16 Ekim 2012 Salı

SA82/SD14: İktidarların Temiz Mutfağı Yıpranmayı Engelleyebilir mi?


İktidarlar yıpranırlar. Bu, siyâsî, psikolojik ve sosyolojik değişmez bir kaidedir. Kaide olması sebebiyle de "Hangi iktidarlar yıpranmaz?" sorusu sorulamaz. Fakat, "Hangi iktidarlar daha çok, hangileri daha az yıpranırlar?", gibi sorular sorulabilir.


İktidarları yıpratan unsurlar, iç ve dış etkenler olarak sınıflandırılsa da, genel olarak dış etkenler 'iktidar yıpranması' nda en önemli etkendirler. Dış etkenleri, iktidarlar üzerinde alışılageldik ülke içi ve ülke dışı baskı grupları olarak tasnif ettiğimiz takdirde, iç etkenleri de iktidar gücünü elinde bulunduran kişi, kurul ve kurumlar olarak tasnif edeceğiz.

Bu minvâlde iç etki gruplarına dâhil ettiğimiz hiç bir iç etkenin dış etkenlerden bağımsız kalamayacağı, iktidarlar üzerinde en büyük baskı araçlarının psikolojik özellikleri olması hasebiyle göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çalışmada "İktidarlar neden yıpranırlar?", sorusu demokratik yöntemlerle seçilen iktidarların çalışkanlık/tembellik ve güvenilirlik/güvenilmezlik özellikleri üzerinden değerlendirilecek ve bu sorunun muhtemel cevapları aranacak; özellikle çalışkan ve güvenilir olan iktidarların yıpranmalarındaki nedenler tahlil edilecektir.

Tembel-güvenilir olmayan iktidarlar ile çalışkan-güvenilir iktidarların yıpranmaları arasında 'sonuç olarak' çok fazla bir fark olmamasına rağmen,'neden olarak' çok ayrık/ilişkisiz farklar vardır. Tembel-güvenilir olmayan iktidarlar iktidarlarının sürmesi için çıkar çevrelerini genişletir ve dayanak türlerini arttırırlar.


Çalışkan ve güvenilir iktidarlarda ise durum tam tersidir. Bu iktidarlar menfaat çarklarının işleyişini seçmenler lehine bozar, çıkar gruplarının sayısını azaltarak iktidarlarının dayanak noktalarını halkın onayına odaklarlar. (Tembel-güvenilir, çalışkan-güvenilmez tipli iktidarlardan söz edilemeyeceği için konu edilmemişlerdir). Önce, tembel-güvenilir olmayan iktidarların yıpranmalarını, yıpranmaları önleyici legal ve illegal tedbirleri , iç dış baskı gruplarının yıpranma üzerindeki etkilerini inceleyelim.

İktidarların erkleri ve bu erklerin kullanım alanları, ülke içi beklentileri karşılaması açısından sosyolojik sınırlarla çevrelenmiştir. Sosyolojik sınırlar, psikolojik uyarılardan sık sık etkilendikleri için de çalışkan ve güvenilir olmayan iktidarlar erk alanlarının sınırları üzerinde sık sık değişiklik yapmaya çalışırlar; ellerindeki en büyük gücü, kanun yapma gücünü kullanarak, psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlardan kaynaklanan beklentilerin yönünü etkilemeyi amaçlar ya da sosyal beklentilerin asgarî ölçülerde karşılanmasıyla illegal ve etik dışı çözüm teknikleriyle yetinerek, 'sosyal beklenti baskısı' nı yumuşatır ve etkisiz hâle getirirler.

İktidarların bu her iki tercihi de kendi yönetsel erk gücünü yıpratır, aşındırır; güvenilirlik katsayısını negatif etkiler. Oysa bu tür İktidarlar, yıpranma hızlarını sosyal beklentilerin kendi üzerlerinde oluşturduğu baskıyı, güvenilir olmayan yöntemlerle gündemden uzaklaştırıp, psikolojik etkisini bu şekilde analiz edip karmaşık teorilerle karşılayacakları yerde üçüncü bir seçeneği legal ve etik özellikler içeren farklı ve olumlu bir ikinci yolla tercih ederek azaltabilirler. Bu şekilde sosyal beklentiler üzerinde baskı oluşturmayacakları gibi, bu beklentileri de olumlu bir şekilde yönlendirebilirler.

Bu ikinci yol, şeffaf ilişkilerle gelişen paylaşılabilir düşünceler ve eylemler mozayiğinin siyâsî bir çerçevede seçmenlere açık, anlaşılabilir bir şekilde ulaştırılmasıyla mümkün olabilir. Ancak tembel ve güvenilir olmayan iktidarların çoğu bu ikinci yolu tercih etmekten kaçarlar -Bunun aksine sanal ülke parametreleri oluşturur ve bu parametrelerin güvenilir olmayan basın-yayın araçlarıyla halka ulaştırılmasına çalışırlar-. Tembel ve güvenilir olmayan iktidarların karanlık ilişkileri ve halk tarafından anlaşılamayan düşünceleri, iktidarların erk alanları üzerindeki 'etik dışı' hâkimiyetlerini güçlendireceği ve süreklileştireceği için bu yol tercih edilebilirdir. Demokratik yönetimlerin daha çok başvurdukları yöntem de ne -yazık ki- budur.

Şaşırtıcı bir şekilde görülecektir ki; Monarşilerde ya da demokratik olmayan diğer yönetim türlerinde tembel-güvenilir olmayan iktidarların bu tür sıkıntıları azdır veya yoktur. Sosyal beklentilerin anlamlı olmadığı, baskı oluşturma şanslarının bulunmadığı bu yönetimlerde iktidarların söz edilen anlamda 'etik olmayan' teoriler ve davranışlar geliştirmesine neredeyse hiç ihtiyaç kalmamaktadır- ki; bu, demokratik olmayan yönetimlerde iktidarların yıpranmadığı anlamına gelmemektedir-.

Demokratik yönetimler, seçim endişeleri dolayısıyla tembel-güvenilir olmayan yöneticileri, bu tarz zaaflara sürükledikleri için suçlanacak değiller kuşkusuz; bu risklere karşılık demokrasi, şeffâf davranış kodları geliştirebilir ve 'yönetilenlerin refahı'nın gözetileceği temel hedefler oluşturarak, iktidarların 'etik dışı' ilişki ve eylemlerinin oransal olarak azalmasını sağlayabilir. Hizmet endeksli politikalarla seçim kaygıları da kayda değer bir problem kaynağı olmaktan uzaklaşırlar.

Demokratik yönetimlerde iktidarların bu ikinci yolu neden tercih etmediklerini merak ettiğimizde temel kaygının 'yeniden seçilmek ve çıkarların korunabilmesi için yeniden hükmetmek' olduğunu gördük. Yeniden seçilmek endişesi taşıyan iktidarların, şeffâf ve anlaşılabilir olmalarını ummak da mümkün değildir. Bu tür kaygılar genellikle 'hizmet pörtföyü' yetersiz olan iktidarların kaygılarıdır. İktidar gücünü ellerinde tuttukları sürece 'hizmet çeşitliliğini ve kalitesini' arttıramayan kişi, kurul ve kurumların kişisel veya kurumsal çıkar mekanizmaları kurduğunu düşünmek bu ardışık mantık yürütmede çok da sıra dışı değildir. Hizmet üretmeyen iktidarların, yenilenecek olan seçimlerde tekrar iktidara tâlip olmaları, onların güvensizlik kaynağı olarak görülmesine neden olacaktır.

Toplum ve ülke yararının en aza indiği hedeflemelerin gerçekleştiği iktidar dönemlerinde iktidar araçlarına en çok baskı uygulayan gruplar salt bu sebeple iç etkenler olarak tasnif edilirler. Ancak bu yanlış bir tasnif olacaktır. Dış etkenlerin kurduğu baskının iç etkenlere aitmiş gibi görünmesi tasnifin yanlış yapılmasına neden olmaktadır. Yani; iktidar gücünü ellerinde bulunduran sınırlı sayıdaki kişi ve kurumların kendi bireysel çıkar döngülerini sürdürmek adına 'seçim kaygısı' güttükleri iddia edilebilir. Bu kaygının yasal ve etik olmayan yöntemler kullanılarak giderilmesi de karanlık ilişkilerin sürdürülebilir olmasına doğrudan ve dolaylı olarak bağlıdır.

Farklı boyutlarda tesis edilen bu karanlık ilişkiler sonucunda ortaya çıkan karşılıklı bağımlılık ilkesinin gerekleri, ülke içi ve ülke dışı, dış etkenlerin İktidar üzerinde baskı kurabilmesi için etkin kanallar oluşturulmasına ve iktidar içi etkenlerle sonuç verme sürecinde izdüşüm politikaların üretilmesine yol açar. İzdüşüm politikaların temel özellikleri de, görünür, açıklanır hedeflere aykırı bir şekilde yasal düzenlemelerin yapılmasıdır (Birinci Örnek; reform adı altında, sık aralıklarla bankalar kanununda iç ve dış baskı unsurlarının çıkarlarının gözetildiği - bankalardan hizmet alan halk unsurlarının çıkarlarının aleyhine- değişiklikler yapma. İkinci Örnek; küresel şirketlerden alınan vergilerin oranlarının düşürülmesi- buna karşılık bütçe kayıplarının telâfisi için dolaylı vergilerin arttırılması-. Üçüncü Örnek; ithalat ve ihracatlardaki sınırlamaların dönemsel olarak değiştirilmesi, vb). İktidarların iç ve dış etkenlerle sıkı bir şekilde çevrilip sarmalandığı bu dönemde toplam sosyal fayda azalır; psikolojik, sosyolojik ihtiyaçlar sosyal beklenti baskısını güncelleştirir ve iktidarların seçim kaygıları azalacağı yerde paradoksal olarak artar. İktidarların yıpranması kolaylaşır.

İktidar dışı etkenlerin iktidarların yıpratılmasında çok fazla payı olmasının, iktidar içi güçlerin 'etik dışı kirlenmeler'le mümkün olduğunu gördüğümüzde, diğer iktidar türünü incelememiz gerekecektir. Çalışkan-güvenilir iktidarların yıpranmalarını, yıpranmaları önleyici tedbirleri, iç dış baskı gruplarının yıpranma üzerindeki etkilerini inceleyelim.

Çalışkan ve güvenilir hükümetler ve hükümetleri oluşturan siyâsî oluşumlar için 'Temiz Mutfak' deyimi, ölçülebilir güven aralığının alt ve üst sınırlarını belirleyecektir. Çalışkan ve güvenilir iktidar seçeneğinde de 'Temiz Mutfak', dirâyetli, ferâset sahibi lider/liderler'in katışıksız hâkimiyetinde ve iktidar süresince kalıcıdır ve katmansal dairelerle çevrelenen iktidar menfaatdârlarının önündeki en etkili ve dâimî engeldir -Demokratik hassasiyetleri yüksek bazı ideologlar bu tarz temiz mutfak hâkimiyetinin parti içi demokrasiye aykırı olduğunu iddia ederler-.

Temiz mutfak kriterleri, sürekli gündemde tutuldukları sürece, posalar atılır ve merkeze yakın olan katmanlar sürgit kontrollerle temizlenebilir. İktidarların güvenilirliği sürebilir. Buna rağmen merkezden uzaklaşan katmanların temizliği, bağların zayıflığı ile etki/kontrol alanının genişlemesi, menfaat aralıklarının çakışması ve görelilik dolayısıyla azalacaktır.

Merkez'in ve Mutfak'ın oyların asıl sahiplerine doğrudan ulaşma yolu, basın-yayın aracılığıyla olabilecek, bu gereklilik de (hükümetler çalışkan ve güvenilir olsalar bile) basın-yayının dolaylı ve doğrudan etkilerine açık kalarak iktidar içinde bir zaaf helezonu oluşturacaktır. Basın-yayın kanyonlarında köşe tutan çıkar grupları da bu ulaşım yolunu diledikleri gibi kullanarak, yeni baskı mekanizmaları oluşturmayı fırsat bileceklerdir.

Oluşan bu karmaşada basın-yayın tekelleri tarafından üretilmiş ardıl yıpranma mekanizmaları sayesinde 'Temiz Mutfak' regülasyonu, halk için yeterince anlaşılabilir olmaktan uzaklaşacak ve nihayetinde kaçınılmaz olan 'yıpranma' gerçekleşecektir. Yani; merkezden uzak-halka yakın dairesel katmanların her birinde etkili iktidara ait yerel kurumlar, kuruluşlar ve kişilerle doğrudan ilişki içinde olan halk, iktidarı yerel bazdaki bu temsilcileri eliyle anlayacak ve nitelendirecektir.

'Temiz Mutfak'tan uzaktaki halkalarda kontrol zaafı oluşmuş bulunduğundan iktidar bu kez, son halkaların zayıflığından dolayı temsili bakımdan yıpranacak; çalışkanlığı, güvenilirliğin azalmasıyla görünür olmaktan uzaklaşacaktır. Dairesel katmanlar üzerindeki kontrol zaaflarının farkında olan akıllı, çalışkan ve güvenilir iktidarların uzun süreli planlarında 'halka ulaşma' ya da 'halkın güvenini süreklileştirme' adına kendilerinin, ideolojik tâkipdaşlarının yahut menfaatdârlarının egemen olduğu basın-yayın kanalları ihdas etmek ve beslemek vardır -Bu kanalların ulaştıracağı göreli olarak tarafsız haberlerin ve programların, son temas yerindeki olumsuzlukları bertaraf edeceğini düşünürler-.

'Temiz Mutfak' kriterlerinin uygulandığı bu tarz yapılanmalarda doğal olarak, iktidar taraftarı yeni zenginler türeyecek, yeni etkili entelektüel gruplar oluşacaktır. Yeni zenginlerin kazanç hırsı ile yeni entelektüellerin etki hırsı, bu kez mutfak üzerinde yeni bir baskı mekanizması oluşturacak, çatışmalar başlatacak ve iktidarlara karşı yeni tür eleştiri alanları açılmasına neden olacaktır.

Bu eleştiri alanlarında 'Temiz Mutfak' endekslerinin sürdürülebilir nitelikleri sorgulanacak ve yönetim bilgisine kolayca ulaşıp iktidarı etkilemek adına güç gösterileri sahnelenecektir. Nihayetinde iktidarlar, karşıt ya da taraftar dış etkenlerin psikolojik ve sosyolojik etkileriyle karşılaştıkları bu yeni durumda, doğru anlaşılamayacak ve anlaşılmak adına yaptığı manevraların çok fazla işe yaramaması dolayısıyla son temas yerindeki halka ulaşamayacak, böylece yıpranmaktan kurtulamayacaktır.

İktidarların akıllı ve mutfakların temiz olması, iktidarların yıpranmasında sadece geciktirici etkiye sahiptir. Yönetilenlerin oylarının etkili olduğu demokratik sistemlerin en önemli özelliği de bu yıpranmalar sebebiyle iktidarların değiştirilebilir olmasıdır. Uzun ömürlü iktidarların bu ömürlerinin karanlık ilişkilere bağlı olduğunu bilmeyen düşünür yoktur. İktidar sürelerinin uzamasının her türlü iktidarda karanlık ilişkilerin yayılma hızını ve gücünü arttırdığı neredeyse kesindir. Ayrıca bu karanlık ilişkilerin kirli ve kaba menfaate dayalı olması gerekmemektedir.

Karanlık ilişki, adı üstünde, ışık altında ve şeffâf olmayan, halk tarafından görülemeyen, bilinemeyen ilişki türüdür. İktidar taraftarı entelektüel grupların ya da zenginlerin, bu ilişki türüne karşı zaafları vardır ve kendilerinden saklanan şeylerin kendilerinin geleceğini etkileyeceğini düşünerek endişelenirler. İktidarların da bu tür ilişkileri kasıtlı amaçlar için kullandığını varsayarak, yeni iktidar adayı kurum ve kuruluşlarla yedek ilişkiler kurar, zamanla bulundukları iktidar taraftarı konumlarını terk etmeye kendilerini ve izleyicilerini hazırlayarak- aslında onları aldatarak- vuruşa vuruşa çekilirler ve yeni ilişkilerini, aldattıkları izleyicilerin gücünü kullanarak sıklaştırır; oy verenleri etkilemeye, onları iktidarı desteklemekten vazgeçmeye çalışırlar. Bu da onların karşıt gruplarla aynı kategori de dış etki grubunda değerlendirilmesine neden olur.

Ki; taraftar ya da karşıt tüm eleştiri gruplarının ülke içi ve ülke dışı ilişkileri de iktidarla ilişkilerinde belirleyici özellikler taşıyabilir. Küresel yapılanmaların, uzak ve yakın hedefli çalışmalarına gönüllü veya zorunlu olarak destek veren bazı yapıların iktidarın içinde yer almaya çalışması da, yeni karanlık ilişkilerin temellenmesini sağlayabilir. Bu ilişkiler de iktidarın yıpranmasını kolaylaştırır.

Çalışkan ve güvenilir iktidarların doğru anlaşılmak ihtiyacı, tembel ve güvenilir olmayan iktidarların doğru anlaşılma ihtiyacından daha büyüktür. Çalışkan ve güvenilir iktidarların, kendilerinden sonra gelecek olan iktidarlara karşı ' çalışkanlık ve güvenilirlik borçları' bulunmaktadır- Ancak diğer iktidar türlerinin böyle bir sorumluluğu karakterleri dolayısıyla yoktur-.

Çalışkanlığı anlaşılmış, ancak ilişkilerinin tümü anlaşılmamış iktidarların güvenilirlikleri sorgulanacaktır. Siyâsî tarih, İktidar liderleri ve merkez karar vericilerinin, iktidar olmadan önce, devlete ait sırları ve devlet yönetmenin sırlarını bilmemeleri dolayısıyla halka verdikleri sözleri, iktidarları süresince yerine getir(e)memelerini de içerir.

Bu nedenler anlaşılabilir nedenler olsalar bile, iktidarların yıpranmasına sebebiyet vermektedir. Sebep ne olursa olsun çalışkan ve güvenilir iktidarların ilişkileri üzerindeki karanlıkları gidermesi, güvenilirliğin sürmesini sağlayacak, onları,yeniden seçilme endişelerinden kaynaklanan vizyonu olmayan politikalar üretmekten koruyacaktır.

Hükümet ederek iktidar olabilmiş bazı liderlerin, yeni seçim dönemlerinde bu sebeple psikolojik ve sosyolojik beklentilere 'geniş sınırlı sözler' vermemesi de örnek olarak gösterilebilir. Hükümet olmakla iktidar olmak arasındaki sarsık durumun vehâmeti, deneyimli liderleri tutamayacakları sözleri vermekten alıkoyar. Ki elbette; bazı deneyimli liderler tutamayacakları sözleri verirken, halkın aldanma isteğini de tatmin ettiklerinin farkındadırlar ve karşılıklı riyâkarlık ilkelerine uygun davranmaktadırlar (Birinci Örnek: İki anahtar vaadi'nde olduğu gibi, vaat edenin bu sözü tutamayacağını bilmesi, halkın da bu sözün tutulamayacağını bilerek oy vermesi, Halk ve İktidar'ın hakkı olmayanı almaya çalışması. İkinci Örnek; iktidar adaylarının demokrasi vaat etmesi, ama vaat edenlerin ve halkın bu vaadin asker dolayısıyla gerçekleşmeyeceğini bilmelerine rağmen, bu vaatlerin sürekli iktidar çıkarması. Seçkin DENİZ) Bu şaşırtıcı değildir, zira; seçimli sistemlerde seçilenler, seçenlerin karakterlerini haizdirler.

İktidarların yıpranması, yönetim türlerinin değişmesinde ana etken olurken, seçimsiz yönetimlerde de görülen çalışkan ve güvenilir iktidarlar, mevcut yönetim türünün ömrünün uzamasına; tembel ve güvenilir olmayan iktidarlar ise câri ömrün kısalmasına hizmet ederler. İnsanın yönetme ve yönetilme ihtiyacı sürdükçe iktidarlar değişmeye devam edecektir. Sitelerden, beyliklere, yerel krallıklara ve imparatorluklara kadar değişen hükmetme türlerinde nasıl demokratik yönetim türlerine zemin hazırlayan yıpranmalar yaşanmışsa, Helenistik Demokrasi'nin evrilerek çoğunlukçu demokrasiye dönüşmesi süreci de yıpranmalarla çoğulcu demokrasiye geçişi sağlayacaktır.


Seçkin Deniz, 18.02.2008, Sistematik Analizler 78

Seçkin Deniz Twitter Akışı