13 Eylül 2013 Cuma

SA409/AS38: Antik Eleklerle Originalité Arama Çelişkisi ve Kirli Maslahat Kaygısı

"Hakîkat’ın doyma noktaları, insanların üretim objeleri üzerinden yakaladıkları subjektif fikirlerin içinde değildir."


‘Orijinal Fikir-Farklı Kalıp’, çok çekici ve endeks belirleyici bir slogan. Öyle ki; bu sloganın üretim felsefesi, derin odaklarca fişlenme riskini göze alabilmiş olmayı da gerektiriyor. Düşünce üretiminde temel kaygının ‘originalité’ olması, diğer tüm maslahat kaygılarının bir tarafta tutuluyor olması anlamını da taşıyor. Yani; ‘Orijinal Fikir-Farklı Kalıp’ gibi yüksek bir eşik belirlendiğine göre, bu bakış korkusuzca, konu merkezli tahlilleri de kapsamalı.

***
Muhakkak ve mutlaka, her bir konu kendi hassas dengelerini hüviyetinde hâizdir. Fakat sorulması gereken soru, bu denge’nin doğal bir denge olup olmadığı, sorusudur. Eğer, kastettiğimiz dengeyi, çeşitli günlük kaygılardan müteşekkil bir konseptte oluşturmuşsak, bu denge yapay bir dengedir ve bu dengenin orijinal fikir ve farklı kalıp gibi bir hedef gözetmesi düşünülemez. İddianız yavan kalır. İnsanların bu denge için arayış içinde olduklarını düşünmeniz de bu anlamda yanlıştır; kapsayıcı ve çağırıcı değildir. İnsan, Originalité aradığı için buradadır. Dengelerin gözetilmiş endişelerle beslenmiş olması herhalde binlerce yıllık yazılı tarihte yeterince sık bulunmuş bir realitedir ve hakikaten Hakîkat arayışında sıkıcıdır.
***
İnsanların ununu elemiş ve bir çiviye asılmış eleklerle orijinal fikir edinmeleri veya bu elekleri kullanarak elenmiş unları test etmeleri, gerçeğe doğru genişleyen düşünce gelişim yollarını bu eleklerden elenmiş olanlarla beslemeleri beklenmemelidir. Beklenmemelidir, zira: Hakîkat’ın doyma noktaları, insanların üretim objeleri üzerinden yakaladıkları subjektif fikirlerin içinde değildir. Subjektif fikirler, diğer insanlarla beraber fikir sahiplerini de hakîkat’i yaratan Allah’a ve Allah’ın yarattığı gerçekliğe taşımaları kaydıyla anlamdeğerdirler. Aksi halde, gerçeğe doğru genişleyen yolların her birinde yok olur giderler.

***
Biz bugün, kısırlaştırılmış düşünceler helezonundan çıkmak için uğraş veren bir nesil isek, maslahat kaygılarımızın üst tavanı, sadece ve sadece Allah’ın bize bildirdiği gerçekler olmalıdır. Sorgulamalarımızı bu gerçeklerin çizdiği çerçevede originalité konseptine oturtabiliriz. Kuşkusuz her bir iddianın, her bir önermenin kişisel kaygılardan arınması beklenemez, ama kişisel kaygıların originalité üzerindeki baskısını tolere edebilmenin yolu da sosyal kaygıları öne çekmek değildir. Sosyal kaygılar, originalité üzerinde kişisel kaygılardan daha çok baskı kurar, daha büyük sapmalar meydana getirirler. Bu tutum, sosyal kaygılar açısından kişisel kaygılara karşı yapılmış bir zulüm olur. Bu zulümden de farklı kalıpların çıkmasını umut etmek zorlaşır.

***
Kimse özelde Türkiye’nin, genelde İslam Dünyası’nın entelektüel çukurun dibinden çıkmış olduğuyla kendini avutmasın; sadece çukurun yüzeye yakın yerlerindeki kaypak zeminlerde patinaj yapıyoruz. Kaypak zeminleri besleyen en büyük etken, maslahat kaygısı dediğimiz şeydir; derme çatma hikâyelerle oluşturulmuş sosyal çevrenin ve bu sosyal çevrede konuşlanmış entelektüel kolonilerin çıkarlarının ısırmadan gözetilmesidir.

***
Türkiye’de entelektüalite çıpası beslenen kaynakların orijinal olup olmamasıyla ilgilidir. Eleştirdiğiniz Mekanik Batı Düşüncesi’nin filozoflarını tercüme eserlerle hıfzettiğinizde ulaşabileceğiniz performans, sizi ancak bugünkü Batı’nın emekleyen bebesi yapar, orijinal yapmaz. Yine aynı şekilde, tasavvuf kültüyle ilgili çeviri eserleri hıfzeder ve her iki kaynaktan gelen bilgileri, kendi özgün kişiselliğinizle birebir eşlerseniz, bir mukallitten başka bir şey olmazsınız. Mukallid’in originalité kaygısı olmaz; olursa ancak kabul görme kaygısı olur. Farklı kalıplar ona bol gelir.

***
Entelektüel koloniler, batı ve tasavvuf kolonileri olarak popularize ediliyorlar; nitekim öyleler de. Ya Batı’nın edebî, felsefî, dinî, iktisadî, siyâsî ve ictimâî postulatlarını kendi algılarımıza entegre ediyoruz ya da tasavvuf’un. Başka seçeneğimiz yoksa originalité iddiamız da yoktur; en azından Hakîkate saygımız adına olmamalıdır.

***
Hakîkat arayışımız nedense sürüyor, çünkü; Hakîkat tanımımız yabancı, biz ait değil. İnsan ve kainat adına hem insanın hem de kainatın derinliklerine yaptığımız yolculuklarda ışıkların hiçbiri bize ait değil, Bu sebeple körüz, göremiyoruz; gördüğümüzü filin bacağı, kulağı vesaire zannediyoruz. Hakîkat’e ulaşmakta kullandığımız araçlarla ilgili arayışımızın sona ermesi şart.

***
Matematiksel tümevarım, parçalardan bütüne doğru gidişte her bir ögeyi kısmî gerçekler olarak kabul eder ve nihayetinde bütüne dair kanaatler de bu parça gerçeklerin birleşiminden elde edilir. Burada aşırı derecede önemli olan kullandığınız araçlardır, yani temel kabuller-ışıklar- ve attığınız adımlarda kullandığınız pabuçlar. Sentez, analizinizin sonucunda elde edebildiğiniz şeydir. 

***
Hakîkati yaratan Allah Hakîkati keşfedip keşfedemeyeceğimize dair kesin bir bilgiye sahiptir. Bizler için Hakîkat yolculuğunda temel ışıkları yakmış ve düşünce ayaklarımıza keskin Hakîkat’ten pabuçlar yapmıştır. Biz Hâkikat arayışını ışıklar ve pabuçlar konseptinde sona erdirmezsek, ne ışığımız ne de pabuçlarımız için arayışlarımız sona erer. Eğer ışık-pabuç kararsızlığımızı Batı’dan ve tasavvuf’tan emaneten tedarik ettiklerimizle gidermeyi düşünürsek hiçbir zaman Hakîkatin bize düşen ödev kısmına temas edemeyeceğiz. Yalpalayıp gideceğiz ve bu yalpalamalarımızı insanlara un diye satıp para kazanacağız. Bu final eylem hiç de orijinal değildir. Ölüler dünyasında, yakın geçmişte çoğunlukla öyle yapılıyor/yapılmış zaten.

***
Siz farklı bir şeyden bahsediyorsanız, farklı bir şeyi maslahat kaygılarıyla örtmeyi aklınızdan geçirmemelisiniz. Zira farklı şeyler ürkektirler; güç bela ikna olup gelmişlerdir, keskin bir yüzle karşılaştıklarında sıradan davranıp sinmezler, ya gözlerinize batarlar ya da çekip giderler. Siz de sloganınızla baş başa kalırsınız. Haklı olarak sorabilirsiniz, maslahat kaygısı gütmeyeceğiz de saçma sapan fikirleri de orijinal diye kabul edip yayınlayacak mıyız? 

***
Original fikirler başlangıçta hep saçma sapan gelmiştir, insanların tepkilerini çekmişlerdir. Nihayetinde bu kararı verecek olanlar okuyanlar olacaktır. Fikrin sacayaklarına bakmak ve fikrin sunum tutarlılığını denetlemek originalité denetimi için yeterli değil midir? Hem bir şey fikirse, fikir sahibi, fikri ifade etme özgürlüğünün originalité’ye katkısını sağlarken, üçüncü kişilerin kişisel haklarını taciz etmeme gereğinin farkındadır.
***
Maslahat kaygısıyla böceklerden bahseden yahut derleme çalışmalardan çalınıp getirilmiş, ucube şeyleri de originalité sopasıyla doğrultmanız mümkün değildir. Hangi koku, kaynağını saklayabilir ki?


Alper SELÇUK, 04.12.2009, Antiseptik Anafor 18


Alper Selçuk Yazıları 

Seçkin Deniz Twitter Akışı