2 Nisan 2015 Perşembe

SA1245/ÇY5-DÇ15: Gezi Rönesans, Çarşı da Michelangelo'su mu?

"Zulüm 1453’te başladı diye duvarlara yazılar yazan eylemcilerimiz, kafalarını üç kere o duvara vurduktan sonra Michelangelo’ya selam söylesin."


Bugün, kamuoyunda 'Çarşı Davası' olarak bilinen, ‘Hükümeti devirmeye teşebbüs' ettikleri iddiasıyla suçlanan 35 sanığın yargılanmasına İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Yaklaşık 2 saat süren davada ilginç gelişmeler yaşanıyor. Ve tabi ki; haberi veren medyada. Birinci başlıkta neden gerek görüyorlarsa, bu davaya bakan Hakim Beyi önce medyaya tanıtıyorlar.

"DAVAYA YENİ HAKİM BAKTI"

Davanın hakimi Metin Tamirci, 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne atanınca Fenerbahçe ve Çarşı Davası'na bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başına Ahmet Civelek atanmıştı.
İkinci başlıkta polislerin ilginç ifadeleri ve eylemcilerle işbirliği yaptıkları hissi uyandıran ifadeler yer alıyor.

"ŞOK GELİŞME... POLİSLER: 'ŞİKÂYETÇİ DEĞİLİZ'"

Gezi Olayları'nın en ses getiren davalarından Çarşı Davası'nın 2. duruşmasında ilginç gelişmeler yaşandı. İddianamede şikâyetçi olarak görülen 4 polis memuru şikâyetçi olmadıklarını ve Emniyet'te ifadelerinin alınmadığını belirtti. Polisler ayrıca Çarşı Grubu'nu görmediklerini ve onlarla çatışmadıklarını da söylediler. Olaylar sırasında yaralanan bir polis memuru da yaralanmasının sebebinin başka bir grupla yaşadığı çatışma olduğunu mahkemeye söyledi.
  
Haberin üçüncü başlığı darbe teşebbüsü ile yargılananlardan geliyor. Dolmabahçe’ye saldırma görüntüleri TV’lerde yayınlandığı halde, yalanladıkları olay garip felsefi ifadeler ile devam ediyor.

"GEZİ RÖNESANSTIR. ÇARŞI DA ONUN MICHELANGELO'SUDUR"

İlk duruşmada ifadeleri alınmayan 8 sanığın ifadeleri de davanın bugünkü duruşmasında alındı. İfade veren sanıklardan Ayhan Güner, 'Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'ni basma' ve 'darbecilik' iddialarını net bir dille kabul etmezken tam tersine polisin kendilerinden aracılık yapmalarını istediğini kendilerinin de grupları Başbakanlık Ofisi'ne değil Beşiktaş içine doğru yönlendirdiklerini ve polisin de kendilerine teşekkür ettiğini söyledi. 

Güner ifadesinde kısaca şunları söyledi; "Spor polis büroya bizzat gittim. Başbakanlık binasının oraya gitmem istendi. Tüm emniyet amirleriyle görüştüm, arabuluculuk yaptım. Taraftar arasında abi olarak görüldüğüm için bunu yaptım, polis bize teşekkür etti, çay kahve ikram etti. Başbakanlık bürosunu bastılar iddiası tamamen yalandır. O taraftaki tüm insanlar Beşiktaş'a yönlendirildi. Burada 35 kişi yargılanıyor ben 32'sini daha önce hiç görmedim.  Burada Çarşı ve sokaktaki insanın mücadelesi itibarsızlaştırılıyor.

"Çarsı grubu darbeci değildir. Gezi Rönesans’tır, Çarşı da Michelangelo 'sudur..." (1)

Haberi okuduktan sonra, 2 gündür terör olaylarından kafasını kaldıramayan ülkemizin hali geliyor insanın aklına. Ve şehit Savcı Bey Mehmet Ali Kiraz’ın öldürülmesi olayında teröristlerin tüm uzlaşma çağrılarına rağmen, tetiği çekmeden hemen önce Yunanistan’la yaptıkları son telefon bağlantısı.(2)

2008’de Gezi Ruhu'yla sokaklara çıkan Yunanistan halkının açlıktan son yıllarda nefesinin koktuğunu, Almanya Başkanı Merkel bacımızın AB Merkez Bankasının şartlarını Yunanistan’a bir türlü kabul ettiremediğini son günlerde ekonomi basınından sıklıkla izliyoruz.

O halde, Çipuras abimizle Merkel bacımızın halklarının karınlarını doyurmak için Ukrayna’da olduğu gibi ülkemizde de Gezi Parkı gezisine çıkaranları tekrar geziye çıkarmak istemeleri de normal bir davranış olmalı.

Paranormal davranışlarında son yıllarda ülkemizde başarılı olamadılar.O halde derin güçlerini kullanarak son iki gündür ülkemizde gerçekleşen terör eylemlerine yönelmeleri, organize edip düzenlemeleri ihtimali de gayet normal bir durum.

Normal olmayan durum şu.

"Adamlar çalıyor, ama çalışıyor" zihniyeti ile hükümete oy verildiğini düşünenler, her seferinde ülke ekonomisinin berbatlığından şikâyet edip duruyor.Ancak AB'nin yaşadığı ekonomik krizi görmezden geliyor.

Gezi Ruhu'nun elektrikler kesildiğinde ve masaya üç kez vurulduğu an geri geleceğini düşünen zekilerimiz. Ülkede yaşanan elektrik kesintisi sonrası üç kere terör eylemi düzenleyerek geri çağırmaya kalkışıyor.

Birincisi Çağlayan Adliyesi'nde savcımızın rehin alınarak şehit edilmesi, ikincisi o gece Okmeydanı’nda polisle çatışan gösteri eylemcileri, üçüncüsü de İstanbul’da Vatan Caddesi'nde Emniyet Genel Müdürlüğüne düzenledikleri bombalı eylem. 

Geldi mi Gezi Ruhu? Hayır.

Aksine pek çok kişinin aklının başına geldiğini izliyoruz sosyal medyadan. Avrupalılar ekonomilerini düzeltmek için epey çalışıyor değil mi? Hedef göstermeler ve işbirlikleri buram buram medyalarından  kokular salıyor etrafa.

Hem çalışıyor, hem de çalmak için epey uğraşıyor olmalılar.

Bir Yunan atasözü der ki; "Acıkmayan insan ekmeğin ne olduğunu bilmez."(3)

Gezi Rönesans, Çarşı da Michelangelo'su ise, ülkemizde ki Gezi ancak Avrupa Rönesansı, çarsısı da Avrupa Ekonomisi olabilir. 

Michelangelo zihni hala yontma taş devrinde yaşayan, kafasını kuma gömmüş teröriste terörist diyemeyen sanatçılarına ve sanatçılarımıza yutturabilir felsefesini. 

Çünkü biz atalarımızdan çağ açıp çağ kapatmayı öğrendik.

Rönesans dediğin nedir ki?

Zulüm 1453’te başladı diye duvarlara yazılar yazan eylemcilerimiz, kafalarını üç kere o duvara vurduktan sonra Michelangelo’ya selam söylesin. 

Bor'un pazarı bizde, eşeklerini alıp doğruca Vatikan’a sürebilirler. Rönesanslarını orada rahatça yaşasınlar. Hem de gezmiş olurlar. 

Daha Gezi Ruhu çağırma seansı için, elektrikleri kapatıp masaya tıklamaya gerek var mı?  Devir teknoloji çağı, isteyeni telefonla bağlayalım.

Nasıl olsa, Rönesans’a paralel bedava kampanya hatları ülkemizde bolca mevcut.



Duru Çağlayan, 02.04.2015, Sonsuz Ark, Çırak Yazar

Yararlanılan Kaynaklar:
1- http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/28624519.asp?utm_source=sm_tw&utm_medium=free&utm_term=post&utm_content=carsi_davasi_26_haziran_a_ertelendi&utm_campaign=spor_kriminal/adliolaylar
2- http://www.a24.com.tr/haber/yunanistandan-savciyi-vur-emri-gelmis-40022955.html?h=45
3- http://tr.wikiquote.org/wiki/Yunanca_atas%C3%B6zleri

Seçkin Deniz Twitter Akışı