11 Mayıs 2016 Çarşamba

SA2877/KY1-CÇ252: Meğer

"Siz de öylece insanlık tarihinde küçük kara bir nokta olarak yerinizi alacaksınız. Size bundan fazlası haramdır." 


N'idüğü belirsiz bir sese kulak verdiniz. Hakşinaslığın, kadirbilirliğin, adalet severliğin esâmilerinin dahi bilinmediği gönül karartan, ocak söndüren bir sese kulak kesildiniz. İşitip derhal itaat ettiniz. Ve biz şaşırdık ilkin ve şaşkınlığımızı atınca üzerimizden, gelince kendimize, fehmedince olan biteni anladık ki kulaklarınız zaten öylesi seslere ayarlıymış. 

Çoktan hazırmışsınız bozgunculuğa, çoktan hazırmışsınız ihanete, çoktan hazırmışsınız melanetin her türlüsüne. Karanlığı özler, karanlığı istermişsiniz meğer. Acıyı, göz yaşını, zulmü dilermişsiniz sezdirmeden. Bekleyişiniz, beklentiniz yangınmış. Kundakçılık gizil bir güçmüş sizde. Kundakçılık hevesinizi devindirecek sese özlem kesiliymişsiniz meğer.

Vahşetin, dehşetin, ihanetin, cinayetin, müfterinin, müstekbirin sesine ayarlıymış kulaklarınız. Uydunuz sesine câninin, katilin, vahşinin, hâinin. Meğer uymaya dünden teşne imişsiniz. 

Hiç zor olmadı, hiç zorlanmadı sizi kötülüğe çağıran Eresbos. Hemencecik uydunuz o uğursuzun sesine, o kötünün, kötülüğün temsilcisine. Ne açmışsınız kötüye! Kötülüğe ne hasretmişsiniz! Meğer ne çok özlermişsiniz cinneti, cinayeti, zulmeti!

Kıbleniz karanlıkmış, kıbleniz Hybris’in otağıymış meğer! Meğer secde ettiğiniz Algos’muş bunca zaman! Bunca zaman kin beslermişsiniz kirli derinliklerinizde, irin kaplı içiniz kin sular nefret büyütürmüş bunca zaman! 

Meğer sizi emziren nifakmış.. Meğer tüm ticaretiniz nifak üzreymiş. Yalan alır iftira satarmışsınız meğer mezatlarında kentlerin. Dokuma tezgâhlarınızda iftira dokurmuşsunuz meğer. Kileriniz, mereğiniz ağzına kadar yalan ve iftira ile doluymuş meğer. Meğer siz ne kalleşmişsiniz kardeşlik türküleri söylerken! Meğer zalime payanda, mazluma prangaymışsınız ta en başından.

Geç olsa da gördük, anladık, bildik, idrak ettik, bilincine vardık ki, Olympos’un Çıfıt tanrıları emzirmiş sizi. Vurdumduymazlığınız bu yüzdenmiş, yüzsüzlüğünüz bu yüzdenmiş bunca zaman. İyinin, güzelin, vefanın, ünsiyetin, ülfetin düşmanıymışsınız ta en başından. 

Ne de ustaymışsınız saklamada iğrenç yüzünüzü! Ne de ustaymışsınız saklamada kararmış yüreğinizde biriktirdiklerinizi! Ne de ustaymışsınız saklamada zehirli dilinizdeki öfkeyi, nefreti, hıncı! Ne de ustaymışsınız saklamada çirkefliğinizi! Nasıl da saklamışsınız kapkaranlık tıynetinizi! 

İrinmiş dolaşan damarlarınızda kan yerine. Zehirli yemişlerden, zakkumun en keskininden devşirmişsiniz soluğunuzu. Soluk kesenmişsiniz meğer. Çürüten, solduran, boğan bir soluğun varisleriymişsiniz meğer.

Ve fakat tarih bize göstermiştir, göstermektedir ki siz ve sizin meşrebiniz, mezhebiniz, mektebiniz mini minnacık bir kırılma anıdır. Aslolan olmadığınız, olamayacağınız ortadadır. Varacağınız en son yer kapısına yedi kilit vurulan çukurlardır. Yok olup gideceksiniz sizden öncekilerin gittiği gibi. 

Sizden öncekiler nasıl ser sefil olup yokluğa karışmışsa, sizden öncekiler nasıl cehennem çukurlarının en derinine, en şedidine atılmışsa siz de öylece atılacaksınız. Siz de öylece insanlık tarihinde küçük kara bir nokta olarak yerinizi alacaksınız. Size bundan fazlası haramdır. 

Ve kuşkusuz sizin varlığınız da nasıl insan olunacağına dair bir ihtardır. Can yakıcı, can acıtıcı da olsa bir ihtardır. Ne mutlu bu ihtarı benliğinde duyumsayıp ifritin sesine kulak tıkayanlara! 

Ne mutlu sizden ve işitip itaat ettiğiniz sesten fersah fersah ötede olanlara!




Cemal Çalık, 11.05.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme

Seçkin Deniz Twitter Akışı