5 Eylül 2013 Perşembe

SA392/AH14: Oblivion; Farkında Olmamak ya da Dianetics Arınma

“Anlıyorum ki; ABD batsa da Hollywood psişik mesajlardan vazgeçmeyecek gibi görünüyor.”


Minik bir kanyon gölü. Domates, biber ve diğer sebzelerin bulunduğu minik bahçeyle meşgul bir kadın ve kadının az ötesinde organik oyuncaklarıyla oynayan üç-dört yaşlarında bir kız çocuğu.


Görsel efektlerle zenginleştirilmiş fotoğraf yeniden yaşanabilir dünyada yaşıyor olmanın sıcak renklerini taşıyor. Subliminal acze gerek duymayan açık bir mesaj. Evlenmiş bir kadın ve erkeğin doğal ortamlarda çocuklarıyla kimseden zarar görmeden yaşayabilecekleri eski bir dünya özlemi.

Hollywood, Tom Cruise gibi scientology tarikatı mensuplarına dianetics yöntemlerle sinemada mutlu bir hayat antrenmanı yaptırıyor. Filmde teknik elemana anlatılan hikayeye göre, yaşanan nükleer felaketle mahvolan dünyayı terk eden insanlar yaşamak için Thetan (Titan) adlı bir Satürn uydusuna gönderiliyor ya da gönderilmek üzere bekletiliyordu. Thetan’ı merak etmiştim.


Meğer Thetan, Scientology Kilisesine ait  temel bir metafor ya da kavrammış. İnançlarına göre galaktik bir konfederasyonun lideri Xenu isimli varlık, anlaşmazlık yaşadığı milyarlarca varlığı dünyaya göndererek Hawaii yakınlarında bir yanardağa attırmış; insanların yaşadığı acı ve sıkıntıların kaynağı halen yeryüzünde olan o varlıkların thetan adlı  ruhlarıymış.



Thet adlı yapay zeka endüstrisinin simgesi olan ve sık sık gözlerimize sokulan Delta da Dianetics metodolojinin simgesi… Dianetics, istenmeyen hisleri ve duyguları, mantıksız korkuları ve psikosomatik hastalıkları hafifletmeye yardımcı  bir metodoloji olarak ortaya konmuş bir fantastik kişisel gelişim hikayesi. Arkadaşlar dogmatik olmayan bir din icat ederek onun reklamını yapıyorlar.

Filmdeki subliminal mesaj, sadece Delta simgesine yüklenen yapay zekanın bütün insanlık için tehdit olduğu iletilerini taşımıyor; aynı zamanda ters etkilerle bilinçaltında delta ile, yani dianetics yöntemlerle ilgili algısal bir korku zemini oluşturuyor. Tabi mesajın şekillendiği alan hümanistik bir alan, hiçbir insanın hayır diyemeyeceği bir fotoğraf; girişte anlattığım mutlu aile fotoğrafı.

Filme, filmin kurgusuna bakalım şimdi. Bir tür Matrix performansı gibi görünse de Olivion, daha az karmaşık bir örüntü ile karşımıza çıkmış. Echelon ve Matrix karışımı bir film. Teknolojinin insan hayatına egemen olan ve gittikçe gelişen kimliği, android yazılımların insan hayatının tümüne yön verecek şekilde kapsam alanını genişletmesi, bu tür tarikatlerin pazar payı almak için ürettikleri fantastik kurgulara alan açıyor.



2017 yılında uzay araştırmaları için gönderilen bir gemiden bahsediliyor, Thet tarafından yok edilen gemiden elde edilen kara kutudan. Bir kısmı özel bir modülde uyuyan mürettebat var. Geminin kontrolünü sağlayan uyanık biri dişi biri erkek iki insanı kontrol altına alarak onların hafızalarını yıkayan ve onları yüzlerce kez kopyalayan, dünyanın deniz suyundan füzyon enerjisi elde ederek kendi varlığını sürdüren yapay zekanın dünyaya ve insanlığa 60 yılda yaptıkları anlatılıyor. Yıl 2077.


Thet (yani scientology'nin kötü ruhları), 2017’de geminin kontrolünü eline almış, kendini yenilemiş ve mükemmel bir sistem kurmuştur. Ay’ı parçalamış, dengesizleşen dünyayı felaketlere sürüklemiş ve insanları öldürmüştür. Ayın parçalanmasından sonra sağ kalan insan soyunu yok etmeyi planlamış ve bu amaçla yüzlerce Jack kopyalayarak dünyaya göndermiştir. 

Jack ordusu, insanları sinyal karıştırıcı başlıklar giydikleri için tanıyamamış, dünyayı yağmalamaya gelmiş varlıklar olarak tanımlandıkları için öldürmüştür. Tıpkı İslamcı (!)  terörist avına çıkmış insansız hava araçlarının yaptığı katliamlar gibi. Joseph Kosinski 'Orada öldürülenler terörist değil, sıradan insanlardır', diye düşünmemizi istiyor muydu acaba?

Galiba öyle; evet istiyordu...Jack’e anlatılana göre mağaralarda ve daha başka korunaklı alanlarda hayatta kalan bir avuç insan da başka gezegenden gelen yağmacılardır ve öldürülmeleri gerekir. Jack yağmacılara karşı zafer kazanıldığına, ancak nükleer savaştan sonra yaşanılamaz hale gelen dünyayı terk ettiklerine inandırılmıştır. Fakat galip geldikleri halde neden dünyayı terk etmek zorunda kaldıklarını anlayamamakta, hafızasında kalan anılarına bir anlam verememektedir. Burada da ABD'nin galip geldik gibi üstenci dille Irak'ı ve Afganistan'ı terk etmelerine de uzanan bir tepkime var. Mesaj net: "ABD gitti, ama teknik subayları çalışıyor ve  ABD'li şirketlerin petrolü çalmalarına yardım ediyorlar."

Sistem, denizin üzerinde kurulan ve füzyon enerjisi elde etmek için sürekli çalışan santralleri korumak için atmosfere kadar uzanan kulelerde birkaç haftalık görevle gelmiş bir kadın ve bir erkekten, onlara yardımcı olan insansız hava araçlarından ve uzayda kurulu Delta simgeli Thet merkezinden oluşuyor. Aklıma gelen NASA ya da Huston’daki İnsansız Hava Araçları kontrol merkezi.


İnsansız hava araçları vurgusu, bu araçların yaptığı katliamlarla beraber şiddetli bir Amerikan eleştirisi gibi duruyor aklımda. Afganistan’da, Pakistan’da ve Yemen’de binlerce insanı öldüren İHA’lar Predatörler. Onları onaranlar da Jack gibi hafızası silinmiş tipler olarak eleştirilenler.

Film, hafızası silinmiş olan insanlığın hafızasını yeniden kazanabilmesi için teknolojiden uzakta kalmasını öğütlüyor. Yani  dianetics metodoloji teknolojiye karşı ruhlarımızı arındırıyor ve bizi uyandırıyor.

Zorunluluklarla oluşturulan aşklar ve hafızalarda kalan gerçek aşklar. Hafızalar zorlanmalı ve geçmişsiz aşklarla vakit kaybedilmemeli.


Bir de insanlığın hafızasını antik Roma'ya geri döndürmeye yapılan gönderme vardı. Romalı şair Horaitus Thet'in insan görüntüsü olan Sally'nin, Jack'e, "Seni ben yarattım, senin Tanrın benim!" diyerek patlaması ve yok olması, sembolik bir tanrıyı öldürme töreni.

Thet, her seferinde hafızasında kalan artıklardan yeni sorular ürettiği için kodladığı Jack kopyalarını öldürüyor ve yeni bir kopyayı risksiz şeyler içeren hafıza döneminden yeniden kuledeki görevine gönderiyor, elbette yanında kopya Victoria da var… Victoria, Jack’ten daha fazla şey bilen bir görevli…

Dünyadaki insanlar her seferinde aynı Jack’ı gördükleri halde, kendilerini bu yok oluştan  kurtaracak olan kişinin de tam olarak uyandırılmış bir Jack kopyasından başkası olamayacağını biliyorlar. İnsansız hava araçlarını yok edecek olan sadece Jack’tir.  Uyuyan gemi mürettebatından bir tanesi olan gerçek insan Julia, Jack’ın eşidir. Ve geçmiş Jack kopyalarından biri, uyku modülünü uzay gemisinden ayırmış ve dünyaya göndermiştir. Sonraki kopya, dünyaya inen modüle saldıran insansız hava araçlarının elinden eşini kurtarmıştır.

49 numaralı Jack, hafızası, eşi Julia tarafından tekrar canlandırılan kopyadır ve Thet’i yok edecek olan da odur. Ancak Thet, uyanan 49 numaları kopya Jack’e karşılık,  52 numaralı Jack’ı dünyaya göndermiştir. Thet’le birlikte yok olan 49 numaralı Jack’in yerine  kanyondaki göl kenarına gelen ise 52 numaralı Jack’tir. Fakat hafızasının tamamlanması ve kanyona gelmesi üç-dört yılı bulmuştur.



Morgen Freeman’ın ilginç bir şekilde Malcolm adıyla rol aldığı film, Amerikan tarihindeki ırkçılığa gönderme yaparak geleceğin afro-amerikalıların fedakarlıklarına muhtaç olduğunu iddia ediyor. Tabi onların da hayatlarını feda etmeleri gerektiğini düşündürterek.

Joseph Kosinksi yönettiği Oblivion’un, uzun ilk sekansında seyirciyi  kurgunun gerçekliğine alıştırmak için epeyce çaba sarf etmiş. İkinci ve son sekans birbirini tamamlayan hızda ve kalitede. Bilim kurgu izlemeyi sevenler için patlamış mısır tadında.

Anlıyorum ki; ABD batsa da Hollywood psişik mesajlardan vazgeçmeyecek gibi görünüyor. Thetan'ın çağdaş kopyası teknoloji... kötü ruhlar teknoloji ile yayılıyor... Kesinlikle doğru; Scientology de tekno bir filmle yayılıyor...


Ahmet Haydar, Sonsuz Ark, 04. 09. 2013, Sinema Notları 13



 Not: 

Scientology (/ˌsaɪənˈtɒlədʒɪ/): ABD'li bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard tarafından geliştirilen bir inanç ve buna bağlı uygulamaların bulunduğu bir inanç akımı. Başlarda Hubbard tarafından kişisel gelişim için hazırlanan bir felsefe iken daha sonra bir dini akıma dönüşmüştür. Scientology, Scientology Kilisesi'nin dinini tanıtmak ve yaymak için kullanmaya çalışmakta.

İnanç: Bundan 175 milyon yıl önce hüküm süren galaktik bir konfederasyonun lideri Xenu isimli varlık anlaşmazlık yaşadığı milyarlarca varlığı dünyamıza göndererek Hawaii yakınlarında bir yanardağa attırmıştır. Günümüzde insanları yaşadığı acı ve sıkıntıların kaynağı halen yeryüzünde olan o varlıkların ruhlarıdır.  Bu ruhlara thetan denmektedir. Scientology'e göre insanlar bu ruhların manevi baskısından kurtulunca gerçek mutluluğa kavuşacaklardır. Scientology üyeleri insan ruhunu arındırmak ve vücudun bir köşesinde barındırmak için çeşitli yöntemler geliştirdiklerini iddia ederler. Bu yöntemlere dianetics adını verirler  Hollywood yıldızlarından Tom Cruise, ve John Travolta bu akımın içinde yer almaktadır.

20. yüzyılda ortaya çıkan pek çok inanç akımında olduğu gibi, Scientology Kilisesi de ortaya çıktığı günden itibaren pek çok tartışmaya konu olmuştur. ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Fransa ve Almanya gibi çok sayıda ülkede hükümet ve polisle çatışan hareket, aynı zamanda hükümetler, organizasyonlar ve bireyler hakkında açtığı çok sayıda dava ile en saldırgan akımlardan biri olmuştur.


Çok sayıda ülkede çok gazeteci, mahkeme ve hükümet organı tarafından hazırlanan çeşitli raporlarda Scientology Kilisesi, kendisini eleştirenleri taciz eden ve üyelerini acımasız şekilde sömüren, prensip sahibi olmayan bir ticari girişim olarak nitelenmiştir. Time dergisi, 1991 yılında yayınladığı "The Thriving Cult of Greed and Power" başlıklı bir makalede Scientology'yi "üyelerini ve eleştirmenlerini mafyavari biçimde göz dağı vererek hayatta kalan, son derece kârlı bir küresel dolandırıcılık" olarak nitelemiştir.

Scientology İzlekleri:

Oblivion izlekleri:

Joseph Kosinski İzlekleri



Romalı Şair Horatius İzlekleri:

Seçkin Deniz Twitter Akışı