18 Nisan 2014 Cuma

SA641/ÇY3-BŞ4: Sürüleşme Eğilimine Karşı Direniş Bilinci

“Allah'ın insana bahşettiği, insanı hayvandan ayıran akletme yetisi sürü psikolojisiyle ters orantılıdır.”


Hayat öykülerimizde izleri olan her "elin" olağanüstü gelişmesi sonrası biraz da toplumdan aforoz edilmenin getireceği yalnızlık endişesiyle oluşmuş olgulardır peşine takıldığımız, peşimize taktığımız ya da peşimize takılan sürüler...

Kitle psikolojisi insanlık tarihiyle başlamış ve insanların yaşadığı her yerde olagelmiştir aslında... Tanımı gibi adlandırılması da farkında olarak veya olmayarak üyesi olduğumuz sürüye göre farklılık gösterir. Sürüye tabi olmak birey duruşu ivedilikle içinde eriten ve sindiren, sonradan edinilmiş bir aldatmacadır...

Dünyaya sürgünü sadece bir imtihan olan insan, bu sürgünün sebebini unutmuş olsa gerek ki kul olmanın getireceği her türden külfeti hafifletmek için yine nefsine kolay olana uymuş, yüzyıllardır kendisinin yerine irade gösterebilecek bir "çoban" arayışında olmuştur...

Kişi, seçtiği çobanın müspet veya menfi oluşunu, gayesini, ölçülerini sorgulamaksızın peşine takıldığı sürüsüyle birlikte kolektif bir bilinç oluşturmuştur ve oluşturulan bu yapay bilinç içinde analitik düşünme/muhakeme etme yeteneğini kaybederek menfi bir birliğin parçası haline gelmiştir artık...

Haklı bir de sebep bulur kendince insan; bu da ait olduğu kalabalığın daha doğru (?) ve daha güvenli(?) olduğu zannıdır. Birey olmak çaba gerektirir ve zahmetli bir iştir...

Oysa tüm bunları reddedip iradeyi çobana teslim etmek en çok kaçınılması gereken durumdur.

Sürüleşmek genelde birarada yaşayan  insanların  yönlendirilmesi şeklinde algılanır. Halbuki insan bir grup halinde olmadan da sürü psikolojisi içerisinde olabilir. Zannedildiği gibi bu kitleyi meydana getirenlerin birarada yaşamaları da gerekmez... Hız, teknoloji, medya birlikte yaşamayan farklı sosyal durumları, farklı yaşam biçimleri, farklı siyasi görüşleri, hatta farklı dilleri ve dinleri olan insanları aynı "yapay" kolektif  bilinçte bir araya getirebilir...

Nitekim siyasî, sosyal, ekonomik, dinî olarak "sürü" olmanın en ironik, bir o kadar üzücü örneklerine hep birlikte şahit olduk, oluyoruz... Dinî "sürüler" haline gelenler her türlü toplumsal olay ve kışkırtma yönlendirmelerinde birer piyon olarak kullanılmıştır. Mesnetsiz, delilsiz, zanna dayalı ve menfi esaslara dayanan sürüler... Feryat içinde, kalabalığa uymuş, sanki kör, sağır ve dilsizcesine kalpleri mühürlenmiş, uçuruma sürüklenen ve bunun farkında dahi olmayan insanlar...

Birçok sosyolog, psikolog ve felsefe düşünürü sürüyü ve sürüyü oluşturan nedenleri incelemiş ve irdelemiştir; hatta bu konuda birçok deney yapılmıştır. Bu deneylere örnek olarak ilk akla gelen, mihenk taşı olarak kabul edilmiş olan Asch deneyidir.

Sosyal psikolog Solomon Asch'in yürüttüğü deney, toplum baskısı hakkında önemli veriler elde etmemizi sağlamıştır. Bu deneyde insanların çeşitli görüşlere sahip bir toplulukta, kendi kararlarını diğerlerinin etkisi altında kalmadan hangi derecede verebildikleri ve bu kararlarda ne kadar istikrarlı olabildikleri sorgulanmıştır.
Sonuçlar kişinin gözle görülebilen gerçeklerden ve doğru bildiklerinden vazgeçerek çoğunluğun verdiği kararların tesiri altında kaldıklarını ortaya koymuştur. Deneyde bir "hoca" tahtaya birbiriyle farklı uzunlukta çizgiler çizmiştir, denekler hariç sınıftaki diğer öğrenciler “hocanın adamları” olarak seçilmiştir.

Hoca’nın adamlarının hepsi, farklı uzunluktaki çizgilerin eşit olduğunu söylemektedir. Deneklerin ise %40′ından fazlası, söyledikleri şeyin yanlış olduğunu bile bile, “Evet, çizgiler eşit” demiştir. Deney sonucunda Asch, ne yazık ki bireyin içinde bulunduğu topluluğun standartlarına göre yaşamını ve düşünsel tercihlerini belirlediği sonucuna varıyor.

Kant'ın en sevdiği öğrencisi Schopenhauer ise,"İçinde ışığı olmayan insanlar, kalabalıklara karışıp ışık edinmeye çalışırlar."diyerek aslında akletme yeteneği gelişmemiş insanların sürüleşme eğiliminden bahsetmiştir...

Allah'ın insana bahşettiği, insanı hayvandan ayıran akletme yetisi sürü psikolojisiyle ters orantılıdır. Başka bir deyişle ne kadar çok sorgular, akleder, analiz ederseniz o kadar az sürüleşir bireysel bir duruş sergilerseniz.

Fıtratı gereği, yalnızlık korkusunu doğumundan itibaren tüm hücrelerinde derinden hisseden insanın bir topluluk içinde yaşama arzusu, hatta mecburiyeti anlamsız mıdır? Elbette değildir...

Allah, Ali İmran Suresi, 103. Ayetinde, "Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz." buyurmuştur.

Müminleri birlik içinde olmaktan koparan bazı bireysel özgürlük nidaları da aslında göründüğünün aksine bireyi "sürüsüzler sürüsüne" dahil etmeye çalışan bir söylemdir. Bu sinsi aldatmacaya karşı da çok dikkatli olmak gerekir.

Yine Bakara Suresi 171. ayette de, ‟İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akledemezler" buyruğu adeta üyesi olmamakla yükümlü olduğumuz o sürüleri işaret ediyor.

Allah'ın aslında nasıl yaşamamız gerektiğini bize bildirdiği "Yasası" incelendiğinde, Allah'ın  hem bireye hem topluluklara hitap ettiği görülür. Öyleyse tam anlamıyla kulluğunun bilincinde olan, yaratılış gayesini ve neden bu dünyada bulunduğunun amacını unutmayan her insan için sürü olmaktan kaçmak ne derece zaruriyse, Allah'ın rızasına vesile olacak, iman eden ve salih ameller işleyen, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin bulunduğu bir topluluk/grup içinde olmakta o kadar zaruridir.

Bize düşen içinde bulunduğumuz topluluğun niteliğini ve niceliğini sorgulamak, şuursuzca bir kalabalığa uyup uymadığımızı analiz ve muhakeme etmektir.

Teberri etmedikce, tevelli olmaz. İmtihan için bulunduğumuz bu dünyada birbirini sevenlerin mahşer yerinde beraber haşrolunacağını, ahirette de beraber bulunacağını unutmamak gerekir.


Berrak Şebnem, 18.04.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar




Seçkin Deniz Twitter Akışı