6 Şubat 2014 Perşembe

SA543/Kâşif M.5: Sıradağların Ardındaki İhtiraslar

“Erkek kadının sorgulayıcı genetiğinden sıyrıldıkça daha büyük dağları aşmak üzere içindeki ihtirası kamçılar.”


Erkek… kuramları ve kuralları üreten, onları doğurgan her nesneye karşı dayatan, kasılmaları arttıran, isyanları cisme dönüştüren… hayatın her alanında gücüyle, elde etme azmiyle, ihtirasıyla egemen olan, olamadıkça dağılan, dağıldıkça kişiliğini kaybeden… arayışları hiç bitmeyen, dokundukça sahip olmak isteyen arzuların kıskacında, elde ettiği hiçbir şeyi sonsuza dek kendi özgün değeriyle koruyamayan, onu değiştirmeye çalışan; kendi değişkenliğine sürekli bahane bulan bir gezgin…


Kadının doğasından daha aç, kadındaki periyodik kısıtlılıklara mahkum olmayan ve sürekli isteyen varlığıyla erkek, sonsuz değişimin tüm kodlarını içinde taşır. Kadının ve erkeğin, kendi genetik sınırlılıklarını aşamadığı zamanlarda erkeğin zorlayıcı ruhu, değişimin hızına doğrudan etki eder. Kadının alışkanlıklarına sarılarak tatmin olması, erkeğin alışkanlıklarından kopma hızını arttırdığında, alışkanlıklar kadının aleyhine kaybolur.

Egemenliğin kalıcı olarak erkeğe ait olduğu sıralı güçler doğasında, kadın asimetrik gücünün sınırlarına ulaşacağı yerde, kendi dar hayat alanına döner; güven verici bir liman olarak değerini korumaya çalışır.


İnsanlık, erkeğin egemenliğinin sürdüğü çağlarda kadınları tedarikçi varlıklar olarak algılar. Tedarikçinin itiraz etmeyen, ihtiyaçlarını öne sürmeyen sessizliği, itirazsızlığı erkek gücünün daha fazla sınanacağı alanlara doğru meyletmesini kolaylaştırır. Erkek kadının sorgulayıcı genetiğinden sıyrıldıkça daha büyük dağları aşmak üzere içindeki ihtirası kamçılar. Kadının erkeği dengeye zorlayan varlığı eksik kalır ve savaşlar erkeğin güç testini yapabileceği zengin alanlar olarak sürekli inşa edilir.

Erkek, denge unsurunu yitirmeye odaklıdır; dengeleri bozarak yeni dengeler üretebileceğini bilir. Değişimi erkeğin yeni denge arayışları getirir. Tekerleğin icadından, uzayın keşfine kadar her şey tıkanmış erkek ruhunun arayışlarına borçludur varlığını, kadının alışkanlıklarına sadık beklentilerine değil.

Kadının erkeği zorladığı zamanlar, kendi genetiğine aykırı davranarak denge unsuru olmaktan vazgeçtiği zamanlardır. Kendi doğasını terk eden kadın erkeğin doğasına haksız baskılar uygular, baskılanan erkek ihtirası, gittikçe şiddetlenen bir kadın ihtirasını mümkün kılar. Ancak kadının ihtirası erkeğin değişimi getiren ihtirası kadar sürekli ve ısrarcı değildir. Kadın, dengeleri zorlayarak elde ettiği yeni denge noktalarında, erkeğe oranla çok daha fazla kalmaya çalışır; elde ettiği gücün zamana ve kişilere yayılmasını ister ve bu yayılmanın daha geniş alanlarda kısa süreli olmasından rahatsız olur, doğasına uygun olarak daha dar alanlarda uzun süreli olmasını tercih eder.

Erkeğin sürekli genişleyen hükümranlık alanlarında istediği istikrarlı egemenlik, diğer bir erkeğin egemenlik ihtirasları ile karşılaşır. Çatışmanın temel çerçevelerini çizen ana etken, kuramlarını üreten ve kurallarını koyan erkeklerin egemenlik ihtiraslarının çatışma olasılığıdır. Çatışma olasılığı erkeğin genetiğinde mevcut olan yeteneklerini keşfetmesini sağlar. Erkeği bütünüyle ortaya koyan da sadece çatışma olasılığıdır.

Entrikalar, yeni zafer stratejileri, her aşılmış engel dağın zirvelerinde bir sonraki engel dağın zirvelerini elde etmek için yeniden kurgulanır. Erkek zaferler için önüne çıkan bütün engelleri aşmak adına her türlü dinin ya da etik değerin ardına salınacak, etrafını dolanacak yollar edinir. Kadın genetiği erkeğin bu sınırsız entrika yeteneğine ulaşmakta zorlandığı için yenilgilere alışkındır.

Erkeğin güce yönelik, gücün uygulanmasına ilişkin tüm kurguları, herhangi bir şekilde engelleri sürekli taciz ederek, engellerin türüne, değerine bakmaksızın, gücünü esirgemeksizin onları tecavüze hasreden bir mekaniğin esiridir; bunun hastalıktan daha ziyade kontrolsüzlüğün bir sonucu olduğunu görmek gerekir.

Kadını bir denge ve liman metaforu, erkeği değişimin ve gücün simgesi olarak konumlandıran algıların ürettikleri sıkıntı kontrol zaafıdır. Oysa erkek ve kadın için ortak genetik değer kontrol edebilme gücüdür. Aksi iddia edildiğinde erkeğin denge ve liman metaforu, kadının değişimin ve gücün simgesi olarak tanımlanması gerekir; ancak bu kadının ve erkeğin doğasına aykırı bir konumlama olduğundan sürekli bir istikrarsızlıktan söz edilebilir. Erkek sürekli bir şekilde denge ve liman özellikleri yansıtacak yapıda, kadın da değişimin ve gücün simgesi olarak bulunabilecek bir yapıda değildir.

Kadın genetiği, koruyucu, kollayıcı, teskin edici biyolojik ve ruhsal parametreler taşır; erkek genetiği de güç uygulayıcı, güven verici, denge değiştirici biyolojik ve ruhsal parametrelerle donanmıştır.

Kadına yüklenen ve insan hayatının sürmesini sağlayan doğurganlık, erkeğin terk ediciliğinden doğrudan etkilenmez, üreyen nesil kadının kuşatan güven alanında hayatını sürdürebilir; buna karşılık erkeğin gezgin varlığı, kadının terk ediciliğinden çok etkilenir, üreyen nesil, erkeğin istikrarsız denge açlığında güven verici bir istikrar alanı bulmakta zorlanır.

Kadın varlığıyla hayatın kaynağı ve sürdürücüsü, erkek de hayatın var oluş sebebi ve tehditlere karşı koruyucu kalkanı olarak işlediği sürece değişen dengeler toplulukların dağılmasına neden olmaz.

Kadını erkeksiz tanımlamak mümkün olmadığı gibi, erkeği de kadınsız tanımlamak mümkün değildir. 

Kadından erkeğe, erkekten kadına evrilen genetik, biyolojik ve psikolojik bozunma, toplulukların güven ve istikrar gibi temel ihtiyaçlardan mahrum kalmasına neden olur.

Erkeğin sıradağların ardında gezinen ihtiraslarını kontrol edebilecek olan bir kadın, ona engel olan bir kadın değildir, kuşatıcı merhameti ve sevgisiyle onun yeni denge arayışlarında dağılmasını engelleyen bir kadındır. Böyle bir kadından mahrum olan erkek sıradağlar yoksa bile onları aşmak için kendisi inşa eder.



Kâşif M., 5 Şubat 2014, Sonsuz Ark, Derin Ayrıntılar 5





Seçkin Deniz Twitter Akışı