8 Kasım 2018 Perşembe

SA7096/DT41: Zorunluluğun Duvarlarını Aşmak

"Gelecekte bir gün, bizim baskılarımız sona erdiğinde, çocuklarımız dokunulmazlıklarını yeniden kazanacaklar ve bizim neyi neden yaptığımızı merak edecekler kaçınılmaz olarak."


İnsanın doğasının 'dokunulmaz' olduğunu düşünüyorum. Doğduğu andan itibaren öğrendiği şeylerin yönetimi insanın elinde değil çünkü. Diğer insanların da elinde değil. Yeni insan, ailesinden, diğer insanlardan ve çevresinden aldığı bilgileri, ailesinin ve çevresinin istediği şekilde işlemiyor ve kullanmıyor. Diğer insanlarda olduğu gibi 'dokunulmaz' bir beyne ve zihne sahip olduğu için kendine özgü bir şekilde bilgiyi alıyor, işliyor ve kullanıyor. Onu dokunulmazlaştıran da doğası ve ölene dek süren merakı. Diğer insanlarla ilişkisini de karşılıklı merak duygusu inşâ ediyor.

Merak, insanın dokunulmazlığını sürdüren, beynin ve zihnin özgün doğasına ve işleyişine ek olarak sayılabilecek olan en büyük iç etken. Okumayı, algılamayı, yorumlamayı ve analitik zihin süreçlerinin sonunda seçip kullanmayı sağlayan başlangıç etkeni olarak merak, insanın, belki de eğitim-öğretim süreçlerinde 'zorunluluğun' duvarlarını aşabileceği en büyük aracıdır da.

Zorunluluk merakın en büyük katilidir, desem abartmış sayılmam, ama engellese de, öldürse de merakı tamamen durdurabilecek güce de sahip değildir. İnsanın dokunulmazlığını sürdüren bu en büyük etkenin herhangi bir engele yenilmesi insanın varlığının inkârı demektir çünkü. Merak öldürülemez anlamına gelir bu; bin canı vardır.

'Merakı(nı) gidermek', deyiminin ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini, merak ettiği şeyi öğrenen insanın yaşadığı tatmin-ikna duygusunu düşünerek anlayabilirsiniz. Hepimiz biliyoruz; merak durdurulamaz bir canlılığa sahip ve giderilmiş meraktan kastettiğimiz şey merak edilen şeye, bilgiye, nesneye yönelik 'anlık merak'tır ve merak sürdürülebilir yapısını bu 'anlık' vasfına borçludur. Bilimsel bilgi gibi, her giderilmiş merak bir sonraki giderilecek olan meraka açılan kapıdır.

Geçmiş milyonlarca yılda meraklı insanın ulaştığı bilgi-bilim düzeyi ile son beş yüz yılda ve daha yakın son elli yılda ulaştığı bilgi-bilim düzeyi arasındaki fark da meraklı insanların 'ortak merak' frekanslarının daha sık ve yoğun bir şekilde karşılaşmasından kaynaklanıyor. Daha doğrusu gezip görme imkanı artan insan, basılan ve yayılan kitaplar ve şimdi de internet aracılığıyla okuyarak, izleyerek, deneyleyerek merak zincirini sınanabilir bir kurgu çerçevesinde sürdürüp daha anlamlı sonuçlara ulaşabiliyor. Bu sonuçların her birinin iyi ve güzel olduğunu iddia etmiyorum, çünkü biliyorum ki insan kötüyü de merak eder, kötülüğü de merak zincirinin hedefi haline getirerek okuyabilir, öğrenebilir.

Evet; merak. Bunu çocuklarımızın elinden almaya çalıştığımızı, kısmen de aldığımızı düşünüyorum. Yani onların aslında dokunulmazlıklarını ellerinden almaya çalışıyoruz ve sonra onlara kendi düşündüklerimizi, kendi doğrularımızı zorla öğretmeye çalışıyoruz. Her şeyi biz öğretmeye ya da öğrendiklerini kontrolümüz altında öğrenmelerini sağlamaya çabalıyoruz. Meraklarını hızla ve hazır paketlerle gideriyor ve sonra onlara 'Kitap okuyun, araştırın!' diyoruz. Ne yazık ki; merak ettiğimiz gibi merak etmelerini engellediğimiz için, hazır merak paketlerimiz onların ilgisini çekmiyor. Bizi dinlemiyorlar. 

Gelecekte bir gün, bizim baskılarımız sona erdiğinde, çocuklarımız dokunulmazlıklarını yeniden kazanacaklar ve bizim neyi neden yaptığımızı merak edecekler kaçınılmaz olarak. Bizi anlayacaklar mı emin değilim, ancak meraklarına yönelik davranışlarımızı bir saldırı olarak algıladıklarını bize itiraf etmek akıllarına gelmeyecek, bizi anlasalar da bu saldırı yüzünden bizi yargılamalarını da engellemeyecek.

İnsan, doğasının dokunulmazlığına saldırı olarak algıladığı hiçbir şeyi unutmaz ve affetmez.... Zihnimizin kıyısında-köşesinde yankılanan ve sık tekrarlanan sorgulamaların kaynağı da budur. Farkında mıyız bilmiyorum; çocuklarımız merak ettikleri her şeyi biz engellemeye çalışsak da araştırıp öğreniyorlar ve bizden gizli bir şekilde zihinlerinde işleyip uygun bir yerde depoluyorlar; bir gün pat diye karşımızda, çocuğumuzun ağzında bulduğumuz bilginin, yorumun nereden çıktığını sanıyorsunuz ki?

Belki diyorum, merak duygusunu engellemek, öldürmeye çalışmak yerine merakı gidermenin ilkelerini öğretsek çocuklarımıza, onlara haramı-helali öğretip salsak dokunulmaz özgürlükleriyle zihinlerinin içine; hem kendimize hem de çocuklarımıza en büyük iyiliği yapmış olacağız. Zorunluluk duvarları ile çocuklarımızın karşısına dikildiğimizde elde ettiklerimiz ortada... Merak, o duvarları da aşıp gidiyor bizden habersiz.

Geleceğimiz için çok geç olmadan sorgulamamız gereken ne çok şey var; bir bilseniz.




Doğa Toprak, 08.11.2018, Sonsuz Ark , Kırlangıç Zamanları




Sonsuz Ark'tan  
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı