14 Temmuz 2016 Perşembe

SA3167/KY49-İTIĞLI4: Direnmek Terörizme Karşı En Önemli Savaştır

 "Dikkat edin terör faaliyetlerinin olduğu Afrika ülkeleri hep enerji hattı üzerindeki ülkeler; Uganda, Kenya, Nijerya gibi."


Masumları, sivilleri hedef alan saldırıların -kim yaparsa yapsın- adı terörizmdir. İstanbul’da Atatürk havaalanına yapılan saldırı da terörizmin bütün boyutlarıyla sergilendiği alçakça ve haince bir girişimdir. Bu tür saldırıları izah etmenin, anlamanın ve anlamlandırmanın da yeterince bir karşılığı yok… Sivilleri hedef alan iç savaşların bile kendi içinde bir mantığı varken bu tür saldırıların bir tutarlılığından söz etmek de mümkün değildir.

21. yüzyıl Afrika için aynı zamanda bir terörizm yüzyılı olmaya başladı. Afrikalılar her gün bir terör saldırısı ile güne uyanıyor. Bazen bu eylemler henüz okula gitmekte olan çocukları, bazen bir hastanede hasta yatanları, bazen de bir otel odasında dinlenmekte olanları hedef alıyor. Ve bu terör olaylarının sonuçlarına baktığımızda da en fazla masum sivillerin hedef alındığını ve bu durumdan en fazla onların etkilendiğini görüyoruz her defasında.

Terör eylemlerini gerçekleştirenlerin EşŞebab, Boko Haram, Tanrı'nın Kurtuluş Ordusu, Anti Balaka, el Kaide olması önemli değil. Bu örgütlerin bir kısmı İslam'ı bir kısmının Hıristiyanlığı referans alması da önemli değil. Önemli olan burada bedelin hep masum insanlar tarafından ödenmesi ve arkasında bazı küresel güç oluşumlarının bulunduğunun fark edilmesi gerektiği.

Afrika yazılarını yazmaya başladığım zamanlarda bu terör kelimesini kullanırken oldukça temkinli davranmaya çalışıyordum. Batı terminolojisinin kavramları ile hareket etmemeyi prensip edinmiştim. Bu kaygıyı yine paylaşsam da özellikle Afrika’daki terörün son yıllarda İslami kaynakları referans olarak kullanması beni oldukça rahatsız ediyor. 

Son bir yılda Afrika’da terör saldırılarından 3 bin kişi hayatını kaybetmiş. Güney Sudan’daki iç savaşı ayrı tutarsak öldürenler Boko Haram, EşŞebab; ölenlerin de çoğu, günlük 2 doların altında hayatta kalma mücadelesi veren masum siviller. Ölenlerin Müslüman ve Hıristiyan ya da yerel dine inanlardan olması önemli değil. Burada ölüm savaşına karşı taraf olmayanların bizzat terörün hedefi olması mesele.

Hiçbir terör saldırısının haklı bir gerekçesinin olduğu savunulamaz. Henüz 6-7 yaşındaki çocukları intihar bombacısı olarak kullanan bir zihniyetin yaptığını tabii ki terör eylemi olarak nitelendireceğiz. Aralarında hem Müslüman hem Hıristiyan kız öğrencileri kaçırıp, bir kısmını eş yapıp bir kısmını pazarda satan bir zihniyetin algısını kimse yerel bir gelenekle açıklamasın…

Fakat işin bir de şu boyutu söz konusu. Terörü yalnız taşeron örgütler uygulamıyor, devletler de uyguluyor hem de bu terör tanımını bize öğretmeye çalışan devletler yapıyor. Kenya’nın Dadaap Kampı daha birkaç gün önce ABD uçakları tarafından bombalanmadı mı? Orada aralarında çocukların da olduğu siviller öldürülmedi mi? 

Dünyanın gözü önünde Orta Afrika’da vahşi bir katliam izlendi. Devlet başkanının gözü önünde iki sivil yakılarak öldürüldü. Bunlara terör demeyecek miyiz? Faillerin kim olduğunun başta da söylediğim gibi hiçbir önemi yok; bazen devletler, bazen örgütler, bazen de savaş tüccarları olabiliyor. Fakat bunun bedelini hep Afrika’daki siviller, özellikle de Müslümanlar ödemeye devam ediyor.

Afrika’da artık işgalcilerin izinden giderek teröre karşı terörle cevap vermekten vazgeçilmeli. Bunun örneğini Nijerya’da gördük; Eski Devlet Başkanı Goodluck Jonathan döneminde teröre karşı ordu, terör yönetimini kullanarak cevap verdi. Yüzlerce kişi masum suçlu ayırt edilmeksizin şehir meydanlarına toplatılarak infaz edildi. Sonuçta Boko Haram daha da güçlendi ve sayısı 1000-2000 iken taraftarları yüz binlere ulaştı. Eğer terörü sona erdirmenin yolu terörden geçseydi, Nijerya başarılı olabilirdi; fakat olamadı.

Afrika’da her geçen yıl terör olaylarında hissedilir oranda bir artış söz konusu. 20. yüzyılı Afrika için iç savaşlar yüzyılı olarak nitelerken, bu yüzyılı da terörle savaş yüzyılı olarak ifadelendirebiliriz. Afrika’da direniş veya iç savaş ve taraftarlarının terör gruplarına evrilmesinin sosyal, psikolojik yönlerinin olduğu kadar en önemlisi belki de siyasi temellere dayanması.

Nijerya’da teröristlerin menşeine bakıldığında kırsal bölgelerden gelenler çoğunlukta; Kenya’da ise şehir merkezlerinden gelenler çoğunlukta olduğu görülmekte. Nijerya’da teröristlerin büyük bir bölümü eğitim olanaklarından mahrum kişilerken, Uganda ve Brundi’de terörist faaliyetlere bulaşanların lise ve yüksek eğitim düzeyinde oldukları görülmekte. 

Nijerya’da terör grupları üyelerini alt sınıftan seçerken, Fildişi sahilinde üst sınıftan kimselerin çocuklarının da teröre bulaştıkları bilinmekte. Sosyal olarak Afrika’da oldukça faklılık teşkil ederken, ekonomik olarak da farklılıklar söz konusudur. Direniş örgütlerinde toplumun nimetlerinden ekonomik ve siyasi olarak fazla yararlanmayanlar söz konusuydu. Fakat şimdilerde ise ayrıcalığı bir hayat şekline dönüştürenlerin bile bu tür terör faaliyetlerinin içinde yer aldığı görülüyor.

Terör sorunu, artık bir devlet veya bölgeye ait bir mesele olmaktan çıkmıştır. İstanbul’daki terörün Abuja ya da Lusaka’da da bir karşılığı var. Bu bağlamda terör özellikle küresel aktörlerin terör yoluyla Arfika’yı terbiye etmeye yönelik bir girişimi söz konudur. Dikkat edin terör faaliyetlerinin olduğu Afrika ülkeleri hep enerji hattı üzerindeki ülkeler; Uganda, Kenya, Nijerya gibi.

Terör olayları bu ülkelerde gerçekleşir fakat dev şirketler yatırımlarını ve faaliyetlerini aralıksız devam ettirir. Başka ülkeler terör ya da güvenlik endişesiyle Afrika’ya gelmez ve yatırımları gerçekleştirmezler.

Somali krizinin biraz daha bölgesel ve konjonktürel bir sorun olduğunu düşünerek ayrı tutarsak, genellikle siyasi barışı sağlamak isteyen ülkelerin belirli bir aşamaya geldiğinde terörizmle tanıştıklarına da tanık oluyoruz Afrika’da. Cibuti ve Etiyopya bu ülkelerden biri. Bu ülkeler göreceli bir şekilde siyasi istikrarı sağlamaya çalıştıklarında, terör saldırılarına hedef olmaktalar.

Terörü yenmenin yolu birlik olmak, beraber olmak ve dirençli olmaktan geçiyor. Afrika kıtası aynı zamanda bir direniş tarihine sahiptir. Nasıl sömürgecilere karşı bir direniş gerçekleşmişse, onların nesilleri küresel aktörlere ve onların taşeron örgütlerine karşı da bir direnme gerçekleştirecektir. Eğer İstanbul’daki patlamaya Addis Ababa, Mogadişu sessiz kalmıyorsa, bu direniş başlamış demektir.

Terör Afrika için de geçici bir hastalıktır. Hastalığın tedavisi ancak Afrika’nın kendi diriliş ruhunda mümkündür. Bu diriliş ruhu yine direnmekle sağlanabilir. Her gün Mogadişu’da bombalar patlasa da, Maiduguri’de cami saldırılarında masumlar katledilse de, bu hastalığı gidermenin yolu, beraberce direnmekten geçer.


İbrahim Tığlı, 14.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat

http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/direnmek-terorizme-karsi-en-onemli-savastir/

Seçkin Deniz Twitter Akışı