13 Temmuz 2013 Cumartesi

SA286/KY1-CÇ10: Diktatör: Çapsızlar Arenasında Bir Dev

Başbakanın diktatör oluşunun en önemli kanıtı, iki de bir referandum demesi.”


Ben de acizane başbakanın diktatör olduğuna kâni oldum. Varsın kendi iktidarından önce çıkartılan yasalara uygun bir biçimde seçilmiş, icraatlarını mevcut yasalar çerçevesinde yapmak zorunluluğuyla karşı karşıya kalmış olsun. Değil mi ki iktidarını muhalefetle paylaşmıyor; elbet diktatördür.

Başbakan diktatör değilse niye bakanlıklarda bir tek muhalif partiden insan yok? Mesela niye adalet bakanı Mehmet Moğultay gibi bir Chp’li değil? Niye iç işleri bakanlığında Mhp, milli eğitim bakanlığında bir Bdp’li oturmuyor? Niye Perinçek dış işleri bakanı değil? Niye Doğan medya grubundan bir kişi maliye bakanlığı koltuğunu şereflendirmiyor?

Bundan âlâ diktatör mü olur? Hatta başbakanlığı da eş başkanlık statüsüne getirmeli ve her parti başkanını dönüşümlü olarak başbakanlıkta görmeli değil miydik? Ben yaptım olduyla olur mu? Belki halk bilmiyor! Belki ne; kesinlikle, her seçimde yanılan bir halktan başka ne beklenebilir?

Evet yasalar mevcut iktidar yapılanmasını onaylıyor. Ama her şey yasa değil ki! Her şey yasa mıdır? Muhalefetin istekleri doğrultusunda yapılmayan hiçbir yasa yasal değildir, niye çünkü bilimsel değildir. Bilindiği gibi bilimsellik muhalefetin iki dudağı arasında olan bir ölçüttür. Mazeret olarak gösterilen yasalara uygunluğun hiçbir geçerliliği yoktur.

Varsın yasa yapımı daha önceden var olan yasalara göre yapılmış olsun. Yapılacak her bir yasa başta meclisteki muhalefet olmak üzere candaş medya sahiplerine Almanya ve İngiltere’ye danışılarak ortaya konmalıdır. İngiltere Kanal İstanbul projesine şiddetle karşı. İngiliz’in karşı olduğu şey bizim yararımıza olabilir mi? Bu diktatörlük değil de ne?

Bu projeleri halka sunup oy almış olmak o projelerin uygulanmasını gerektirmez. Dünyada yalnız başımıza yaşıyor değiliz ki! Elbet bir proje hazırlanırken AB’nin güzide devletlerine danışmak ve olurlarını almak akıllı ve bilimsel olmanın zorunlu sonucudur. Muhalefet olarak proje yapmaya fırsat bulur bulmaz, ilk önce AB’li güzide ülkelerin görüşünü almadan asla gündeme almayacağımızın teminatını vererek, diktatör olmadığımızı şimdiden kanıtlamış olmaz mıyız?

Başbakanın diktatör oluşunun en önemli kanıtı, iki de bir referandum demesi. Hadi referandumu halka değil de vatandaşa sorsa anlayacağız da halkı işin içine katıyor. Çünkü işine geliyor. Halk dediğinin demokrasilerde anlamı vatandaşların iktidarını sağlamaktır. Ama maalesef bu halk tutup kendinden birilerini iktidara taşıyor.

Halk ne anlarmış yönetmekten? Ona düşen yönetilmektir. Kendinden birini getirirsen işte bir diktatörü başa getirirsin. Eğitim şart. Biri bu halka demokrasinin aslında matah bir şey olmadığını binlerce yıl önce yaşamış bir bilgenin kanıtladığını öğretmeli. Yüce Platon, demokrasinin oligarşinin bozuk biçimi olduğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır. Oligarşinin kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışan başımızdaki diktatör yanılsama içindedir. Halkı da yanıltmaktadır. Halk salt yönetilmelidir. Referandum bu bağlamda yanlış ve bilimsel olmayan bir yöntemdir.

Başbakan diktatördür, çünkü; zorla anadili farklı olanların dillerini konuşma yollarını açmaya çalışmaktadır. Bundan büyük zorbalık olur mu? Bunca zaman demokratça varlıklarını yok saymayı başardığımız bir topluluğun farklı bir kimliği olduğunu kabul için çalışıyorsun? Ne güzel “karlı dağlarda yürürken kart-kurt sesi çıkardığı için o adı almıştır. Derme çatma bir dildir. Kendine özgülüğü yoktur.”

Demokrat ve bilimsel bir vargıya ulaşmanın keyfini yaşatmıştık yıllar öncesi. Ya sen şimdi tutmuş bu bilimsel ve demokrat vargıyı kökten yıkıyorsun. Bu diktatörlük değil de nedir?

Madem diktatör değil öyle ise söyleyin bakalım ey yandaşlar(!), söyleyin bakalım hangi üniversitede ikna odaları varlığını sürdürmüştür? Var mı herhangi bir üniversitede ikna odası? Hadi inkâr edin! İşte böyle apışıp kalırsınız. Biz o odaları gençliğimizi demokratça aydınlatmaya ilerici tek tip yapmaya çalışırken tut bu demokratik davranışı akamete uğrat.

Bu iş uzar gider arkadaş. Başbakanın niçin diktatör olduğuna dair ne akli ne nakli bir tek delil insanlara gösteremezler. “Başına buyruk!” sözünün altında “niye hükümette ortak değiliz?” hevesi yatmıyor mu?

Mesela dense ki, “Bu yapıp ettikleri anayasanın şu şu maddelerine aykırı ve bu aykırı maddeler iptal edildiği halde silah zoruyla uygulamaya sokulmuştur.” Var mı böyle bir gerekçe?

Avustralya’nın 2014 yılında G20 zirvesine ev  sahipliği yapacak olan Brisbane kentinin Londra caddelerinde yer alan tanıtım posterinin ‘Yeni Dünya Liderleri’ adlı görselinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’le birlikte yer aldı. 

Bir diktatör düşünün ki; küçük bir kentin milli eğitim müdürünü görevden alıyor ve o milli eğitim müdürü yargı yoluyla yeniden makamına dönüyor? Bir diktatör düşünün ki; kendinden önceki bir iktidarın katliamı için özür diliyor ve fakat demokrat muhalefet “o günün koşulları içinde olağan” ifadesini kullanıyor.

Bunca sözün ardından hakikati seslendirmek boynumuzun borcudur. Başbakan bir devdir. Gerçekten öyledir. Cüceler arenasında poz verenlerin, onun görkemi karşısında nutku tutulduğu için, cüceler bilinç tutulmasına uğradıkları için diktatör kavramını kullanıyorlar.

Muhalefet öylesine çapsız ve öylesine cüce ki; muhalif oldukları başbakanın kendilerini tanımlamasına sımsıkı sarılabiliyorlar. Ve bu tanımlamayla mest oluyorlar. Nerde görülmüş muhalif olanın sizi tanımlamasına sahip çıkmak. Başbakan “çapulcu” diye adlandırdı ve hemen üstüne atladılar kavramın. “Ne olur ne olmaz elimizden alır!” kaygısının başat olduğu apaçık görülüyor bu tavırdan.

Neye muhalif olduğunuzu bilmediğinizin göstergesi bir başkasının sizi adlandırmasına izin vermektir. Bu çapsızlığın yegâne kanıtıdır. Ve “ülkede muhalefet yok!” vargısının onanmasıdır. Bunca çapsızdan nasıl bir muhalefet çıkar ki?

Ey muhalif arkadaş, sen seni tanımlamaya güç yetiremiyorsan bırak git! Çapsızlığın böylesine yeryüzünde rastlanmamıştır. Hem korkmayın başbakan sizi bir tek kavramla bırakmaz. Biraz bu adlandırmayla sevinin. Yakında yeni bir tanımlamayla sizi şereflendirecektir.

Gülliver’in diyarında dev olmak için insan olmak yeterlidir. Çapsızlar diyarında da dev olmak için insan olmak yeterlidir.


Cemal Çalık, 13.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark


Seçkin Deniz Twitter Akışı