5 Şubat 2015 Perşembe

SA1138/KY23-NN6: Nehir Nil Mısır'da: Ölüler Şehri Luksor, Nil Gezisi ve Aswan

"Seyahât etmenin bana kazandırdığı en büyük nimet, empati kurabilmek ve Allah'ın 'Rahman' sıfatını daha iyi anlamış olmak."

 Abu Simbel

Necip Mahfuz'un güzel bir sözü vardır, 'Korku ölümü değil, yaşamayı engeller' diye.. İnsanoğlu hayatı boyunca uğraştığı korkuların belki de en derini, ölüm korkusudur. Bu yüzden binlerce yıldır hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar, 'diğer taraf' korkusuyla ölüme hep bir hazırlık içinde olmuşlardır, hayata olan bağlılıklarını bu ölüm korkusu gölgelemiştir.

İbadetler ve dualar, o beklenen anın ve sonrasının sorunsuz atlatılması için yapılagelmiştir. Ölümü gerçek bir son olarak gören en kıdemli ateistin bile, içinde ölüm ve sonrasının tasasının olduğuna eminim. Çünkü vücudun bir ceset kimliğine büründüğü andan itibaren kapanan hayat kapısının ardındaki olası sürpriz, en inançsız insan için bile bir soru işaretidir.

Seyahât etmenin bana kazandırdığı en büyük nimet, empati kurabilmek ve Allah'ın 'Rahman' sıfatını daha iyi anlamış olmak. İnsanların kırmızı çizgileri inançlarıdır.

Oturduğumuz yerden çok kolay sarf ettiğimiz 'Kafir' kelimesinin keskinliği, bir Hintli'yi veya bir Budist'i, tapınağında büyük bir huzurla dua ederken gördüğünüz anda yumuşamaya başlar.

Onları anlamayı denersiniz. 'Kim bilir, belki ben de gelenekçi bir Hindu aileden doğmuş ve şu an bu tapınakta Tanrı Şiva'ya dua ediyor olabilirdim' diye düşünüp, önce inancınız için şükreder, sonra Allah'ın yarattığı alemler içindeki diğer kulları için de affediciliğini kullanmasını dilersiniz..

O tapınakta gördüğünüz, aslında yiyecek ekmeği bile olmayan Hindu, tapınağa girmeden önce tanrıları için kapıdan çiçekler, şekerler alır koyar. Bu onun için tanrılarıyla bir iletişim, ölümden sonrası için bir yatırımdır.

Tıpkı piramidi yaptırıp, içini öldükten sonraki hayatı esnasında kullanılmak üzere hazinelerle dolduran bir firavun gibi.

Evet, piramitler birer mabed mezarlardır... Ölümden sonraki hayat için yapılmış devasa şaheserler... Firavunların ölüm kaleleri... Dışının haşmeti kadar içini doldurulan hazinelerle ikinci hayatı  bir tür garanti altına almaca.. Ve bunları yaparken de ölünün ne kadar çaresiz ve etkisiz bir unsur olduğunu unutma..

Bin bir emekle yapılan bu mabed mezarlar içine konulan bu hazineler, zaman içinde soyguncular için büyük gelir kaynakları oldular. Yeni Krallık Döneminde bu durum, firavunları ölümden sonraki istirahatleri konusunda yeni arayışlara itti.

İhtişamlı kabirler yerine, görünmez mezarlar yapmayı denediler. Ve bunun için de yaşadıkları Teb'de (Luksor) bir Ölüler Kenti oluşturdular.

Yukarı Mısır'a seyahat, Eski Mısır Tarihi'nin ayrılmaz bir parçası olan ölüme yolculuğun izlerini aramanın, Kahire'den sonraki 2. durağıdır.

Nil

Kahire'den ayrılma hüznümü, dünyanın en büyük açık hava müzesi olarak adlandırılan Luksor (Luxor)'a gitme ve Nil'e kavuşma avuntusu hep azaltmıştır. Kahire'den Luksor'a ortalama 40 dakikalık bir uçuşla varılır.

Bu yolculukların en güzel tarafı, çölün sarılığını bir bıçak gibi kesen Nil havzasının yeşilliğini tepeden seyredebilmektir. Luksor'a indiğinizde sizi sıcak bir hava karşılar. Hele ki yolculuğunuzu kış ortasında yapıyorsanız, vücudunuzu saran bu sıcaklık sizi bir anda mutlu eder.

Luksor, Aswan'a yapacağınız gemi yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Önünüzdeki 4 gece, hayatınızdaki en güzel tecrübelerden biri olmaya aday Nil Nehri Gemisi'nde geçecektir.

Nil Nehri-Gemi

Luksor, Mısır'ın güneyinde yaklaşık 500 bin nüfuslu bir şehirdir. Şehrin asıl ismi Teb olmakla beraber, Araplar şehre ilk geldiklerinde gördükleri tapınakları saray sandıkları için, 'Kasr/Saray' kelimesinin çoğulu olan ve 'Saraylar' manasına gelen Luksor ismini vermişlerdir.

Luksor'un önemi Yeni Krallık Dönemi'nin başkenti olmasından gelir. Meşhur Ramses'lerin Şehri'dir aynı zamanda.

Bu şehirde sizi yoğun bir gezi programı bekler. Doğu Yakası'ndaki Luksor ve Karnak Tapınakları, Müze.. Batı yakasındaki Krallar ve Kraliçeler Vadileri'nde görecek çok şey vardır.

Eski Krallık döneminde yaptırılan devasa piramitlerin kolaylıkla soyulduğunu gören firavunlar, Luksor'da mabedi ve mezarı ayırma yöntemini seçmişlerdir. Bu amaçla ihtişamlı tapınaklarını Nil'in Doğu Yakası'na, gizli mezarlarını da Batı Yakası'na inşa etmişlerdir.

Karnak Tapınağı

Luksor aynı zamanda Nil gemi gezinizin de başlangıç noktasıdır. Geminize yerleştikten sonra ilk olarak Karnak Tapınağı'na gidersiniz. Yaklaşık 300 dönümlük arazi üzerine kurulu ve 3000 yıllık tarihi olan bu tapınak, dünyanın en büyük ibadethanesi olup Amon'a adanmıştır. Bu mabedin en can alıcı noktası Hipostil salonunda sizi karşılayan 134 devasa sütundur.

Karnak Tapınağı- Hipostil Salonu

Bu salonda gezinmek, kafanızı kaldırıp sütunları seyretmek eşsiz bir duygudur.

Kimi fantastik Mısır romanlarında, rahiplerin bu tapınaklarda uçarak yürüdüklerini ve bu sütunların yüksekliğinin nedeninin de bu olduğu yazar. Ne derece doğru bilemem, ama şu bir gerçek ki, Karnak Tapınağı'nda dolaşmak, hayal gücünüze çok iyi gelir. Aklınızdan bir sürü senaryo geçer eski günlere dair.

Luksor Tapınağı

Doğu yakasındaki bir diğer muhteşem yapı ise Karnak'tan yaklaşık 4 km uzaklıkta, Luksor kent merkezindeki Luksor Tapınağı'dır. Luksor Tapınağı'nın en önemli özeliği içinde bir Tapınak, bir Şapel ve bir Camii barındırmasıdır. Zira geçen yüzyıllar yapıya farklı kimlikler kazandırmıştır.

Tapınağın iç duvarlarının birinde, erkeklik organıyla resmedilmiş bir de devasa erkek kabartması vardır.

Hikayeye göre, Ramses şehrin tüm erkeklerini savaşa götürmüştür. Yalnız şehirden bir erkek saklanıp savaşa gitmemiş ve eşleri savaşa giden bir sürü kadınla birlikte olup onları hamile bırakmıştır. Savaştan döndüğünde durumu öğrenen Ramses çok sinirlenir ve adamın idamını ister. Savunma olarak adam 'Kötü bir niyetim yoktu, bunu neslimizin devamı için yaptım' der ve hikayeye göre de Ramses tarafından affedilir.

Karnak ve Luksor Tapınakları sfenksli bir yol ile birbirine bağlıdır. Bu yol son yıllarda yapılan kazı ve yıkımlarla tekrar ortaya çıkarılarak tapınaklar tekrar birbirlerine bağlanmıştır.

Uzun ve yorucu bir günün ardından geminizin güvertesine çıkıp ayaklarınızı uzatıp batan günü seyretmek, tüm yorgunluğunuzu alır.

Gemiler ortalama 60-70 odalıdır. İçlerinde restoran, havuz, gece kulübü, mağazalar bulunur. Odalar gayet geniş ve konforludur.

Sabahın ilk ışıklarıyla Batı Yakası'nda bulunan Krallar Vadisi'ne, yani Ölüler Şehri'ne yolculuğunuz başlar.

Krallar Vadisi

Luksor'dan yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculukla 18-20. Hanedanlık Firavunları'nın mezarlarına ulaşırsınız. Vadide 65 kadar firavun ve asillerin mezarları bulunmaktadır. Bu mezarlar genellikle yeraltına doğru inen tüneller şeklindedir. Tünelin sonunda da mezar odaları bulunmaktadır.

Maalesef bu mezarlar da yıllar içinde soyulmuş, tek miras mezarın duvarlarındaki eşsiz tasvirler ve lahitler kalmıştır.

Mezarların soyulmaya başlandığını gören eski Mısırlılar, en azından mumyaları kurtarabilmek için, bu mumyaları toplayıp bir kuyunun içine atmışlar. Bu kuyu sonradan keşfedilmiş ve cesetler gün yüzüne çıkarılmıştır.

Bu mezarlardan 20. yüzyıl başlarına kadar soyulmadan gelen tek mezar ise Tutankhamon'un mezarıdır. Ünlü arkeolog Howard Carter'ın Carnavon Lordu'nun sponsorluğunda gerçekleştirdiği yıllar süren arayışı, bir gün tesadüfen fark edilen bir basamakla gün yüzüne çıkmıştır.

Bu mezarlardan veya kazılardan çıkarılan eserler, 20 yy başlarında Avrupalılar tarafından çok rağbet görüyordu. Eserler ciddi paralara satıldığı için, zenginler arkeologları tarihi eser çıkarmaları için desteklemişlerdi. Eğer Tutankhamon Hazineleri'nin bulunduğu sırada Mısır Devleti önlem almış olmasaydı, bu değerli hazine kim bilir kimlerin koleksiyonunda olacaktı.

Krallar Vadisi'nden sonra sıra Hatshepsut Tapınağı'na gelir. Tapınak, nerdeyse tamamen restore edilmiştir.

Hatshepsut Tapınağı

Adını aldığı güçlü kraliçenin hikayesini öğretir size.. Bir de yıllar önce tapınağa yapılan terörist saldırı gelir aklınıza.

Tesadüf şu sıralar, ünlü Mısırolog Kara Cooney'in yeni çıkardığı ve Hatshepsut'u anlattığı kitabı 'The Remarkable True Story of Hatshepsut'u okuyorum. Çok güzel bir kitap.

Tapınağın Genel Görünüşü (Fotoğraf alıntıdır)
Kraliçe Hatşepsut Tapınağı, Luksor'da Deir El-Bahri bölgesinde bulunuyor. Tapınak-mezarı Atatürk'ün Anıtkabri'ne de mimari yönden ilham kaynağı olmuştur.

Bu gezinin bir diğer güzelliği de Alabastar denen şeffaf taşın ve granitin işlenip satıldığı hediyelik eşya atölyesini gezmektir. En sevdiğim şey, bu tip atölyelerde çalışan genç kızlarla sohbet etmek. O kızların gözlerinin güzelliği, ışıltısı başka hiçbir ırkta yok inanın..

O gün aynı zamanda geminin Aswan'a doğru yola çıkma vaktidir. Geminizin sirenler eşliğinde Luksor'dan ayrılışını seyretmek ve güneye doğru Nil'de ilerlemeye başlamak, tarifsiz bir güzelliktir.

Normalde Luksor-Aswan arası 180 km.dir. Gemiler saatte ortalama 30 km. hızla giderler. Yol üzerindeki Edfu ve Kom Ombo Tapınakları'nın gezilmesi ve kot farkından dolayı Esna civarlarındaki kanalda asansör için sıra beklemek de eklenince, yolculuk ortalama 2 güne yayılır.

Geceleri düzenlenen Arap eğlenceleri, kostüm partileri, mürettebatın sıcaklığı ve damak tadınıza çok yakın doyumsuz yemekler, seyahatinizi daha bir renklendirir. Nil gezisi dinlenmek için eşsiz bir fırsattır.

Edfu Tapınağı

Luksor ve Aswan arasındaki ilk durak Edfu'dur. Burası kırsalda yaşayan Mısır halkını tanımanız için de iyi bir fırsattır. Sokaklar gri entarili ve bembeyaz dişleriyle sizlere gülümseyen beylerle doludur.
Sakin bir şehirdir Edfu ve eski Mısır'ın en iyi korunmuş tapınağına sahiptir.  Tapınak yaklaşık 2000 yıllıktır.

Gemiden indiğinizde sizi faytonlar karşılar ve tapınağa götürür. Tanrı Osiris ve İsis'in tatlı aşkını ve gök tanrısı Horus'un doğum hikayesini duvarlardaki kabartmaların rehberliğiyle öğrenirsiniz. Bir diğer enteresan yönü de Nilometre denen ölçüm mekanizmasıdır. Firavun, Nilometre'ye göre Nil'in seviyesine bakar, sulamanın durumuna göre verimliliği hesap edip ona göre vergilendirme yaparmış.

Tapınağın sütunlarının üst kısımlarına bakıp yok olmaya yüz tutmuş renkleri gördüğünüzde, aslında bu yapıların rengarenk desenlerle dolu olduğunu anlarsınız. Bu halleriyle bile bu kadar muhteşem duran tapınakların orijinalini hayal bile edemezsiniz.

Benim garip hayallerim, beklentilerim vardır öbür dünyaya dair.  Layık olur da görürsek, 'Cennette keşke bir zaman makinası olsa' diye hayal ederim. Allah iyi kullarını mükafat olarak istedikleri bir çağda gezindirse ne güzel olur. Beni de alıp bu tapınaklara götürse mesela. Eski Mısırlıları ibadet ederken veya 'Walk like an Egyptian' hallerinde görebilsem onları... Hayal işte :)

Geminin Esna'da asansöre kaydırılıp yavaş yavaş aşağı inmesini seyretmek de farklı bir zevk. Volga Nehri gezimde de bu asansörlerden tam 17 tane vardı.

Kom Ombo Tapınağı

Kom Ombo yolunuzun üzerindeki bir diğer tapınak. Edfu Tapınağı ile aynı döneme ait. İçinde bulunan timsah mumyasından dolayı Timsah Tapınağı olarak da anılır. Bu tapınağın özelliği;Mısır takviminin, dönemin ameliyat aletlerinin ve en iyi doğum yöntemlerinin duvarlardaki kabartmalarda tasvir edilmiş olması.

Mısır tapınakları kabartmalarının ne anlattıklarını öğrendiğiniz zaman yeni bir dil öğrenmiş gibi mutlu olursunuz. Her figürün bir anlamı var, duvarlar resimli kitaplar gibidir resmen. Bu konuda Mısırlı rehber arkadaşlarımın bende emeği büyüktür, sağ olsunlar büyük bir sabırla sorularıma katlandılar.

Mısırlıların espri anlayışı meşhurdur, akıllı espirileriyle sizi gülme krizine sokarlar. Bu güzel sohbetler sayesinde, sıkılmadan çok şey öğrendim onlardan.

Artık son durak Aswan'dır.. Granit madeninin şehri Aswan.

Aswan

Dünya geneline Mısır'dan yayılmış tarihi obeliskler (dikilitaşlar) Aswan'da yapılıp Luksor'a Nil üzerinden transfer edilmiştir. Bu anlatıldığı kadar kolay bir iş değil. Tonlarca ağırlıktaki bir kütlenin kesilmesi, hiyeroglifle döşenmesi, Luksor'a nakli ve tapınakta dik duruma getirilmesi... Üstelik binlerce yıl önce..

Aswan'da bitirilememiş bir obelisk ziyaret edilir. Burada anlarsınız bu prosedürün aslında mucize gibi bir şey olduğunu. Aswan'da ayrıca 1970 yılında Rusların yardımıyla yapılmış Aswan Barajı ziyaret edilir.

Baraj, Nil'deki taşkınları önlemek amacıyla yapılmıştır. Barajın yapımında sular altında kalacağı için farklı bir yere taşınan bir şaheser vardır, Abu Simbel.

Abu Simbel

Abu Simbel'e Aswan'da otobüsle veya çok kısa bir uçak yolculuğuyla ulaşırsınız. II. Ramses tarafından yaklaşık 20 yılda yapılmış, Ramses heykelleri ile süslü devasa bir eserdir.

Aswan'a her gittiğimde Eski Cataract Otel'e gidip terasında mutlaka bir kahve içerim. Burası Agatha Cristie'nin 'Nil'de Ölüm' adlı romanını yazdığı yerdir aynı zamanda. Müthiş bir gün batımı manzarası vardır.

Aswan'da akşamları çıkıp Nil kenarında yürümek, sokaklara dalıp çöl insanının aslında geceleri yaşadığına şahit olmak farklı bir deneyimdir. Bir de Nil üzerinde mutlaka feluka denen yelkenlilere gezinmek gerek.  Bu yelkenliler genellikle Nubyeliler tarafından işletilir.  Nubyeliler Aswan'da yaşayan siyahi bir ırkıtır ve dilleri farklıdır.

Genelde Aswan Mısır seyahatinin son noktasıdır. Ama dilerseniz 2 günlük bir Kızıldeniz tatiliyle turunuzu sonlandırabilirsiniz. Bizim gibi deniz turizmi merkezi bir ülke vatandaşı için bu çok cazip olmayabilir. Ama bana sorarsanız mutlaka Sharm el Sheikh'e gidip tabanı cam teknelere binip denizin altını seyretmek  veya dalış yapmak gerek. Zira denizin altı rengarenk balıklarıyla kocaman bir akvaryum gibidir.

Sharm el Sheikh gibi bir diğer ünlü şehir, Hurghada'dır. Tarz ve kalite olarak bana göre Sharm daha güzeldir.

Devrimden önce, Kızıl Deniz kıyısına büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Sıkıntılı geçen son 4 sene Mısır'ın geleceğinden çok şeyi alıp götürdü. Yatırımlar ya durdu, ya da yatırımcısını büyük zarar soktu.

Mısır'ın 3 önemli gelir kaynağı var. Petrol, Süveyş Kanalı ve Turizm. Maalesef turizmde kayıp büyük..

Görünen o ki, yakın bir gelecekte de mazideki güzel günlere dönme ümidi yok.

Dualarım seninle Mısır...


Nehir Nil, 05.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları


Not: Fotoğraflar Nehir Nil tarafından çekilmiştir.


Seçkin Deniz Twitter Akışı