8 Mart 2017 Çarşamba

SA4068/KY38-SevDur46: Kudüs Şanına Yakışır Biçimde Anılacak

"Bugün Forbes dergisine girmiş sayılı zenginlerin çoğu Yahudi. Bunlar servetlerinin yarısını Kudüs’e vakfeder. "

Kudüs dünyada en fazla ziyaret edilen şehirlerden birisi. 2015 yılında 600 bin Amerikalı Kudüs’e ziyaret için gitmiş. 400 bin Rus, 300 bin Fransız, 200 bin de Alman. Müslüman ülkeler arasında en fazla Türkiye’den ziyaret edilmiş. Onun sayısı da 26 bin. Bu istatistiklere baktığımızda ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz.


Takdim

İslam âleminin gözbebeği Kudüs, ilk kez 638’de Hz. Ömer tarafından Müslümanların kontrolüne geçmiş, 1099’da I. Haçlı Seferi sonrası kaybedilmişti. Yaklaşık doksan yıl sonra Selahaddin Eyyubi’nin geri aldığı şehir, tam yedi asır boyunca tekrar Müslümanların kontrolünde kaldı.


Memluklerden Selçuklulara, Harezmlilerden Osmanlılara kadar farklı İslam imparatorluklarının himaye ettiği bu mübarek şehir, 1917’de önce İngilizlerin eline geçti, ardından İsrail tarafından işgal edildi. 2017, Kudüs’ün Müslümanlardan koparılışının 100. yılı. Fakat ne yazık ki İslam dünyasının Kudüs’e olan ilgi ve muhabbeti çeşitli sebeplerle Hıristiyan ve Yahudilerin çok gerisinde kalmış durumda. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın “yalnızlığından” etkilenerek kurulan Kudüs Platformu, Kudüs’ün sesini, ondan kopuşumuzun yüzüncü yılında gür bir biçimde duyurmanın telaşıyla bir çok etkinlik düzenliyor. 

Belkıs İbrahimhakkıoğlu başkanlığında kurulan platformda edebiyat, sanat, akademi, medya ve siyaset dünyasından “Kudüs âşığı” birçok isim yer alıyor. Biz de Gerçek Hayat olarak, bu önemli yılda mühim ve güzel bir vazife yüklenen Kudüs Platformu’nun koordinatörü yönetmen Ayşegül Yıldırım Kara ile konuştuk.

Aysegul Yildirim

Bugüne kadar Kudüs’le ilgili birçok şey yapıldı. Kudüs platformu olarak farklı neler yapmayı düşünüyorsunuz? Kudüs platformunu kurma amacınız ne? 

Bir platform kuralım diye çıkmadık ortaya. Kendiliğinden gelişen bir süreçti. 2015 yılında bir grup medya çalışanı bayan arkadaş Kudüs’ü ziyarete gittiğimizde büyük bir şok yaşadık. Kudüs üç din için de kutsal bir mekan. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar orada barış içinde yaşamalılar. Ama orada barış değil, Filistin halkı için bir eziyet var. Bunu biliyorduk zaten ama çıplak gözle görmek insanı ayrı etkiliyor. Özellikle de Mescidi Aksa ve civarının yalnızlığı, sahipsizliği hepimizi çok etkiledi. 


Mescidi Aksa bizim ilk kıblemiz, yeryüzünde yapılmış ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz. Mescidi Harem ve Mescidi Nebevi nasıl ki dolup dolup boşalıyorsa, buranın da öyle olması lazım. Üstelik sürekli Aksa’ya yönelik tacizler var. Özellikle sabah ve öğleden sonra saatlerinde bazı gruplar Aksa’ya geliyor ve kendi ayinlerini yapmaya çalışıyor. Orası 2012’den beri kamusal alan olarak nitelendirildiği için, turistlerin ziyaretine de açıldı. Yahudi ve Hristiyanlar da sabah ve öğleden sonra saatlerinde polisler eşliğinde Mescidi Aksa’ya girebiliyor. Zaman zaman, özellikle aşırılık yanlısı Yahudiler orada ayinlerini yapmaya çalışıyor. Çünkü Mescidi Aksa’nın bulunduğu bölge onlar için de kutsal bir bölge. Ancak bizim haremimiz orası, böyle bir ayrım var. 


Haremimiz demekle ne kastettiğinizi de açabilir misiniz? 


Müslümanların üç haremi vardır. Kabe-i Muazzama, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa. Allah cc. Kuran’ı Kerim’inde Mescidi Aksa için “etrafını bereketlendirdiğimiz yer” olarak bahsediyor. Ve Peygamber Efendimiz’in Mirac’ının ilk durağı. Dolayısıyla orası bizim için kutsal. Bu nedenle de oraya tıpkı Kabe ve Mescidi Nebevi’de olduğu gibi gayrı Müslimlerin girişleri hoş karşılanmıyor. Oranın kutsiyetinin çiğnendiği düşünülüyor. Erkekler genellikle gün içinde çalıştıkları için bir grup yaşlı, kadın ve çocuğa bırakmışız Mescidi Aksa’nın bekçiliğini. Bunu görünce çarpılıyorsunuz zaten. Onun haricinde Kudüs genel anlamda atmosferi itibariyle de çok çarpıcı bir şehir. Bakışlarınızı değdirdiğiniz her noktada bir peygamberin izi var neredeyse. Bu kadar kutsiyetin bir arada olduğu yerde bugün ne yazık ki bir takım gerginlikler, çatışmalar var. Kudüs bunu hak etmiyor. Herkes orada barış ve mutluluk içinde yaşamalı, çünkü Allah’ın hepimiz için seçtiği bir yer. 


Medeniyet vurgusu öne çıkacak 


Platformun amacı Kudüs’te barış diyebilir miyiz?


Evet, diyebiliriz aslında. Kudüs, terörle ve savaşla adını duyurmamalı. Bugüne kadar Kudüs davasıyla ilgili çok şeyler yapıldı, zaten onların da içindeydik bir şekilde. Ama biz başka türlü bir şey söylemeliydik. Kudüs bundan sonra şanına yakışır bir şekilde anılmalı diye düşündük. “Kudüs’ün manevi kimliğini diri tutacak ne gibi çalışmalar yapabiliriz” sorusuna cevap aradık. Bunun için “Medeniyet” vurgusunu öne çıkararak kültür, sanat ve bilimle Kudüs’ün sesi olalım istedik. 1400 yıla yakın İslam toprağıydı Kudüs, ondan önce Hz. Davut’la, Hz. İbrahim’le beraber yine bizim peygamberlerimizin yurdu. Katman katman medeniyet var orada. Ve bize ait. Biz hep Kudüs’teydik, ama bunu böyle dillendirmedik hiçbir zaman. Çok muhterem bir yazar olan Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun başkanlığında 7 kişilik bir grup oluşturduk bu amaç için. 


Kudüs’ü nasıl anlatmayı düşünüyorsunuz? Projeleriniz neler? 


2017 yılı çok önemli bir tarih Kudüs için. Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’ü Osmanlı topraklarına katmasının 500. Kudüs’ün elimizden çıkışının 100. ve Kudüs’ün daha sonra İsrail tarafından işgalinin de 50. yılı. Bu dönemde bir şeyler yapmak çok önemli. Bunu değerlendirelim istedik. Nisan ayının sonuna doğru bir sempozyum hazırlığı içerisindeyiz. Bütün dünyada “Osmanlı dönemi Kudüs’ü” çalışan her dine mensup akademisyenlerin katılacağı bir sempozyum olacak bu. Kudüs’te Hz. Ömer’le başlayan ve Osmanlı döneminde devam eden üç din için barışın sağlandığı bir gelenek var. İki mezhep birbiriyle anlaşamazken, üç dini aynı anda, aynı şehirde, barış içinde, huzur içinde yaşatabiliyorsanız, çok büyük bir medeniyetin parçasısınız demektir. Bu sempozyumdan önce de Kudüs için çok önemli tarihi şahsiyetler olan Hz. Ömer, Selahattin Eyyübi ve Yavuz Sultan Selim’i anlatan bir tiyatro gösterisi planladık. Çünkü onların Kudüs hikayeleri filmlere konu olacak insanlık dersleri barındırıyor. İsmi de “Üç Fatih bir şehir” olacak. Etkinliklerimizin açılışını bu tiyatro gösterisiyle yapmayı planlıyoruz.


Ronaldo’ya neden ödül vermeyelim 


Sempozyum, tiyatro gösterisi çok güzel etkinlikler. Başka neler var heybenizde? 


Kudüs’ü anlatan sergiler gerçekleştireceğiz. Bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış Kudüs fotoğraflarına ulaştık. Arap dünyasının en meşhur ressamlarından bize Kudüs’ü resmetmelerini istedik. Onlarla ilgili bir sergi hazırlayacağız. Türkiye’den de Türk İslam sanatlarını kullanarak bir Kudüs sergisi düşünüyoruz. Bir de sinema projemiz var. İlhan Bardakçı’nın hikayesinden ilhamla yola çıktığımız ama dönemin filminden ziyade bugünde geçen “Son Muhafız” isimli bir film hazırlıyoruz. Bugün Müslüman coğrafyada Müslümanların derdini görsel dile döküp anlatabilen bir film festivalimiz yok maalesef.  Oysa toplumun büyük çoğunluğu artık sadece görsel malzemeyle birebir iletişim kuruyor. Bizim de bunu kullanmamız lazım. Bu amaçla film festivali yapalım dedik. Film festivalinin içinde kısa film yarışması, senaryo yarışması, film gösterimi, seminerler, konferanslar ve workshoplar olacak. Bunların hepsi bu sene Kudüs konulu olacak. Bir de uluslararası ödül töreni düşünüyoruz. Kudüs barışına hizmet edenleri, doğru işler yapanları taltif edelim istiyoruz. Mesela Ronaldo, 4 yaşında ailesi yakılan Filistinli Ahmet’le  yanyana geldi. Neden bunun için bir ödül vermeyelim? Bu görmezden gelinecek bir şey değil. Barışa hizmet eden insanların ödüllendirilmesi gerekir. Bunun için adını Kudüs Zeytindağı barış ödülleri koyduk. 


Töreni de keşke Zeytindağı’nda yapabilseniz…


O zor olabilir biraz, keşke yapabilsek. Bizim amacımız kimseyle kavga dövüş değil, hep beraber bir şeyler yapabilmek. İnsan hikayeleri var bir de. Akademik çalışmalar olmadığı gibi, Kudüs’te geçin bir romanımız bile yok. Her açıdan incelenmesi gereken bir şehir. Bunun için de belgesel çalışmaları yaptık, çünkü hiçbir şey kaydedilmemiş. Kudüs’teki Müslüman izlerinden haberimiz yok, üstelik onları sistemli bir şekilde yok etmeye çalışıyorlar.  Biz de oradaki İslam’a dair, Türklere dair izleri kayıt altına alalım dedik. Ayrıca Kudüs’e gitmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.  Oraya gidince tam olarak ifade buluyor her şey. O yüzden kanaat önderlerimizi, toplumun önde gelen isimlerini, yazarları, çizerleri, sanatçıları oraya götürme hedefimiz var. Toplumu yönlendiren bu insanlar sayesinde belki Kudüs’e ilgi artar. 10 kere Umreye giden birisi, bir kere de Aksa’yı ziyaret edeyim der. 


Müslümanlar Mescidi Aksa’yı yalnız bıraktı 


Kudüs’ü kutsal mekan olarak öne çıkartmaktan ziyade, oraya Filistin meselesi gözüyle bakıyoruz genelde. Bunun sebebi ne?


Birçoğumuz kutsal bir mekan olduğunu bilmiyor. Ayetlerden de hadislerden de haberimiz yok. Hz. Meymune Peygamber Efendimize “Mescidi Aksa için hüküm nedir” diye soruyor bir gün. “Oraya gidin ve orada namaz kılın” diyor Peygamberimiz de. Ki o zamanlar Kudüs’te Mescidi Aksa diye bir mescit yok, sadece kutsal alan var. Hz. Meymune de “orası darulharp, gidemezsek ne yapmamız gerekiyor” diyor. “O zaman kandillerinde yakılmak üzere yağ gönderin” diyor Peygamber Efendimiz de. Mesaj o kadar açık ki, bizim yapmamız gerekenleri o günlerden gösteriyor aslında. Oraya mutlaka gitmemiz gerekiyor, şayet gidemesek de mutlaka destek olmamız gerekiyor. Bugün artık oralara gitmemiz için hiçbir engel yok.  


Kudüs ziyaretçileri açısından Müslümanların ilgisi diğer dinlere oranla nasıl? Eskiye nazaran ilginin arttığını söyleyebilir miyiz? 


Özellikle de 2014-2015 yılları arasında ciddi bir hareketlenme var. İnsanlar yavaş yavaş Kudüs’ün farkına vardı. Ama istatistiklere baktığımızda bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Kudüs dünyada en fazla ziyaret edilen şehirlerden birisi. 2015 yılında 600 bin Amerikalı  Kudüs’e ziyaret için gitmiş. 400 bin Rus, 300 bin Fransız, 200 bin de Alman gitmiş. Müslüman ülkeler arasında en fazla Türkiye’den gidilmiş. Onun sayısı da 26 bin. Bu istatistiklere baktığımızda ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz. 


Karadavi Müslümanların elini kolunu bağladı 


Neden Müslümanlar Kudüs’ü yalnız bıraktı? 


Kudüs’le ilgili verilen fetvalar Müslümanların Kudüs’e gitmesini ciddi anlamda engelledi. Özellikle de Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el Karadavi’nin, Kudüs’e gitmek İsrail’i tanımaktır. İsrail’i tanımamak için Kudüs’e gidilmez mealindeki fetvası Müslümanların elini kolunu bağlamış. Bir de orası çatışma bölgesi olarak dünyaya lanse ediliyor. Filistin’le ilgili bir haber gördüğümüzde büyük ihtimalle ya bir şiddet veya bir eylem haberi oluyor. Böyle çalkantılı bir bölge ve verilen fetvalara göre gitmek de dinen haram olunca Müslümanlar da uzak kalmış. Kudüs turistler için güvensiz bir bölge değil. İstanbul’da ne kadar kriminal manada olay oluyorsa, Kudüs’te de o kadar oluyor.  


Oraya gidince İsrail’e maddi anlamda kazanç sağlanıldığı konusunda da suçlamalar geliyor…


İsrail havaalanına indiğimiz için vizeye verdiğimiz ücret haricinde bir şey ödemiyoruz İsrail’e. Her ülkeye gittiğimizde uygulanan şey bu. Onun haricinde Türk şirketleriyle uçuyoruz, oraya gidince Müslümanların otellerinde kalıyoruz, servis araçlarımız, şoförlerimiz Filistinli oluyor. Alışverişimizi Müslümanlardan yapıyoruz ki, biz gittiğimiz zaman onlar da ayakta kalabiliyor. Bizim varlığımız hem Mescidi Aksa’nın saflarını doldurmak anlamında önemli, hem de oradaki Müslümanların ayakta kalabilmesi için ekonomik anlamda önemli.


Kim çalışıyorsa Kudüs’ün hakimi o 


Kudüs hep Müslümanlar ve Yahudiler için kutsal bir mekanmış gibi algılanıyor. Oysa Hristiyanların da kutsal mekanı. Hristiyanların Kudüs’e ilgisi nasıl?


Yukarıda verdiğimiz istatistiklere baktığımızda Hristiyanların ilgisinin nasıl olduğunu görmüş oluruz. Ben oraya gittiğimde, Senegal’den, Eriha’daki Zekeriya Kilisesine, Hz. İsa orada vaftiz olduğu için vaftiz olmaya gelen Hristiyanlar görmüştüm. Amerika’dan değil, Senegal’den söz ediyorum. En az ilgiyi Müslümanlar gösteriyor. Sadece ziyaret anlamında değil, destek anlamında da. Bugün Forbes dergisine girmiş sayılı zenginlerin çoğu Yahudi. Bunlar servetlerinin yarısını Kudüs’e vakfeder.  


Biz ne yapıyoruz diye bir soru ortaya çıkıyor burada da? Sorumluluğumuz çok büyük, ama ne yapıyoruz?


Nurettin Zengi’nin minberi vardır Mescidi Aksa’da. Onun da hikayesi şöyle, Selçuklulara bağlı Halep Emiri Nureddin Zengi’nin en büyük hayali Kudüs’ü haçlıların elinden almaktı. Yemiyor içmiyor, uyumuyor, sadece Kudüs’ün fethini düşünüyor. Ama emri hak vaki olunca, erkenden ölüyor, yanında yetişen Selahattin Eyyübi’ye nasip oluyor Kudüs’ü almak. Nurettin Zengi’nin Kudüs hayali o kadar büyüktür ki, daha Kudüs’ü almadan hazırlığını yapıyor, Mescidi Aksa’ya koymak için bir mihrap yaptırıyor. Selahattin Kudüs’ü fethettiğinde ilk işi o mihrabı getirip Mescidi Aksa’ya koymak oluyor. Hepimizin bir mihrabı var, bizim mihrabımız ne, ben Kudüs için ne yapabilirim diye düşünmek lazım. Bunun sonucunda belki zafer gelmeyebilir. Çok klişe bir söz ama biz zaferden değil, seferden sorumluyuz. Allah çalışana veriyor, bugün kim çalışıyorsa, Kudüs’ün hakimi o.  


Yahudilerin işgal politikalarına Hristiyanların bakışı ne? Onlar bu olaylarda kimin tarafında duruyor?


Hristiyanlarla Müslümanlar, Haçlı Dönemi’ni saymazsak, gayet dostane ilişkiler yürüttüler, bugün de öyle. Onların tavırları zulümden yana değil. Çünkü işin içine siyaset girdiği zaman İsrail, Müslüman Hristiyan ayırt etmiyor. Hristiyanlar oranın hakimi olmadığı için, 1400 yıldır orası Müslüman toprağı olduğu için Müslümanlar sayıca daha fazla. Hristiyanlar zaten azınlık durumda. Dolayısıyla mesele Müslümanlar üzerinden yürüyor. Kriz dönemlerinde Hristiyanlarla Müslümanlar arasında değil de, Hristiyanlarla Siyonistler, Müslümanlarla Siyonistler arasında sıkıntı yaşanıyor. Fakat barış içinde yaşamadıkları için onlar da rahatsızlar. Ama herhangi bir meselede durdukları taraf genellikle Müslümanların yanı oluyor. 




Sevda Dursun, 08.03.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat






Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı