1 Haziran 2013 Cumartesi

SA249/KY3-NT1: Masum Değiliz!

"Sorunlara çözüm bulmak yerine, sorunlara maruz kalmaya rıza gösterdik."


Herkes bir şeyler yaparken kaç kişi ne yaptığını fark ediyordur acaba?

Yaşamak sadece yaşamaktan mı ibarettir?

Yaşarken neyi yaşıyoruz? Yaşamak istediklerimizi mi, yoksa yaşamamız gerekenleri mi?

Yığın haline gelmiş, edilgen bir toplum en çok da “yaşam” üzerinden maruz kaldığı saldırılarla mahvolmaktadır.

Sürekli “Mutluluk edebiyatı”nın yapılması bundan ötürüdür.

Mutsuzlaştık, çünkü yaşamın amacını unuttuk ve tadını kaybettik.

Sorunlara çözüm bulmak yerine, sorunlara maruz kalmaya rıza gösterdik.

O kadar kendimizi kaybettik ki, kendimizi kaybedişimizi bile unuttuk.

O kadar çok maruz kaldık ki artık duyarsızlaştık.

Şöyle bir başımızı kaldırıp bakmadık nasıl bir çukurun içinde olduğumuza.

Yaşama amacını kaybedip ahlaksızlaşan bir toplumu kendi ellerimizle inşa ettik.

Geleceğimizi kendi ellerimizle yıktık.

***

Geçenlerde duyduğum şeylerle beynimden vuruldum.

Daha 7-8 yaşlarında üç kız çocuğu birbirlerine anlattığı şey, bilmem hangi dizinin karakterlerinin yediği halttı. Duymaktan bile utanacağımız şeyleri konuşanlar daha oyun oynama yaşındaki çocuklar.

Bu çocukların böyle yetişmesinin sorumlusu kim, sebep ne? Çocuklar diyorum; geleceğimiz diyorum.

Rastgele gireceğiniz bir internet cafede, muhtemelen sigara dumanından dolayı nefessiz kalacaksınız, kimin kime küfrettiğini ayırt edemeyecek kadar çok küfürlü bir ortamda, çoğunun bağımlısı oldukları oyunları oynarken bir kısmının da cinsel içerikli şeyler izlediğini göreceksiniz. Peki ne kadar umrunuzda olacak bu? Yeterince duyarsızlaştık.

Ya okuyup yurduna, milletine hayırlı birer insan olsunlar diye, bin bir emekle okula gönderilen çocukların hali nicedir?

Uyuşturucuya, alkole, sigaraya başlamanın ilk adım yeri olmuş okullar. Her türlü ahlaksızlığın başlangıç noktası karma eğitim veren okullarımızdır. Hiçbir kötülüğü bilmeyen saf zihinli bir çocuk, bu okullarda her türlü kötülüğü öğreniyor.

Bugün devlet eliyle, genelevler vasıtasıyla fuhuş yaptırılıyor.

Bahis şirketleriyle kumar oynatılıyor. Medya vasıtasıyla ahlaksızlığın girmediği ev kalmadı.

Sanal dünya boşanma olaylarının yarısını teşekkül ediyor. Aile içi şiddettin tamamı medyadan, kumar oyunlarından ve sanal dünyadan kaynaklanıyor.

Çarşıda, pazarda kim kimi artık kandırabildiyse. Ezik domatesler daima en arkada dizili, terazinin ayarı bozuk, meyveler kimyasal maddelerle renk değiştirmiş, yumurta bile tavuktan değil artık.

Sokaklarda her gün hırsızlık olayları, “niye bana baktın” kavgaları, bir sıraya dizilip oturmuş bakışlarıyla kadın gözleyenler…

Suç işleyenler beş yıldızlı hapishanelerde kötülük alanında uzmanlaşıp çıkıyor. 
Zaten çoğu suç bizde suç bile görülmüyor.

Nereden baksak aslında bir ahlaksızlık kaosunun içindeyiz.

Duyarsızlaştık, duyumsayamaz hale geldik ve en acı olanı hep maruz kaldık.
Yaşadığımızı zannettik sadece yaşamakla.Oysa yaşamanın amacını ne güzel özetlemişti Bediüzzaman: "Gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlâhiye ile ve secâyâ-i hasene ile tahallûk etmek[tir]"

***

Ve soruyorum.

Fuhuşa, kumara ,içkiye, müstehcenliğe ve her türlü kötülüğün neşvünema bulmasına müsaade edip teşvik eden bir devlet ve buna sesini çıkarmayan bir halk nasıl masum olabilir?





Nurullah Tuna, Sonsuz Ark, 31. 05.2013

Seçkin Deniz Twitter Akışı