler arasındaki farklılıklar üzerinden gerçekleşen düşünsel çıkarımlar aracılığıyla öğrenmeyi teşvik eder.  
   
Karar vericinin, bilgi geliştirme sürecini yönlendirmesi ve bu sürece katılımı elzemdir. Bir kriz sırasında, eğer önceden hazırlık aşamaları gerçekleştirilmemişse, liderin krize etkin bir yanıt vermesi için gerekli olan sezgileri kazanmış olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bu bağlamda, bir pratik olarak strateji, ilk önce ve de en çok bir öğrenme sürecidir.    

YENİ AMERİKAN KONSEPTİ

Seçilmiş başkan Trump’a verilen uzun tavsiye listelerinin ne tür bir etkisini olacağını henüz bilmiyoruz. Bununla birlikte İsrail’in edinmiş olduğu tecrübelerin ışığında değerlendirilecek olursa, Amerikan karar verme organının birbiri ile bağlantılı ve birleşik dört etki alanını kapsayan yeni bir stratejik öğrenme sistemi inşa edebileceği söylenebilir:

  • Seçilmiş başkan ve ekibi etrafındaki çekirdek çevre;
  • Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosu tarafından olanak sağlanan temel hükümet kurumları;
  • Düşünce kuruluşları ve akademiyi de kapsayan fikir enstitüleri;
  • ABD’nin kilit konumdaki müttefikleri ve stratejik ortakları. 

Dış etki alanlarının üçü için muhtemel adayların çoğu, Obama yönetimine yönelik oluşan anlaşılmazlık ve erişilemezlik algısını eleştirmektedir. Bu tür bir algının önlenmesi adına gelecek yönetim gerçek bir açıklık ve işbirliği sergileyebilir.     

Yeni başkanlık ekibi ve özelde Ulusal Güvenlik Konseyi, bu tür bir sistemin kurulması, önünün açılması ve yönlendirilmesinde temel sorumluluk sahibidir; konuya ilişkin diğer aktörler proaktif bir tutum sergilemeli ve yeni ve sistematik bir öğrenme süreci inşa etmelidir.  

Eğer gerçek bir etki oluşturmak istiyorlarsa oluşmakta olan uluslararası ekosistemin sonuçlarına yönelik yeni anlayışlar kazanmak zorundalar. Aynı zamanda Trump’ın ifade ettiği görüşleri karakterize eden çelişkileri ve tutarsızlıkları sorgulamalı ve yeni Amerikan stratejisini dizayn edecek çevreleri bir araya getirmelidirler. Bunun için tüm tarafların güvenilir çok yönlü söylem kanalları bulması gerekmektedir.  

Amerikan tarihine baktığımızda, bir lider tarafından başlatılan strateji dizaynına yönelik kapsamlı bir çalışma bizim için ilham kaynağı olabilir. 1953 senesinde Başkan Eisenhower, “Project Solarium” adı verilen stratejik bir öğrenme süreci başlatmıştı. 

Süreç, hükümet ve akademiden, Amerikan stratejisindeki farklılık ve uyumsuzlukları ortaya koyarak değerlendirmeleri istenen öncü uzmanların oluşturduğu üç ekip tarafından yönetiliyordu. Bu nadir süreç, başkan ve çevresinin yeni bir Amerikan stratejisi ve uzun vadeli bir planlama gerçekleştirmesini mümkün kılmıştır.  

Sistemik bir öğrenme süreci olarak bu stratejinin konsepti, büyük ölçüde paydaşların çoğunun temel alışkanlıklarını değiştirme yollarının aranmasına dayanmaktadır. Gerçekten de İsrail tarafından edinilen tecrübeler böyle bir stratejiden yoksun olmanın felaketle sonuçlanacağını göstermektedir.  

Bu amatörce bir yaklaşım mıdır? Belki, fakat uzun yapılacaklar listeleri göndererek bunların bir etkisinin olacağını ümit etmekten daha amatörce değil. Bu temel süreç, Amerika’nın dünyaya yönelik tutarlı bir stratejiye sahip olmasının özünü oluşturacaktır. 

Yossi Baidatz/ 29 Kasım 2016


Tamer Güner, 05.12.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri







Metnin Orijinali ve Tamamı için:
https://www.brookings.edu/blog/markaz/2016/11/29/strategy-as-a-learning-process-an-israeli-case-study-for-the-new-administration/?



Seçkin Deniz Twitter Akışı