6 Nisan 2020 Pazartesi

SA8488/TG285: Her Zamankinden Daha Yakın: Gece Yarısına 100 Saniye Kala-II

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin The Bulletin of The Atomic Scientists-Atom Bilimcileri Bülteni Başkanı ve CEO'su Rachel Bronson'un Dünya liderleri ve vatandaşlarına  hitaben kaleme alınmış 23 Ocak 2020 tarihli ve '2020 Kıyamet Saati Bildirimi' etiketli duyurusudur ve Nükleer Silahlanma-İklim Değişiklikleri ile ilgili farkındalık oluşturmaya odaklanmıştır: "Atom Bilimcileri Bilim ve Güvenlik Kurulu Bülteni’nin bugün Kıyamet Saatini gece yarısına 20 saniye daha yaklaştırmasıyla kıyamete hiç olmadığı kadar yaklaşmış bulunuyoruz."
Seçkin Deniz, 06.04.2020

Closer than ever: It is 100 seconds to midnight- The Bulletin of The Atomic Scientists 
2020 Kıyamet Saati Bildirimi 
Bilim ve Güvenlik Kurulu 
Atom Bilimcileri Bülteni 

Editör John Mecklin'ın Notu: 1945'te Manhattan Projesi'nde ilk atom silahlarının geliştirilmesine yardımcı olan Chicago Üniversitesi bilim adamları tarafından kurulan Atom Bilimcileri Bülteni, iki yıl sonra, kıyamet imgelerini (gece yarısı) ve çağdaş nükleer patlama deyimini (sıfıra geri sayım) kullanarak, insanlığa ve gezegene yönelik tehditleri aktarmak için Kıyamet Saati’ni oluşturdu. Kıyamet Saatinin dakika kolunu hareket ettirme (veya yerinde bırakma) kararı, Bülten'in Bilim ve Güvenlik Kurulu ve aralarında 13 Nobel ödülü sahibinin de bulunduğu Sponsorlar Kurulu arasında her yıl gerçekleştirilen istişare sonucunda verilir. Saat, dünyanın nükleer silahlardan, iklim değişikliğinden ve diğer alanlardaki yıkıcı teknolojilerden kaynaklanan felaketlere karşı savunmasızlığının evrensel olarak kabul görmüş bir göstergesi haline gelmiştir.

Bilgi savaşı ve diğer yıkıcı teknolojilerin artan tehdidi

Nükleer savaş ve iklim değişikliği fiziksel dünya için büyük tehditlerdir. Ancak bilgi, insan etkileşiminin önemli bir yönüdür ve bilgi ekosistemine yönelik tehditler [özellikle yapay zekâ, uzay, hipersonik ve biyolojide yeni istikrarsızlaştırma teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla bir araya geldiğinde] tehlikeli ve çok yönlü bir küresel istikrarsızlığa işaret eder.

Son yıllarda ulusal liderler, sahte haber olarak nitelendirdikleri bilgileri, buna karşılık kendi yalan, abartı ve yanlış beyanlarını yayarak gittikçe daha fazla reddetmeye başladı. Ne yazık ki, bu eğilim 2019'da daha da hız kazandı. Liderler, yalanlarının gerçek olduğunu iddia ederken, tarihsel olarak toplumsal istikrar ve uyum unsuru olduğu ispatlanmış ulusal kurumların dürüstlüğünü sorguladılar ve kamuda bu kurumlara karşı güvensizlik oluşturdular. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde, bilime karşı aktif bir politik düşmanlık ve uzman görüşüne yönelik hükümet tarafından onaylanan bir küçümseme duygusu var; bu durum, iklim değişikliği ve diğer acil sorunlara ilişkin sağlam temellere sahip olan bilim konusunda korku ve şüphe uyandırıyor. Ülkeler uzun süredir beri, siyasi gündemlerine hizmet eden propagandaları kullanmaktadır. Ancak günümüzde internet, dünya çapında kitlelere yaygın ve ucuz erişim sağlamakla birlikte yanlış ve manipülatif mesajların büyük popülasyonlara yayılmasını da kolaylaştırmakta ve milyonlarca bireyin kendi önyargı, taraflı tutum ve ideolojik farklılıklarına kapılıp gitmesine neden olmaktadır. 

Sahte olduğunun anlaşılması son derece zor olan ve “deepfake” adı verilen ses ve video kaydı teknolojisinin ortaya çıkışı, vatandaşların ve karar alıcıların gerçeği kurgudan ayırma yeteneklerini daha da zayıflatma tehdidi taşıyor. Ortaya çıkan bu gerçekdışılıklar, yanlış anlama veya savaşa yol açabilecek provokasyon ihtimalini artırarak ve gezegenin karşı karşıya olduğu ciddi meselelerde eylemsizliğe yol açan toplumsal kargaşalar meydana getirerek ekonomik, sosyal ve askeri alanda kaos oluşturma potansiyeline sahiptir.

Biyoloji mühendisliği, yüksek hızlı (hipersonik) silahlar ve uzay silahlarındaki gelişmeler de dâhil olmak üzere diğer yeni teknolojiler, bu kargaşaya daha fazla imkân sağlamaktadır.

Genetik mühendisliği ve sentetik biyoloji teknolojileri artık giderek daha uygun fiyatlı, hazır ve hızla yayılabilir durumdadır. Küresel olarak hükümetler ve şirketler, görünüşte sağlık hizmetlerini iyileştirmek ve faydayı artırmak amacıyla genomik veriler de dâhil olmak üzere sağlıkla ilgili büyük miktarda veri topluyorlar. Ancak aynı veriler, son derece etkili biyolojik silahların geliştirilmesinde de kullanılabilir ve Biyolojik ve Toksin Silahlar Konvansiyonu'nun doğrulanmasıyla ilgili anlaşmazlıklar dünyayı riske atmaya devam ediyor.

Yapay zekânın gelişimi çılgın bir hızla ilerliyor. Az denetimli yapay zekânın gelişimi ve bunun insan gözetimi olmadan öldürme kararları verecek silahlar içine dâhil edilmesi ile ilgili endişeye ek olarak, yapay zekâ şimdi de askeri komuta ve kontrol sistemlerinde kullanılmaktadır. Yapılan araştırma ve edinilen deneyimler, bilgisayar korsanlığı ve manipülasyon anlamında bu sistemlerin güvenlik açığına sahip olduğunu göstermiştir. Yapay zekânın bilinen eksiklikleri göz önüne alındığında, nükleer komuta ve kontrol sistemlerinin kesinlikle insan karar mercilerinin elinde kalması çok önemlidir.

Hedef ülkelerin yanıt verme sürelerini ciddi şekilde sınırlandıracak ve en azından nükleer veya konvansiyonel savaş başlığı taşıma yetenekleri nedeniyle tehlikeli derecede şüphe ve belirsizlik yaratan hipersonik silahlara yönelik yatırımlar ve bu silahların yayılımı artmaktadır. Bu belirsizlik askeri çatışmaların hızla yükselmesine yol açabilir. En azından, bu silahlar son derece denge bozucudur ve yeni bir silahlanma yarışına işaret etmektedir.

Bu arada uzay, silah geliştirme için yeni bir alan haline geldi; birçok ülke kinetik, lazer ve radyofrekans anti-uydu yeteneklerini test etti ve uyguladı; ABD yeni bir askeri birim olan Uzay Gücü’nü oluşturdu. 

Genel küresel eğilim karmaşık, ileri teknolojili, yüksek oranda otomatik ve hızlı bir savaşa doğrudur. Orduların bilgisayar donanımlı ve giderek daha fazla yapay zeka destekli doğası, silahlarının gelişmişliği ve en ağır silahlı ülkeler tarafından öne sürülen yeni ve daha agresif askeri doktrinler, küresel bir felakete yol açabilir.

Dünya nasıl tepki vermeli

Bugün dünyanın kıyamet gününe, ABD ve Sovyetler Birliği’nin şu anda sahip olduklarından on binlerce daha fazla nükleer silaha sahip oldukları Soğuk Savaş döneminden daha yakın olduğunu söylemek, ciddi açıklama gerektiren derin bir iddiada bulunmak olur. Gerçekleştirilen birçok müzakereden sonra Bilim ve Güvenlik Kurulu üyeleri şu sonuca vardılar; dünyanın karşı karşıya kaldığı karmaşık teknolojik tehditler, bugün en azından Saati (ABD ve Sovyetler Birliği ilk termonükleer silahlarını test ettikten sonra 1953'te açıklananla aynı konum olan) gece yarısına iki dakika kalaya ayarlamış olduğumuz geçen yıl ve önceki yıldaki kadar tehlike arz etmektedir.

Ancak bu sene Saati gece yarısına 20 saniye kalaya yaklaştırmamızın sebebi sadece, başlıca ilgi alanlarımız olan nükleer silahlar ve iklim değişikliği konularında son iki yılda olumlu yönde önemli bir gelişme görülmemesi değildir. Saati gece yarısına doğru hareket ettiriyoruz çünkü; politik liderlerin uygarlığı sona erdirme potansiyeline sahip bu tehditleri yönetmek için daha önce kullanmış oldukları yöntemler, yeni veya daha iyi yönetim rejimleriyle değiştirilme yönünde gerçekçi bir çaba sarf edilmeksizin devre dışı kalmış veya zarar görmüştür. Aslında, varoluşsal riski kontrol altına almaya yönelik uluslararası siyasi altyapı bozulurken, dünyayı yüksek ve artan bir tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. Küresel liderler ise bu tehdit düzeyini azaltma yönünde ve uluslararası politik kurumların, müzakerelerin ve tehdidi ortadan kaldırmayı amaçlayan anlaşmaların zarar görmesine karşı gereken tepkiyi vermemektedir. Sonuç, yükselen ve büyüyen bir felaket riskidir.

Elbette, bu olumsuz eğilimlerin bazıları uzun süreden beri gelişme aşamasındaydı. Bu olumsuz gelişmelerin çok uzaklardan gelişi görüldüğü halde gerçekleşmelerine izin verilmesi, sadece cesaret kırıcı değil, aynı zamanda dünyanın varoluşsal riski yönetme ve azaltma çabalarındaki temel işlev bozukluğunun da bir işaretidir.

Geçen yıl, dünya güvenliğinin son derece rahatsız edici durumunu savunulamaz bir “yeni anormal” olarak tanımlamıştık. 

“Bu olağanüstü tehlikeli durumda, nükleer savaş ve iklim değişikliği insanlık için ciddi tehditler oluşturmasına rağmen büyük ölçüde dikkate alınmıyor. Bu arada siber bilgi savaşının, dünya çapındaki ülkeler, liderler ve birçok altgrup tarafından kullanılması, bu devasa tehditleri daha da güçlendirmekte, demokrasi ve uygarlığı desteklemekte olan bilgi ekosistemini tehlikeye atmaktadır. Aynı zamanda, diğer yıkıcı teknolojiler de dünya güvenlik durumunu daha da zorlaştırmakta ve karmaşık hale getirmektedir” diye yazmıştık.

Bu tehlikeli durum varlığını devam ettirirken durum daha da kötüleşiyor. Nükleer, iklim ve bilgi savaşı tehditlerinin birleşmesiyle, dünyanın bu tehditlerle başa çıkma ve medeniyet ölçeğinde felaket olasılığını azaltma konusundaki kurumsal ve siyasi kapasitesi de azalmıştır. Küresel tehditlerle mücadelede dünya çapındaki hükümetlerin sahip oldukları işlevsel bozukluk nedeniyle, Kıyamet Saati'ni ilerletmek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Acil müdahale ihtiyacı ivedidir.

Dünya güvenlik meselelerinin mevcut ve kesinlikle kabul edilemez durumunu iyileştirmek için liderlerin atabileceği -ve vatandaşların talep etmesi gereken- pek çok pratik ve somut adım vardır.
Bunlar:

• Amerikan ve Rus liderler, müzakere masasına şunları yapmak için geri dönebilirler: INF Antlaşması'nı yeniden yürürlüğe koymak veya orta menzilli füzelerde gereksiz bir silahlanma yarışını engellemek için başka adımlar atmak; Yeni START'ın sınırlarını 2021'in ötesine genişletmek; nükleer silahların daha fazla azaltılmasının yollarını aramak; her iki ülkenin nükleer cephanelik uyarı durumunun düşürülmesini tartışmak; yeni bir nükleer silahlanma yarışı yaratma tehtidi taşıyan nükleer modernizasyon programlarını sınırlandırmak ve siber savaş, füze savunma, uzay militarizasyonu, hipersonik teknoloji ve savaş alanındaki nükleer silahların ortadan kaldırılması konularında görüşmelere başlamak.

• Dünya ülkeleri kendilerini, ısınmayı sanayi öncesi dönemden 2 santigrat derecenin “oldukça altındaki” bir değere sınırlayan Paris iklim anlaşmasının sıcaklık hedefine alenen yeniden adamalılar. Bu hedef, iklim bilimi konusunda fikir birliğine varılan görüşler ile tutarlıdır ve bugüne kadarki yetersiz icraatlere rağmen, dünya enerji sisteminde ve arazi kullanımında büyük değişiklikler derhal yerine getirilirse ulaşılabilir durumda olabilir. Eğer bu hedefe ulaşılacaksa, sanayileşmiş ülkelerin emisyonları hızla azaltmaları, başlangıçtaki yetersiz vaatlerinin ötesine geçmeleri ve daha önce sanayileşmiş ülkeler tarafından takip edilen yerleşik, fosil yakıt yoğunluklu aşamaları atlayabilmeleri için gelişmekte olan ülkeleri desteklemeleri gereklidir.

• ABD vatandaşları kendi hükümetinden iklime yönelik icraat talep etmelidir. İklim değişikliği insanlık için ciddi ve kötüleşen bir tehdittir. Vatandaşlar, hükümetlerinin bunu kabul etmesi ve buna göre hareket etmesi konusunda ısrar etmelidir. Başkan Trump'ın ABD'yi Paris iklim değişikliği anlaşmasından çekme kararı korkunç bir hataydı. 2020 ABD başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın bu kararı geri almalıdır.

• ABD ve İran nükleer anlaşmasının diğer imzacıları, Orta Doğu'da nükleer silahların yayılmasını engellemek için birlikte çalışabilirler. İran, anlaşmanın önemli eşiklerini ihlal etmeye hazırlanıyor. ABD'nin 2020 başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, ister orijinal nükleer anlaşmaya geri dönüş yoluyla isterse yeni ve daha geniş bir anlaşma nın müzakeresi yoluyla olsun, bu sorunun çözülmesine öncelik vermelidir.

• Uluslararası toplum, hem yerelde hem de uluslar arası sahada bilimin kötüye kullanımına yönelik caydırma ve ceza niteliği taşıyan davranış normları oluşturmak amacıyla çok taraflı tartışmalara başlamalıdır. Bilim, sisli ve karışık zamanlarda dünyaya projeksiyon sağlar. Ayrıca bilgi teknolojisinin, halkın siyasi kurumlara, medyaya ve nesnel gerçekliğin varlığına olan güvenini sarsmasını önlemek için de yoğun bir dikkat gerekir. Siber bilgi savaşı, herkesin ortak yararına yönelik bir tehdittir. Aldatma kampanyaları ve gerçeklik ile politik olarak motive edilmiş hayal arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaya niyetli liderler, etkin demokrasiler için nükleer silahlara, iklim değişikliğine ve diğer varoluşsal tehlikelere karşı mücadele yeteneklerini azaltan derin bir tehdittir.

Küresel güvenlik durumu sürdürülemez ve son derece tehlikeli, ancak liderler değişim ister ve vatandaşlar bunu talep ederse bu durum iyileşebilir. Kıyamet Saati'nin gece yarısından uzaklaşmasına engel olacak hiçbir sebep yok. Geçmişte bilge liderler, dünyanın dört bir yanındaki bilgili ve ilgili vatandaşların baskısı altında hareket ettiğinde bu gerçekleşmişti. Dünyanın ihtiyacı olan değişimi zorunlu kılması için kitlesel sivil katılımın gerekli olduğuna inanıyoruz.

Dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlar, sosyal medya dezenformasyonunun maskesini düşürme ve çocuklarının ve torunlarının uzun vadeli umutlarını artırma gücüne sahiptir. Gerçekler üzerinde ısrar edebilir ve saçmalığı ortadan kaldırabilirler. Halk protestosu, oy sandığı ve diğer birçok yaratıcı yolu kullanarak liderlerinden, nükleer savaş ve iklim değişikliğinden kaynaklanan varoluşsal tehditleri azaltmaya yönelik acil adımlar atmalarını talep edebilirler. İnsanlığın karşı karşıya kalacağı en tehlikeli durum olan gece yarısına 100 saniye kaldı. Şimdi birleşme ve harekete geçme zamanıdır.

Başkan ve CEO'nun açıklaması
İki dakikalık uyarının içinde

2020 yılında, daha güvenli ve emniyetli bir gezegene doğru ilerlemeyi- ya da bu konudaki eksiklikleri- değerlendirmemizi gerektiren önemli yıldönümleri var. Nisan ayında, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreyi savunmak için ilan edilmiş Dünya Günü'nün 50. Yıldönümü gerçekleşecek. İlk Dünya Günü’nde -22 Nisan 1970- ABD nüfusunun neredeyse yüzde 10’unu oluşturan 20 milyon Amerikalı, daha sürdürülebilir uygulamaları savunmak için sokaklarda yerini almıştı.  Ayrıca Mayıs 2020, nükleer silahların kontrolüne yönelik küresel çabaların temelini oluşturan önemli bir anlaşma olan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nın (NPT) 50. yıldönümü. Temmuz ve Ağustos 2020, Hiroşima ve Nagazaki'de ilk kez ve tek seferliğine, nükleer silahların bir savaş aracı olarak test edilmesi ve kullanılmasının 75. yıldönümü. Bu silahların kullanımlarını azaltma yönündeki çabalar o zamandan beri devam ediyor.

Son 75 yılda nükleer savaş riskinin şaşırtıcı boyutlara ulaştığı görüldü. ABD ve Sovyetler Birliği hidrojen bombalarını test etti; büyük güçler arasında kazara ya da tasarlayarak, olası değilse de imkân dâhilinde birden çok karşılıklı nükleer saldırı ortamı oluştu; devletler, gittikçe artan sayıda nükleer silah edindi ve son zamanlarda Kuzey Koreli ve Amerikalı liderler arasında karşılıklı çocuksu atışmalar ve ciddi nükleer tehditler görüldü. Konunun iklim tarafında ise, son 50 yıl, insanların çevrelerini tehlikeli bir şekilde bozduğu konusunda artan bir fikir birliğine varılmasına yol açtı. 1978 gibi erken bir tarihte Atom Bilimcileri Bülteni, “İnsanlık dünyayı ısıtıyor mu?” sorusuna “Evet” cevabının verildiği bir kapak konusu ile yayınlanmıştı.

Ama nasıl ki insanlık kendini yok etmeye tehlikeli bir şekilde yaklaşmışsa, kararlı insanlar tarafından gerçekleştirilen hassas öngörüler ve gezegeni korumak için iyi planlanmış çabalara da şahit oldu. Siyasi liderler, toplam nükleer savaş başlığı sayısını önemli ölçüde azaltabildi ve nükleer savaş olasılığını azaltan bir dizi güven artırıcı önlem alındı. 2016 yılında başka bir iyimser an daha ortaya çıktı: Dünyanın dört bir yanından ülkeler, sera gazı emisyonlarını azaltmanın yollarını planlalamaya ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ni temel alan Paris anlaşmasını kabul ederek daha temiz bir geleceğe gitmeyi sağlayacak köprülere yatırım yapmaya başladı.

Bülten'in Bilim ve Güvenlik Kurulu bu yılki tarihi yıldönümler için Kasım 2019'da Chicago'da toplandı. Yaşadığımız iklim krizini sorumlu bir şekilde durdurmak için mevcut süre hızla azalırken, nükleer kaza riskinin gün geçtikçe arttığı sorunlu bir dönemdeyiz. Bu nedenle ve Bülten’de yer alan diğer sorunlardan dolayı Kıyamet Saati gece yarısına gittikçe daha fazla yaklaşıyor.

Tecrübeli gözlemcilerin bildiği gibi Kıyamet Saati 2019'da hareket etmedi. Ancak Saat'in dakika ibresi Ocak 2018'de 30 saniye ileri sürülerek gece yarısından iki dakika önceye getirildi. Böylece 1953’ten, Soğuk Savaş'ın ilk yıllarından beri gece yarısına en yakın konuma gelinmiş oldu. Daha önce Ocak 2017’de Saat, gece yarısına 3 dakika kaladan, iki buçuk dakika kalaya ayarlanmıştı. Bu yıl Bilim ve Güvenlik Kurulu, tarihi doğasını tam olarak idrak ederek aldığı kararla, zamanı gece yarısına iki dakika kaladan 100 saniye kalaya taşıdı. Aşağıdaki ifadede kurul üyelerinin, saati ayarlama nedenlerini ve dünyanın dört bir yanındaki lider ve vatandaşlara Saat’in gece yarısından uzaklaşması için neler yapmalarını tavsiye ettiklerini göreceksiniz.

ABD spor terminolojisi, mevcut ana yönelik bir benzetme yapmamıza olanak sağlar. Amerikan futbolu taraftarlarının da bildiği gibi;  her iki yarının sonunda, son iki dakikayı daha önce gelenlerden ayıran bir ara, iki dakikalık bir ikaz süreci vardır. Kararlar, farklı stratejik referans noktaları ile alınır ve kararlı eylem için beklentiler yükseltilir. Son iki dakika oyuna yeni bir teyakkuz hali getirir ve hem oyuncuların hem de seyircilerin odaklanmasını sağlar. Bu noktada her saniye önemlidir.

Bülten ve Kıyamet Saati’ne göre Dünya, tehlikenin yüksek ve hata marjının düşük olduğu bir dönem olan iki dakikalık uyarı alanına girmiştir. Mevcut durum, dikkat ve yeni, yaratıcı tepkiler gerektiriyor. Karar vericiler, iki dakika içinde olmanın önceki dönemden daha acil bir durum olmadığını iddia ederek tepkisiz kalmaya devam ederse; dünyadaki insanlar, iklim aktivisti Greta Thunberg'ün sözlerini haklı olarak tekrarlamalı ve “Nasıl cüret edersin?” demelidir.

Kamusal katılım ve sivil eylem gereklidir ve buna acilen ihtiyaç vardır. Bilim ve teknoloji muazzam faydalar getirebilir, ama sürekli teyakkuz halinde olunmazsa, büyük riskleri de beraberinde getireceklerdir. Atom Bilimcileri Bülteni, önemli çalışmalarımızı devam ettirmemize ve bunu büyüyen küresel kitlemizle paylaşmamıza olanak sağlayan destekçilerimize müteşekkirdir. Bültenin web sitesine 2019 yılında geçen yıllara göre daha fazla ziyaretçi gelmiş ve dergimiz dünyanın dört bir yanındaki takipçileri tarafından okunmaya ve indirilmeye devam edilmektedir. 

Nükleer risk, iklim değişikliği ve diğer yıkıcı teknolojilere yönelik, özellikle de 35 yaş ve altındakiler arasında yeniden canlanan ilgi, gençlerin şu anda faaliyet gösterdiğimiz kötüleşen ortama pek kayıtsız olmadıklarını; aksine, yarının liderlerinin yeni imajlar, mesajlar, politikalar ve yaklaşımlar aradığını ve artık bugünün liderlerinin onlara güvenilir ve emin bir ortam sağlayacağına inanmadıklarını göstermektedir.

Rachel Bronson, Başkan & CEO, 23 Ocak 2020, Chicago, IL, The Bulletin of The Atomic Scientists Atom Bilimcileri Bülteni





Tamer Güner, 06.04.2020, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı