13 Mart 2016 Pazar

SA2620/TG181: ABD'nin Suriye İçin Teklifi; Bosna Konfederasyon Modeli

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki stratejik metin, Suriye'de Türkiye tarafından tıkanan ABD politikalarının, haritası yeniden çizilmek istenen müslüman toprakların dizaynındaki küstah ve alçakça bir müdahale ile yeniden etkin olmasını sağlamak isteyen bir düşüncenin 'şahin olmayan' -ancak şahin olandan amaç ve stratejik olarak farklı olmayan- bakış açısını yansıtmaktadır. BMGK'nın müslümanlara yönelik bu saldırgan politikalarının da somut olarak gözle görülebildiği bu tür metinler tarihî belge niteliğindedir.
Seçkin Deniz, 13.03.2016


Bosnia as a Model for Securing Syria

Suriye’nin bazı kesimlerinde zayıf ve muhtemelen geçici olarak devam edecek olan ‘çatışmaların durdurulması’ anlaşması hayata geçerken, güçlü ve bütün bir Suriye’nin yeniden gerçekleşeceğine dair resmi Amerikan politikası varlığını sürdürmektedir. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby daha da ileri giderek, çatışmaların durdurulması anlaşmasının ülkenin eninde sonunda parçalanması ihtimalini hukuki ya da fiili anlamda azaltacağını iddia etmektedir.

En az üç yüz bin insanın hayatına mal olan; 12 milyon insanı yerlerinden ederek, bunların 4 milyonunun mülteci olarak yabancı ülkelere gitmesine sebep olan; İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Avrupa’daki en büyük mülteci krizine yol açmış; Orta Doğu’da Sünni-Şii kutuplaşmasını ateşlemiş ve Nusra Cephesi için olduğu kadar IŞİD için de güvenli barınak alanları oluşturmuş bir savaş için böyle bir hedef oldukça gerçekdışı görünmektedir. Ayrıca bundan çok daha temel insani ihtiyaçlar bu korkunç savaşta ayaklar altına alınmışken; her ne kadar mezhebe dayalı olmayan merkezi bir devlet idealinin korunması gerekse de, bu tür bir hedef, gereksiz ve oldukça romantiktir.

Suriye ve Orta Doğu’da bulunan Sünnilerin neredeyse tümü ellerinde çokça kan bulunan Alevi liderin devam eden iktidarına ısrarla karşı çıksa da, Rus yardımlarından ve yakın zamanda savaş sahasındaki kazanımlardan cesaret alan Başkan Beşar Esad, yönetimi bırakmaya istekli olmamıştır. İstikrarlı ve birleşik bir ülkeye yönelik temel bileşenler kasıtlı bir şekilde ortadan kaldırılmıştır. Mevcut ateşkesin uzun süre devam etmesi mümkün değildir.

Ülkedeki “yumuşak bölünme” karşıtlarının hala geçerli bazı endişeleri bulunmaktadır. Yumuşak bölünme ifadesinden kastımız; 1995 Dayton Anlaşması’ndan sonra Bosna’da görüldüğü gibi, bir arada bulunan bölgelerde idare ve güvenliğin büyük bölümünün nispeten zayıf merkezi bir hükümet tarafından sağlandığı konfederal bir düzenlemenin gerçekleştirilmesidir.

Bu tür düzenlemeler, mezhepsel bölünmeleri pekiştirerek meşrulaştırdığı ve bu yüzden uzun süreli barışı zorlaştırdığı için eleştirilmektedir. Ayrıca bu tür düzenlemeler yanlış uygulanacak olursa azınlık haklarını zayıflatarak şiddetin sonlanması durumunda bile gerçekleşecek etnik temizliği meşru hale getirebilir ve daha fazla karışıklığa ve acıya sebep olabilir. 

Diğer yandan federal düzenlemeler, farklı kesimlerin kimliklerini pekiştirerek Kürtlerin bağımsızlık hareketinden endişe duymakta olan Türkiye ile ilişkilerini karmaşık hale getirebilir ve Türkiye’nin kendi içindeki Kürtlere yönelik korkularını artırabilir. Ülkenin keskin bir şekilde bölünmesi veya parçalanması, sadece Türk-Kürt çatışmasını büyüteceği için değil, ayrıca gelecekte Esad’ın yönetiminde kurulacak ve Rusya ile Hizbullah’ın etkisi altında bulunan; inşa edici unsurlardan yoksun ve tehlikeli bir şekilde bölgedeki diğer ülkelerin büyük bölümüne karşı kapalı bir devlete neden olacağı için de arzu edilen bir durum değildir.     

(Tüm bu eleştirilere rağmen) Gittikçe artan sayıdaki bilim adamı ve eski devlet yetkilileri ile beraber biz, bir şekilde gerçekleşecek olan bu konfederal düzenlemenin Suriye’nin geleceğine yönelik tek gerçekçi yol olduğuna inanmaktayız. Gelecek ay içinde gerçekleşecek olan barış görüşmelerinde uluslararası müzakereciler bu düşünceyi gündeme getirmelidir. 

Bu yolda ilerleme kararını verecek olan sadece Suriyelilerdir. Ancak hali hazırda dış dünya, konfederasyonun bir seçenek bile olmadığı ve temelde uyumsuz olan savaşan tarafların amaçlarının sabırla yürütülen zekice bir diplomasi ile uzlaştırılabileceği kurgusunu sürdürmektedir. Bu, belli bir noktaya kadar soylu bir düşünce olarak görülebilir, fakat diğer yandan barışa giden daha gerçekçi bir yol çizebilmek adına, nihayetinde ne yapılması gerektiğini belirlemekten bizi alıkoyacağı için aynı zamanda tehlikelidir de.

Suriye’ye yönelik bir barış anlaşmasının, gelecek aylarda üzerinde müzakere edilebilir, uygulanmaya başlandıktan sonra da istikrarlı olabilmesi için aşağıdaki unsurlara sahip olması gereklidir:

1) Ülke en az dört ana bölgeden (sektör) oluşmalıdır. Bu bölgeler: Sahil boyunca Alevilerin ve Hristiyanların baskın olduğu bölge; Kuzeyde Kürt bölgesi; ülkenin merkezinde ve Doğu kesiminde Sünni ve Arap müstahkem mevkileri ve birbirine karışmış (intermixed) ve herhangi bir konfederasyon düzenlemesi durumunda dahi mümkün olduğu kadar bu şekilde kalması gereken, şehirlerin yer aldığı bir paylaşılmış bölgedir (shared zone). Alternatif bir anlaşmayla, büyük şehirler, Alevi/Hristiyan bölgesi ve en azından Halep’i içine alacak şekilde bir Sünni Arap bölgesi arasında paylaştırılabilir.

2) Sırpların Saraybosna’yı terk ederek Sırp Cumhuriyetine yerleşmesinin resmi anlamda teşvik edildiği Bosna’daki durumdan farklı olarak; Her bir bölgede mülkiyet hakkını da içine almak üzere, azınlık haklarının korunmasına yönelik meşru yasalar ve izleme mekanizmalarının oluşturulması. Gerçekleştirilecek olan herhangi bir anlaşmada, güvenli bir şekilde yer değişimi bu anlaşmanın bir parçası olmalı fakat bu durum tercih edilmemelidir.

(Çev. Notu:: Herhangi bir unsur hâlihazırda bulunduğu bölgede kalmaya devam etmeli, kendi etnik unsurlarının yer aldığı bölgeye göç etmeye zorlanmamalı. Örneğin Alevi/Hristiyan bölgesinde yer alan bir Sünni, buradan çıkarılarak Sünni bölgesine geçişe zorlanmayacak.)

3) Yapılacak bir anlaşmanın uygulanma aşamasında, her bir bölgeye yönelik idari yapı ve güvenlik birimlerinin oluşturulması. Barış anlaşması şartlarına uygun biçimde ve her bir bölge içerisindeki çatışmaları sonlandıracak (dış güçlerle uyum içerisinde IŞİD ve Nusra’ya karşı yürütülen operasyonlar, gerekli görüldüğü sürece bu duruma dâhil değildir) şekilde yerine getirilecek ekonomik yardım ve güvenlik yardımları.

4) Sınırlar içinde devriye görevi yapacak, yağmacılara (çev: yasa dışı gruplar) karşı şiddetli bir şekilde güç uygulayacak ve Şam, Humus, Hama ve Halep’in içinde bulunduğu karışık (intermixed) şehirlerde toplum polisliği gerçekleştirecek bir barış icra gücünün konuşlandırılması. Bu gücün içinde Ruslar yer alabilir; muhtemelen, en azından lojistik sağlama, terörle mücadele operasyonları ve komuta/kontrol düzenlemeleri anlamında Amerikalılara da ihtiyaç duyulacaktır; ayrıca bu güç açık bir şekilde, Müslüman bir omurgaya ve önemli ölçüde Avrupalı güçlerin katılımına ihtiyaç duyacaktır.  

Geleceğe yönelik vizyonumuz bu şekilde olmalıdır. Bu vizyon, belli bazı sebeplerden dolayı yakın gelecekte müzakere edilebilir gözükmese de siyasete yönelik bazı acil önerilerde bulunmak mümkündür.

Öncelikle, daha önce ifade edildiği gibi, bu fikrin uzun süreden beri havanda su dövülmekte olan diplomatik görüşmelerde gündeme getirilmesi gerekmektedir.  

Buna ilaveten, bu vizyonun bizi güçlü bir Sünni Arap muhalif gücü oluşturmaya yönelik yanlış ümitten silkeleyip kurtarması gerekmektedir. Sadece Kürt bölgesinde değil daha fazla yerde Esad, Rusya ve Hizbullah’a karşı koyacak güvenilir bir güce ihtiyaç duyulmaktadır. Bu güç olmaksızın Esad ve Putin’in anlaşma konusunda ciddi olmaları mümkün değildir. 

Müzakereler başarı ile sonuçlansa bile; kendi nüfus alanlarında güvenliği ve  gelecekte kurulacak Sünni Arap bölgesel hükümeti tarafından geliştirilmiş kanunların uygulanmasını sağlayacak, IŞİD ve Nusra’nın engellenmesinde bize yardım edecek ve bu engellemeyi uzun vadede devam ettirecek olan Sünni Arap güvenlik güçlerine ihtiyaç duyulacaktır. Başkan Obama’nın geçen sonbaharda göndermiş olduğu elli kişiden daha fazla sayıda eğitimci ve danışmanı Suriye’ye göndermemiz ve daha önce aşırılıkçı gruplarla derin olmayan (çev: metinde teğetsel kelimesi kullanılmış) bağlantıları olmuş kişilerin güvenlik inceleme prosedürlerinde daha az kuşkucu davranmamız gerekmektedir.  

Son olarak, tasarlanacak olan bir konfederasyon modeli ile her bir ana bölge (sektör) için sağlanacak ekonomik iyileştirmenin yanında, azınlıkların korunmasına yönelik meşru yasaların oluşturulması ile ilgili kavramlar  geliştirilebilir. Hatta ülkenin belirli kesimlerinde yer alan güvenli bölgelerde yeterli güvenlik ve istikrar sağlanabilirse, bunlardan bazıları nihai barış anlaşması sağlanmadan önce de uygulamaya konulabilir.    

Bu yaklaşım, hemen olmasa da gelecek aylarda diğer meselelerin yanı sıra mülteci problemine kaynağında hitap etmeye başlayacaktır. Bu düşünce tarzı aynı zamanda, öncelikle ve en fazla otonom bölgeler ve küçük yargı alanları   üzerine odaklanması gereken, kısa vadede (yeniden) ulusal seçimlere yol açmayacak niteliğe sahip bir seçim sürecine doğru da genişletilebilir. Kısa vadede yeniden gerçekleşen ulusal seçimlerin, yanlış bir şekilde ve çok erken  uygulanması durumunda aşırı derecede yıkıcı olabileceği Irak örneğinde görülmüştür.

Bugün Suriye'de gerçekleşmekte olan ateşkes, her ne kadar pek ümit vaad etmese de,  yakın zamanda sona ermesi durumunda bile Suriye politikamızla alakalı inşa edici bir yol belirlememize yardımcı olabilecektir.


Edward P. Joseph, Michael O'Hanlon, 9 Mart 2016



Tamer Güner, 13.03.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri



Metnin Orijinali:
http://nationalinterest.org/feature/bosnia-model-securing-syria-15440

Seçkin Deniz Twitter Akışı