13 Temmuz 2019 Cumartesi

SA7827/KY13-AO283: Türkiye'de İki Kanat Netleşiyor; Batıcılar ve Bağımsızcılar

"Aradan 40 yıl geçti. Dava uğruna birbiriyle çatışmayı, ölmeyi, öldürmeyi, çile çekmeyi, işkence görmeyi, her tür mağduriyet yaşamayı göze alan bu gruplar doğu blokunun yıkılması ve modern ideoloji olarak başat hale gelen küreselleşme sonucunda artık yan yana, omuz omuza aynı safa yerleşir hale gelmiş durumdalar.."



 @Seckin_Deniz
 13 Temmuz 2016
"Gladio'nun yerleştirdiği adamlar halen çalışıyor; hepsi FETÖ maskesi altında değil tabi... kasetler, ünlüler, maskeler falan"

1980 öncesinde sağ-sol kutuplaşması bir iç savaşa dönüşme eğilimindeydi. Ülkeyi bu hale getirip, kardeşi kardeşe düşman edenler dileseydi iç savaş da çıkarırlardı. Amaçları iç savaş değildi. Amaç; askerlerin yönetime el koyması, ABD’nin gelecek projelerine uygun bir yol haritasına uyumdu. Nitekim amaç edilenler gerçekleşti.

ABD, o tarihlerden bugüne gelinceye dek adım adım bölge dizaynını oluşturmaya, planını yerleştirmeye çalışıyor.

Türkiye 1980’lı yıllara gelirken, ülkeyi darbeye getirmek isteyenler üç ana grup üzerinden hareketle ülkeyi iç savaşa sürükleyerek darbenin gerekçesini hazırladılar. Her üç ideolojik grup (fraksiyonlarıyla birlikte) düşünce ve eylemlerini savunurken kendini haklı görüyor, bu uğurda ölümü dahi kutsuyor, öldürmeyi sevap, ölmeyi ise şehitlik mertebesiyle izah ediyordu.

Elbet her üç grubun şehitlik anlayışı farklıydı.

Solcular; ölümleri halka sahip çıkmak adına savundukları halk devrimiyle izah ediyor. Bu mücadele içinde öldürülenlere 'devrim şehidi' diyordu.

Onların karşısında cepheleşen ve sağ siyaset içinde yer alan milliyetçi-ülkücüler ise; ülkenin solcular, yani onların deyimiyle komünistler tarafından ele geçirilip, dinsiz komünist bloka bağlanmasına karşı çıktıklarını belirttikleri için buna vatan savunması diyor, 'vatanını savunanın şehit olduğunu' belirtiyorlardı.

İslâmcılara göre ise; ülke dinden uzak bir şekilde, laiklikle yönetiliyordu. İslâmcılar, ülkeyi İslâmi kurallarıyla yönetilen bir ülke haline getirmek için bu iki grupla çatışma halinde olup, bu uğurda ölenlerin 'İslâm adına şehit' olduklarına inanıyorlardı.

Ülkücüler ve İslâmcılar her ne kadar dini yönden birbirine benzer olsa da; milliyetçi/ülkücüler vatanın bu haliyle komünist hareketlere karşı korunmasını hedef görürken, İslâmcılar da tıpkı solcular gibi sistemin değişmesinden, İslâmi bir sistemin gelmesini hedefliyorlardı..

O günlere dönüp, ortaya atılan düşüncelere o günlerin gözüyle baktığımızda;

Solcular; 

Türkiye’nin ABD tarafından sömürüldüğü, zenginlerin fakirlerin sırtından geçindiğini öne sürüyor, bu sistemin terk edilmesi için silahlı halk ayaklanması dahil çeşitli yöntemlerle bu sistemin değiştirilerek sosyalist bir sistemin getirilmesini savunuyordu.

Sol, ABD’yi mevcut sistemi var eden kapitalist sistemin başı görüyor, NATO’ya bağlı olmamız nedeniyle ülkenin her şeyiyle ABD yörüngesinde olduğunu öne sürüyordu.. O nedenle sol ABD’ye
düşmandı..

Milliyetçi/Ülkücüler; 

Bu cephe ise komünizm tehlikesine karşı Nato’dan yanaydı. ABD’ye bağlılık konusunda itirazcı duruşta olunması sadece milli değerlere sahip çıkılması yönündeydi.

Ülkenin kalkınmasının Batı modeli kontrollü serbest piyasa ekonomisi, Batı tipi demokrasiyle olacağına inanılıyor, sosyalizmle gelecek olan mülksüz ve dinsiz bir toprak parçasının vatan olamayacağını, vatana sahip çıkmanın ilk şartının sola karşı çıkmak olduğunu savunuyordu. Onlara göre sosyalist blokla her tür yakınlık, ilişki tehlikeliydi..

İslâmcılar; 

İslâmcılar ise Sosyalizm'in, Komünizm'in dini yok edeceğini savundukları gibi ayrıca ABD’nin başını çektiği kapitalist sistemin de insanları sömürdüğü, modernlik, laiklik adı altında insanları dinden uzaklaştırdığı, uygulanan kapitalist ekonomi modelinin, serbest piyasa ekonomisinin faiz ve tefeciliğe dayandığını, bunların ortadan kaldırılması için rotayı Batıdan İslâm ülkelerine çevirmek gerektiğini savunuyorlardı. İslâmcılara göre İslâm dünyasıyla işbirliğini geliştirerek her ülkede İslâmi modelin öne çıkarıldığı bir İslâm Birliği öncelikti ve bu hedefleniyordu..

Bu üç farklı grubun siyasal yapı içinde şemsiye görevi gören kitlesel siyasi partileri vardı. Bu siyasi partilere baktığımızda;

Onca farklı fraksiyon ve partiye rağmen solun büyük şemsiyesi CHP,

Milliyetçi/Ülkücü cephenin MHP ve sağın merkez partisi olan AP,

İslamcıların ise MSP idi..

Aradan 40 yıl geçti. Dava uğruna birbiriyle çatışmayı, ölmeyi, öldürmeyi, çile çekmeyi, işkence görmeyi, her tür mağduriyet yaşamayı göze alan bu gruplar doğu blokunun yıkılması ve modern ideoloji olarak başat hale gelen küreselleşme sonucunda artık yan yana, omuz omuza aynı safa yerleşir hale gelmiş durumdalar..

Artık ülkede iki kanat netleşiyor; Batıcılar ve Bağımsızcılar..

Bugün bu iki cephede yer alanlara geçmiş ve bugünün penceresinden baktığımızda, insan hayretler içinde kalıyor; bu üç cepheden nice insan artık çoktan ABD uşaklığına soyunmuş durumda.



Adnan ONAY, 13.07.2019, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem'in Düşündürdükleri





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı