16 Haziran 2014 Pazartesi

SA720/ KY11-TG24: Rus Perspektifi: Kırım Sonrası Dünya/ Yeni Dünya Düzeni Senaryoları-1

“Rusya dünyayı değiştirmeye karar vermiştir ve büyük bir risk almaktadır.”
Kartcev Dmitry, Vladimir Shpak, Andrey Veselov, Nikolai Anischenko ortak çalışması,
18 Mart 2014


Şüphesiz dünya Kırım’daki olaylardan sonra asla eskisi gibi olmayacak. Şu ana kadar uluslararası anlamda eşi benzeri görülmemiş şekilde Rusya, Batı’yı bir karar almaya zorluyor- ya onu gelişmiş ülkeler kulübüne eşdeğer bir üye olarak kabul edecekler ya da onu şimdi ve sonsuza dek dışlayacaklar ve sonrasında ülkemiz (Rusya) kendi ayakları üzerinde durmaya çalışacak. RusRep, yeni dünya konfigürasyonunun nasıl olabileceğini ortaya çıkartmaya çalıştı. Tarafımızdan öngörülen senaryoların her biri günümüz dünyasına dayansa da sonunda ne olacağını önümüzdeki günler belirleyecektir.

Bugün Kırım’da olanlar neden eşi benzeri görülmemiş şeklinde tanımlanabilir? Her şey oldukça basit: Savaş sonrası küresel politikaların temelini, sınırların dokunulmazlığı prensibi oluşturmuştur. Genel anlamda bu prensip Sovyetler Birliği’nin dağılması ve sosyalist blokun çöküşü sırasında çiğnenmiştir, fakat Yalta ve Potsdam konferanslarında esas ve öncelikli olarak tartışılan,  bir ülke tarafından diğer bir ülke parçasının ilhak edilmemesi prensibiydi. Bu prensip, büyük (veya çok büyük olmayan) güçlerin aşırı büyümesine karşı bir engel ve mutlak anlamda güçler dengesi sağlayacak bir garanti olarak görülüyordu.


Yugoslavya’daki savaş ve Kosova’nın bölünmesi 1991’den sonra gerçekleşti, fakat bu durumda bile bölgesel milliyetçi güçlerin can atmasına rağmen bölge Arnavutluk’a katılmadı. Daha önemlisi bütün bu gelişmeler sırasında garantör ABD, küresel bir polis görevi üslendi. Bu, şu anki olaylar için eşi benzeri görülmemiş deme sebebimizin ikinci delilini oluşturmaktadır: Son çeyrek yüzyıl içerisinde ABD kadar kendi ulusal menfaatleri uğruna uluslararası normları bariz bir şekilde umursamama cüretinde bulunan başka bir ülke daha yoktur.

Moskova niye böyle bir seçim yaptı? Çünkü şunu fark etti ki; uluslar arası ilişkiler sisteminde bir değişim olmazsa kendisini bekleyen durgunluk ve ardından çöküşten başka bir şey değildir. Bu yüzden farklı bir şekilde davranması beklenemezdi.

Rusya’yı kabul edecek ya da ilk ve son kez onu reddecek olan Batı’dır, özelde de Avrupa’dır. Fakat bu durumda Rusya sonuna kadar direnecektir ki, tarihimize bakıldığında bu tavrın işe yaradığı görülebilir.
Rusya dünyayı değiştirmeye karar vermiştir ve büyük bir risk almaktadır.

Senaryo 1- Çok Kutuplu Bir Dünya

Esas Oyuncular: Lizbon’dan Vladivostok’a kadar AvroRusya, ABD, Çin.
(Belki gelecekte: Bolivarcı Cumhuriyet-Latin Amerika ülkelerinden oluşan Birlik, İslami Hilafet)

Geliştirmeler: ABD, Rusya’ya karşı katı tedbirler uygulamakta ve Kiev’de bulunan yeni otoriteden hiçbir tavize yanaşmamasını talep etmektedir. ABD Genel Sekreter Yardımcısı Victoria Nuland’ın AB politikasına uyan Washington, Avrupalıların ne düşündüğünü umursamamaktadır.

Bu sırada Moskova ve Avrupa Birliği-özellikle Berlin ve Paris- arasında gizli müzakereler devam etmektedir ve taraflar Kırım ve kısmen Ukrayna’nın güneybatısı üzerinde anlaşmaya varmıştır. Sonunda Ukrayna’nın federal bir sisteme geçişine odaklanan, ülkenin en büyük konferansı gerçekleştirilir.

Diğer yandan Kiev’de bulunan otorite Rusya ve AB’den mali destek almaktadır. Böylece iki sandalyede birden oturan Yanukovych hükümeti hem Avrupa entegrasyonunu hem de Rus pazarına erişimi elinde tutmayı hedeflemektedir.

Bu tür bir senaryonun gerçekleşmesi halinde, Kırım için bir yandan “tarihi seçim” anlamında Kırımlılara saygı taşıyan, diğer yandan da en azından resmi olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne zarar vermeyecek özel bir statü oluşturulabilir. Örnek olarak dünya savaşları arasında “özgür şehir” olarak isimlendirilen Gdansk’ı vermek mümkündür. Kırım resmi olarak Ukrayna’nın bir parçası olarak kalır ancak Rusya’nın koruması altında. Aynı konferansta Moskova, Kosova meselesindeki pozisyonunu yeniden değerlendirmeye hazır olduğunu ifade eder.

ABD’nin uzlaşmacı olmayan tavrına karşılık Rusya ve Avrupa arasındaki bir yakınlaşma kaçınılmaz olmuştur. Neticede bu durum, şu an ön görülemeyecek şekilde Rusya ve AB arasındaki işbirliği ile sonuçlanır. 

Felsefe: Rusya’nın perspektifinden bakacak olursak bu senaryonun kalbini 20.yy küresel ihtilaflarını büyük ölçüde önceden belirleyen, yüzyıl önce gerçekleşmiş bir tarihi kırılmanın düzeltilmesi oluşturuyor. O zamanlar Rusya, Batı Avrupa ile ilgili menfaatlerinin bulunmadığını ve Almanya’ya karşı kendisine yardım edeceklerini umut ettiği deniz imparatorlukları, Britanya ve Fransa ile ittifak kurdu. Sonuç: İki dünya savaşı ve yenilgiyle beraber yeni bir deniz imparatorluğu olan Birleşik Devlerle ihtilaf.

Şimdi elimizde ne var? Fransa, artık bir deniz imparatorluğu değildir; Almanya, liderliği tanınmış olmasına rağmen geçmişin yükü ile ihtiyatlı davranmaktadır. Avrupa’da çıkabilecek çatışmaların yarısı Paris ve Berlin arasındaki savaş sonrası işbirliği sayesinde engellenmiş, geriye kalanlar ise Moskova’nın bu eksene dâhil olmasıyla engellenebilecektir. Örneğin seçimlerinde sürekli karasızlık yaşayan Ukrayna bir sınır olmaktan çıkacaktır.

Kıta Avrupası’nın temel menfaati, Immanuel Wallerstein tarafından “Ukrayna’nın Parçalanmasının Jeopolitiği” isimli makalede ortaya koyulmuştur. Makalesinde Wallerstein, şekillenen ABD-Çin ittifakı karşısında küresel süreçlerin dışına atılmamak için tek çarenin Rusya ile ittifak olduğunu belirtmiştir.

Jeopolitik: Oligarşi dünyasında sadece büyük bir oyuncu önemli bir role sahip olabilir. AvroRusya’nın aciliyeti, birleşme sürecini harekete geçirmektedir. Bu durumda Büyük Avrupa, devasa fakat sınırsız olmayan sınırlara sahip, kendi yakın sınırları dışında olan bitenle fazla ilgilenmeyen klasik bir kıta imparatorluğudur. 

Örneğin Afrika’daki veya Ortadoğu’daki gelişmelerle bir noktaya kadar ilgilenebilir. Aynı zamanda, Avrupa ve Rusya olmaksızın ABD ve Çin, dünyanın geriye kalanını kontrol etmek için yeterli kaynağa sahip olamayacak, bu da geleneksel bölgesel güçlerin statülerini dünya güçleri seviyesine yükseltebilmesi anlamına gelecektir. Bunun anlamı, uzun vadede Latin Amerika ülkelerinin şöyle veya böyle birleşerek Bolivarcı Cumhuriyeti yeniden oluşturacak olmasıdır.

Ortadoğu’da Türkiye ve İran arasındaki liderlik mücadelesi devam etmektedir ve sonuçta ikisinden birisi İslam Dünyası’nı birleştiren bağımsız bir oyuncu haline gelecektir.   

Politik Ekonomi: Büyük Avrupa saf pragmatizm üzerine kuruludur. Rusya ve ABD arasındaki yıllık ticaret 35 Milyar Dolar seviyesindedir. AB ve Rusya arsındaki çift taraflı ticaret hacmi 400 Milyar Dolar’ın üzerindedir. Moskova’ya uygulanacak yaptırımlar şüphesiz Avrupa’ya da kaybettirecektir. Ticari yaptırımlar iki tarafı da etkileyecek ve bumerang gibi dönüp Brüksel’i de vuracaktır. Bunun yerine AB ve Rusya arasında kolaylaştırılmış vize uygulaması müzakereleri devam eder. Bunun ardından belirli sayıdaki gümrük engeli ortadan kaldırılır. Avrupa için Rusya, sadece bir enerji sağlayıcısı değil aynı zamanda endüstrileşmiş Almanya’nın sahip olmadığı, gelişmiş internet teknolojisi sağlayıcısı haline gelir.

Belirli bir noktada AB’nin mutlak yapısı yeniden düzenlenir. Eğer Rusya Birliğe katılmazsa işbirliği içindeki en yakın devlet haline gelir. Rusya ve Ukrayna’nın her ikisi de sınırlar ve vizeler söz konusu olmaksızın birleşik Avrupa’nın bir parçası haline gelmiştir, bu yüzden hiç kimsenin Kırım’ın toprak bütünlüğü konusunda endişesi yoktur. Kırım, Avrupa için kaplıca ve iletişim teknolojileri merkezi haline gelmiştir.

Büyük Avrupa, sınırları dâhili (Balkanlar, Baltık ve aynı zamanda Ukrayna) ve harici (Merkezi Asya) göz önünde bulundurulduğunda iki yönlü bir geliştirme ortaya koymaktadır; gelişmiş enstitüler ve Avrupa’da hareket kabiliyeti artırılmış eğitimli orta sınıf-Rusya’daki altyapı ve yeni iş alanlarının geliştirilmesi.

Hassas Noktalar: Çok kutuplu dünyanın yeniden inşası bizi tek belirgin bir farkla 20.yy’ın bir dönüm noktasındaki şartlara geri götürür: Şu anda yeni bir dünya savaşının önünü etkin olarak kesmekte olan nükleer silahların mevcudiyetidir. Bu sebeple, ülkeler arasında oluşturulan birlikler arasında çıkacak bir savaş ekonomik ve politik düzlemde gerçekleşecektir. Yani “yeni Avrupa”nın karşılaşacağı sorun eskiden olduğu gibi tek biçimli değildir. 

Örneğin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Doğu Avrupalı elitler yönlerini Berlin’den ziyade Washington’a çevirmektedirler. İşte, ABD’nin bağları gevşemiş bir Avrupa imparatorluğunda, çatışma ve ihtilaf tohumlarını ekmek için hedef alacağı nokta burası olacaktır. Rusya’nın ortak bir çatı altına entegrasyonu, sahip olduğu devasa boyut yüzünden oldukça sorunludur.

 Bu durumda Berlin şiddetle gerçek federalizasyon önerisi getirecek, Rusya ise dağılma korkusuyla bunu ret edecektir. Avrupa dışındaki dünyanın büyük bölümü çöküşe doğru giderken bu durum halkların infialine sebep olacaktır. Kırım olayından sonra anlaşmazlıkları uygar anlamda çözümlemeye yönelik herhangi bir süreç bulunmamaktadır.

                                                                                              Devam edecek>>…

Tamer Güner, 16.06.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri



Makalenin orijinali ve tamamı için:

Makalenin İngilizce çevirisi için:



Seçkin Deniz Twitter Akışı