1 Ağustos 2020 Cumartesi

SA8760/SD1766: Almanya'yı Kaybetmek- Losing Germany-

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, New York Üniversitesi Küresel İlişkiler Merkezi'nde Uluslararası Politik Ekonomi dersleri veren yardımcı doçent Edward Goldberg'e aittir ve Küreselleşme'nin mimarlarının aksine, Trump yönetimindeki ABD'nin, Rusya ve Çin'e yaklaşan Almanya'yı kaybetmesine odaklanmaktadır. Analistin Küresel Satanist Sistemi'nin kurucularına vurgu yapan şu cümlesi dikkat çekicidir: "Başkan Donald Trump Almanya'yı ABD'den uzaklaştırıyor. Eski Dışişleri Bakanları Dean Acheson ve George Marshall mezarlarında ters dönüyorlar. Uluslararası ilişkilerde güç dengesi fikrinin Merlin'i olan Henry Kissinger, tamamen umutsuzluk içinde olmalıdır." Tek Dünya Devleti kurarak dünyanın bütün ülkelerinde insanları demokrasiden, hak ve özgürlüklerinden uzaklaştırarak köleleştirmek isteyen satanist çetenin büyük güç ve itibar kaybettiği günümüzde sahnede olanları anlamak zor gibi görünse de, aynı çetenin basit bir üyesi olan Trump'a verilen görev, tam olarak kaybedilen itibarın yeniden kazanılması ya da ilgili düşüncelerin yönetilerek korkutulan insanların kontrol altında tutulmasının sağlanmasıdır. 'Hedef ülke' olarak Türkiye bu şeytanî tuzaktan uzakta ve her şeyin farkında olarak dünyanın etkili güçleri ile eşit bir dil ve yaklaşımla pazarlık yapmaya ve güçlenmeye devam etmelidir.
Seçkin Deniz, 01.08.2020

Losing Germany

New York Times'tan Thomas Friedman, Doğa Ana'yı (Mother Nature) nasıl kandıramayacağınız, aldatamayacağınız veya ona hile yapamayacağınız konusunda düzenli olarak yazıyor. Aynı mantık tarih ve coğrafya için de geçerlidir. Manşetler şu anda the Black Lives Matter hareketine ve devam eden COVID salgınına odaklansa da, tarihi önemi olan jeopolitik bir gaf işleniyor: Başkan Donald Trump Almanya'yı ABD'den uzaklaştırıyor. Eski Dışişleri Bakanları Dean Acheson ve George Marshall mezarlarında ters dönüyorlar. Uluslararası ilişkilerde güç dengesi fikrinin Merlin'i olan Henry Kissinger, tamamen umutsuzluk içinde olmalıdır.


Almanya sadece dünyanın dördüncü büyük ekonomisi değil; Avrupa Birliği'nin endüstriyel ve finansal motorudur. Ayrıca, Avrupa Birliği'nin diğer 25 üyesiyle birbirine bağlı ticaret bağlantıları ile ekonomik ağırlığı önemli ölçüde arttırılmıştır. Almanya gerçekten Avrupa'nın lideridir ve Avrupa Amerika'nın en büyük ticaret ortağıdır. 2018'de (son veriler) Avrupa Birliği, ABD ticaretinin % 22,4'ünü oluşturuyordu.

Ulusal egemenliğin hala önemli olduğu ancak pazar gücünün daha önce hiç olmadığı kadar önemli olduğu küreselleşmiş dünyamızda, Avrupa-Amerikan ilişkisi ABD'nin dünyadaki konumu için çok önemlidir. Küresel ekonominin yaşadığı büyüme patlaması nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri GSYİH'sı 1969'daki küresel toplamın % 36'sına denk gelirken bugün sadece % 15,2'si kadar. Bununla birlikte, Birleşik ABD-AB ekonomik ilişkisi (Batı ittifakının anahtarı) prensip olarak ABD'nin ekonomik gücünü ve etkisini önemli ölçüde büyütmelidir.

Ekonomik gücün bu çarpan etkisi sadece günlük ticaret akışlarında değil, aynı zamanda yatırımlarda da inşa edilmiştir. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki en entegre ekonomik ilişkiden yararlanmaktadır.  2018'de, ABD ve AB yatırımcıları birlikte birbirlerinin ekonomilerine yaklaşık 5,8 trilyon dolar doğrudan yatırım yaptı. ABD'nin Avrupa Birliği'ne doğrudan yabancı yatırımı 2018'de 3,27 trilyon $ olurken, ABD'deki AB Doğrudan Yabancı Yatırımı (DYY-FDI) o yıl 2,6 trilyon dolar değerindeydi. Amerika Birleşik Devletleri için, bu miktar Asya'ya yatırdığından 3 kat daha fazladır. AB için, Hindistan ve Çin'de topladığı para miktarından neredeyse 8 kat daha fazla.

Bu ekonomik blogu iktidara getirecek olan şey, diğer birkaç egemen ekonomik ilişkide var olan ortak bir kültürel bakış açısıdır. Bu ortaklık, hukukun üstünlüğü, yasal olarak korunan mülkiyet hakları ve fikri mülkiyet hakları ile korunan özgür toplumlara olan inancın yanı sıra özel girişimcilik, rekabet ve yenilikçiliğe verilen güçlü destek üzerine kuruludur.

Trump'ın Çin'i Soğuk Savaş tarzı bir rakip olarak gördüğü ve Rusya'nın uluslararası ilişkileri sürekli olarak 19.  yüzyıl tarzı bir güç oyunu dengesine geri döndürmeye çalıştığı bir dünyada, Almanya'yı Amerika Birleşik Devletleri'nden uzağa ve Rusya ya da Çin'e yaklaştırmanın mantığı nedir?

İkinci Dünya Savaşı sonrası stratejistleri -ister AB'nin babası Robert Schuman, ister ABD'li George Marshall ve Dean Acheson, Marshall Planı ve NATO kavramlarıyla- Almanya'yı Batı'ya bağlı tutmanın içgüdüsel olarak ne kadar önemli olduğunu biliyorlardı.Avrupa Birliği'nin ve NATO'nun öncüsü olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun en önemli başarılarından biri, Almanya'nın Batı'ya ekonomik gücünü güvence altına almaktı. Bu o zamanlar Avrupa'nın çoğu için zor bir değişim gerektiriyordu: Ekonomik olarak bağlı olma karşılığında yenilmiş bir Almanya eşit bir ortak olarak tanınacaktı.

Ama bu 70 yıl önceydi ve bugün tarihi bilmeyen bir Amerikan yönetimi dünyayı farklı görüyor. Almanya için, odağını doğuya kaydırmak çok yeni (tuhaf) olmazdı. 1871'deki Franco-Prusya Savaşı'ndan kısa bir süre sonra Bismarck, Reasürans Politikasını (Rückversicherungspolitik) uyarladı. Rusya'nın Fransa ile ittifak kurmasını engellemek için, Rusya'nın Boğaz ve Çanakkale Boğazı'ndaki jeopolitik iddialarına fiili destek vererek Rusya'nın Akdeniz'e erişimini sağladı.

Bismarck ayrıca Almanya'nın rolünün, dibinde doğuya veya batıya hareket edebilen bir ağırlığa sahip poli bebek gibi olduğunu söylemişti. Neyse ki, şu anda doğunun dehşetiyle büyüyen Alman şansölyesi Angela Merkel. Ancak Merkel'in dönemi Ekim 2021'de sona eriyor.

Robert D. Kaplan'ın, İngiliz dış Politika incelemesi CAP X'in 5 Aralık 2019 sayısında yaptığı bir röportajda işaret ettiği gibi:

“Bu bence Avrupa ana karasındaki en büyük güçlerden Almanya'yı en başarılı olarak belirleyen ve Avrupa'yı (İkinci Dünya Savaşı ve Derin Savaş anıları hakkında derin, kapsamlı bir bilgiye sahip olan Kohl'lerin Schmidt'lerin, Adenauer'ların ve hatta Merkel'lerin bilgeliğine sahip olamayan yeni nesil Alman liderlere sahip) Almanya'nın eline bıraktığı gibi, İngiltere'yi Rusya ve Çin'in nüfuz için mücadele edeceği çok dağınık, daha az birleşik bir Avrupa'nın merhametine bırakıyor.

Sonraki zamanda Almanya'nın Moskova eğilimleri artarsa şaşırmazdım, çünkü bu direncin en az olduğu yol: Rusya'dan ikinci Nord Stream gaz boru hattını almak; resmi olmayan bir Alman-Rus İttifakına sahip olmak demektir. Bu korku - bunu tahmin etmiyorum, sadece sahip olduğum bir korku.”

Mao, Çin'in kontrolünü ele geçirdikten hemen sonra, Cumhuriyetçiler sürekli olarak şu soruyu sordu: Çin'i kim kaybetti? Bu soru şimdi Almanya ile ilgili olarak ortaya çıkarsa, cevaplaması çok kolay olacak: Tarihi ve coğrafyayı görmezden gelen bir lider Almanya'yı ahmakça kaybetti.


Edward Goldberg, 30 Haziran 2020, Real Clear World

(Edward Goldberg, New York Üniversitesi Küresel İlişkiler Merkezi'nde Uluslararası Politik Ekonomi öğrettiği yardımcı doçenttir. “Ortak Girişimci Ulus: Amerika'nın Neden Yeni Bir Dış Politikaya İhtiyacı Var?” “Küreselleşme Amerika için Neden Çalışıyor: Milliyetçi Ticaret Politikaları Ülkemizi Nasıl Yıkıyor?” Adlı yeni kitabı Temmuz ayında Potomac Books tarafından yayınlanacak. İfade edilen görüşler yazarın kendisidir.)


Seçkin Deniz, 01.08.2020, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı