27 Aralık 2018 Perşembe

SA7320/KY13-AO221: Sistem ve Kirli Yapılar

"Toplum farkında olmasa da bu kirli çevrelerde mevcut zemini güçlendirme, yeni mevzi kazanma, sisteme yerleşme kavgası var.. Bu kavga sistem içerisinde çeşitli görüntülere bürünerek yapılıyor. Bu durum nedeniyle bu yapılar kendini kolayca saklayabiliyor ve böylece gücünü korumayı sürdürüyorlar."


Türkiye’de derin yapıların varlığı hep tartışıldı. Kimilerine göre bu yapıların karşılığı sayılacak türden “derin devlet” iddiaları komplo teorisinden başka bir şey değil. Bunlara göre böyle bir şey yok ve Türkiye, kendi iç dinamikleriyle şekillenen bir ülke..

Oysa; Batılılaşma serüveninin bağımsızlık gövdesinden koparak tamamen kopyalamaya dönüştüğü Türkiye gibi bir ülkede devletin gidişatını belirleyen güçlerin varlığı bir yana, toplumsal hayatın tüm katmanlarının da taklit edilenin kirli elleriyle şekillendirilmesi kaçınılmazdır. 

Peki nasıl oluyor da bu çıplak gerçekliği göremiyoruz?

Bunun görülememesinin, hissedilmemesinin çeşitli nedenleri olsa da, kapitalizm zaten bunu hissettirmemeyi, hatta kanıksattırmayı içselleştiren bir sistem ve bu sistem tüketim albenisi üzerinden yaygınlaşıp, mantıksallaştıkça körlük artıyor. Kuşkusuz; böylesi bir yapı çoğulcu, demokratik görünümlü derin öbeklerin varlığını kaçınılmaz kılar. O nedenle toplumun tüm katmanlarında farklı farklı boyutta kirli yapıların oluşması doğal bir süreçtir.

Bu yapılar sisteme hakim olmak İçin her yerde kendine alan açar. Alan kazandıkça da güçlenirler. Sistemin mekanizması ellerinde olur, en belirgin olarak siyasada, yargıda, güvenlikte ortaya çıksalar da, aslında iş hayatında, eğlence merkezlerine, hatta genelevlere varıncaya kadar her yerde bulunurlar..

Bunlar başlı başına birer güç odağı sanılsa da aslında ana gövdenin gıdalandığı oluşumlardır. Ana gövde, çoğulculuk görüntüsü üzerinden oluşmuş bir üst örgüt gibidir. Üst örgüt sadece gladyo olarak nitelendirilemez. Gladyo bu yapının (sistemin) sadece istihbarat merkezi ve yer yer yeni dizaynlar yapan asıl vurucu gücüdür.

Sade vatandaş sistem içerisindeki kirli odakların varlığının farkında değildir, ne zaman ki onlarla karşı karşıya kalır, adaletin sade vatandaş için hiç de “adil” olmadığını ancak o zaman anlar.

Geçmişten, günümüze baktığımızda, genel tablo çerçevesinde sistemin kirli yapılardan tümüyle temizlenmesini beklemek ham hayaldir. .

O nedenle herhangi bir sorun yaşamamak adına ilk aklımıza getirmemiz gereken şey, bu durumun farkında olarak sistemle uyumluluk geliştirmek, sorunlara bu şekil yaklaşmak olmalı. Aksi halde başınıza gelen taşın nereden geldiğini dahi anlayamazsınız...

Peki bu kirlenmiş yapıyı sonlandırmak, bu cendereden kurtulmak için hiç mi umut yok?

Elbet var; çare olarak ortaya çıkan şey, bir başka cendereye girmek olarak görülebilecek olan milliyetçilik...

Milliyetçilik üzerinden kendi gettonu kurmaya kalktığında bu yapıları -en azından- kontrol altına alma imkânın var. Bunun farklı uçta çeşitli örnekleri de mevcut; Putin Rusya’sı, başta Suud olmak üzere çoğu Arap ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri, bazı sosyalist Güney ABD ülkeleri filan bunlara birer örnek..

Bu ülkelerin ekonomik durumu, toplumsal yapısı birbirinden farklı olsa da hepsi başlı başına bu tarz yönetimler adına birer modeller. Aralarındaki fark, içinde bulundukları toplumun düşünce ve yaşama bakışının gelişimiyle, dünyayı hangi pencereden gördükleri, nasıl algıladıklarıyla ilgili. Daha kültürlü ve ekonomisi daha iyi olanlar diğerlerine göre daha demokratik görünümlü..

Hepsi o kadar..

"Genel manzara buysa ne yapmalıyız?" diye sorulabilir..

Ya lüks ve tüketim deryası içinde günümüze, olup bitenlere alışarak ağır aksak yol almayı sürdüreceğiz, veya çeşitli gerekçelerle ikinci yolu kabulleneceğiz... Şu anda; çok yönlü olarak bakıldığında mevcut konumumuzda ibre milliyetçilikten yana..

Milliyetçilik ikinci yol için keskin bir araç ve git gide yerleşen düşünceye göre bu argümanı kullanmadan o menzile varmak, sistemi kontrol altına almak İçin başka şansımız yok gibi..

Bugün, ülkemiz alttan alta gelişen bu yanardağın kıvılcımlarıyla karşı karşıya. Bunun en çok farkında olanlar da kirli odaklar..

Toplum farkında olmasa da bu kirli çevrelerde mevcut zemini güçlendirme, yeni mevzi kazanma, sisteme yerleşme kavgası var.. Bu kavga sistem içerisinde çeşitli görüntülere bürünerek yapılıyor. Bu durum nedeniyle bu yapılar kendini kolayca saklayabiliyor ve böylece gücünü korumayı sürdürüyorlar.

FETÖ, bu yapıları kontrolüne alan bir üst yapıydı, tımarlandı, tokatlandı; ancak yapı içindeki kirli çeşitlilik yerinde durduğu ve kendini güncellediği için onunla mücadelede bitirici sonuç alınabilmesi mümkün gözükmüyor. 

Mücadele bildik zeminlerde, sistemin doğasına uygun şekilde yapılıyor ve bataklığa dokunulamıyor. Bu doğrultuda sorunun merkezine dokunan kararlar alınamıyor.

Bu konuların hiç ele alınamadığı bir ortamın varlığı ise bu yapıların adeta güvencesi..

Öyle garip bir atmosfer ki, bu durum genel bir yılgınlığa yol açıyor ve iyi bir gelecek adına ortak bir dil geliştirebilecek, sistemin kirlilikten arındırılması için umut olabilecek insanların sayısı git gide azalıyor. Onların yeri ise kendini bir şey sanan , sadece kendi yaptıklarını önemli gören ve topluma sadece bunları sunabilen kâğıttan kaplanlarla dolduruyor..

Bu fikri kabızlığı aşmak için zaman en iyi ilaçtır diye kendimizi avutabiliriz.. Ancak yol durmuyor, akıp gidiyor. Hiç kimse de bu atmosferde nereye gideceğimizi bugünden kestiremiyor..

Daha iyi bir gelecek için iyi temennilerde bulunmaktan öte fazlaca yapabileceğimiz bir şey yok..

Bakalım bu gidişat bizi hangi limana savuracak...


Adnan ONAY, 27.12.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem'in Düşündürdükleri





Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı