2 Mayıs 2014 Cuma

SA661/ÇY3-BŞ6: Global Bela; İnternetin Karanlık Yüzü

“Görünen o ki çok yakın bir gelecekte kanunların teknolojinin hızı karşısında düştüğü zavallı durum, internet ağının kendi yasa uygulayıcılarını oluşturmasına sebep olacak.”

İleri Teknolojinin Kontrol Edilemez Karanlık Çocuğu

İnsanoğlunun varoluşundan beri süregelen bilme isteği, bilimin oluşmasında ve gelişmesinde en önemli etken olduğu gibi, teknolojinin de baş döndüren derecede ilerlemesinin en belirgin gerekçelerindendir. İnsanın edindiği bilgiyi topluma sunma/paylaşma devinimi, bilgiye hâkim olma sürecinin de doğal bir sonucudur. Birçok düşünür "sanayi devrimi" ile "ileri teknoloji devrimi"ni yeni bir çığır açma konusunda kıyaslamaktadır. İleri teknoloji devrimi ve bu devrimle bütünleşik olan ‘İnternet Teknolojisi’ geleneksel alışkanlıkları altüst etmektedir. İnternet teknolojisini diğer teknolojilerden ayıran en büyük fark internetin zamansız ve sınırsız bir yapı olmasıdır.

İnternet, teorik olarak kısıtlamalardan uzak, özgürlük (!) alanı olarak algılanan kitlesel bir iletişim aracıdır. İnsanların internet sayesinde her çeşit bilgiye kolay erişiminin, insanlığa yararları olduğu gibi zararları da olduğu yadsınamaz. Filtrelen(e)memiş her türden bilgiye kolayca ulaşabilsen her yaştan birey "kirli bilgi toplumu" diye adlandırabileceğimiz teknolojinin korkmamız gereken yüzü olarak karşımıza çıkıyor.

İnternette her geçen gün ortay çıkan yeni gelişmeler beraberinde sosyo-ekonomik, psikolojik, hatta hukuksal boyutta birçok sorunu beraberinde getiriyor. İnternet'in karanlık yüzünü, onun oluşumunda yer almış en önemli isimlerden sayılan Vint Cerf’in İnternet için söylediği ,"Ben ona bulut olamazsın demedim, adam olamazsın dedim." cümlesi çerçevesinde düşünmek ve algılamak gerekiyor.

İnternet teknolojisinin sunduğu sorunlu alanlardan birisi de, her geçen gün popülerliği ve kullanıcı sayısı artan sosyal ağ siteleridir. Ülkemizde sosyal paylaşım siteleri/ sosyal medya olarak adlandırdığımız bu siteler dünyanın her coğrafyasından kitleleri (ilgi alanlarına göre) seçebileceğiniz farklı kriterlere göre çeşitlendirilmiş ağlar üzerinde bir araya getiriyor. Kişiliğimizi oluşturan bir ögenin ve düşüncelerimizin başkaları tarafından daha kolay ulaşılır hale gelmesini sağlayan bu siteler, bireyin mahremiyet hakkının da bir anlamda ihlal edilmesine sebep olduğu gibi, bu ağların global olmasından kaynaklanan kitlesel sorunlara da neden oluyor.

Sosyal medya siteleri, sadece Türkiye'nin değil dünyanın ciddi bir sorunu haline gelen siber suçun çoğalması için ortam hazırlıyor. Siber suçla savaş, her ülkenin ekonomik, teknolojik, gelişmişlik düzeylerine, sosyolojik ve siyasal yapılarına göre çeşitlilik göstermektedir. Bilişim suçlarına ülkelerin hassasiyetlerine göre ayrı politika izlemesi ve yaptırımlar uygulaması da bu suçlar için yapılması gereken bir genel tanıma da engel oluyor.

Tanımlamadaki bu belirsizlikler ve farklılıklar beraberinde her devlet için yasal açıdan tutarsızlıklara neden oluyor. Dolayısıyla Ülkeler arasındaki yasal farklılıklardan dolayı suç ile özgürlükler arasındaki sınırı belirlemekte imkansız hale geliyor. Diğer yandan, inanılmaz bir gelişen sosyal ağ ve internet teknolojisine karşılık hukukun aynı hızı yakalayamaması ve olması gerektiğinden de yavaş işlemesi maalesef acı bir gerçek.

Avrupa ülkelerinde ‘Ulusal Güvenlik’ konularında duyulan endişeler (terörizm, ırkçılık) tehlike arz eden bazı içerikler karşısında her devlet, tarihsel, kültürel, sosyal, siyasal, dinsel ve ahlaki hassasiyetlerine göre yaptırımlar uyguluyor. Bunların dışında en çok düzenleme getirilen içerik türleri ise çocuk pornografisi, cinsel istismar, ırkçılık ve ayrımcılık, nefret ve şiddet içerikleri, online kumar, intihara ve uyuşturucu kullanmaya teşvik gibi suçlardan oluşuyor. Devleti ilgilendiren gizli belgelerin yayınlanması konusundaki kanunlar, internete de uygulanabiliyor. Hakaret konusunda ise ISS'leri (internet servis sağlayıcıları) ilgilendiren kanunlar mevcut.

Avrupa ülkelerinde genelde filtreleme ve erişim engellemesi, konuya ilişkin açık bir mevzuat düzenlemesine gerek duymaksızın sivil toplum, polis ve İnternet Servis Sağlayıcıları tarafından "gönüllülük" adı altında yapılıyor. Hükümet temsilcilerinin, "gönüllülük" esası gerçekleştirilmemesi halinde başka yaptırımların uygulanacağına dair söylemleri, İnternet Servis sağlayıcılarını "mecburi gönüllü" olarak tedbir almasına zorunlu tutuyor.

Ve hemen hemen her şirket çalışma saatleri sırasında bu sitelere erişimi engellemek için filtreler kurduruyor. İşverenin hedefi açık: ‘Çalışandan mümkün olan en iyi performansı alarak görevin gereklerinin yerine getirildiğinden emin olmak’.

Avustralya, Türkiye ve Singapur gibi bazı ülkeler içerik güvenliğine ilişkin önlem ve müdahalelerini bu konuya yönelik genel kapsayıcı bir yasal düzenleme yaparak gerçekleştirirken, AB üyesi Almanya, Belçika, Yunanistan, İrlanda ve İspanya gibi bazı ülkeler de "gerçek hayatta suç olanın çevrimiçi ortamda da suç sayılması" prensibiyle mevcut yasalarını bilişim suçlarına uyguluyor.

Nitekim geçtiğimiz hafta İspanya'dan yapılan açıklamada, Facebook ve Twitter üzerinden şiddeti öven mesajlar yayınladıkları ve terör kurbanlarına hakaret içeren ifadeler de kullandıkları gerekçesiyle 17 kişinin gözaltına alındığı ve operasyonun halen devam ettiği açıklandı.

Kanada, Brezilya, Japonya, Rusya, Güney Kore, İngiltere, Fransa, İtalya, Danimarka, Hollanda ve Finlandiya gibi birçok ülke ise, hem mevcut yasalarını internet içeriklerine göre revize ediyor hem de belirli tür içeriklere özel yasalar çıkartarak düzenlemeler yapıyorlar.

İngiltere'deki en önemli kanunlardan biri ise, 2000 yılının Temmuz ayında yürürlüğe giren internetin dinlenmesiyle ilgili Regulation of Investigatory Powers Act 2000 yasasıdır. "Telefon dinleme" yasasına yeni teknolojiler ve internet de eklenmiştir.

ABD ise anti-terör yasaları çıkartarak bu kapsamda şüphelendiği tüm içeriklere müdahale ediyor. Hatta ABD'nin sadece ülkesindeki değil, tüm dünyadaki telefon ve internet trafiğini takip ettiği ve müdahalede bulunduğunu bilmeyen yok. FBI, ‘Carnivore’ adı verilen, tüm elektronik posta haberleşmelerini gözetleyebilen bir yazılım programı sayesinde istediği her bilgiye ulaşıyor.

Geçen hafta yayınlanan bir haberde Arbor Networks'ün, yerel koruma kalkanları ile küresel saldırı bilgisini entegre eden yeni istihbarat ağını devreye soktuğu bildirildi. Bu yeni bir istihbarat ağı ile elde edilen veriler dünyanın en deneyimli siber güvenlik uzmanlarından oluşan Güvenlik Mühendisliği ve Müdahale Ekibi tarafından analiz ediliyor. Görünen o ki çok yakın bir gelecekte kanunların teknolojinin hızı karşısında düştüğü zavallı durum, internet ağının kendi yasa uygulayıcılarını oluşturmasına sebep olacak.

Geliştirilmesi muhtemel bu yazılımların bilişim konusunda yeterince gelişmemiş ülkelerde yeni bir kapitalist pazar oluştururken, başka ulusal ne gibi tehlikelere sebep olacağı da ayrı bir çelişki.

Sonuç olarak sosyal medyanın “sınırsız özgürlük alanı” olduğu aldatmacası çok can yakıyor. İnternetin, özgür olmanız bir yana, bilincinizi çok ciddi sanal hücrelere hapsettiğini, kendi menfaatleri doğrultusunda sahip oldukları tüm imkanları ve kaynakları cömertçe kullanan, çok uluslu kapitalist sisteme hizmet eden bir ortam olduğunu idrak etmeniz gerekiyor.

Bireyin ifade özgürlüğü elbette mevcut; bu anayasanın teminatı altında, ama bu özgürlük sınırsız değil. Gelinen noktada belki de insanların devletin müdahalesine gerek kalmaksızın kendilerini sansürlemeye başlaması gerek. Nitekim dünyanın hiçbir ülkesinde haklar ve özgürlükler "hiçbir" durumda devletlerin prensip ve amaçlarına aykırı şekilde kullanılamaz.



Berrak Şebnem, 02.05.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar




Seçkin Deniz Twitter Akışı