5 Kasım 2021 Cuma

SA9430/KY1-CÇ793: 'Kurtarıcı Mit' Açlığı

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Kurtarıcı Mit açlığı öylesine sarıp sarmalamış ki, cin çarpmışa dönmüş. Çarpıklığını görecek gözden yoksun, çarpıklığını duyumsatacak sezgiden yoksun."

Kalvin mezhebi için derler ki; “Kalvinistler, bir çocuğu on yaşına kadar bize teslim edin. Ondan sonra sizin olsun! O ölünceye kadar bizimdir!” görüşündedirler.

Kalvinistler'in böyle bir görüşü, böyle bir sözü var mı, yok mu, bilmiyoruz. Ancak bu sözün mutlak anlamda bir gerçek olduğunu eğitim sisteminin temelinde ideolojik yapı olan her toplumda gözlemlemek olası.. kendi toplumumuzda dahi gözlemlememiz olası. 

Eğitimin ilk basamaklarında -tornadan geçirilememiş, kalın kafalılar(!) hariç- çocuklara ekilen 'Kurtarıcı Mit' açlığının ölünceye kadar yaşadığını, her sınıftan, her gruptan, her cinsten örnekleri karşımızda duruyor. Ve bu olağan görülüyor. Tıpkı Levi Strauss’un ilkel toplumlarda ekilmiş tanık olduğu totem tabu korkusu gibi olağan. Çocuklarımız 'Kurtarıcı Mit' açlığıyla büyüyor. Kendi ayakları üzerinde durdukları sanısıyla, aldatıcı güvenle ekilen açlığı büyütüyor farkında olmadan. Kurtarıcı Mitinin açlığını çekiyor her biri.. bu açlığı edinememiş, tornadan geçirilememiş, kalın kafalılar da şaşkınlık içinde, kâh o açlığı çekenlere imreniyor, kâh onlardan biri olmanın yollarını arıyor, kâh vurdumduymazlıkla görmezden geliyor. Elinden bir şey gelmiyor oluşun acısıyla kıvrananlar da var.

Kurtarıcı Mitine açlık çekenin, açlık çekenlerin en beliğin özelliği kendine güvensizlik. Varlığına bir anlam yüklemenin mutlak zorunluluğu. Kurtarıcı Mitine kapılmış olan kendine güvensiz olduğunun farkında olmuyor, olamıyor. Varlığına, var oluşuna kendisi olarak bir anlam yüklemenin, o yönde bir uğraş vermesi gerektiğinin ayrımında olamamış, olamıyor. Böyle bir bilgiye vakıf olmamış. Zekası ne denli keskin olursa olsun, ne denli akıldan yana varsıl olursa olsun, ilk eğitimin basamaklarında biçimlendirilmiş bellek zekasını da aklını da güdüyor. Böylece bireyselliğini son nefesine kadar kaybediyor. Kendisi olamıyor. Olduğu şeyin kendisine yüklenen roller olduğunun ayrımında da olmuyor. 

Temelde olması gerekenin kendisi olmak olduğu gerçeği yerine Kurtarıcı Mit'in gölgesi oluyor, olmaya çalışıyor. Bundan mutluluk duyuyor. Kendisinin yansılanması gerektiği gerçeğinden uzak olunca o yönde adım atmak yerine Kurtarıcı miti yansılamaya koşuyor. Sağına yatıyor Kurtarıcı Miti orada, soluna dönüyor Kurtarıcı Miti orada, ayağa kalkıyor Kurtarıcı Miti karşısında. Kurtarıcı Mitinin kopyası olmaya hevesli. Hatta kopyasının kopyası olmaya bile razı. Varlığı onunla anlamlı. Onsuz hiçbir şeyin anlamı yok. O’nun varlığını sürdürmek için var olduğuna inandırılmış. Bu açlık iliklerine kadar kazınmış. Ne kadar çırpınırsa çırpınsın bu açlıktan kurtulmasının bir olanağı yok. 

Varlığının kendince, kendisi olarak bir anlamı olması gerektiği gerçeğine kulakları tıkalı. Kurtarıcı Mit açlığı öylesine sarıp sarmalamış ki, cin çarpmışa dönmüş. Çarpıklığını görecek gözden yoksun, çarpıklığını duyumsatacak sezgiden yoksun.


Cemal Çalık, 05.11.2021, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Siyasi Hatıralar, Kafa Koçanıma Göre





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı