27 Haziran 2015 Cumartesi

SA1463/KY27-ŞT9: Bulgakov, Hangi Kaderi Sorguluyor?

"Romanın kurgusal bütünlüğünü zorunlu bir ağırlığa yöneltse de akışı hiçte bozmayan bir yazınsal başarı ile insan nedir, yönetim nedir, bilim nedir diye soruyor Bulgakov"



Büyük Rus romancı Mihail Bulgakov 1940 yılının 10 Mart günü Moskova’da öldüğünde 49 yaşındaydı; üçüncü ve son eşi Helena Bulgakova ile birlikte hayata karşı direniyordu. Asıl adı Mihail Afansyeviç Bulgakov olan bu kısa ömürlü adamın hayatta en iyi tanıdığı şeylerden biri kadınlar bir diğeri de yazıydı denilse yeridir. Kısacık ömrünü ona yakın roman ve birçok oyunla birlikte tam üç evlilikle renklendirmiş oluşu hiçte şaşılası değil. Bir biçimde hızlı yaşayan, hızlı değişen ve hızlı yazan bir adamdan söz ediyoruz.

Everest Yayınları arasında yeni çıkan romanı Kader Yumurtaları da tıpkı onun kısa ama hızlı hayatına benzeyen yüz sayfadan bile az bir roman. Bununla beraber bu kısa kitap bütün kısalığına rağmen öyle kolayından okunacak ve bitirilecek bir kitap da değil. Bence Kader Yumurtaları’nın bu kısa zorluğu da bir biçimde Bulgakov’un kısa hayatının zorluğuna benziyor. 

Türk okurunun daha çok Köpek Kalbi ve Usta ile Margarita adlı başyapıtlarıyla tanıdığı Bulgakov belki uzun vadeli bir şans belki kısa vadeli bir şanssızlık olarak hayatının tamamını Stalin idaresi altında yaşamış.

Stalin derken hemen aklıma gelen Zizek’yen tarifi söylemeliyim; Zizek’in (1) hem bütünlüklü bir ironi hem de tutarlı bir muhafazakar tavırla devrimden sonraki Rus mirasının kabulüyle gelen büyük kaymanın müsebbibi olarak gördüğü ve ‘Kültürel Thermidor’ olarak niteleyip daha da ötesinde ‘Otantik devrime yapılmış bir ihanet…’ olarak sanki bir kemiği yontarcasına yakından anla(t)maya çalıştığı bu pos bıyıklı, iri cüsseli diktatörün Bulgakov’un hayatına düşürdüğü kalın ve ağır gölge şimdi bize neler neler anlatıyor.

Bir de tıpkı yakın zamanlarda, gelmiş geçmiş bir çok diktatörü ‘Centre Of Consultancy fort he Road The Road Victims / Kazazedeler için Danışmanlık Rehberi’ başlıklı kreasyonlarında hızla giden bir aracın ön camına çarptırarak kalın bıyıklarından kan püsküren bir diktatör olarak resmeden Razvan Capanescu’nun illüsrasyonundan söz etmeliyim. Zira bir yandan Bulgakov’u okuyup bir yandan bu resme bakarken o aracın şoför koltuğunda Bulgakov oturuyormuş gibi düşünmek istiyorum, elimde olmadan.

Bir Sığınak olarak hiciv 

Stalin bir yana M.Gorki’nin de sevmediği bir yazar, Bulgakov. O kadar ki Marksist edebiyatın tahtında oturduğu yıllarda onu sol, hatta halk düşmanı olarak görüp kaleme aldığı yazılarından bildiğimiz dev gibi yazar – İgor Gouzenko’nun romanından bildiğimiz - nam-ı diğer Mihail Gorin / Maksim Gorki’nin çok sonraları sevmediğine belki pişman bile olduğu bir yazar Bulgakov.

Selim İleri’den ironik biçimde öğrendiğimiz bir ince detay; bir zamanlar Memet Fuat, Rauf Mutluay ve Attila İlhan’ın hayranlıkla söz açtıkları Maksim Gorki’nin yanına bile koymaktan çekindikleri Bulgakov’u Selim İleri’nin bile altmışlı yaşlarında okumuş oluşuna şaşırmıyoruz. Zira tıpkı 30’lu yılların Rusya’sında olduğu gibi Gorki’nin resmi edebiyatın en üst mevkiinde tutulduğu ve Bulgakov’un ise aynı resmiyetin hedefi olarak bilindiği bir zaman olmuştur ülkemizde de…

Bir yazı ustası olduğu kadar yazdıklarına kurguyu ve hicvi de kaçınılmaz olarak yerleştirebilmiş bir yazar, Bulgakov. Gerek bu hiciv ve gerekse bu kurgulama çabası ise başka bir kaçınılmazlık olarak çıkıyor karşımıza. Bu da tıpkı Cengiz Aytmatov’un yaptığı gibi bir sıkıştırılmışlık içerisindeyken yazarın ancak yazarak açmaya ve genişletmeye çalıştığı bir alan arayışını koyuyor ortaya. 

Bundan dolayı da Bulgakov’un romanlarına yerleşen kurgu ile hiciv, hümor ya da bir başka yolla elde edilen yapısal ve tematik başarıyı sadece edebi bir ayrıntı olarak görmekten öte başından sonuna kadar oyularak elde edilmiş – yazarak çatılmış- bir sığınak olarak görmek gerekiyor.

Gerçek hayata egemen bir paranoya, insanın varlığını sürdürebileceği hemen her yere dal budak salarak yerleşince yazarın elinde kalan şey işte bu sığınak olacaktır. Bulgakov’un hem de bilfiil yaşamış olduğu bir toplumsal gerçekliği hicvederek hem eleştirip hem de açık ettiği bu paranoyanın açılımı ise sadece 1930’ların Rusya’sıyla konuşulabilecek kadar dar ve küçük değil. 

Büyümek, ama nereye kadar? 

Bulgakov bu kitapta aslında hızlı bir irileşme kaygısıyla önce kendi içine sonra periferiye yayılmaya yüz tutan bu paranoyayı sarsıp sallarken bir yandan da başta Batılı toplumlar olmak üzere dünyanın bütününü yakın zamanlarda etkileyecek olan bir hız ve büyüme arayışını da lanetlemekten geri durmuyor. 



Satır aralarında sorduğu soru ise gayet açık; büyümek ama nereye kadar; ilerlemek, en büyük olmak, en öne geçmek, bütün demirleri eritmek, bütün buğdayları yetiştirmek, bütün içkiye sahip olmak, bütün ekmekleri pişirmek ve böylece bütün düşmanlarını korkutmak, ama nereye kadar?

Kader Yumurtaları’nda toplumsal ve ideolojik paranoyaya esir olmuş bir bilim adamı sisteme en büyük hizmeti vermek yolunda canlı hücrelerin büyüme hızlarını sınırsızca arttırabilmek için ko(z)mik bir ışın geliştirmeye uğraşıyor. Kendini ve işini böylesi bir hız ve sınırsız büyümeye adamış bilim adamının trajikomik gerçekliği ise bütün oylumlarıyla uzun vadeli ve ciddi bir bilim eleştirisine dönüşüyor giderek.

Romanın kurgusal bütünlüğünü zorunlu bir ağırlığa yöneltse de akışı hiçte bozmayan bir yazınsal başarı ile insan nedir, yönetim nedir, bilim nedir diye soruyor Bulgakov. Giderek, sınırları zorlayan bilimsel arayışlar için ortaya koyduğu bu soruyu günümüzde kadar uzatabileceğimiz bir içeriğe kavuşturarak hangi adla olursa olsun bir ideolojinin hizmetine verilmiş bilimsel gelişimin bütün felaketlere gebeliğine bakarak ta bu çabanın değip değmeyeceğini ekliyor sorusuna.

Aradan geçen 80 yıldan sonra Stalin diktatörlüğü Bulgakov’un romanlarına ve oyunlarına tam da yukarıda değindiğim illüstrasyondaki gibi böylece çarpıveriyor. O kaba saba üniformasının içinde o kaba saba diktatör, cama yapışan yüzünde yamulmuş haldeki bıyıklarını bir başka kızıla boyayan kanına bakmaktan korkarak ellerini çaresizce iki yana açıyor. Ve biz tam o an Bulgakov’un Kader Yumurtaları’nı okuyoruz.

Şahin Torun, 27.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Bu çalışma Star Gazetesi StarKitap'ta yayınlanmıştır. Seçkin Deniz, 27.06.2015


Kitap:

Kader Yumurtaları
Mihail Bulgakov
Everest Yayınları

Seçkin Deniz Twitter Akışı