4 Mart 2024 Pazartesi

SA10616/SD3032: Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar 4: Cennet Yaprakları: 'Hayat Veren' Cehalet

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Aydınlanma, insanın doğasında var kılınan arlanmayı, daha doğrusu utanmayı kaldırmak için miydi? İnsanların apış arasına ışık tuttuğunda üniversiteler, insanı aydınlatmış mı oluyorlardı? Şimdi bunu sorgulamayacağız da ne zaman sorgulayacağız?"

Üniversiteler ne iş yaparlar?

Karmaşadan, akılsızlıktan, ahlaksızlıktan, kuralsızlıktan, kötülüklerden ve karanlığın her türlü saldırılarından yorgun zihinlerin isyan ettiği an sordukları soru bu olmalıdır; belki budur, belki değil, kesinlikle budur.

Sahiden üniversiteler ne iş yaparlar? Aydınlığın kanatlarını mı takarlar insanlara?

Hepimiz aydınlanmış yüzyılın çocuklarıyız; bu, geçmiş milyonlarca yıllık insanlık tarihinde ulaştığımız en aydınlık zirve; ancak bir o kadardan daha fazla karanlık, belki aydınlıkla karanlığın iç içe geçtiği benzersiz bir zaman bu zaman.

‘Aydınlanmış yüzyıl’ doğru bir tanımlama; çünkü son elçi gönderilmiş, son felsefi çıkarımlar denenmiş, ilk andan bugüne insanları büyüleyen, çekip kendi ruhuna yakınlaştıran bütün felsefî akımlar iflas etmiş ve insanın bütün sırları arsız bir şekilde herkesin gözleri önünde, cinsel organlarının çizdiği rotada paçavraya dönüştürülmüş durumda ve bu bin bir lanet okunacak aşağılık bir aydınlanma.

O kadar çok yasaklanmış ağaçtan tüketiyor ve aydınlanıyor ki insanlar, artık edep yerlerinin açık olduğunun farkında bile değiller, Allah’ı bilmedikleri için edepten de habersizler, bu nedenle örtünmek için cennet yaprağı aramak akıllarına gelmiyor…

Üniversiteler ne iş yaparlar bu aşırı aydınlığın ürettiği karanlıkta?

Üniversiteler soru sorarlar, eğer geçmişte insan için iyi olanı yapmışlarsa, şimdi yapıyorlarsa, gelecekte de yapacaklarsa!

Ama ya geçmişte de insan için iyi olanı yapmamışlarsa, şimdi ya da gelecekte iyi olanı yapmalarını bekleyebilir miyiz üniversitelerden? Şu anda kötülüklerin bütün hepsinin aynı anda yükselerek insanın ruhunu ve bedenini paramparça ettiği anda ‘iyi’ bir şey yapmadıklarını görüyorsa insanlık, nasıl inanabilir onların geçmişte ‘iyi’ olan için çalıştıklarına?

Bugün geçmişin sonucu değil midir? Üniversiteler neden bugünün gelmesini sorgulamadılar? Bugün yükselen kötülüğü, yükselirken, yükselmeye doğru hızla ilerlerken neden aydınlattıkları insanlara anlatmadılar?

Bütün peygamberler geldiler ve gittiler, bıraktıkları mesajlar yeryüzünde dolaşıyor, filozof, düşünür ya da din- bilim adamı olarak yüceltilen bütün akıllı insanların sözleri üniversitelerde ‘tanrı buyruğu’ okutulur gibi birer birer okutuldu milyonlarca kez, insanlar sınavlara tabi tutuldular bu buyruklardan, insanların aydınlandıklarını belgeledi üniversiteler geçtikleri sınavlardan sonra onlara verdikleri diplomalarla.

Sonra ne oldu?

Yükselen kötülük üniversitelerde aydınlanmış insanların eliyle hâkim oldu yeryüzüne.

Tanrı buyrukları da okutuldu üniversitelerde, bozulmuş ya da korunmuş tanrı buyruklarından da sınava girdiler ilahiyatçılar, geçtiler ve diplomalarını aldılar. Şimdi hangi kötülük, kendisinden utanılacak kadar ayrık, cennet yaprağı aratacak kadar utanma vesilesi olabiliyor?

Aydınlanma, insanın doğasında var kılınan arlanmayı, daha doğrusu utanmayı kaldırmak için miydi? İnsanların apış arasına ışık tuttuğunda üniversiteler, insanı aydınlatmış mı oluyorlardı? Şimdi bunu sorgulamayacağız da ne zaman sorgulayacağız?

Kötülük, doğmamış çocuklarımızı bile kuşatmışken hangi filozof onların iyiliği ve kötülüğü bilme, ayırt etme hakkını savunacak? Hangi din adamı insan olgusunu aşağılayan kötülüğe meydan okuyacak? Hangi bilim adamı kötülük döngüsünü teorilerine dahil edecek evrenin içine doğru yaptığı bilimsel yolculuk kendisini zirveye taşırken?

Üniversiteler neden bugünü sağlayan geçmişte iyilik için çalışmadılar?

Şimdi, insanlar geleceği kendi iyiliği için nasıl üniversitelere emanet edebilirler?

Arlanmayı, utanmayı muhafaza eden, üniversitelerden uzak ‘cehalet’ mutluluk verici değil midir bu aşağılık aydınlanma çağında?

Utanmayan bir insan mutlu olabilir mi?

Cennet yaprakları bize cehaletimizin, ilk hatamızın, utancımızın hatırlattığı ve arattığı şeylerdi.

Hangisini seçecek bundan sonra insanlık? Utanmayı, mutlu olmayı bilmeyen bir aydınlanmayı mı, yoksa insanın doğasına 'hayat veren' cehaleti mi?

Yoksa aradaki farkı ayırt edemeyecek kadar kendinden mi geçecek?


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 04.03.2024, Sonsuz Ark, Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar


Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

  

Seçkin Deniz Twitter Akışı