10 Ekim 2020 Cumartesi

SA8897/SD1832: ABD'de Yeniden Finansal Baskı'ya Dönüş mü?

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, eski Dünya Bankası baş ekonomisti, Uluslararası Para Fonu'nun eski ilk genel müdür yardımcısı, Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu Uluslararası Ekonomi Kıdemli Araştırma Profesörü ve Stanford Üniversitesi Uluslararası Gelişim Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Anne O. Krueger'e aittir ve 2019'da % 106'ya ulaşan ABD federal borç/GSYİH oranına, Pandemi sonrası (2.8 Trilyon dolar) borçlanılarak yapılan büyük ek harcamalara, Kongre Bütçe Komitesi verilerine göre 2020'de GSYİH'nın % 17,9'u ve 2021'de % 9,9'una ulaşan bütçe açıklarına ve olası risklere odaklanmaktadır. Analizin, "Kongre Bütçe Ofisi Sosyal Güvenlik ve Medicare için vakıf fonlarının 2028 yılına kadar tükeneceğine dair uyarıda bulundu." şeklindeki cümlesi ABD bütçesinin yönetilebilir olmaktan çıkma riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Türkiye'nin makro ekonomik verileri ile karşılaştırma yapılabilmesi için önemli olduğunu, müellifinin özgeçmişinin dikkate alınması gerektiğini düşündüğümüz bu analizin faydalı olacağına inanıyoruz.
Seçkin Deniz, 10.10.2020

Financial Repression Revisited?
"COVID-19 salgınına cevaben devasa cari harcamalar haklı görünse de, politika yapıcılar kriz geçtikten sonra artan kamu borcunu ele almak zorunda kalacaklar. Politika yapıcılar, finansal kurumlara bir faiz oranı tavanı empoze etme eğiliminde olacaklardır, ancak şartlı vergi artışları tercih edilecektir."

ABD federal borç / GSYİH oranı, 2008-09 Büyük Durgunluk döneminde keskin bir şekilde arttı ve daha sonra artmaya devam etti, 2007'de % 62'den 2010'da % 90'a yükseldi. 2019'da % 106'ya ulaştı ve Kongre Bütçe Ofisi Sosyal Güvenlik ve Medicare için vakıf fonlarının 2028 yılına kadar tükeneceğine dair uyarıda bulundu. Pek çok ekonomist, % 100'lük bir borç-GSYİH oranının endişe verici derecede yüksek olduğunu ve bunu azaltmak için gelecekteki vergi artışlarının çok büyük olacağını savundu.

Ardından COVID-19 geldi. Kilitlenmeler ve çökmekte olan ekonomik faaliyetle karşı karşıya kalan dünya çapındaki hükümetler, gelirlerin düşmesi beklentisine rağmen büyük ek harcamaları onayladı. Pandemiden önce yıllık 1 trilyon dolarlık bir mali açık öngördükten sonra, Kongre Bütçe Ofisi CBO (Congressional Budget Office) 2020 mali yılı (Eylül'de sona erecek) için açık tahminini ek 2,2 trilyon dolar, ardından 2021'de 0,6 trilyon dolar arttırdı. Sorumlu Bütçe Komitesi verilerine göre bu 2020'de GSYİH'nın % 17,9'u ve 2021'de % 9,9'dur. Durum devam ederken, federal borcun gelecek yıl GSYİH'nın % 108'ine ulaşması bekleniyor.

Bu, yalnızca yedi aylık bir süre içinde, ABD borç oranının Büyük Durgunluğun iki yılı boyunca birikmiş seviyeyi çoktan aştığı anlamına geliyor ve bu, Kongre'nin henüz geçirmediği ek harcama kalemlerini bile hesaba katmamaktadır. Konsensüs görüşü, pandeminin eşi görülmemiş korkunç koşulları göz önüne alındığında, bu harcamaların haklı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, politika yapıcılar, virüs kontrol altına alındıktan sonra bütçe açığının GSYİH'ye oranını düşürmek için gerekli önlemlerin acilen alınmasını kabul etmelidir.

Elbette, bazı iktisatçılar, bu düşük enflasyonlu, düşük faizli ortamda, federal borcun boyutu hakkında endişelenmemesi gerektiğini savundular; bunun anlamı, borçlanma maliyetleri çok düşükken açıkların altyapı ve diğer harcamaları finanse etmek için daha da genişlemesi gerektiğidir. Ancak bugünün finansal koşullarının sonsuza kadar devam edeceğinin garantisi yok. Aksine, eğer yatırımcılar borçta olası artışların insanları borçları tutmaya teşvik etmek için daha yüksek faiz oranları gerektireceğine inanırlarsa, mevcut düşük oranda isteyerek yeni borç satın almayacaklar (hatta mevcut borcu devretmeyecekler).

Herhangi bir gelişmiş ekonomide, hükümetin harcamalarını finanse etmek için borcunu çevirememe ihtimali kabul edilemez. Ancak cari ve muhtemel mali açıkları azaltmak (ve hatta bir fazlayı yönetmek) sorunun açık çözümü olsa da, politik olarak geri çekilmesi en zor olanı olma eğilimindedir.

Bu, "finansal baskı" olarak bilinen tedbirler yoluyla borcu azaltmak için güçlü bir cazibe olacağı anlamına gelir. Politika yapıcılar, finansal kuruluşların (bankalar, emeklilik ve sigorta fonları dahil) ödemesine izin verilen faiz oranlarını sınırlayarak borç servisi maliyetlerini azaltmaya çalışabilirler.

Faiz oranı tavanı, hükümetlerin devlet tahvillerini normalde yapabileceklerinden daha düşük faiz oranlarıyla satmalarına ve devir etmelerine olanak tanır, çünkü tasarruf sahipleri başka yerlerde daha iyi getiri elde edemezler. Hükümetler, borç verenlerin uygulayabilecekleri faizlere bu tür bir sınır bile koydular ve bu da potansiyel borçlular arasında kredi tayınlamasına neden oldu.

Geçmişte kullanıldığında, finansal baskı işe yaramıştı ve II.Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin borç / GSYİH oranını 1945'te % 116 olan oranı 1955'te % 66.2'ye düşürdü (ve daha sonra düşüş devam etti). Dahası, şu anda Dünya Bankası Baş Ekonomisti olan Carmen M. Reinhart ve Uluslararası Para Fonu'ndan Maria Belen Sbrancia, 1946 ile 1955 arasında ABD'nin mali baskı yoluyla yıllık GSYİH'nın % 5,7'si tutarında borcunu tasfiye ettiğini tahmin ediyorlar.

Bu kademeli düşüş, faiz tavanlarının enflasyon oranından daha düşük olması ve bu dönemde alacaklılara negatif reel getiri sağlaması nedeniyle ortaya çıktı. Reinhart ve Sbrancia, reel faiz oranları pozitif olsaydı, 1955'teki ABD federal borcunun GSYİH'nın% 141,4'ü olacağını tahmin ediyorlar. Bu 75 puanlık fark, hükümet mali baskıya başvurmasaydı, diğer her şey aynı olduğunda, devlet borcunun ne kadar artacağını yansıtıyor.

Yine de, o zamandan beri analistler, yaklaşık olarak oybirliğiyle, finansal baskının GSYİH büyümesini azalttığı ve ekonomiye zararlı olduğu sonucuna vardılar. Mali baskı, özel tasarrufların yönünü özel yatırımdan devlet tahvillerine çevirir; genellikle buna kontrollü faiz oranındaki aşırı talep nedeniyle artan enflasyon eşlik eder. Bu nedenlerden dolayı, hemen hemen her zaman nispeten daha yavaş büyüme gerçekleşir. Ancak 1980'lerde faiz oranlarının piyasalar tarafından belirlenmesine izin verildi.

Pandemi nedeniyle büyük bir mali açık garanti edilebilirken, politikacılar ve halk, acil kriz geçtikten sonra tehlikeli derecede yüksek bir borç / GSYİH oranının ele alınması gerekeceğini bilmelidir. Aksi takdirde, finansal baskıya eşlik eden yüksek enflasyon ve yavaş büyüme bağlantısı toparlanmayı durdurabilir.

Bir olasılık, Kongre'nin gelecekteki vergi artışları için hükümler koyması veya bir karbon vergisi, bir katma değer vergisi veya gelir vergileri üzerine bir ek ücret etrafında inşa edilen bir artış programı belirlemesi olabilir. Bunlar, işsizlik önceden belirlenmiş bir seviyenin altına düştüğünde yürürlüğe girebilir ve ekonomi güçlendikçe daha da arttırılabilir.

Çoğu ekonomi gözlemcisi, pandemi kontrol altına alınana kadar “normal” büyümenin devam edemeyeceğinin farkındadır. Ancak o harika gün geldiğinde bile, ekonomik sürdürülebilirlik, yüksek borç / GSYİH oranını ele almayı gerektirecektir.

Anne O. Krueger, Washington, DC, 20 Ağustos 2020, Project Syndicate

(Eski bir Dünya Bankası baş ekonomisti ve Uluslararası Para Fonu'nun eski ilk genel müdür yardımcısı olan Anne O. Krueger, Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu Uluslararası Ekonomi Kıdemli Araştırma Profesörü ve Stanford Üniversitesi Uluslararası Gelişim Merkezi'nde Kıdemli Araştırmacıdır.)


Seçkin Deniz, 10.10.2020, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı