20 Aralık 2015 Pazar

SA2223/KY5-PT89: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Tasavvuf Dünyası'ndan Hezeyan Örnekleri 9

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***



81. Bunlar Allah’ın velisi değil, Şeytan'ın Evliyası (S.9)

Mevlana Halidi Bağdadi (k.s.) hazretlerinin halifesi Seyyid Taha hazretlerine Ermeni komşusu geldi: "Sizin dininizde komşu hakkı vardır, Hristiyan olan komşuya da vardır. Benim sana bir işim düştü. Bizim hiç çocuğumuz olmuyor. Sen Muhammed (a.s.)'in varisisin. Bir dua ediver de çocuğumuz olsun." Seyyid Taha hazretleri yanındaki sofiye: "Bizim sürüye git, koyunlardan iki tane kıl kopar da getir." dedi. Sofi istenileni getirdi. Seyyid Taha hazretleri Ermeniye: "Şu iki kılı al, yumuşak bir şeye sar. Hanımın, karnına bağlasın. İnşallah çocuğunuz olur." dedi. Ermeni kılları aldı gitti. Her sene ikiz çocukları oldu.

Muhteremler, çocukları halkeden Cenab-ı Allah'dır. Evliyanın işi, ahlakıyla, kemalatıyla Peygamber'in ahlakına varis olduğundan, Allah'a ellirini kaldırıp dua edince, duası kabul oldu. Bu yüzden bizler kendimizi ıslah etmedikçe evliyadan fayda ummak olmaz. Musibetlerin, yüzümüzü Hakk'a dönmek için  olduğunu da unutmamak gerekir.  Ancak, takatımızın yetmediği hallerde ariflerin, evliyanın ellerini tutmakla manen ve maddeten güçleneceğimiz de bir gerçektir.

82. Allah’a Resulüne ve Hz. Ali’ye iftira (S.13–14)

İmam -ı Ali (r.a.r)'ye Resu l - i Ekrem (s.a.v.)  buyurdu:
-Ya İmam, Allah'a asi olanların en büyükleri kimdir?
-Allah ve Resulü bilir.
-Birisi Salih Peygamberin devesini kesip şehid eden, biri de senin başına zehirli kılıcını vurup kanını akıtandır.
-Ya Resulallah benim başıma zehirli kılıç mı vuracaklar?
-Evet
-Kim?
-İşte şu senin kölen. İsmen, cismen bildi.

Hz. Ali (r.a.) o köleye dedi ki:

-Sen beni bir gün katledersin
-Ya Ali, mümkün mü? Gel, ben seni bir gün katletmeden şu kılıncı al, sen beni katlet.
-Allah günah işlemeyenin boynunu vurmayı helal etmedi. Ama sen beni katledersin."

Hakikaten o köle Hz. Ali'yi katletti. Bizler Hz. Ali (r.a.) değiliz ki sabredelim. Yarın başımıza geleceği bugünden söyleseler, deli oluruz da yarına tahammülümüz kalmaz. Onun için Allah birçok esrar-ı ilahiyeyi gizli tutmuştur.
  
83. Tacü’l – Arifin Ebü’l Vefa, Allah adına yalan söylüyor. (S.22–23)

Evliya-i izamdan Tacü'l-Arifin Ebü'l Vefa hazretleri bir gün müritleri ile beraber bir sahraya çıktılar. Orada bir sofra kurup yemek yediler. Yanlarından bir yolcu geçiyordu. Ebü'l Vefa hazretleri yolcuyu çağırdı ve "Sofraya buyurun." dedi. Yolcu karnının tok olduğunu söyleyince "Ey yolcu, misafirin hakkıdır. Bari elimdeki bir lokmayı ye." diyerek saadetli eliyle yolcunun ağzına lokmayı koydu. Lokmayı yiyen yolcu "Allaha ısmarladık" deyip gitti.

Tacü'l-Arifin, o zat uzaklaşınca sofi cemaatine şöyle dedi: "Bu yediği lokmadan bir oğlu olsa gerek. Onun adına Hüseyin koysa gerek. O, büyüyünce evliyadan olsa gerek. Bize de gelip mürid olsa gerek." Meğer o yolcunun çocuğu olmuyordu. Tacü'l-Arifin'in verdiği lokmayı yiyince kan oldu. Hanımı hamile kaldı. Vakti gelince bir oğulları oldu. İsmini Hüseyin koydular. Babası çok zengindi. Çocuk büyüyünce sürülerinin başına çoban oldu. Sürülerin sayısı, ineklerin sütü arttı. Her şey bereket kazandı. Rai, Arapçada çoban demektir. Hüseyin Rai, Hz. Tacü'l-Arifin'i duydu. "Allah yoluna girmeden bir kâmil el tutmak gerek." diyerek yerini öğrenip Ebü'l Vefa hazretlerinin yanına geldi.

Ebü'l Vefa hazretleri, uzaktan Hüseyin gelirken, "Haza eserü'l lokma" dedi. 15 veya 20 sene önce o meseleye şahid olanlar, tebessüm ettiler ve dediler ki, "Ne lokrnadır ki Allah ona, bu zatı getirdi" Hüseyin Rai, Ebü'1-Vefa hazretlerinden ders aldı. Kamil bir zat oldu. Ravda ismindeki köyün ahalisindedi. 

Şeyh Vefa hazretleri, bulunduğu semte şeyh olmasını söyledi. Zaviye kurdu, nice azmışları yola getirdi. Ölünceye kadar halkı ve gafilleri irşad ile meşgul oldu. Derman arayan nice dertlilere yardım elini uzattı. Bütün bunlar Hz. Seyid Tacü'l-Arifin Ebü'l Vefa'nın yüce himmet ve bereketiyle oldu.


84. Böyle veliler olduktan sonra İslam’da Tıbba hiç önem verilir mi ? (S.28)

Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin hazretlerinin torunu Şeyh Abdülkadir hazretlerine, gözüne ilaç sormak maksadıyla görmeyen bir kadın getirdiler. Mübarek buyurdu: "Bu gece bize konuk ol, sabahı dek görelim Mevla ne ilaç eyler."

Ertesi sabah kadının gözleri iyileşmiş ve görür olmuştu. Abdülkadir hazretleri, bu gece konuk ol, derken "Mevla bizimle beraberdir, ilacı vermeye muktedirdir." İnancı ile, öyle sıdk ile (Allah'dan istedi ki Rabbü Teala hazretleri onun bereketli nuraniyet hürmetine kadının gözlerini açtı.

85. Sakalın mı çıkmıyor hemen şeyhe müracaat et (S.28)

Kataroğlu ismiyle tanınan çok zengin bir bey vardı. Sakalı bitmemiş, köse idi. Akşemseddin hazretlerinin oğullarından Nurü'-l Hüda ismindeki muhterem zata gelerek: "Allah aşkına, babanın hatırına himmet eyle de sakalım bitsin." dedi. Nurü"l Hüda Kataroğlu'nun yüzüne baktı, tükürüğünü eline aldı. Nerede tüy çıkmadıysa tükürüğü ile yüzünü sıvazladı. "Git var yat. Sabah ola sakal bite." dedi. Kataroğlu yattı, sabah kalktı, simsiyah sakal bitmiş.

İşte "Allah beraberdir" budur. Nurü'l Hüda ile Allah beraberdir de bizimle değil mi? Nurü'l Huda’nın yakınlığı bizde yok. O. ağaçtan elma koparır gibi kudrel-i Sübhaniyeyi müşahede ediyor.

Kataroğlu sabah kalkıp simsiyah sakalı görünce, çok zengin olduğundan. Nurü'l Hûda'ya altın sırma işlemeli bir cüppe getirdi. Nurü'l Hûda sırmalı kaftanı aldı, bekledi. Bir kelp geldi. Cüppeyi ona giydirdi ve: "Allah adamına sırmalı kaftan yakışmaz, köpek süsüdür." dedi. Köpek sırmalı kaftanı aldı gitti. Bu da "zinetlerin terki" oldu.

86. “Zikir meclislerinde evliyanın ruhları hazırdır, ve onların ruhani yardımları olmadan mürit terbiye edilemez.” Yalanı (S.30–31)

Dördüncü sebep. Bağdat'ın ulu evliyasından Cüneyd-i Bağdadi (hazretlerine sordular:

"Evliya-i izamın menkıbelerinden, sözlerinden mürid için ne gibi fayda vardır?" 

Cüneyd-i Bağdadi hazretleri buyurdu ki:

"Bunların sözleri aziz ve celil olan Allahü azimüşşan hazretlerinin fer kişilerinin, Allah ordusundan olan askerlerinin sözleridir. Zira Sûre-i Fetih'in 4 ve 7, Sûre-i Müddesir'in 31 ve Sûre-i Hud'un 120'inci ayet-i celilerinde Rabbim Teala şöyle beyan buyurmuş (Bu ayetlere Feridüddin Attar hazretlerinin verdiği toplu meal şöyledir): Şayet müridin kalbi kırılır, morali bozulursa, onunla kuvvetlenir. Allahü azimüşşan'ın o er kişileri olan velayet sahiplerinin ruhaniyetlerinden medet umar. Allahü azimüşşan onların ruhaniyetleri ile onun ruhuna inayet, kuvvet ve kudreti indirmeyi vesile kılar."

İmam-ı Fahreddin Razi hazretleri, şeytandan istiaze bahsinde"Euzü" den maksadın Allah'a sığınmak olduğunu ve ruhani olan er kişilerin diğer bir tabirle evliya-i izamın ulvi ve kudsi ruhaniyetlerinin, süfli ruhlara ve nakıs insanlara yardım etmesiyle yüzlerini Hakk'a çevireceklerini beyan etmektedir.

Gavs-ı Hizanfhazretleri de Minah ismindeki eserinde buyuruyor ki: Hiçbir mürşid-i kamil ruhaniyet âlemindeki evliya-i izamın ruhlarının yardımı olmadan asla müridlerini terbiyet edemez.

Şu halde hatme-i haceganda, sohbetlerin içerisinde, zikir meclislerinde evliya-i izamın, sâdat-ı kiram olan mübarek insanların ruhaniyetleri hazır olur. O ruhaniyetler, Allah'ın nuraniyet ve kudretiyle, o kullar üzerine, tıpkı bulutun hazır olup yağmuru indirdiği gibi feyz-i ilahinin, bereket-i subhaniyenin yağmasına vesile olur. Yoksa Allah'ın kudreti dışında evliya-i izam bir şey yapamaz.

87. Bu veliler kahine ihtiyaç bırakmıyor. (S.39)

Muhammed Şemseddin hazretleri Miftahü'l Kulub'da:

"Bir insan dünyanın en büyük alimi olsa, aynı zamanda da 'dünyanın en büyük abidi olsa nefs-i muinime makamını geçemez" diyor. Adetullahda doğuştan veli gelenler vardır. Bunlardan biri de İbrahim Düsuki hazretleridir. Seyid İbrahim Düsuki, doğuştan veli olduğunu ve iki kerametle dünyaya geldiğini söylüyor ve babasının Seyid Abdülmecid, annesinin Seyide Patıma olduklarını hatırlatarak: "Zamanın evliyasından Muhammed bin Harun ne zaman babamı görse ayağa kalkarmış. Bir gün ayağa kalkmamış. Bunun sebebini babam kendisine sormuş. Muhammed bin Harun şöyle cevap vermiş: "Ya Seyid, ben sana kalkmıyordum. Senin zürriyetinden Gavs-ı Samedani Gavsü'l Azam İbrahim isminde bir evladın gelecek, cihanın kutbu olacak, ben ona kalkıyordum. Yakın vakitte o ruh ana rahmine düştü. Şimdi anasını görsem, ona kalkarım." 

Şu halde tasavvuf nurani inkişaftır. Nefsin cibilliyeti muktezası esaretinden kurtulmak içindir.

88. Keşf’ül Mahcub yazarı Osman Hucviri Allah adına yalan söylüyor. (S.39–40)

Keşfü'l Mahcub sahibi Osman Hucviri buyuruyor: Şeyhimin anlattığına göre, yılların birinde evliyaullah bir çölde toplanmıştı. Benim pirim Hazret-i Husr, beni yanına alıp o çöldeki velilerin toplantısına götürdü. Velilerin her biri değişik şekillerde geliyordu. Kimisi taht üzerinde getirildi. Kimileri kuşlar gibi uçarak geldiler. Her birisi kendi kemalatına göre, Allah'ın kudretiyle göz açıp yumuncaya kadar geldiler. 

Nihayet nalınları parçalanmış, asası kırılmış, başı açık bedeni yanık bir genç yorgun argın toplantıya geldi. Şeyhim Husr hazretleri derhal yerinden kalkarak, o genci yüksek bir yere oturttu. Ben ise bu işe taccüb ettim. 

Şeyhime, sonradan gelen bu yorgun ve perişan genci niye yüksek mertebeye oturttuğunu sorunca, onun yüce bir veli olduğunu söyledi ve: "O velayete tabi değil bilakis velayet ona tabi idi. Diğerleri yorulmadan kerametle geldiler. Bu ise Allah'ın düşmanı olan nefsini ezmek için öyle geldi. Bu sebepten en yüksek makama çıkarıldı." buyurdu.

89. Allah adına uydurulmuş bir masal  (S.40-41)

Arifibillahın biri vefat etti. Elleri sımsıkı kapalı, gözleri de yumuktu. Gasil veren gassal yıkamak için ellerini de, gözlerini de açamadı. Gayb âleminden ses geldi: "Onun ahdi var. Cemalimizi görmeden, hak ve hakikat eline geçmeden ikisini de açmam dedi. Cenneti görse de açmaz illa cemali görecek."

İşte tasavvuf bu hallerdir.
  

<<Önceki                Sonraki>>

Puran Tilmiz, 20.12.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar, Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü







 Tasavvufî Hayat - Necmüddin Kübra, Haz. Mustafa Kara, Dergah Yay,İst-1980

Seçkin Deniz Twitter Akışı