9 Şubat 2018 Cuma

SA5619/TG242: Amerikan Ordusu Eski Teknoloji İçinde Boğuluyor

Foreing Policy: 
"ABD ordusunun eski teknolojilerden efektif bir şekilde kurtulmasının önünde pek çok engel var."

America’s Military Is Choking on Old Technology

ABD Savunma Bakanlığının özel sektördeki hızlı teknoloji gelişmelerine ayak uydurmak için çalıştığı bir sır değildir. Fakat tartışma çoğunlukla teknoloji tedariki üzerine yoğunlaşmıştır. Konu üzerindeki tartışmalarda bir nokta gözden kaçmaktadır: Eski teknolojiyi elden çıkarmanın yenilikçi yolları. Ancak, uyumlu bir kararlılıktan yoksun şekilde, Amerika'nın mevcut gücünün eskimiş yönlerini ekarte etmek, büyük olasılıkla yarının gücünü kurmaktan daha büyük bir mücadele gerektirecektir.

Şu anki teknolojik değişim oranı, ABD askeri sistemlerinin birçoğunu önümüzdeki yıllarda kullanılamaz hale getirebilir. Yapay zekâ, otonom araçlar, malzeme bilimi ve nanoteknolojideki ilerlemeler, yakın gelecekte gerçekleşecek savaşlara yönelik, sadece marjinal değil ayrıca niteliksel değişimi tehdit etmektedir.  

ABD, askeri güçlerini ayakta tutmak için diğer ülkelerden çok daha fazla harcıyor olsa da bu birikmiş avantaj, uzun vadede saldırıya açıktır. Bu durum, Washington'un uluslararası düşmanları ve rakiplerine, geri kalmışlıklarının avantajından yararlanma ve yeni teknolojiler sayesinde ABD’yi geçme fırsatı sunmaktadır. Pentagon'un mevcut sistemlere yapılacak önemli yatırımlarla ilgili taahhüdü ile bu durum, daha da kötü bir noktaya gelmiştir.

ABD ordusunun eski teknolojilerden efektif bir şekilde kurtulmasının önünde pek çok engel var.

Birincisi, Pentagon gibi bir kuruluşta teknolojinin yaygın olarak benimsenmesi için, inatçı bir doğaya sahip bürokratik yapılar tarafından benimsenmesi gereklidir. Özel beceri gerektiren işler için personel istihdamı ve eğitimi, standart işletim prosedürlerinin geliştirilmesi ve uygulanması, maliyeti yüksek tesisler, bunların bakımı ve diğer destek yatırımları teknolojinin kullanımını etkin hale getirmek için gereklidir. 

Dahası bürokrasiler, kimliklerini genelde teknolojinin etrafında inşa ederek, teknolojiye yönelik tehditleri organizasyonun özüne yönelik tehditler haline getirirler. Sonuçta genellikle büyük, karmaşık teşekküller ve burada kendi menfaatini düşünen, bürokratik alanlarını korumak ve genişletmek isteyen aktörler ortaya çıkar. Bu organizasyonlar bir kez oluştu mu dağıtılması son derece zordur. Dolayısıyla, eğer bir bürokrasi ve ona ait kültür, özel amaca yönelik belirli bir teknoloji çerçevesinde inşa edilmişse yeni teknolojilere hızlı bir geçiş aşırı derecede zor olabilir. 

19. yüzyılın sonlarında deniz mimarisi (ahşaptan-demire) ve tahrik sistemlerinde (yelkenliden- buharlıya) yaşanan devrim bunun güzel bir örneğidir. 

İç Savaş sırasında değerlerini ispatlamış olmasına rağmen buharla çalışan zırhlılar, 1870’lerde, bu teknolojileri ve bunlarla ilişkili yeni profesyonel mühendis sınıfını baltalamaya çalışan deniz kuvvetleri komutanlığının şiddetli muhalefetiyle karşı karşıya kalmıştır. 

William McBride bu konu hakkında özetle şöyle diyor: 

“Askeri hiyerarşiler istikrar ister ve yeni bir teknoloji bu istikrara meydan okuduğunda tepki keskin ve düşmanca olabilir.” 

Pentagon'un ve onu destekleyen savunma sanayi üssünün Üçüncü Offset Stratejisine(*) olumsuz tepki vermesi, bu dinamiğin altını çizmektedir.

Yeni teknoloji, mesleğin romantize edilmiş değerlerini de bozabilir. İsmi belirsiz İngiliz bir gözlemci, 1861'de ilk defa demir zırhlı bir gemi gördükten sonra canı sıkkın bir şekilde şöyle demiş: 

“Aristokrasimizin yüksek ruhlu gençliği ve denizcilerimizin... demir duvarların arkasından, bir kasap ve tahrip mesleğini icra edecekleri bir an için bile olsa farz edilmemişti… Denizciler hakkında biraz bilgisi olanlar, onları canlandıran şeyin hayatın cazibesi olduğunu bilirler; bu (yeni) mesleğe duydukları sempatiyi itiraf edenler, savaşın iticiliği ve barbarlığına adanmış motorların (bunlar gemi olarak adlandırılamazlar) yapımını savunarak, gemiciler için cazip olan her şeyden mahrum olduklarını göstermektedirler.” 

Pentagon günümüzde dronlarla (İHA) ilgili benzer bir kurumsal muhalefetle karşı karşıyadır. Hava Kuvvetleri ve Donanma, diğer faktörlerin yanı sıra, mevcut insanlı savaş uçağı topluluğuna yönelik bir tercih sebebiyle, İHA operatörü topluluğuna yönelik işe alım, süreklilik ve kariyer gelişimi meselesiyle mücadele etmektedir.

Belirli bir askeri teknolojinin idamesi etrafında bir takım dış menfaat gruplarının oluşabilme ihtimali, kültürel direnci yoğunlaştırmaktadır. Bu aktörler için mevcut sistemleri pahalı yeni özelliklerle değiştirip yükseltmek, kendi dar görüşlü menfaatlerini tatmin etmenin en güvenli yolu gibi görünüyor. 

Nick Kotz'un B-1 bombardıman uçağı üzerindeki klasik çalışması, askeri teknolojiye yapılacak büyük yatırımların, bu gibi çıkarlar tarafından nasıl yönlendirilebileceğini göstermektedir. Yatırımları değişen koşullara (gelişmiş Sovyet hava savunmaları) göre ayarlamak yerine, eski konsept (insanlı stratejik bombardıman uçakları) ile çok daha pahalı teknolojiler uyumlu hale getirilmektedir. Bu dinamikler Trident denizaltısı, MX füzesi ve hatta F-35 Müşterek Saldırı Uçağı’nda bile mevcuttur. 

Basit mantık, eski teknolojiye yatırımları eşzamanlı olarak sürdürürken, yeni bir teknoloji edinme yarışının iflasa neden olacağını düşünmeyi gerektirir.

Eğer yeni teknolojiler ortaya çıkar çıkmaz eski teknolojilerden kurtulmasalardı özel sektördekiler de aynı sorundan dolayı sıkıntı çekeceklerdi. Fakat bu durum hükümet bürokrasilerinde aynı şekilde geçerli değildir. 

Bürokrasiler, çalışmaları ticari piyasa güçleri tarafından disipline edilmediğinden, ayakta kalmalarını ve hatta gelişip büyümelerini sağlayan efektif olmayan teknoloji ve şirketlerin devamına, sadece siyasal sistem içerisinde sahip oldukları imkânlar nedeniyle izin verirler. Teknoloji platformlarını kongre bölgelerinde kuran birçok Savunma firması bu konu için en iyi örnektir. 

Potansiyel iş kayıplarının siyasi maliyeti göz önüne alındığında, bu platformların ve onlarla bağlantılı işlerin, değil ortadan kaldırılması, bunlarda kayda değer bir değişiklik yapmak bile oldukça zordur.

Pentagon'daki satın alma uzmanları, mevcut teknolojiyi tamamen ortadan kaldırmak zorunda değiller ancak değişen teknolojik ortama ve hâlihazırda bundan dolayı oluşan tehditlere yönelik bir strateji belirlemek zorundalar. İster şef yönetim memuru isterse satın alma ve tedarikle görevli yeni bir müsteşar olsun, üst düzey bir yetkili, özellikle geçersiz teknolojik yatırımların belirlenmesi ve bunların yenisi ile değiştirilmelerini sağlamakla görevlendirilmelidir. 

Milli Savunma Stratejisi'nin açıkça belirttiği gibi, savunma liderleri yeni teknolojilerin mevcut misyonlara doğrudan hitap etmesini sağlayarak kurumsal direnci azaltabilir. Savunma İnovasyon Birimi - Deneysel, SOFWERX ve ABD Ordusu'nun Asimetrik Harp Grubu ve Mad Scientist girişimi gibi, bunu yapan inisiyatiflerin dikkate değer örnekleri bulunmaktadır. 

Bu uzmanlaşmış kuruluşlar, ortaya çıkan teknoloji ortamındaki yenilikleri tanımlamak, incelemek ve entegre etmek için oluşturulmuştur; paralel bir çaba, gerekmedikçe eski teknolojileri terk etme konusuna odaklanmalıdır.

Amerika'nın askeri avantajını korumak yalnızca en yeni teknolojiyi elde etmekle alakalı değildir. İnsan, organizasyon ve kültür faktörleri teknolojiyi etkin hale getirir. Bu türden "teknoloji boşanmaları" nın başarılı olabilmesi için, liderliğin bu durumdan etkilenenleri dikkate alması gerekmektedir.

(Yeni durum için) Personelin yeniden eğitilmesi gerekir. Kariyer teşvikleri yeniden tasarlanmalıdır. Tehdit altında olan veya kaldırılanların yerine geçmek üzere yeni organizasyon kültürleri geliştirilmelidir. Eski ekipmanları atmak yerine yeniden kullanılabilir hale getirmek veya dost ülkelerin kullanımına sunmak gerekir. 

Böyle yıkıcı bir süreçte ayakta kalmanın anahtarı, proaktif, dikkatli ve en önemlisi stratejik olmaktır. Boşanmalar her zaman için yıkıcıdır, ancak iyi yönetildikleri takdirde bir amaca yönelik olabilirler. 

LEO BLANKEN, JASON LEPORE, STEPHEN RODRIGUEZ / 29 Ocak 2018, Foreign Policy


Çevirenin Notu:
(*)Offset, yapılacak ithalata karşılık aynı sözleşmede ihracatın ve yerine göre Türkiye’de üretimin, teknoloji ve sermaye transferinin, teknik eğitimin vb. şart koşulmasıdır.  http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/dusunenlerin-dusuncesi/kalkinmada-pragmatik--bir-uygulama--offset-1814891/



Tamer Güner, 09.02.2018, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı