18 Aralık 2014 Perşembe

SA1047/KY20-MEK4: Ez Hêç Kesem

Sonsuz Ark'ın Notu: 

Aşağıdaki yazı Sonsuz Ark'ın tasavvuf karşıtı hassasiyetlerinin farkında olan Konuk Yazarımız Mustafa Ekici'nin 'tasavvuftaki aşırılığı dışarıda tutan yaklaşımı'na saygı duyarak yayınladığımız bir yazıdır; yazarımızın anladığı ve yorumladığı biçem budur. Seçkin Deniz, 18.12.2014

‘Sarığımı cübbemi ve kafamı mahiyette bir saydılar,
Bir terazide tartıp,
Bir dirhemden de az bir paha biçtiler,
Be hey adam, sen hiç alemde namımı işittin mi,
Ben hiç kimseyim,
Hiç kimseyim,
Hiç kimseyim ben’

Aşıklık mesleğinin zirvesi Celaleddin, kendisine biçtiğimiz, yaşarken ve vuslatından sonra sevenlerinin ve müritlerinin kendisine verdiği bütün payelerle adeta alay eder. Nerdeyse bütün şiiri kendi ve insanın etrafına örülen bu gerçek dışı dünyayı hor görme, kendinin ve insanın iç burkan gerçekliğine bir çağrıdır. İnsan varlığının içkin olduğu derin yalnızlığı ve bunu gidermek için saptığı dramatik yollar, etrafımıza kendi ellerimizle ördüğümüz tuzaklar konusunda Celaleddin’in çığlığı asırlar ötesinden bizi uyarmaya devam ediyor.

Gitme diyor, uzaklara gitme, terke etme, yüz çevirip harap eyleme gönlümüzü diyor, kalbimizi kırıp alemi çevirme cehenneme.

Sana dediklerim diyor içimdeki okyanusun sahilindeki sakin dalgadır sadece, ötesine dik gözlerini, zorla kendini, dalgalara değil okyanuslara bak, takılma bu sefil alemin oyunlarına.

Hepimiz bir’iz diyor, sen ve ben iç içe iki halka gibiyiz, bir elin sırtı ve ayasıyız, ne sen, ‘ben’ demekle kendini benden beri kılabilirsin ne ben ‘sen’ demekle kendime senden gayrı bir varlık imkanı bulabilirim. Hepimiz bir tek şeyiz, o halde ayrılık gamı çekme/çektirme ey sevgili…

Acı ile yüzleş diyor, aşk ile yüzleş, bırak sarhoşluktan harap olsun ruhun, bırak yollara düşüp perişan dolansın alemi bir zaman, bak etrafa, var kılınan ne varsa hepsi esrik değil mi, hangisi farkında varlığının, bırak aşk tepelesin seni, tepele diyor aşka, tepele beni, beni buraya bağlayan ne varsa hepsinden azad eyle beni, bir cesur çığlığa çevir de al götür beni varlık yanılsamasının taa ötesine, aklın da, tahayyülün de ötesine, bir varsayıma dönüşmekten kurtar beni.

Cami’de, Medrese’de verdiği vaazlarda insanın sosyal yaşamda muhtacı olduğu asgari düzeni hep vaaz etti. Adaleti, hukuku, ahlakı vaaz etti, ama içinde yanan kor’a asla bigane kalmadı. Bütün mirasını bu kor üzerine kurdu çünkü insanın bütün düzen arayışının bu kendini özgürce var kılma ameliyesi için olduğunu asla göz ardı etmedi. Bu yüzden sürekli uyardı, bu kadar savaş, bu kadar hır gür niye diye isyan etti, bu ayrılık gayrılık niye diye isyan etti, çoğu zaman bir inlemeye dönüşen şiirinde ‘yeter’ diye yalvardı, savaşma artık, vurma dedi, arkadan konuşma, kalleşlik yapma, ben deyip kendini kenara koyma dedi, kapıya gel, aleme gel, insana gel, her kes o nefha’dan bir pay sahibi, hepimiz o derin ve sonsuz okyanusun kendisiyiz, damla kılıp kendini harab eyleme ey!

Gündelik hayattan kopmadan gündeliğin bu kadar dışında yaşama becerisi Celaleddin’de gerçek bir zirve yaptı. Kendi bedeni gibi alemi de kendini gerçekleme, aşk üzere bir yeni alem inşâ etme, derin arayış ve kavrayış ameliyesinin bir zemini saydı, bu yüzden sürekli bir şekilde uyardı kendini ve herkesi, sakın ha develer gibi saldırmayasın bütün bu ota çalıya, bu yaprak bu dal sana görünenden başka bir şey, sen rızkını daha yüce bir varoluşta ara, bu ota çalıya sakın ha hak ettiğinden daha fazla bir değer kılma.

Hepimiz dedi karanlık bir duvardaki resimler gibiyiz, daha fazla değil, şimdi bir ışık düşer üzerimize var kılar bizi, bir nefha üfler boşluğumuza kalkar yürürüz birazdan belki. Bu nefha işte aşk dedi, aşka burun kıvırma, aşk ile olgunlaşır meyva, aşk ile bu kuru toprak can olur, aşktır sana meftun kılan alemi.

İnsanı, her zaman görünenden, duyulandan daha fazlasına talip olmaya çağırdı. Bunun için seni sınırlayan şeylere aldırma dedi, ayıplanmaya aldırma, arkandan konuşulmaya, itilip kakılmaya aldırma dedi, sen dedi bir Burak’ın sırtında alemleri ışık hızından da öte bir hızla geziniyorsan yerde sürünen yılana çıyana ne diye aldırıyorsun ki? Sen krallarla, sultanlarla dostluk eyleyip, muazzam sofralarda aşk şarabı nuuş eylerken ne diye sefilin, aşağılığın, nadanın kir ve pasında gözün olsun a gözüm?

Celaleddin iflah olmaz bir ümit aşılayıcısı, karanlığın en dibinde sehere dikkatimizi çeken bir cesaret işçisi. Yolda yürümesen bile daima yolun başını gözet dedi, yer yer isyana kaçan serzenişlerinde bile sevgilinin bir tebessümüne dair umudun üzerine kurdu şiirini. Bir güleceksin, biliyorum dedi, bir tebessüm edeceksin ve alemi bahar kılacaksın yeniden, bu zemherinin tam göbeğinde tebessümüne dair bir umuttur bizi kor halinde tutan.

‘Beni söylediklerimde arama...
Ben söyleyemediklerimde gizliyim...
O göremediğin koskoca derya gönlümdür,
Gördüğün sahil ise dilim...
Kıyılarıma vuran dalgalara şaşma...
Onlar aşktan gel-git'im...
Beni kendinde, kendimde arama...
Ben hem bende hem sende bir gizim...
Beni Mecnun'dan, Leyla'dan sorma...
Ben yalnız Mevla'dan bir izim...’


Mustafa Ekici, 18.12.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 



Seçkin Deniz Twitter Akışı