27 Nisan 2015 Pazartesi

SA1289/KY20-MEK21: Senden Büyük Bütünün Parçası

"Muazzam coğrafî, ekonomik, sosyal zenginliği ahlaksızca batı başkentlerine taşıyan bu ahlak ve erdem yoksunu faşist siyasaya hayır diyeceğiz."


Senden büyük bir bütünün, senden büyük bir vücudun azası olmak fikri, gün gittikçe profan bir düzeyde var olmaya razı gelen modern insan için oldukça uzak, hatta epeyce tehlikeli ve faşizan bir durum olarak algılanıyor. Modern batılı için böyle bütünler, aileden başlayarak teolojik, politik veya etnik bütünler faşizan varlıklar olarak tanımlanıyor.

Ulus devletler tarihi de doğrusu bu tanıma yeter derecede malzeme ve meşruiyet sağlamış durumda. Nitekim birinci ve ikinci dünya savaşları boyunca işlenen ağır suçlar ve devamında bu suçların kirli zemininde kurulan siyasi düzen tam olarak faşizan bir dünya düzeni oldu. Farklılığı yok eden, insanı sınırlayan, insanın kendini gerçekleştirmesi önünde akılalmaz saçmalıkta duvarlar yükselten bu düzenlerin temel meşruiyet zemini işte böyle sosyal/coğrafi kutsallar (!) ve çıkarlar etrafında inşa edilmiş bütünlerdi. Ve faşizanlıkları zaten doğaları gereği idi. Farklılığı tehlike, eleştiriyi saldırı, kendi dışındaki her yapıyı düşman addeden bu siyaset modern insanda nihilist ve umutsuz bir siyasal savrulmaya neden oldu.

Doğrusu aşkın anlamda insanın içinde inşa edildiği değerlerden yoksun her bütünün böyle tehlikeli potansiyeller taşıdığını cesaretle ifade etmek gerekir. Temel olarak insanı bir potansiyel, bir çaba sonucu ulaşılan ontolojik bir seviye olarak alırsak insanda ki hayvani tedhiş potansiyelini teyid amacı güden bu yargıyı çok da yadırgamamak gerek. insani hamulenin önümüze koyduğu çıplak gerçek; ahlak, vicdan, adalet ve daha bir çok insani değer ve kavram ile sınırlanmadığında tek bir insan tekinin de, milyonlarca insanın da aynı saçmalıklar etrafında yıkıcı örgütlenmelere tabi kılınabileceğidir.

İnsanı bu esfele-i safilin seviyesinden korumanın yolu olarak modernizmin önümüze koyduğu çare neredeyse tamamen çıkar ve haz odaklı birey ise gerçek anlamda absürd bir varoluştur. Hemen bütün insani varoluşu fiktif hale getiren bu kutsal (!) birey fikri ise yukarıda değindiğimiz faşizan durumun temelidir aslında. Bu birey üzerinden tanımlandığında aileden başlayarak hemen bütün sosyal örgütlenme zaten faşizan bir yapı arz edecektir. Bu durum tam olarak fasit bir dairedir.

O halde senden daha büyük bir bütünün azası, parçası olmak fikri kendi başına faşizan değil, aynı şekilde bireysel varoluş da kendi başına tedhiş potansiyeli taşısa da faşizan değildir, sosyal yapıyı veya bireyi tedhiş odağı faşizan bir yapıya dönüştüren şey değerden yoksunluktur.

Değer odaklı bir dünya fikri, değerler üzerine inşa edilmiş bir siyasa fikriyatı modern insanın hafsalasına sığmamaktadır. Çünkü değer odaklı varoluş kendin için istediğini başkası için de isteme, yandakine bigane kalamama, digergam olma gibi erdemler üzerine inşa edilen bir varoluştur. Haz ve çıkar odaklı, ahlak ve erdemi ise göreceli algılayan, kendi doğrusuna tapınan, bu düşük seviyeli varoluşuna meşruiyet katmak için suya sabuna değmeyen sözde erdemler inşa eden faşizan varoluşun kavramakta aciz olduğu bir varoluştur.

Bu yüzden dünyanın 4/3’ünde milyarlarca insan onlarca yıldır kan deryasında boğdurulurken, bu zulümlerden kendi ceplerine, hanelerine akıtılmakta olan zenginlik, refah ve mutluluklardan hayasızca faydalanmakta hiç bir beis görmeyen faşist birey, bunun üzerine demokrasi maskeli faşist bir siyasa var olabilmektedir.

Buna hayır diyeceğiz.

Bu haksız, hukuksuz, ahlaksız, erdemsiz, tanrısız dünyaya, bu zalim, faşist siyasaya hayır diyeceğiz.

Daha büyük bir bütünün parçası olmak fikri bu nedenle yeniden kaçınılmazlaşmaktadır.

Evet, bölük pörçük, devlet görünümlü petrol şirketleri, iç burkan zulümler üzerine inşa edilmiş krallıklar, varlıklarına hiç bir makul gerekçe ve değer atfedemeyeceğimiz sözde devletler, ülkeler, aynı etnik yapı ve sosyoloji üzerine dayatılmış onlarca siyasal tiranlıklar hiç bir derde deva olmadılar, olmayacaklar. Muazzam coğrafî, ekonomik, sosyal zenginliği ahlaksızca batı başkentlerine taşıyan bu ahlak ve erdem yoksunu faşist siyasaya hayır diyeceğiz.

Bu bölünmeye, küçük ve güçsüz iktidar yapılarına karşılık kadim değerler üzerine inşa edilmiş yeni ve büyük, güçlü ve kapsayıcı bir siyasayı haykıracağız.

Halep’i Antep’ten, Suruç’u Afrin’den, Artvin’i Batum’dan ayıran şeyin absürdlüğünü her gün daha gür haykıracağız.

Kendi değerler sistemini demokrasi üzerinden yeniden var eden ve çıkarı temel alarak dünyanın geri kalanını sömüren batıya inat, kendi değerler sistemimizi, ümmet fikriyatımızı, daha büyük bir bütünün parçası olma siyasamızı her gün daha çok inanarak, daha ateşîn olarak savunacağız.

Savunacağız ki, gözleri derin acılar ile kısık, uçları kırış kırış,

Gözlerinin cidarında gezinen ve beni tedirgin eden öfkesine rağmen bu mahzun çocuğun gözlerine bakabilelim.


Çocuk!
Kaldır başını ve bahşet bana o bakışı,
İçimi ürpertecek biliyorum,
İçini utançla dolduran güçsüzlüğünü saklama benden,
Yüreğine hınç doldurup seni terk edenlere kızgınlığını saklama,
Damarlarında sinsice dolaşan öfkeni, seni de beni de ürküten öfkeni saklama benden.
Doğunun kutsal çocuğu, masum ve kalbi kırık çocuğum, kaldır yüzünü ve kurtar beni bu utançtan.



Mustafa Ekici, 27.04.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 

Seçkin Deniz Twitter Akışı