20 Haziran 2013 Perşembe

SA260/IE13: Özgürlüğün Âmirleri

“İnsan özgürlüğünün tanımını yapamaz ve özgürlüğüne dair âmir, hâkim bir hüviyeti hâiz olamaz.”


Özgürlük; alevli bir arzu, yalınkılıç koşuşturan bir iç travma. Sebeplerin, isteklerin denetleyemediği, ördüğü, öngördüğü bir çağlayan sesi. Bir kez tadına varıldığında asla unutulmayan, tekrarlanma tezkeresi sık sık açılıp kapanan bir emir, bir tat, bir uçuş serüveni…  Ancak önce tanımlanması, âmiri belirlenmesi gereken bir duygudur.

Özgürlüğü tanımlayacak ve özgürlüğün kullanımında emredecek olan kim? İblis mi, nefs mi, Allah mı? Kim ne kadar güçlü? İnsan iradesinin üzerinde tahakküm kuran, aslında kim? İnsan, hâkim mi, mahkûm mu? İblis hâkim mi, mahkûm mu? Hâkim olan Allah’ın mahkûm olması düşünülebilir mi?

İnsan varlığı ve iradesiyle, kendisine ve kendisinden başka her şeye mahkûmdur. Kendi bedeninin ve düşüncelerinin sınırlarına, zamanın kuşatıcılığına, diğer varlıkların müdahalesine mahkûmdur; öteki, diğeri, başkası ise, onun özgürlüğünün sınırlarında duran, kendi özgürlüğünü arayan, hâkimiyet kaygısı üreten bir cengaverdir. Kendisi kendisinden öncekilerin bir sonucu, kendisinden sonrakilerin bir nedenidir.

Bu hâlle insan özgürlüğünün tanımını yapamaz ve özgürlüğüne dair âmir, hâkim bir hüviyeti hâiz olamaz. Ancak bir hâkimin belirlediği okyanusta, okyanusun koşullarına göre yüzebilir. O hâkim, kendisi gibi olmayandır.

Bir hâkim, vaat edebilen, ödüllendirebilen, cezalandırabilen, bağışlayabilen; mümkünün sınırlarını her zaman değiştirme gücü olabilendir. İblis’in vaat edebildiği şeyler, sadece insan nefsinin ve iradesinin mümkün olarak algıladığı toprakta tohumlanabilirler.

İblis kendisi için ya da insan için yeni topraklar yaratamaz ve yeni çerçeveler belirleyemez. Kendisi de varlaştırılandır; ancak bir hâkimin belirlediği alanlarda özgürlüğünü kullanabilir. Onun da güç yetirebileceği şeyler sınırlıdır; o da mahkûmdur.

İblis, kendisine vaat edilen cehennemin kaçınılmazlığına mahkûmdur; insana hükmetme özgürlüğünde de kendisine verilen izne ve zamana mahkûmdur. İblis, Allah’ın izin vermediği hiçbir şeyi yapamaz.

İnsanın, diğer insanların ve insanın tahakküm gücüne mahkûm varlıkların üzerinde kendisinin de bizzat mahkûm olduğu hâkimiyet izni vardır. İnsan kendisine itaat eden yoksa, hâkimiyet kuramaz. İblis’in de hâkimiyet kurmak için ürettiği kışkırtılarına kanacak olan insanlara ve cinlere ihtiyacı vardır; onlara mahkûmdur.

Mahkûmiyet zincirine bağlı olan insanın ve İblis’in özgürlüğün tanımlanmasında ve kullanılmasında âmir olması beklenemez; kendilerine verilen sınırlı izinlerle sonsuza dek süren bir hâkimiyet alanı gerçekleştirilemez. Ancak insan ve İblis, bunun mümkün olduğunu düşünerek yapamayacakları şeyleri vaat eder ve özgürlükle ilgili çeşitli hâzlar ve tatlar içeren rüyâlar görebilir ve gördürebilirler.

Mümkün olanın dışına çıkamayacak olan bir mahkûmun özgürlük algısı ne kadar farklı ne kadar değişken olursa olsun, zamanın ve mekânın dışına çıkamayacak olmak, insanı ve iblisi kısır bir döngüde hareket etmeye zorlar; onların başka türlü davranabilme ihtimalleri yoktur.

Başka türlü davranabilme ihtimalleri olmayan varlıkların hâkimiyet iddiaları ancak kendilerine iman edenlerin varlığı ile bir süre canlı kalabilir. İnsan bu yüzden kendisine inanılmasını ve güvenilmesini ister; özgürlüğü tanımlama ve özgürlüğün kullanımında âmir olma kavgasının  onu cebre zorlayan, her türlü şiddete sevk eden karakteri budur.

İnsan, kendisine ve başkasına sınırlı zevk ve sınırlı tat dışında hiçbir şey vaat edemez. Zevklerin ve tatların olabilecek bütün renklerini yaratan Allah, zevklerin ve tatların sınırlarını belirleme gücüne de sahiptir; yarattığı tatların ve zevklerin izin verdiği kadarından fazlasını yaratarak insana bu sınırları aşabilme özgürlüğünü bahşetmiştir.

İnsan mahkûm olduğu ve sınanma havuzunun bulunduğu bu sınırlarda, ancak ve ancak iblisin vaatlerine ve kışkırtılarına aldanıp aldanmama özgürlüğünü kullanabilir. İnsan ve iblis, sırf bu sebeple de olsa özgürlüğün âmirleri olma hakkını hâiz olamazlar.

İblis kaybedilmiş bir savaşın diyetini almaya çalışan bir mahkûmdur bu kavgada; kullanabileceği tek özgürlük dilediğini kışkırtma ve ayartma özgürlüğüdür. Bu da eğer insan kendisinden, kendisinin büyülerinden Allah’a sığınmamışsa kullanabileceği bir özgürlüktür.

İblis’in insana vaat edeceği her şey, ona vereceği özgürlük temalı her tasma, insanın iblis olmadan da tek başına elde edebileceği şeydir. Diğerini etkileme gücü sınırlı olan iki mahkûmdan herhangi birinin koordinatları belirlenmiş bir alemde özgürlük şarkıları söylemeleri, kendilerini kandırmalarından ve bu kanma aşamalarında uzun süreli kalma hâyâllerinden başka bir şey değildir.

Hâkim olan, kendisi ile var olan,  hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, mahkûm olmayan Allah’tır ve elbette ondan başka özgürlük tanımlayıcısı ve âmiri olamaz. Çünkü; o ödüllendirebilen ve cezalandırabilen tek sınırlayıcıdır.

İnsan, kendisine izin verilen ya da yasaklanan sınırları bilme hakkına sahiptir.Allah, insana bu bilgiyi Kur’an’la vermiştir. İnsanın kullanabileceği yegane meşru özgürlük, zamanın ve mekânın  sınırlayıcılığına bağlı olan ve diğer yaratılmışların haklarını ve özgürlüklerini de sınırlayan, mahkûm olan özgürlüktür.

İnsan ne yaparsa yapsın, asla değiştiremeyeceği kanunlarla çerçevelenmiştir. İhlal ettiği sınırların bedelini hem yaşarken hem de öldükten sonra, yine o kanunlara uygun bir şekilde, cezalandırılarak ödeyecektir.

Tarih bunun başka türlü mümkün olmadığını gösteren sayısız örneklerle doludur. İnsan, özgürlükleriyle ilgili değiştirilebilir sınırları değiştirirken, gayr-i meşru özgürlüğü mümkün kılmak istediği her devirde, birlikte değiştirdiğini fark etmediği diğer sınırların gazabı ile yok olmuştur.



Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 20.06.2013
Irmak Elmas Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı