1 Aralık 2023 Cuma

SA10468/KY27-ŞT92: Merdiven'den Düşen Haşim, Alaca'dan Yükselen Ses...

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Zira ne kadar güzel olursa olsun bir Merdiven'den çıkarak konuşmak bir şeyse de, o Merdiven'e çıkarken üzerinde durulan dile yabancılaşıp Merdiven'in dibine düşmek de bir kaderdir insan için…"

Dünya 2000'li yılları yaşıyor. Şimdilerde insanlığın hâkimi post-modernite. Bütün davranışlarda bir toparlanma, büyüme ve küreselleşmenin yön verdiği olağanüstü değişimi hissetmemek mümkün değil…

Görünüşte birleştirici ve ortak insanlık mirasına oldukça meyyal olduğu söylenen post-modern teoriler aslında ortaçağ şövalyelerinin yeni zamanlara uyarlanmış evrensel hallerini sergilemekteler…

Bilgi çağının sanal zırhları arkasında kendini korumaya alan yönlendirici güçler görünmez kılıçlarıyla böldükleri dünyayı sınıflandırmakta ve tayin ettikleri sınıfların davranış biçimleri hakkında teoriler üretmekteler…

Ekonomisi, politikası, kültürel acımasızlığı ve teknolojisiyle patlayan bir sınıfa tekabül eden Batılı toplumlar uygarlıklarını genişletip büyütürken, Doğulu toplumlar ekonomik, toplumsal ve politik buhranlar nedeniyle çöken bir sınıfı temsil edercesine şekillenmekte ve en azından yüzyıl öncesinde halledilmesi gereken sıkıntıların cenderesinde çözülmekte, yoğun bir mağlubiyet sürecini yaşamaktalar maalesef…

Sebebi hikmeti hakkında birçok şey söylenen gerçek durum bugün bundan ibarettir…

Bununla beraber artık ayan beyan haldeki bu Batılı patlamanın da ve bu Doğulu çöküşün de sosyolojik, ekonomik, kültürel ve tarihi anlamdaki pek çok değerlendirmesi yine aynı bilimler ekseninde tahlile tabi tutulmuş, pek çok  veriler elde edilmiştir muhakkak…

Bazı veriler de tarihin örtülemeyen yüzüyle Anadolu insanının hafızasında yer alan kimi kayda geçmiş kimi kayıtsız sözlerde gizlidir ki; belki de Doğu'nun sebebi halini en güzel bu ilginç veriler anlatmaktadır…      

***              

Merdiven'in, Piyale'nin, Göl Saatleri'nin ustası A.Haşim,1928'de İkdam’da şöyle yazıyor:

'Bir gün Paris'te hayvanat bahçesinde maymunlar kafesi karşısında dururken, hatırıma gelen bir şeyi defterime yazayım dedim. Daha ikinci satırı tamamlamadan etrafımda tabii olmayan bir sükut hasıl olduğunu hissettim. Bir de ne göreyim: Herkes maymunları bırakmış, sağdan yazı yazan adama hayretle bakıyor… Hemen defterimi cebime koydum ve çoluk çocuğa tuhaf bir manzara arz etmiş olmaktan mahcup olarak, oradan süratle uzaklaştım…                      

Bu suretle öğrenmiş oldum ki, eski yazımızın yazılırken temaşası bir Avrupalı seyirci kitlesini maymunlardan bile daha fazla eğlendiriyor…' (İkdam’daki Diğer yazılar. İ. Enginün – Z. Kerman / Dergah Yay.)

***                     

Ve bir olay: bir düşündürücü anekdot, bir atasözü, bir özdeyiş belki de…

1990'larda Çorum'un Alaca ilçesinde öğretmenlik yapan değerli dostum, eğitimci, Ali Güney'den dinlemiştim…

1970'li yıllar… Sosyolog, toplumbilimci, tarihçi ve arkeologlardan müteşekkil uluslar arası bir heyet incelemelerde bulunmak üzere Çorum'a gelir. Türkiye'den  ilgili alanların uzmanları da onlarla birlikte gelmiştir Çorum'a… Önceden hazırlanan program gereği gezinti sürdürülür ve  nihayet Alaca ilçesinin bir köyünde konaklayan heyete oldukça izzet ikram edilerek köyle ilgili incelemelere başlanır…

Tarihi eserleri ve inceleme yapılacak yerleri oldukça fazla olan köyden bir ihtiyar amca da heyete mihmandarlık etmektedir…

Köyünü tanıtmanın heves ve heyecanıyla heyeti, gezdiren ihtiyar, yorgunluğunu unutmuş sevinç içerisindedir o mezradan bu mezraya koşuşturup dururken. Heyhat ki, hevesinin kursağında kalması da gecikmeyecektir…

O köy senin bu mezra benim gezip dolaşan anlı ve şanlı ve de uluslararası heyetin mensupları bir köyde, bir ara köyün tuvaletine doğru yönelmiş ve tuvaleti şaşkın ve müstehzi bir edayla seyretmeye başlamışlardır çünkü onlar bu şeklide seyredip gülmeye başlayınca, yaşlı adamın suratı da asılmaya başlamıştır…

Öyle ki, tuvalete bakarak gülen yabancıların bu hali heyetin Türk temsilcilerini de utandırmış ve sinirlendirmiştir.

Türlü türlü aşağılama ve kahkahalar arasında tuvaleti incelemeye koyulan yabancılardan Fransız olanınca tuvaletin hali; 'Bu ne ilkellik? Bu nasıl geriliktir?' Kısaca…Üstüne üstlük bize göre Fransız yaşlı adama göre ise ancak ‘Frenk’ olabilecek adamın sorusunca;  'Tuvaletiniz oldukça da eskidir galiba…' 

Anlı şanlı uzmanlarımızdan çıt çıkmamaktadır ve ihtiyar amcanın suratı asıldıkça asılmaktadır, 0yıllardır özene bezene yapıp oldukça temiz tuttukları köyün tuvaleti bir utanç sebebi olarak görülünce artık dayanamamış ve konuşmaya başlamıştır yaşlı başınca…

'Tuvaletimiz geri değildir efendi… İlkel de değildir… Fakat oldukça eskidir…Haklısınız, hem öyle eskidir ki, belki bin yıllıktır ve bin yıldan beridir de buradadır bu tuvalet…Bu millet tuvaleti bin yıldan beri tanır ve kullanır…Sizin gibi daha yeni tanışmadık biz tuvaletle, öyle sizinkiler gibi birkaç yüzyıllık tuvalet bulamazsınız Anadolu'da…'

Konuşan belki bir basit Çorumlu bir basit Alacalı'dır, görünen budur belki ama aslında konuşan bütünüyle Anadolu’dur; memlekettir, tarihtir… Hem de en basitinden ve en düzünden dümdüzünden Anadolu’dur…

***                  

Böyledir işte; bir yanda dedesinin, babasının ve hatta kendisinin bile kullandığı önceki dilinden bu kadar nefret eden ve bu nefretini de ancak Paris'teki bir hayvanat bahçesinin basit ve gündelik kalabalığının değer yargısıyla açığa vuran ve milletinin alfabesini maymun eğlencesinden de aşağı  görerek  kendi harflerinden utanan güya bir büyük adam, bir büyük şair  durmaktadır ki, her kim olursa olsun, isterse Ahmet Haşim olsun…

Ve diğer yanda ise yeri geldiğinde tuvaletini bile savunabilecek kadar köklerine bağlı bir ihtiyar Anadolu köylüsü durmaktadır…

1970’lerde S. Ahmet Arvasi Hoca'nın sorgulamaya başladığı aydın yabancılaşması ile, ondan daha önce Osman Yüksel Serdengeçti'nin bir çığlık gibi sorduğu sorunun -Bir Millet Neden Ağlar - sorusunun cevabını işte bu iki farklı zamanda tezahür eden iki farklı olayda aramak gerekiyor galiba…                  

Ya da Doğu ile Batı arasındaki farkı sorgularken Shekaspere'i ilk yazılış biçimiyle daha lise düzeyindeyken bile okuyup anlayabilen Batı ile çeyrek asır öncesindeki diline yabancılaşan Doğu arasındaki canhıraş ayrışmayı buradan seyretmek gerekiyor…

Zira ne kadar güzel olursa olsun bir Merdiven'den çıkarak konuşmak bir şeyse de, o Merdiven'e çıkarken üzerinde durulan dile yabancılaşıp Merdiven'in dibine düşmek de bir kaderdir insan için…


Şahin Torun, 01.12.2023, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu


Not: Eski yazılarını bizimle paylaştığı için Şahin Torun'a teşekkür ederiz.

Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı