20 Mart 2013 Çarşamba

SA211/MB7: Tradisyonal Gerginlikler ve Arayış Psikolojisi

İnsanın inşâsının bilgiyle mümkün oluşu, bilgiyi ve bilgi üreteçlerini önemli kılıyor. İnsanı bilgilendirme süreçlerinin tarih boyunca çatışma alanları olarak egemenlerin gündeminde sık yer bulmasının tek sebebi, bilginin ve bilgiye ulaşımın kontrolü ile tasarlanan insan profilini inşâ etme hakkını süreklileştirmekti. Sürekliliğin kesintisizlikle ilgisi, akıntıya kontrol dışı verilerin girmesini engellemeyi de zorunlu kılıyordu.

Bugünden geriye doğru bakıldığında her devlet/sistem yapısında örgün ve yaygın eğitim ve öğretim için tasarlanan müfredat hedeflerinin, çerçevelerinin ve içeriklerinin ideolojik çatışmalara neden olduğu görülebilir. İdeolojik çatışma alanları psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve politik değişkenlerin konumlarına bağlı olarak çeşitlendiğine göre, bu dört ana başlığı kendisine bağlayan dinler ya da din dışı ideolojiler eğitim-öğretim süreçlerini kontrol etmek isteyenler için önemliydiler; başka türlü olamayacağı için de önemli olmalıydılar. Çünkü;  dinlerin ve ideolojilerin, bireylere, toplumlara vaat ettiği temel şeyler, bireysel ve toplumsal mutluluğu ve refahı sağlayan yönetsel stratejilerdi. Aksi hâlde dinler ve ideolojiler insanlar tarafından önemsenecek hiçbir değer taşımayacaklardı.

Devlet kurgularının tasarladığı insan tipinin inşâsında sözlü ve yazılı geleneklerin (Tradisyon) postulatlarına tam bağımlılık vardır ve devlet erki bu bağımlılığın sürmesi için toplumları ve bireyleri zorlar. Sorgulanamaz dayatmaların, dogmaların, sözlü ve yazılı geleneğin içinden gelerek ve sürekli kendi akıntılarında kendilerine benzer doğurganlıklarla üremesi, geleneğin ihmal edilemez bir gerginlikle kuşatılmış olmasını da gerekli kılar.

Bu gerginliğin, doğuştan gelen özelliklerine bağlı olarak insan aklını zorlaması ve isyana yöneltmesi, yeni ve tatmin edici arayışlara duyulan ihtiyaçtan kaynaklansa da, temel hareketlendirici faktör, insan bilincinin dayatmalardan uzak ve bağımsız düşünebilme refleksleri ile sonsuz dinginliğe duyduğu özlemdir.

Tradisyonal (ya da tradisyonel) gerginlikler, aile içi sözlü ve uygulamalı örnek davranışlardan, dinî öğretilere ve ibadetlere, inisiyatik formlar ve ritüellere, determinist ve katı bilimsel tutumlara kadar süren tek yönlü korumacı/konformist bilgi akışını süreklileştirmeyi hedeflediklerinden, bireyleri doygun ya da yarı doygun sorgulamalarla farklı çıkış noktaları aramaya sürüklerler.

Gerginlik yoksa arayış da yoktur. İnsanlık tarihi, bundan dolayı yasak meyve gerginliğinin ortaya çıkışı ile başlar. Ancak yasak meyve gerginliği, tradisyonal bir gerginlik değil varlıksal bir gerginliktir. Bu tamamen/eksiksiz bir sınanma sürecinin başlangıcıdır. Çünkü; bu gerginliğin beşerî öncesi yoktur. Her insan bundan dolayı dogmatik olsun ya da olmasın herhangi bir dayatmanın ürettiği gerginliklerin etki alanından çıkmak üzere donatılmış olarak doğar.

Her insan doğduğu ve büyüdüğü ortamlarda ve kişiliğinin inşâsında kullanılan bilgiyi sorgular, organik akıl yürütmelerle, kendisine özel çabalarla, arayışlarla kendi kişiliğini diğerlerinden bağımsız bir olgunluğa ulaştırmak ister. Kuşkusuz bu, kişinin başarılı olabileceği gibi başarısız da olabileceği bir arayış sürecidir.

Tradisyonal gerginlikten kaynaklanan müdahalelerin tümü, kişinin yaygın/konformist kişilik tiplerine uygun bir gelişim süreci içinde kalmasını sağlamak içindir. Aralıksız bir şekilde süren bu gerginlikler, kişinin arayış sürecini olumlu ya da olumsuz etkilerler.

Başarısızlıklar, geleneğin zaferini, başarılar bireyin zaferini simgelerler.  Tarih boyunca gönderilen peygamberlerin karşılaştığı sorunlar da tradisyonal gerginliklerden kaynaklanırlar; ancak aynı zamanda peygamberlere inanıp, onun tekliflerine evet diyenler kişilikler de tradisyonal gerginliklerin ürettiği arayış süreçlerinin sonuçlarıdır. Modern-postmodern çatışmaların geçmişi 19 ve 20. yüzyıllardan çok daha önceye sırf bu yüzden uzanır.

Tarihteki ilk dalgalı örneklerden biri Gazali’dir. Gazali’nin ekzotermik ilk dönemi, endotermik ikinci dönemini doğurduğunda zihnindeki baskın arayış kodları, insan zihninin ürettiği gerginliklerden beslenmişti. Gazali, kendi yetkin aklını tecrit etmeye çalışan inisiyatik/mistik çevrenin yaydığı ve gittikçe güçlenen gerginliklere karşı mücadelesinde başarısız olduğunda,  haklı bir şekilde elde ettiği düşünsel yetkinliği sorgulamış ve bunu bir kibir karesi olarak tasnif etmişse de, maddî/somut doygunlukların manevî/soyut doygunluklarla yer değiştirmesi gerektiğini düşünerek sonsuz dinginlik arayışına çıkmış, tasavvufun dogmalarına kapılanmış; ancak tasavvufun kanatlarının altına girip çıktıktan sonra yeniden medresedeki yetkinlik alanına dönmüştür.

Gazali’nin bu serüvende ruhu dinginleşmemiştir, çünkü; inisiyatik tasavvuf ürettiği sürekli ve sınırlı gerginliklerle onu tekrar geldiği yere gitmeye zorlamıştır. Gazali yaşadığı arayışı tanımlayamamış, dışarıda inisiyatik yolla aradığı ısıyı, içine dönerek, içinden üreyen gerginliklere karşı tatmin edici bulmamış ve zihni, yaşadığı derin dalgalanmalarla denge noktasını kaybetmiştir.

Yakın tarihteki etkin isimlerden biri de matematik ve felsefe eğitimi alan Fransız René Guénon’dur. Geniş dil bilgisiyle klasik mistik literatürleri kaynağından okuyan, metafizikten geleneksel bilimlere ve modern dünyanın eleştirisine kadar geniş bir alanda sorgulayıcı eserler veren René Guénon, dünyanın çeşitli gelenekleriyle modern dünya arasındaki tezatlıktan bahseder; Modern Batı'yı geleneksel medeniyetlerden sapma, bir ‘anomali’ olarak nitelendirir. İyileşmenin tek yolunun Doğu'daki geleneksel öğretilerin temelinde yer alan hakikatlerin yeniden keşfi olduğunu ileri sürer.

Guénon, bu fikrini de değiştirecektir; Doğu’yu sınırlayacaktır. Hinduizmin doğuştan hindu olanlara açık olduğunu söyler, Hristiyanlığın ise inisiyatik niteliğini yitirdiğini, Yahudiliğin de ırki bir nitelik sergilediğini iddia eder ve kendisine inisiyatik bir yol olarak modern dünyada inisiyatik niteliğini koruduğunu düşündüğü Tasavvufu seçer.

Guénon, tradisyonalizmin ve arayış psikolojisinin en iyi örneklerinden biridir. Papus (Dr.Gerard Encausse) tarafından yönetilen okült hareketin öncüsü olan Ecole Hermetique'in kurslarınaa katılan, Papus tarafından kontrol edilen tüm organizasyonlara kabul edilen, daha sonra Papus'un ruhçuluk, reenkarnasyon gibi bazı inançlarını reddeden ve okültizmle ilişkisini kesen bir karakterdir. Arayışı bitmez; Catharism’in otantik bir yeniden inşası olduğunu iddia eden Eglise Gnostique'a katılır; Piskoposluk unvanını kazanır ve Palingenius adını alır. Bu kilisenin patriği olan Synesius'un inisiyatifinde La Gnose dergisini çıkarır.

Mısır’da bir şeyhe intisap ederek orada kalan Guénon, eserlerindeki ifadelerin dinlerin birleştirilmesi, sentezi vs. şeklinde anlaşılmaması gerektiğini söylemek zorunda kalacaktır: "Gariptir ki tüm tradisyonel doktrinlerin temeldeki birliğini doğruladığımızda bazıları bizim farklı tradisyonların birbirleri içinde eritilmesinden (fusion)dan söz ettiğimizi sanabilmektedirler." (René Guénon, Orient et Occident, Guy Trédaniel, 1987, s.192)

René Guénon, Kur’an’ın inisiyatik olmayan, aksine her aklı kendi özgür hikâyesinin kahramanı yapan bir okumaya davet eden yapısından değil, tasavvufun kendisinden önceki tüm tradisyonal birikiminin inisiyatik yapısından etkilenmiştir. Yaptığı açıklama da bunu kanıtlamaktadır.

Oysa Kur’an, tasavvufun aksine, tradisyonal bilginin içine yerleştirilmiş bulunan beşerî katmanları ayıklayan ve bilgiyi kirden arındıran bir yapıya sahiptir. René Guénon bu gerçeğin farkına vardığı için tasavvufun tradisyonal yapısının ürettiği gerginliklerle karşılaşmış olmakla, yeni bir çıkış kapısı aralamak zorunda kalmıştır. Fusion itirazı, tasavvufun da sonsuz dinginlik için yeterli olmadığının itirafıdır.

“Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” Kur’an/Âl-i İmrân/164 

Bütün hakiki dinlerin aynı ilahî kaynaktan geldiğini söylerken haklı olan Guénon, dinlerde kuralları itibariyle değişkenlikler arz eden uyarlamalar olduğunu öne sürerken haklı değildir:

“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.” Kur’an/Bakara/213 

Gazali ve Guénon, benzer serüvenlerinde girdikleri dalgakıranda tıkanmışlar ve sonraki kapıları aramaktan vazgeçmemişlerdir. Tasavvuf, onları tradisyonal gerginliklerin kendisini tekrarlayan, kaynağı insan olan ezoterik, okültik yapısından uzaklaştırmamış bilakis tam içine sürüklemiştir. İkisi de benzerleri gibi sonsuz dinginlik arayışlarında Kur’an dışında hakikat kaynağı aradıkları için başarılı olamamışlardır.

21. yüzyıl insanı, geçmişe göre artan bilinenlerle azalan bilinmezleri daha güçlü çıkarımlarla irdeleme fırsatına sahip olduğunun farkında; bilgiyi ve bilginin üreteçlerini çok daha sıkı denetliyor ve üretilen tradisyonal gerginlikleri önemsemeden arayışını sürdürüyor. Arayışının varlıksal özü, tradisyonal gerginliklere olan borcunu ödemiş görünüyor. Kur’an’ı okumak için kendisini hazırlıyor.

İnsan, sonsuz dinginlik arayışının Kur’an’daki hakikat ve hikmet bilgisine muhtaç olduğunu ve oradaki tek gerginliğin de sınanma gerginliği olduğunu öğrenmek üzere.


Mümtaz Bahri, Sonsuz Ark, 20.03.2013
Mümtaz Bahri Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı