27 Eylül 2013 Cuma

SA426/IE16: Ağıtlar Bir Tür Vedalaşmadır

“Ödünç verilmiş ağıtlar, bir gün bir başka ölünün ağıt töreninde geri alınmak üzere tasarlanmıştır.”


Ağıtlar bir tür vedalaşmadır; daha çok bağıran, yırtınan bir an önce unutmak isteyendir... Unutmak ve geleceğin sorunsuz, çakıltaşsız, çapaksız bakışlarından geçmişin çekirge ayaklarını çekip fırlatmak ve geçmişte kalan kişiye bağlı bütün canlılıkları yok saymaktır ağıt yakmak. Yok saymak, yok sayarak bağımlılığın keskin sınırlarını aşmak, ağıdı var kılan esastır; paralı ağıtçıların, gönüllü ağıtçılarla örtüşen asıl görevi de budur.

Vedalaşmalar, unutmak isteyenler içindir. Tarihe ve insana karşı hatırlamak gibi bir yükten kurtulmayı seçenlerin, özgüven denilen suçtan arınmış ya da suça bulaşmamış özgün ruhların taklitçisi olmak gibi bir seçenekleri olduğunu sanmaları dolayısıyla ağıtların reklamcı genlerine duydukları ihtiyaç hiçbir zaman değişmemiştir.

Ölülerin arkasından dökülen gözyaşları, gösterilen ilginin gücüyle değer kazanır. Ne kadar çok gürültü varsa o kadar çok acı resmeder ağıtlar; o kadar çok aldatılır sanılır ölülerin aldatılmayan ruhları; aldatılanlar, çoğunlukla aldatıldıklarını çok bilen dirilerdir. Birbirlerini doğru anlarlar.

Yas tören yerlerinin nâkıs, bezdirici ve esefle ikiyüzlülük üretici karakterinde, ağıtlardan üretilen karşılıklı çıkarların aklı vardır. Ödünç verilmiş ağıtlar, bir gün bir başka ölünün ağıt töreninde geri alınmak üzere tasarlanmıştır. İyilik, ölümün doğurduğu acıyı, kopuşu paylaşarak azaltmak, ağıt törenlerinin siklet heybesinde mevcut değildir. Dirilerin gösteriş merakı ağıtların sahte vedalarında kendini teşhir eder. Saklı kalma özelliği yoktur.

Ağıtlar bir tür vedalaşmadır; daha çok bağıran, yırtınan bir an önce unutmak ve hayatına devam etmek isteyendir. Ölü’nün ruhlarında bıraktığı izlerdeki günahkâr paylarını sessizce geçiştiremeyenlerin, herkese duyurdukları sesteki sahte acı, diğerlerinin, ölümün hayattan ayıran keskinliğini hissetseler bile, anılarından kopmak istemeyenlerin kulaklarında patlar.

Ölü’ye yürüyen duyguları kaskatı kesildiğinde, ölünün sağdan soldan fısıltılarla dökülen hâtırâlarında tekrar tekrar teselli bulanların kulakları bu patlayışlarla acıyı derinleştirir. Ağıtçıların samimi duygulara yaptığı en büyük kötülük de budur.

Ölüm, yaşanmışların doğurduğu hiçbir şeyi koparıp atacak güce sahip değildir. Kızarmış gözlerin gizli gizli ağlanmış zamanlarda biriken şeylere parmağını uzattığını görenler, ağıtsız, vedasız bir özgeçmişin bütün içtenliğine o an şahitlik ederler.

Ölünün arkasından yürüyen duyguların sahipleri ölülerin ruhlarından alacaklı olmadıklarını bilirler. Ölülerin ruhlarının alacaklı oluşları onları tedirgin etmez.  Bir an önce unutulmak istenen günahlar yoktur bu yürüyüşte. Hatırlamak ve ölümü unutmak, ölüme, ölünün öldüğüne inanmayarak unutmak için çarpan kalplerin sesi duyulur bu yürüyüşte. Ağıtların sahte kurgularından yayılan vedaların, gerçek birer veda olmadığını oradaki herkes, ağıtçılar dâhil herkes bilir, çok iyi bilir.

Bitmeyen ağıtlar vardır toplulukların tarihlerinde. Bitmeyen ve her yıl tekrarlanan ağıtlar. Tekrarlandıkça dirilerin çıkarlarına, birbirleri ile ilişkilerine yön ve güç veren ağıtlar. Şiirlerle, duruşlarla, marşlarla, şarkılarla diri tutulan ölünün öldüğü her gün, sonraki her yıl için yeni bir arınmadır, yeni bir bağışlanmadır, yeni bir vedalaşma ve yeni bir çıkar ilişkisidir.

Putların çarkına dişli üreten dirilerin birbirlerine baka baka birbirlerini aldattıkları herkes bilir. Onların ağlayacak ölüsü kalmamış ölüler için her yıl yeniden ve ısrarla, ağıt törenleri ile birbirlerini ağırlamalarının esası budur. Paralı ağlayıcılar yerine parayı ağıtlarının arasına sıkıştırılmış bir ödül olarak bekleyenlerin en iyi, en kusursuz törenleri, ölünün günahlarını bilerek ve o günahları diri tutarak ilerlemek isteyen sahtekâr dirilerin icadıdır.

Ağıtlar bir tür vedalaşmadır; iyiliklerden, doğru düşüncelerden, ruhlarındaki en duru, en insan özelliklerden bağıra, çağıra kaçıp kurtulmak isteyenlerin tören sesleridir. Unutmak ve geleceğin sorunsuz, çakıltaşsız, çapaksız bakışlarından geçmişin çekirge ayaklarını çekip fırlatmak ve geçmişte kalan kişiye bağlı bütün canlılıkları yok saymak, ancak ölüden faydalanmaya devam etmektir ağıt yakmak. O yüzden ödünç veren ağıtçıların sesini herkes duyar. Tutulan yas; hesapların erkenden derlenmesi içindir.

Ölünün arkasından yürümekte ısrarlı olan duyguların sahipleri asla ağıt yakmaz; yas tutmaz.


Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 26.09.2013



Seçkin Deniz Twitter Akışı