19 Aralık 2017 Salı

SA5353/Sonsuz Ark-YD73: IŞİD Sonrası Irak'taki Ölümcül Silahlı Dizinini Kullanmak

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, 2003'te Demokrasi(!) getirmek için işgal ettiği Irak'ı parçalamak ve üç ayrı (Kürt-Şii-Sünni) devlete dönüştürmek için Bağdat hapishanelerinde ve Maliki'nin Başbakanlık Sarayı'nda IŞİD-DAEŞ'i ürettiği ve desteklediği gerçeğini unutmamızı ve 15 yıldır tamamen egemen olduğu ve İran'a peşkeş çektiği Irak'ta her türlü iç çatışmayı besleyen ve inşa eden ABD'nin kendiliğinden(!) iç savaşa sürüklenen Irak'ta istikrar ve barış için çabaladığını düşünmemizi istemektedir. Alt başlıklar halinde, neler yapılması gerektiğini inceleyen analiz, klasik ABD mantığı dikkate alınarak okunduğunda, ABD, Irak'taki Şiileri İran'ın etki alanına terk eder ve sünni aşiretleri silahlandırmaya ve aynı zamanda Irak şiilerinin bir kısmını da batı işbirlikçisi Sistani'ye devrederek şiileri de parçalamaya devam ederken Irak'ın istenilen herhangi bir anda nasıl yeniden iç savaş üretilebileceğini de kalın çizgilerle belirliyor... Sonsuz Ark Yazarı Mustafa Ekici'nin 19 Ekim 2015 tarihli SA1917/KY20-MEK29: Üretilmiş Bir Cinnet Laboratuarı: IRAK başlıklı yazısı bu konuda çok net bir fotoğraf çekiyor...
Seçkin Deniz, 19.12.2017


Bu hafta başlarında Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, Irak halkının hevesle beklediği bir anın geldiğini  belirterek IŞİD-DAEŞ'a karşı zafer ilan etti. Abadi, hükümet güçlerinin IŞİD-DAEŞ'i Suriye sınırındaki son cephelerden uzaklaştırdığını söyledi. "Terörist grubun örgütlü bir güç olarak yenilmesi, büyük oranda Iraklıların birliğinin bir sonucudur "dedi.

Kuşkusuz, IŞİD-DAEŞ ile mücadele, çatırdayan Irak halkının neredeyse tüm unsurlarını birkaç yıldır aynı tarafta topladı. Bazı kesimlerde yaşanan umut, grubun yenilgisinden sonra IŞİD-DAEŞ karşıtı çabalarda gösterilen ulusal birlik duygusunun Irak ulusal siyasetine yansıması ve aşırılık yanlılarını durdurmak için kurulan silahlı gruplara liderlik etmesiydi. Bununla birlikte, talihsiz gerçeklik, böyle bir sonuç için şansın zorlanmasını gerektiriyordu. Ulusal uyumu güçleştirmekten çok, uzun süredir Irak'ı tehdit eden iç gerginlikler, IŞİD-DAEŞ ile mücadelede yeniden belirginleşti ve bazı açılardan yoğunlaştı.


ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etmesinden bu yana, Irak'ın kırılgan Arap toplumu (Sünniler ve Şii), Kürtler, Hıristiyanlar, Yezidiler ve diğer çeşitli topluluklar, vahşi IŞİD-DAEŞ'e karşı birleşme çalışmalarında ortak kanaat oluşturan bir eğilimi sürdürdü. Son durumda, bu toplumsal rekabet- IŞİD-DAEŞ'e karşı mücadelede verilen destekler arttırıldı- uluslararası sponsorların desteğiyle rakip gündemleri takip eden silahlı gruplar tarafından desteklenmektedir.


Irak'taki topluluklarda canlandırılan karşılıklı güvensizlik nedeniyle hiçbir grup silah gücünden vazgeçmeyecektir. Etnik ve dini azınlıkların yanı sıra Kürtler, Şii ve Sünniler, kendi koruyucu güçlerini muhafaza etmek için rasyonel nedenlerle tarihe bakabilirler. Bu nedenle, güvenlik sağlandıktan- 2007'deki dalgalanmalar ve IŞİD-DAEŞ'e karşı savaş- sonra siyasi konuların ele alınabileceği fikri tehlikeli bir şekilde yanlış yönlendirilmiştir. Silahlı grupların silahsızlaştırılmasına yönelik destek, yalnızca toplumsal korkuların giderildiği güvenilir bir siyasi sürece yol açılması sonrasında artacak.


Bu, yerel çatışmaları ortadan kaldıran, ulusal politikayı daha kapsamlı ve hükümet hizmetlerini geliştiren akıllı stratejiler gerektiriyor. Irak liderleri ve uluslararası toplum sonunda görünürde şiddet ve güvensizlik döngüsüne neden olan siyasi, yönetişim ve sosyal çöküntüler hakkında harekete geçecek.


ABD Barış Enstitüsü ve Iraklı ortakları aracılığıyla çatışmaya arabuluculuk eden deneyimlerimiz, yerel diyalogların ve arabuluculuğun desteklenmesinin mezhepsel düşmanlığı hafifletebileceğini, silahlı gruplar arasındaki çatışmayı önleyebileceğini ve ulusal uzlaşma ve farklılıkların siyaset yoluyla çözülmesi için potansiyel bir model oluşturabileceğini gösterdi. Silahlı kuvvetler yerine diyalog, vatandaşlar ve devlet arasındaki kopuk ilişkilere de köprü kurabilir.


Şimdilik, yine de, IŞİD-DAEŞ ile mücadelede eski müttefikler arasında bir patlama -ya da en azından yavaş ve tahrip edici bir kıvılcım- için ve Irak'taki  IŞİD-DAEŞ grubunun başlangıçtaki başarısına katkıda bulunan Sünni Arap sorunlarının artması için bol miktarda çıra bulunuyor.


Silahlı Gruplar ve IŞİD-DAEŞ Sonrası 


Mevcut koşullara ilişkin yapılan bir araştırma, IŞİD-DAEŞ'in 2014'te Irak'ın üçte birini ele geçirmesinin, toplumlarının militarizasyonunu derinleştirdiğini ve ülkenin toprak ve sosyal parçalanmasını hızlandırdığını ortaya koyuyor.


Ninova, Diyala, Selahaddin ve Kerkük'ün kuzey bölgelerinde, Bağdat'ın askeri ve Şii Popüler Seferberlik Güçleri-Haşdi Şabi-, Kürt Peşmerge savaşçıları, silahlı Sünni kabileleri ve azınlık gruplarının topluluk savunma birimleri gibi silahlı gruplarla hizipler ve kavgacı liderler tarafından kontrol edilen bir dama tahtası ortaya çıktı. 


Bu gruplar, bazı konfigürasyonlarda birlikte IŞİD-DAEŞ'i savaşmış olabilirler, ancak şimdi, siyasi çıkarların yarıştığı yerlerde güç elde etmek için çabalıyorlar. Halk Hareketi Kuvvetleri ile Diyala, Selahaddin ve Ninova illerinde Kürt Peşmergeleri arasında sınırlı sayıda çatışma yaşanmıştı.


Kürt Peşmergeleri


Kürtler için, iki önemli partinin (Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtsever Birliği) bölünmüş liderliğinde yaşanan iç anlaşmazlıklarla bölünmelerine rağmen Peşmergeler, Kürt halkını korumak için iyi hazırlanmış silahlı bir kuvvetin önemini ortaya koydu.


Kürtlerin neredeyse yüz yıl sürecek özerklik ya da bağımsızlık mücadelesini bir kenara bırakırsak bile, silahlı savaşçıları için kararlı davranmak için iyi bir sebepleri var. ABD desteği ve hava gücüyle Peşmergeler, 1990'lı yıllarda diktatörün Kürt sivillere yönelik soykırımına karşı Saddam Hüseyin birliklerini bölgenin dışında tuttu. 2014 yılında ise Peşmergeler, Kürd Bölgesi Hükümeti'nin başkenti Erbil'in hemen dışındaki IŞİD-DAEŞ saldırılarını durdurdular. Ardından aşırı yandaşlarını, bölgesel hükümetin Bağdat'la uzun süredir tartıştığı topraklardan çekti. Şimdi, Irak anayasası Peşmergeler'i ülkenin genel savunma sisteminin bir parçası olarak kutluyor olsa da, Kürtler Peşmerge gücünü bir kez daha Halkın Seferberlik Kuvvetleri ve Bağdat'a karşı gerekli bir savunma gücü olarak görüyorlar.


Bağdat Kontrolündeki Asker


Irak güvenlik güçlerinin politikadan aşırı bir şekilde etkilenmesi -özellikle Şii ve Sünniler arasında - artan oranda güvensizliğe katkıda bulundu. Başbakan Nuri el-Maliki görevde iken, Sünnilerin bölgelerdeki askeri ve federal polisleri Şii liderliğindeki bir hükümetin ve İran'ın kolu olarak gördükleri biliniyordu. Güvenlik konusunda, askeri komutanlar birçok alanda seçilmiş valilere ve il meclislerine göre daha fazla yetkiye sahipti. Sonuç olarak halk yabancılaştı ve yeni durum kırılgan bir demokratik süreci ve sivil kurumları baltaladı.


2012 ve 2013 yıllarında Ninova, Kerkük, Selahaddin ve Anbar bölgelerinde yaşayan Sünniler, hükümet tarafından dışlanmayı, tutuklanmaları ve tutukluların kötü muamele görmelerini protesto etti. Bağdat yetkilileri Sünnilere "terörist" etiketi yapıştırdıktan sonra, güvenlik güçleri 2013 yılında Havice ve Felluce'de yüzlerce Sünni protestocuyu öldürdü ve ordunun müdahale etmesiyle çatışmalar tırmandı. Gerilimin zirveye tırmanması Sünnileri, kendi koruyucu güçlerini oluşturmaya yöneltti.


Ordu, 2008 yılının başlarında Diyala bölgesinde bulunan Hanakin'de, Kerkük Dicle Operasyonları Komutanlığı adı altında 2013'te Peşmergelerle çatışma içine girdi. Her iki çatışma IŞİD-DAEŞ'den önceydi, siyasi tartışmalardan kaynaklanmıştı.


Irak ordusuna güven, Saddam Hüseyin'in düşüşünden sonra silahlı kuvvetlere Şiiler hâkim olmasına rağmen, sorunluydu. Az sayıda Sünni'nin olması bile şüphe uyandırıyordu. IŞİD-DAEŞ'in askeri veri tabanlarına girerek Şii askerlerini görevden uzaklaştırmak ve idam etmek için kullanmalarından korkuldu.


2014 yılında Abadi'nin başbakan olmasından sonra ordu, IŞİD-DAEŞ ile savaşırken Sünni şehirlerdeki sivil kayıplardan kaçınmak için daha titiz davrandı, zamanla daha az mezhepsel ve daha fazla profesyonel bir tavırla hareket etti . Yine de, Irak ordusunun tüm ülke topluluklarının güvenini koruyacak ve kazanabilecek bir ulusal kurum olarak yetişip gelişemeyeceği belli değildir.


Popüler-Halkın Seferberlik Kuvvetleri


Irak'ın Şiileri, Kürtler gibi, IŞİD-DAEŞ saldırısından çok önce kendi savunma güçleri kurdu. İran'ın desteğiyle şiiler, silahlı gruplar kurarak Saddam Hüseyin diktatörlüğünü ve Sünni merkezli rejimine karşı çıktı. Saddam Hüseyin'in tasfiyesinden sonra, bu gruplar ve yenileri, ABD liderliğindeki koalisyonun yanı sıra El-Kaide ve diğer Sünni bağlantılı unsurlarla savaştı.


Irak ordusunun IŞİD-DAEŞ'in Haziran 2014 saldırısı karşısında çöküşünden sonra Şii grupların büyüklüğü ve kapasitesi arttı. Sünni aşırılık yanlılarına karşı kendilerini savunmak için Şii siyasi ve dini liderler, birkaç Silahlı Grubu, 2003 yılı öncesinde kurulan Bedr Güçlerini ve 2014 öncesi kurulan Asaib Ehl'il Hak güçlerini Halk Harekete Geçirme Gücü'ne dahil etti. Diğerleri, Büyük Ayetullah Ali el-Sistani tarafından yayınlanan dini bir kararname olan Fetva'ya bağlı olarak kuruldu ve PMF'ye de katıldı. Mukteda el-Sadr, Ceyş el-Mehdi milisleri ile Irak'a ve 2008'de ABD'nin askeri baskısına karşı direnmekten vazgeçti, Bedr Güçlerinden ayrılarak PMF'ye katılan Irak İslam Yüksek Konseyi gibi yeni silahlı birlikler kurdu.


IŞİD-DAEŞ'le ilişkili şiddet Sünni toplulukları parçalamış olsa da, Şii grup sünnileri, Saddam Hüseyin'in eski Sünni Baas Partisi ve el-Kaide'nin yeniden yapılandırılmış bir bileşimi olarak görüyor. Her ne kadar halk arasında bunu söylemeseler de, mezhep liderlerinin çoğu Şiilerin Irak devlet ordusuna hakimiyetinin yetersiz olduğuna inanıyorlar ve Sünni aşırılıklarla mücadele etmek için ve Sünni siyasi özlemlerin kendilerini tehdit etmemesi için kendilerine has bir Şia kuvvetine ihtiyaç duyuyorlar. 2003 şia çoğunluk kuralı. (İran Halkın Seferberlik Kuvvetlerini bölgesel nüfuzunuözellikle de Irak'tan Suriye'ye kadar, siyasi ve pratik olarak genişletme planının bir parçası olarak görüyor.)


Popüler Halkın Seferberlik Kuvvetleri, ordunun IŞİD-DAEŞ ile mücadelesinde önemli bir katkıda bulunurken, Irak'taki güvensizliğin önemli bir kaynağı olarak görülüyorlar. İran destekli bileşenler sık sık kendi gündemlerini sürdürüyor gibi görünse de, gruba yasal bir askeri birlik niteliği kazandıran bir yasa çerçevesinde resmen başbakana rapor veriyorlar.


ABD'nin Irak eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey, İran'ın örgüte etkisinin onu Irak'ın bağımsızlığına karşı tek büyük tehdit haline getirdiğini savunuyor. PMF, Sünni bölgelerde ofisler veya üsler kurdu, Sünni ve azınlık silahlı grupları oluşturdu veya destekledi ve Bağdat ve Erbil'in itiraz ettiği topraklarda cepheler kurdu. Kürtler ve Sünniler için PMF, Şii ve İran'ın Maliki'ye göre daha tehditkar bir kolunu temsil ediyor; bu kuvvetler bilinçli mezhepsel bir kimliğe sahip ve bir orduya göre disiplinsiz. Devlet tamponunun eksikliğinden dolayı İran tarafından daha fazla etkileniyorlar.


Abadi, ülkesinin bölünmesine karşı politika değişikliğine gitmeye çalışıyor: IŞİD-DAEŞ'in tehdidi veya işgalinden kurtulmuş sünni bölgelerde, subayların güvenlik sağlamak yerine ordu birimlerini terk edip Maliki döneminde olduğu gibi yerel siyaseti etkilemeye çalışma riski var mı? Ya da, Halk Harekete Geçme Kuvvetleri'ni, kalıcı bir varlığı tesis etmek için kullanabileceği bir güvenlik boşluğunu bırakarak çekilmeli mi?


Sünni Kabilelerin Seferberlik Kuvvetleri


Irak Arap Sünnileri için kuşkular ve güvensizlik derinleşirken,  bu güçlerin silahlı ve kollektif güvenlik konusundaki çabaları aşırılıkçılıkla iç içe geçmiş çok karmaşık isyancı bir geçmişe sahip.


2003'te Sünniler egemen konumlarını kaybettikten sonra, kapatılan Baas partisinden gelen unsurlar Irak'ta IŞİD-DAEŞ'in selefi El Kaide ile, özellikle de Sünnilerin büyük bir bölümüne (Felluce, Ramadi, Musul, Tal Afar ve Havice dahil) sahip olan güçlerle birleşti. Fakat Sünni aşiret liderleri sonuçta aşırılık yanlılarının geleneksel güç yapılarını bozduğunu gördüler. ABD destekli olarak, "Uyanış Konseyi" adlı efsanevi kabile milislerini örgütlediler.


Uyanış Konseyi milislerinin yabancı militanlara ve yerel ortaklarına karşı kazandığı zafer bitti. Bağdat hükümeti, Sünni milisleri söz verdikleri gibi Irak güvenlik kurumlarına dahil etmek yerine, onlara ödeme yapmayı bile bırakmıştı. Hem Sünni hem de Şii aşırılar tarafından düzenlenen suikastler 2014 yılına kadar konseyin liderliğini yalnızca 'kalıntı' seviyesine çekti. Sünniler Şii liderliğindeki Halk Cephe Güçleri altında ya da Kabile veya Milli Seferberlik Güçleri adı altında silahlı gruplar kurdular, Irak'ta etkili bir öz savunma gücü oluşturmak için mücadele verdiler, ancak liderleri Bağdat'taki karar alma sürecinden dışlandı. Bazıları terörle suçlanmış, hatta sürgüne kaçmıştı. Suçlamaları şiddetle reddediyor ve yapılanları Şiiler tarafından dışlayıcı taktikler olarak görüyorlardı. Sünni bölünme ve dışlanma, IŞİD-DAEŞ'in yükseliş evresini oluşturdu ve eğer bu durum ele alınmazsa IŞİD-DAEŞ'in canlanması veya diğer aşırılıkçı grupların ortaya çıkışı için verimli bir zemin ortaya çıkacak.


Iraklı Azınlıkların Silahlı Grupları


IŞİD-DAEŞ'in azınlık gruplarına yönelik fanatik saldırıları ve hükümetin onları korumaktaki başarısızlığı, Yezidiler, Hıristiyanlar, Türkmenler ve Şabak'ın topluluk savunma birimlerini kurmalarına neden oldu. Bu gruplar daha az güçlü olmakla birlikte, Irak'ın istikrara kavuşturulmasında bir başka meydan okumayı temsil ediyor; her bir toplumda birden fazla güç çeşitli liderlere sadık kalıyor. Örneğin, Ninova Ovasını Koruma Birimleri ve Ezidi Koruma Birimleri, sırasıyla Hıristiyan ve Yezid toplulukları tarafından kuruldu, çünkü Irak hükümeti ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi onları IŞİD-DAEŞ'den korumakta veya silahlanmalarını sağlamakta başarısız oldu. 


Daha Sakin Irak İçin Umutlar


Bu noktada, grupların işbirliğini sağlayacak neredeyse hiç öngörülebilir senaryo yoktur. Gerekli olan şey, kısa bir sürede şiddet içeren çatışmaları azaltmak, her topluluğa ve gruba ait silahlı kuvvetler için algılanan güvenlik ihtiyaçlarına kademeli olarak hitap ederek barış için adım atmayı sağlayan bir stratejidir.


Meşru Güvenliği Yeniden Yapılandırma


Silahlı grupların varlığını sürdürmesinin bir nedeni de IŞİD-DAEŞ sonrasında intikam aramak ya da intikamdan kaçmaktır. Birkaç Irak topluluğu, yerel barış anlaşmalarıyla dikkatle yapılandırılmış diyalog süreçleri vasıtası ve arabuluculuk yoluyla intikam konusunu ele aldı. Her ikisi de Amerikan Barış Enstitüsü tarafından desteklenen Barış için Sened ve Irak Kolaylaştırıcıları Ağı gibi Irak sivil toplum örgütleri, şiddetli yerel çatışmaları önledi ya da ölümleri engelleyerek toplulukları yeniden istikrara kavuşturdu.


Örneğin, 2015 yılında Sünni ve Şii kabileleri arasındaki diyalogönceki yıl Tikrit yakınlarındaki Camp Speicher askeri üssünden gelen IŞİD-DAEŞ'in şii öğrencileri katletmesiyle ortaya çıkan gerginliklerin ve intikam cinayetlerinin şiddetle tırmandırılmasını engelledi. Ortaya çıkan anlaşma, diğer faktörlerin yanı sıra, yaklaşık 400.000 Sünninin bölgedeki evlerine dönmelerini sağladı. Bu dava, kabileler arası savaşı ve El-Kaide saldırılarını sona erdirmek için yaklaşık 3500 ABD askerinin -54 asker öldü - savaştığı "Ölüm Üçgeni" olarak bilinen bir alanda daha önce elde edilen bir başarı üzerine kurulmuştur. ABD Barış Enstitüsü ve kolaylaştırıcılar ağı tarafından düzenlenen bir barış antlaşması Mahmudiye'de uzlaşmayı ve istikrarı sağlamıştır.


Aynı şekilde, bu yıl, Havice'de 100'den fazla Sünni Arap kabile şeyhi, kabile intikamlarını almak ve resmi adalet sistemi ile çalışmak için, IŞİD-DAEŞ'ten kurtarılmasından çok önce intikam temelli kabile hukukunun sonucunun daha kötü olacağını görerek bir anlaşma imzaladılar. Anlaşma, yerinden olmuş kişilerin geri dönmesini sağlayabilir ve daha uzun vadeli güvenlik, toplumsal istikrar ve ekonomik iyileşme için temel sağlamaya yardımcı olabilir. Bu girişimler, bir topluluğun, en zor anlaşmazlıkların bazılarını bile çözmek için alternatifler sağlayarak, şiddete ve aşırılık yanlısı istihdama direnme yeteneğini güçlendirir. Irak'ın adalet sistemi, ortaya çıkacak konuların hacmini emmek için acil bir kapasite artırımına ihtiyaç duyuyor.


Siyasal Uzlaşma


Anlaşmazlıkların çözümü toplumsal barışı ilerletirken, siyasetin yerini alamaz. Bununla birlikte, ulus-altı düzeyde diyalog süreçlerinin başarısı, ulusal politika için bir model oluşturabilir. Uzun vadede, Iraklılar politik eylemlere geri dönmeye ve şiddetten uzak durmaya ihtiyaç duyuyorlar. El Sistani'den gelen bir fetva, Halk Seferberlik Güçlerinin en azından bir kısmının terhis edilmesini hızlandırabilir, ancak Irak ordusunun Şii ve Şii liderliğindeki hükümeti koruyabileceğinden emin olmadıkça, bu mümkün değildir.


Irak parlamentosu ve il meclisleri daha kalıcı siyasi düzenlemelere ulaşmada önemli rol oynamalı ve Amerika Birleşik Devletleri, Avrupalı ortakları ve Birleşmiş Milletlerin arabuluculuğu engelleyici siyasi farklılıkların üstesinden gelmek için kilit önemde olacaktır. Liderlerin son yılların deneyimlerine dayanarak diyaloğa girdiği siyasi bir süreç, egemen güçler, enerji, gelir paylaşımı, güvenlik ve federal sistemin nasıl çalışması gerektiğini içeren tartışmalı konularda ortak bir anlayış oluşturulmasına yardımcı olabilir. Diyala, Kerkük ve Ninova gibi özellikle farklı illerde siyasi ve idari yapıların taşra ve yerel düzeylerinde de benzer süreçler gerekli olacaktır.


Elbette Irak, hiçbir şekilde kendi politik kaderinin ustası değildir. Bölgesel rakipler İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Birleşik Devletler çeşitli toplulukları, grupları ve hükümetleri farklı zamanlarda desteklemiştir. Bu güçler aralarında bölgesel güvenlik ve istikrar için bir anlaşma sağlanıncaya kadar Irak, vekâleten rekabetin sonuçlarına maruz kalacak bir savaş alanı olarak kalacaktır.


Devlet Kurumlarının Güçlendirilmesi 


Sivil hükümetin görevini yerine getirmesi, özellikle de güvenlik sağlama, paramiliter gruplara duyulan ihtiyacı azaltmak açısından kritik öneme sahiptir. Abadi, bu konuda yönetime ve ekonomiye doğru yönde ilerledi.


Ordu, polis ve istihbarat servisleri daha fazla profesyonelliğe ihtiyaç duyuyor ve tüm vatandaşlara hesap verebilirlik çalışmaları yapılmalı. Hükümet, Irak'ın çeşitli gruplarının anlamlı bir şekilde temsil edilmesine izin vermelidir. Eğitim bursları, iş eğitimi ve istihdam fırsatları gibi çözümler, silahlı grupların çoğunu oluşturan genç erkekleri soyutlamaya başlayabilir. Fakat bu, topluluklar ve devlet kurumları arasındaki kopmalara ve güvensizliklere karşı köprü kuran programlar ile desteklenmeli ve toplulukların içinde ve topluluklar arasında yayılmalıdır.


Sonuç: Rakip Gündemler - Silahlarla


1932'de devletin kuruluşundan bu yana birçok uyuşmazlığı bulunan Iraklılar, dünyanın en acımasız, gerici ve ölümcül aşırılık yanlısı gruplarından birinin yenileceği ortak hedef etrafında birleşmeyi başardılar. Bu birlik, artık IŞİD-DAEŞ ile mücadelede güçlenen silahlı grupların birikimini aramak için tekrarlanamaz. Bununla birlikte, aşırılık yanlılarına karşı ortak zaferleri, Irak siyasi hayatında yeni bir bölüm yazmak için fırsat yaratıyor. Irak bugüne kadar ulusal bir kimlik oluşturmak için başarısız oldu, ancak halkı meselelerin ve temel değerlerin etrafında toplanırsa, duygusaldan çok daha işlevsel bir birlik bulabilir.


Çoğunlukla Iraklıların kendileri bu olasılığı başarmak zorunda kalacaklar, ancak yardıma ihtiyaçları olacak. ABD ve müttefikleri, IŞİD-DAEŞ'e karşı savaşı desteklemek için Irak'a geldiler, üçüncü kez Irak şehirlerini kurtarmaktan kaçınmak istiyorlarsa, aktif bir şekilde meşgul olmalı ve Iraklıların bu sefer doğru hale getirmesine yardımcı olmak için mümkün olan her şeyi yapmalılar.



SARHANG HAMASAEED 15 ARALIK 2017, War On The Rocks 

(Sarhang Hamasaeed, ABD Barış Enstitüsü'nde Ortadoğu programlarının direktörlüğünü yapıyor. 2011'den beri Enstitüde 'de çatışma hafifletme ve barış inşâsı konusundaki çalışmalar yapıyor.)


Editörün Notu: Bu, ABD Barış Enstitüsü ile işbirliği içinde IŞİD-DAEŞ sonrası Irak'ın karşılaştığı zorluklar üzerine üretilen serinin ilk bölümüdür. 



Seçkin Deniz, 19.12.2017, Sonsuz Ark, Yayın Dünyası'ndan, Özel Dosyalar,

Seçkin Deniz Yazıları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı