27 Haziran 2020 Cumartesi

SA8682/MEY42: ‘Nasıl Bir Eğitim Sistemi?’ Sorunu ve Akademik-Pratik Ortaokullar ve Liseler Çözümü

"Bu çözümü uygulamadan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği hedeflere ulaşmak mümkün olmayacak, çünkü bugüne dek mümkün olmadı. Artık kaybedilecek zerre kadar zaman yok; bunu bu millete borçlusunuz."


Bugün, adını YKS (TYT-AYT) koyduğumuz üniversite sınavına girecek olan (girmek için başvuran) öğrenci sayısı 2.433.219. 31 Aralık 2019 itibarıyla 83.154.997’ye ulaşan Türkiye'nin nüfusunun yaklaşık olarak %3’ü, 11,5 milyonluk (2019) Belçika’nın beşte biri, 10,7 milyonluk (2019) Yunanistan, 10,7 milyonluk (2020) Çekya ve 10,3 milyonluk (2019) İsveç’in dörtte biri, 8,9 milyonluk (2019) Avusturya, 8,6 milyonluk (2019) İsviçre, 7 milyonluk (2019) Bulgaristan ve 7 milyonluk (2018) Sırbistan’ın yaklaşık üçte biri, 5,8 milyonluk (2019) Danimarka, 5,5 milyonluk (2019) Finlandiya, 5,5 milyonluk (2019) İskoçya, 5,5 milyonluk (2020) Slovakya, 5,4 milyonluk (2020) Norveç ve 4,9 milyonluk (2019) İrlanda’nın yaklaşık yarısı, 3,6 milyonluk (2018) Moldova, 2,9 milyonluk (2020) Arnavutluk ve 2,8 milyonluk (2020) Litvanya’ya yakın ve 2,1 milyonluk (2019) Makedonya, 1,92 milyonluk (2019) Letonya ve 364.134 nüfusluk (2020) İzlanda gibi dört Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla genç insanımız, evladımız sınava giriyor.

İzlanda’nın yedi katı kadar gencimiz, on iki yıllık kesintisiz eğitim-öğretim sürecinin sonunda geleceklerini, mesleklerini belirleyecek olan bir sınavın baskısı altında. Anne-babalarını sayarsanız yaklaşık 7.5 milyon insan, gerideki on bir yılı saymazsak, bir yıllık gerilimli, masraflı, Covidli hazırlık sürecinin sonrasında tedirgin bir Cumartesi ve Pazar günü geçirecekler.

Muhtemelen her yıl olduğu gibi sınav sonrası öğrencilerin ve ebeveynlerin büyük çoğunluğu istedikleri başarıyı elde edemeyecekler ve hayal kırıklığına uğrayacaklar. Eşe-dosta, akrabaya ve arkadaşlara yapılacak açıklamalar, ‘mezuna kalmak’ gibi saklanmış utançların arkasına saklanmalar, ‘kaldırım mühendisi’ olmakla ilgili sataşmalar ve en önemlisi ‘mesleksiz, işsiz, özelliksiz’ bir şekilde hayatın en büyük kapısının önünde yapayalnız yaşanan kararsızlıklar ve kabuslar.

Bu bizim eserimiz; başarısız bir zihinsel geleneğin ürünü olan eğitim sistemiyle dört Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla gencimizi resmi çerçevelerden oluşmuş bir cehaletle heder ediyoruz. İki buçuk milyon gencin yüzde onu iki yüz elli bin ediyor, eğer değerli bir fakülteye yerleşirlerse; geri kalan yüzde doksan, yani iki milyon iki yüz elli bin gencimiz herhangi bir beceriye, mesleğe, çalışma alışkanlığına sahip olmadan işsizlik canavarının kucağında öğütülmek üzere salıveriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün (26 Haziran 2020) Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) girecek öğrencilerle video-konferans aracılığıyla buluştu. İşsizlikle, eğitimle ilgili önemli şeyler söyledi:

"Bir tarafta sanayide çok ciddi bir tekniker, teknisyen, usta, tarım kesiminde çalışacak insan açığımız var, diğer tarafta ciddi bir genç işsizlik var. Bu çarpık tabloyu değiştirmemiz gerekiyor. Tabii hepsinden önemlisi gençlerimize, eğitimlerine, birikimlerine, kabiliyetlerine, hedeflerine uygun iş alanları oluşturmaktır. Bu da ülkenin genel ekonomik ve sosyal gelişmişliğiyle ilgilidir. Türkiye için 2023 hedeflerimizi belirlerken gençlerimiz başta olmak üzere, çalışmak isteyen her vatandaşımız için bu imkanı sağlama gayesiyle hareket etmiştik. Ülkemizin son 7 yılda yaşadığı onca badireye rağmen bu hedefimize sıkı sıkıya bağlıyız. Ekonomide hem dış saldırılara karşı aldığımız tedbirlerin hem de büyümeyi ve kalkınmayı hızlandırmak için attığımız adımların meyvelerini yavaş yavaş alıyoruz.”

Salgın döneminin tarım başta olmak üzere, temel üretim alanlarında öncelikle kendi kendine yeterli olmanın, onun ötesinde dünyanın taleplerine cevap verebilmenin ne derece önemli olduğunu gösterdiğine işaret eden Erdoğan şöyle dedi:

"Bu bakımdan Türkiye'nin önünde çok büyük bir potansiyel var. Önümüzdeki bu fırsatı değerlendirerek kendilerini geliştiren, birikimi ve yeteneğiyle öne çıkan her gencimize gönül huzuru ile çalışabileceği iş alanı sağlama konusunda kararlıyız. Ancak her üniversite mezununun kamuda istihdam edileceği gibi bir yanlışa da düşülmemesi gerekiyor. Kamunun görevi iş yapmak, üretmek, kazanmak isteyen herkese ön açmak, destek vermek, yol göstermektir. Asıl istihdam özel sektörde, üretimde, sanayide, yüksek teknolojide, ticarette, tarımda olacaktır. Gençlerimizden kendilerine ve kabiliyetlerine güvenmelerini, geleceklerini özel sektörde aramalarını istiyorum. Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde her üniversite mezununa hemen iş hazırlığı diye bir şey de söz konusu değildir.

Örneğin dünyanın değişik ülkelerinde ara eleman diye bir konu söz konusudur. Özellikle ara elemanlar daha çok da tabii ki bu teknik liseler, ara elemanları yetiştirir ve bu ara elemanlar da kamuda görev almaktan çok özel sektörde görev alabilme, oralarda bu imkanı yakalayabilme şansına sahiptir. Ülkemizde de şu anda bazı illerimiz var ki bu ara elamanları bulabilmede çok ciddi sıkıntıları vardır. Örneğin Gaziantep bunlardan biridir. Orada birçok fabrika ara eleman bulabilmekte her zaman sıkıntıdadır. Bunları süratle aşmamızda fayda var. Aynı şey Malatya, Adana için geçerlidir. Bu konuda bizler yeter ki kararlı olalım, biz kendi mesleğimizle bir ara eleman olarak iş bulmada adımı attığımız zaman iş var. Kamuda da yine aynı şekilde lisans üstü, yüksek lisans bu alanlarda da açılan imtihanlarla bizler bütün evlatlarımıza inşallah iş bulma noktasında imkanları hazırlıyoruz."

On sekiz yıldır Türkiye’yi yöneten Erdoğan’ın Türkiye için yaptığı şeylerin ne kadar büyük ve önemli olduğunu biliyorum; bütün iyi niyeti ile eğitimde de sağlık, ulaşım, güvenlik, teknoloji, bilişim, tarım ve diğer alanlarda elde ettiği başarıyı elde etmek istediğinden zerre kadar kuşkum yok, ancak maalesef on sekiz yılda birçok program, müfredat, sistem değişikliğine rağmen Türkiye’nin gençlerini hayata doğru kanalize edecek bir çözüm bulabilmiş değil. 2002’de de bu tür bir sistem vardı, 1992’de de 1982’de de. Çünkü bu işi çözecek bir stratejik bilince sahip işine odaklanmış bir ‘insan’ bulabilmiş değil.

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nasıl Bir Eğitim Sistemi?” sorusunun cevabını veriyor, ancak on sekiz yılda bu cevabı hayata geçirecek olan MEB yetkililerine bir türlü sahip olamadı.

Üniversite’yi bitirip devlet memuru olma çabasının eleştirilmesi ile de çözülecek bir sorun değil bu. Üniversite mezunu olup da herhangi bir iş-meslek becerisi kazanamamış yüz binlerce gencimiz var. Oysa sorunun çözümü o kadar basit ki.

Kümelerin doğru eşleştirilmesi ile elde edilebilecek bir çözümün neden Erdoğan’ın önüne konmadığını gerçekten merak ediyorum. Ben bu çözümü birkaç cümle ile ortaya koymak istiyorum, akademik yahut piyasa kaynaklı cehaletle gelinen yol buraya kadar.

Öncelikle 83 milyonluk nüfusun ihtiyaç duyduğu meslekler grubu belirlenecek. İlkokul bitiminde ortaokula geçişte gençlerimizin ilk dört yılda oluşturdukları bilgi-beceri seti dikkate alınarak dört veya altı yıllık üniversite eğitimi gerektiren doktor, mimar-mühendis, öğretmen, avukat-hakim-savcı-kaymakam, iktisatçı gibi mesleki alanlar ‘Akademik Alanlar’ olarak tasnif edilerek akademik başarısı yüksek olan öğrenciler ‘Akademik Ortaokullar’a ve oradan da sınavsız olarak ‘Akademik Liseler’e kanalize edilecek; tarım-sanayi-tekstil- inşaat-otomotiv-hizmet sektörü gibi mesleki alanlar da ‘Pratik Alanlar’ tasnif edilecek ve  (şu andaki meslek liseleri bünyesinde açılacak olan) ‘Pratik Ortaokullar’da eğitilerek (meslek elde edilecek liseye devamı sağlanacak olan) uygun şartları taşıyan öğrenciler ‘Pratik Liseler’e yönlendirilecek.

İmam Hatip Liseleri de aynı şekilde hem Akademik İmam-Hatip Ortaokulu ve Akademik İmam-Hatip Lisesi hem de Pratik İmam Hatip Ortaokulu ve Pratik İmam- Hatip Lisesi şeklinde ikiye ayrılacak. Böylelikle sistem demokratik ve çoğulcu olduğu gibi gençlerimizi de yetenekleri doğrultusunda yönlendirmemizi ve yetiştirmemizi sağlayacak.

Bu sisteme entegre edilecek olan her sınıf ve dönem seviyesinde belirlenecek olan merkezi yazılılarla ölçme ve değerlendirme sistemi, daha doğru bir ölçme ve değerlendirme yapılmasını sağlayarak öğrencilerin yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda bir üst eğitim sürecine devam etmelerini sağlanacak. Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liseleri ortadan kalkacak, Spor ve Güzel Sanatlar gibi liseler de kendi alanlarında ortaokuldan başlayarak öğrenci yetiştirecekler.

Ayrıca her kademede öğrencilerin diğer türden ortaokullara ve liselere geçişlerinin şartları oluşturulacak; hedeflerini değiştiren öğrencilere imkanlar sağlanacak.

Bu sistemle birlikte paralel olarak işleyecek olan alternatif kurumlar olarak Açık Öğretim Kurumları da ortaokul, lise ve üniversite düzeyinde eğitim faaliyetlerine devam edebilecekler.

Bu çözümü uygulamadan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği hedeflere ulaşmak mümkün olmayacak, çünkü bugüne dek mümkün olmadı. Artık kaybedilecek zerre kadar zaman yok; bunu bu millete borçlusunuz.

Eğer bu sistemi uygulayamayacağını düşünenler varsa, endişelenmesinler; ben uygularım.


Mustafa Eyyüboğlu, YirmiYediHaziranİkiBinYirmi– Kırkİki




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı