5 Ağustos 2016 Cuma

SA3265/TG201: Şeytan'ın Eli İsrailli Profösör Efraim Inbar: "IŞİD’in Ortadan Kaldırılması Stratejik Bir Hatadır"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz IŞİD denen kanlı yapının nasıl inşâ edildiğinin ve nasıl hayatta tutulduğunun temel hikayesini anlatmaktadır. Bugüne dek Sonsuz Ark olarak IŞİD etiketiyle yaptığımız yayınların tamamen rasyonel temellere oturduğunu kanıtlayan bu yazı aynı zamanda İsrailli profösörden,"Fakat istikrar bizatihi bir değer değildir. İstikrar ancak bizim menfaatlerimize hizmet ediyorsa makbuldür." ve IŞİD'in yok edilmesine karşı çıkarak, "IŞİD’in ömrünün uzaması muhtemelen, Orta Doğu’da yer alan diğer kötü çocukların eliyle daha fazla Müslüman aşırılıkçının öldürülmesini garanti altına alacak ve Batı’nın terörist saldırılardan kurtulmasını sağlayacaktır." diyen müslüman düşmanı, alçak ruhlu Efraim Inbar'dan bir itirafnâmedir; IŞİD ABD-AB-İsrail-Rusya ve iştirakçileri Arap diktatörlüklerden ve krallıklardan destek alınarak üretilmiş bir terör örgütüdür, tek amacı müslümanların yaşadıkları küresel baskılara, saldırılara karşı Hilafet havucuyla aldatılarak kışkırtılmasını ve yine müslümanlar tarafından öldürülmesini sağlamak, Müslüman topraklarda yeni haritalar yeni devletler üretilmesine hizmet etmektir.
Seçkin Deniz, 05.08.2016


The destruction of Islamic State is a strategic mistake

ABD Savunma Bakanı Ashton Carter kısa süre önce IŞİD’i ortadan kaldıracak belirleyici aşamanın planlanması amacıyla müttefik ülkelerin savunma bakanları ile bir araya geldi. Bu stratejik bir hatadır. 

Haziran 2014 tarihinde Suriye’nin Rakka şehrini defakto başkent olarak belirleyerek, İslami bir halifelik ilan eden IŞİD, bu tarihten itibaren binlerce insanı öldürmüş radikal İslamcı bir gruptur. Hızla topraklarını genişleten ve korkunç kafa kesme ve diğer infaz görüntülerini yayınlayan IŞİD uluslararası toplumda büyük bir tepkiye neden olmuştur.
Ancak IŞİD özellikle siyasi boşluk nedeniyle başarı kazanmıştır. Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği saldırılar IŞİD’in taktik kabiliyetlerini göstermiş olmasına rağmen IŞİD, ordusu zayıf ve başarısız ülkelere yönlendirilmiştir. IŞİD birlikleri iyi organize olmuş güçlerle karşılaştığı zamanlarda, ki bu güçler Kürt militanlar gibi devlet-dışı aktörler olsa bile, grubun performansının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Grup üzerinde daha fazla askeri baskı uygulandığında ve Türkiye tarafından desteklenmediği zamanlarda IŞİD’in de geri çekildiği görülmektedir. (Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği yalanı, 15 Temmuz Darbesi'nin maşası FETÖ'nün, HDP-PKK'nın, neocon-siyonist medya ve strateji dünyasının en çok kullandığı alçakça bir argümandır. 15 Temmuz Darbesi'nin felç eden halka IŞİD sokakta diyenler FETÖ üyeleri ve PKK-HDP militanlarıdır. Seçkin Deniz, 05.08.2016)  

Tüm dünyadaki genç ve kızgın Müslümanlar arasında IŞİD tarafından yoğun bir tutkunun ateşlenmiş olduğu ve halifelik fikrinin takipçiler için büyük bir cazibe yarattığı bir gerçektir.(Analizci her duyarlı müslümanı potansiyel IŞİD'çi olarak tanımlamaktadır; oysa IŞİD tamamen ABD-AB-İsrail destekli katil bir örgüttür. Seçkin Deniz) Bu noktada konu ile alakalı soru şudur; IŞİD ne yapabilir, özellikle şu andaki durumu itibarıyla?   

Son zamanlarda sorumluluğunu üslenmiş olduğu terörist eylemlerin çoğu IŞİD’e bağlılıklarını ilan etmiş yalnız kurtlar tarafından işlenmiş; Bu kişiler doğrudan Rakka’dan yönlendirilmemiş. Kendi başına IŞİD ancak sınırlı miktarda zarar verebilir.  

Zayıf bir IŞİD, sezgilere aykırı görünse bile, imha edilmiş bir IŞİD’e göre tercih edilebilirdir. IŞİD tüm dünyadaki ülkelerde yer alan radikalleşmiş Müslümanlar için bir çekim merkezidir (Analizci burada IŞİD'in müslümanların aldatılarak çekileceği bir kara delik olarak kullanılmasını tavsiye ederken farkında olmadan IŞİD'in asıl amacını da deşifre etmektedir. Seçkin Deniz) Bu gönüllü kişiler, fazla istihbarat çalışması gerekmeden kolayca tespit edilebilecek hedeflerdir. Bu insanların Suriye ve Irak cephesinden ölümcül yeteneklerle ülkelerine geri döneceğinden şüphe yoktur, ancak bazıları dönmeden şehitlik mertebesine ulaşacaktır ki bu durum kendi ülkeleri için bir lütuftur. Eğer IŞİD tamamen ortadan kaldırılacak olursa daha fazlası kendi evlerine dönecek ve bu durum daha çok soruna yol açacaktır.     

Eğer IŞİD, topraklarındaki kontrolü kaybedecek olursa, kendi devletlerini korumak ve yönetmek için harcadıkları enerji sınırları dışında daha fazla terörist saldırı organize etmeleri için kullanılacaktır. 

IŞİD’in çöküşü, Batı’daki Müslüman mültecilerin daha fazla radikalleşmesine neden olacak terörist bir diasporanın oluşumuna sebep olacaktır. Terörle mücadele eden kuruluşların birçoğu bu tehlikenin farkındadır. IŞİD’in ömrünün uzaması muhtemelen, Orta Doğu’da yer alan diğer kötü çocukların eliyle daha fazla Müslüman aşırılıkçının öldürülmesini garanti altına alacak ve Batı’nın terörist saldırılardan kurtulmasını sağlayacaktır. (Bunun alçakça bir strateji olduğu görülebilir, ancak IŞİD'in müslüman tabanı kurumuştur ve artık AB'den Ortadoğu'dan, Asya'dan insan devşirememektedirler. Seçkin Deniz)  

Diğer yandan zayıf ve varlığını devam ettiren bir IŞİD, halifelik fikrine yönelik sempatinin altını yavaşça oyabilir. İşlevsiz ve savunma durumundaki bir politik oluşum, Amerika liderliğindeki güçlü bir koalisyon tarafından ortadan kaldırılmış bir IŞİD’e göre, şu an Müslüman halifelik taraftarlarının gözünün açılması anlamında daha faydalıdır. Son senaryo (Çev: Amerika liderliğindeki güçlü bir koalisyon tarafından ortadan kaldırılmış bir IŞİD), Batı tarafından savunulan her şeye karşı radikal Müslümanların nefretlerini beslemekte olan; “sürekli ve hain bir şekilde İslam’ı yıkmak için çaba sarf eden Batı” düşüncesine de mükemmel bir şekilde uymaktadır.   
  
IŞİD’in varlığını sürdürmesi stratejik bir amaca hizmet etmektedir. Vahşi Esad rejiminin Suriye’deki iç savaşı kazanmasına neden yardım edilsin? Muhalif tarafta yer alan birçok radikal İslamcı, örneğin El-Nusra ve ona bağlı gruplar, Paris ve Berlin’e daha yakın çalışabilecekleri başka sahalar bulabilir.

Rusya’nın Suriye’deki hâkimiyetini güçlendirmek ve Orta Doğu’daki nüfuzunu desteklemek Batı’nın menfaatine midir? İran’ın Irak üzerindeki kontrolünün artması, Amerika’nın bu ülkedeki hedefleri ile uyumlu mudur? 

Moskova-Tahran-Şam ekseninin gücünü, Rusya ile IŞİD’e karşı işbirliği sonucunda artırmak ancak Washington’da şu anda işbaşında bulunan stratejik bir delilik tarafından olumlu bir düşünce olarak değerlendirilebilir.  

Dahası, İran’a hizmet etmekte olan radikal Şii, Batı karşıtı bir organizasyon olan Hizbullah, IŞİD’e karşı mücadelede ciddi anlamda görev almaktadır ki bu durum Batı’nın menfaatleri ile uyum içindedir. Suriye’deki iç savaşa dâhil olmayan bir Hizbullah, Batılıların rehin alınması ve Avrupa’da gerçekleşecek diğer terör eylemlerinde yeniden rol alabilir.     

IŞİD vahşeti ve ahlaksızlığı karşısında Batı’nın duymuş olduğu nefret, stratejik berraklığı perdelememelidir. IŞİD mensupları gerçekten kötü adamlardır, ancak onlara muhalif olanların da ancak bir kısmı onlardan daha iyidir. Kötü adamların karşısındaki kötü adamları öldürmesine izin vermek insani iyiliğe inanmamak gibi gözükebilir ancak bu, kötü adamları meşguliyet içinde tutuyor ve iyi adamlara daha az zarar verebilmelerine sebep oluyorsa kullanışlı ve hatta ahlaki bir durumdur. Orta Doğu’nun Hobbesyan (Çev:  Thomas Hobbes’un ilkelerini takip eden) gerçekliği her zaman için muntazam bir ahlaki seçim sunmaz. 

İstikrar özlemi içinde bulunan Batı, bu amaca ulaşmak için IŞİD’in askeri anlamda bozguna uğratılmasına yönelik safça bir ümit beslemektedir. Fakat istikrar bizatihi bir değer değildir. İstikrar ancak bizim menfaatlerimize hizmet ediyorsa makbuldür. IŞİD’in ortadan kaldırılması, İran’ın bölgedeki hegemonyasını teşvik edecek, Rusya’nın rolüne destek olacak ve Esad’ın tiranlığının devam etmesini sağlayacaktır. Tahran, Moskova ve Şam bizim demokratik değerlerimizi paylaşmamakta ve Amerika ve Batı’ya destek anlamında çok az eğilim sergilemektedir.  
   
Buna ek olarak, istikrarsızlık ve krizler bazen pozitif değişimin işaretlerini taşır. Maalesef Obama yönetimi, sözde Orta Doğu’da IŞİD’le savaşacak “sorumlu” bir aktör olarak İran’ı meşrulaştırmak maksadıyla IŞİD kaynaklı tehdidi şişirmektedir. 

Bu durum, Obama yönetiminin İran ile gerçekleştirdiği nükleer anlaşma gerekçelerinin bir parçasıydı ve bundan sonra muhtemelen kötü bir şekilde hatırlanacak “mirasının” merkezinde yer almaktadır.
Amerikan yönetimi, Tahran’ın Orta Doğu’da hâkimiyet kurmaya yönelik hırslı planlarına karşı, IŞİD’in kullanışlı bir araç olabileceği gerçeğini fark edebilecek kapasiteye sahipmiş gibi görünmüyor. 



Efraim Inbar (*) / 2 Ağustos 2016



Tamer Güner, 05.08.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri


(*)Efraim Inbar:  Begin-Sadat Stratejik Çalışmalar Merkezi Direktörü, Bar-Ilan Üniversitesi siyasi çalışmalar bölümünden emekli Profesör, Middle East Forum üyesi. BESA Center Perspectives Paper No. 352

Metnin Orijinali:

Seçkin Deniz Twitter Akışı